Çin’i Çin yapan etnik çeşitliliğidir
‘Sinjiang, farklı etnik gruplara aittir, Çin milletine aittir. Çin’in kültür miraslarını devam ettirmek ve Çin kültürü temelinde ortak bir manevi yurt inşa etmek, Sinjianglılar da dahil tüm Çin halkının ortak sorumluluğu ve arayışıdır.’
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi Basın Ofisi tarafından temmuz ayında yayımlanan ‘Sinjiang’a İlişkin Tarihi Meseleler’ başlıklı Beyaz Kitap’tan bir özet sunuyoruz. Ara başlıklar bize ait.
Çin’in kuzeybatısında yer alan ve Avrasya kıtasının merkezinde bulunan Sinjiang Uygur Özerk Bölgesi, eski çağlarda Çin’i dünyaya bağlayan ünlü İpek Yolu’nun ve çeşitli kültürlerin kesiştiği bir yerdir.
ÇİN KÜLTÜRÜNÜN KUCAĞINDA GELİŞTİLER
Bir süredir yurtiçindeki ve yurtdışındaki birtakım düşman güçler, özellikle bölücülük, radikal dincilik ve terörizmden oluşan ‘üç şer odağı’, Çin’i parçalamak için tarihi kasıtlı olarak çarpıtmaya çalışıyor. Sinjiang’a ‘Doğu Türkistan’ adını vererek bağımsızlık yaygarası çıkarıyorlar. Sinjiang’da yaşayan farklı etnik grupları büyük Çin ailesinden, bölgenin iç içe kenetlenmiş etnik kültürlerini de Çin kültüründen koparmaya çalışıyorlar.
Sinjiang, tarihten beri hiçbir zaman sözde ‘Doğu Türkistan’ olmamıştır. Uygur etnik grubu, Çin milletinin bir parçasıdır. Sinjiang’daki etnik kültürler, Çin kültürünün kucağında gelişmiştir. İslamiyet, Uygurların doğuştan inandığı tek din değildir. Çin kültüründe kök salan İslamiyet, verimli Çin topraklarında sağlam bir şekilde gelişmektedir.
SİNJİANG: ANA VATANA YENİDEN KATILMA
1.Sinjiang, Çin topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır
Han Hanedanı’ndan Qing Hanedanı’nın orta ve son dönemlerine kadar Sinjiang’daki Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki ve güneyindeki geniş topraklara ‘Batı Bölgeleri’ denilmiştir. Sinjiang, Han Hanedanı’ndan itibaren resmi olarak Çin topraklarının bir parçası olmuştur. Çok etnik gruplu Çin’i tek çatı altında birleştirme, Sinjiang’daki farklı etnik gruplar dahil tüm Çin halkının ortak çabalarıyla gerçekleştirildi.
1884 yılında Batı Bölgeleri eyalet haline getirilip bölgeye ‘Vatana yeniden kavuşan eski topraklar’ anlamına gelen ‘Sinjiang’ ismi verildi. 1912 yılında Sinjiang, 1911 Devrimi’ne aktif bir biçimde katılarak Çin Cumhuriyeti’nin bir eyaleti oldu.
1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu, Sinjiang barışçı yollarla kurtuluşa kavuştu. 1955 yılında Sinjiang Uygur Özerk Bölgesi kuruldu. Sinjiang’da yaşayan farklı etnik gruplara mensup vatandaşlar, Çin Komünist Partisi’nin liderliğinde, tüm Çin halkıyla birlikte çalışarak bölgede tarihinin en parlak ve müreffeh dönemini başlattı.
KARAHAN HANLIĞI ÇİN’İN BİR PARÇASI
Çin toprakları tarih boyunca tekrar tekrar parçalanma ve birleşme evrelerinden geçti. Fakat birleşme ve gelişme öteden beri ana eğilim oldu. Zhongyuan (Orta Bölge)’da farklı dönemlerde küçük krallıklar var olduğu gibi Sinjiang bölgesi de yerel yönetimlerin defalarca parçalanmasına tanıklık etti. Ancak bu yönetimler Sinjiang’ı ne kadar ve ne ciddiyette bölerse bölsün, bölge önünde sonunda tekrar birleşti. Sinjiang’da farklı dönemlerde şehir statüsünde, göçebe statüsünde yönetimler ile prenslikler, krallıklar, hanlıklar, beylikler vardı. Tüm bunlar, Çin sınırları içindeki yönetimlerdi ve hiçbir zaman bağımsız devletler olmadılar. Kaşgarlı Mahmut, 11’inci yüzyılda yazdığı ‘Divan-ı Lügat-it-Türk’te, Çin’in, ‘Yukarı Qin (Kuzey Song Hanedanı)’, ‘Orta Qin (Liao Hanedanı)’ ve ‘Aşağı Qin (Karahan Hanlığı)’ olmak üzere üç bölüme ayrıldığını anlatıyor. ‘Ebedi Bahar Üstadının Batıya Yolculukları’ kitabında Han etnik grubuna ‘Taugast veya Tabgaç’, buna paralel olarak ‘Divan-ı Lügat-it-Türk’te Uygurlar’a Tat-Tabgaç veya birebir çevrilirse ‘Çin Uygurları’ denmiştir. Hanlığın paraları üzerinde Tabgaç-Buğrahan, Qin Kralı ve Doğu’nun Kralı gibi yazılar bulunuyor. Tüm bunlar, Karahan Hanlığı’nın Çin’in bir parçası olduğunu gösteriyor.
HUİHE KABİLESİ GÖKTÜKLERE KARŞI
2. Sinjiang hiçbir zaman ‘Doğu Türkistan’ olmamıştır
Göktürkler (Çince’de Tujue), 6. yüzyılın ortalarında Altay Dağları'ndaki göçebe bir kabileydi, 552'de Rouran Devleti’ni yok ederek Göktürk Hanlığı’nı kurdular. Göktürk Hanlığı, 583 yılında Altay Dağları’nın doğu ve batı yakalarında olmak üzere iki büyük güce ayrıldılar. Tang Hanedanı, 630 yılında Doğu Göktürk Hanlığı'na, 657 yılında da Huihe (Uygur) kabilesiyle işbirliği yaparak Batı Göktürk Hanlığı'na son verdi. Böylece Batı Bölgeleri, merkezi yönetim altında birleştirildi. 682 yılında kuzeye yerleştirilen Doğu Göktürk Hanlığı mensupları, Tang Hanedanı'na karşı isyan başlattılar ve bir süre sonra İkinci Göktürk Hanlığı’nı kurdular. 744 yılında, Tang Hanedanı, Mobei’deki (Moğol Yaylası'ndaki geniş çöllerin kuzeyindeki bölge) Huihelerle ve Karluklarla el ele vererek İkinci Göktürk Hanlığı’nın isyanını bastırdı. Huihe kabilesinin lideri Kutlug Bilge Kağan’a, Tang yönetimince Huairen Hanı unvanı verildi ve Kutlug Bilge Kağan, Mobei’de bir hanlık kurdu. Eski çağlarda Çin’de göçebe bir etnik grup olan Göktürkler, son hanlıklarının da yıkılmasıyla 8. yüzyılın sonlarında dağılarak Orta ve Batı Asya’ya göç etmeye başladılar. Bu süreçte Göktürklerin yerli kabilelerle karışmasıyla Göktürklerden farklı bir etnik grup oluştu. Bundan sonra Göktürkler, Çin’in kuzey bölgelerinden tamamen çekildi.
ALTAY DİL AİLESİNİN TÜRK DİLİ KOLLARI AYRIŞTIRILIRKEN…
Çin tarihinde, Sinjiang’a hiçbir zaman ‘Doğu Türkistan’ denilmemiştir, ‘Doğu Türkistan’ diye bir devlet yoktur. 18. yüzyıldan 19. yüzyılın ilk yarısına kadar olan dönemde Batı, Altay dil ailesinin Türk dili kollarını ayrıştırırken, bazı ülkelerin aydınları ve yazarları Tanrı Dağları’nın güneyi ile Afganistan’ın kuzeyi arasını kapsayan, genel olarak Sinjiang’ın güneyinden Orta Asya’ya kadar olan bölgeyi ‘Türkistan’ diye ifade ettiler. Bu kişiler, aynı zamanda Pamir Yaylası’nın iki yanını ‘Batı Türkistan’ ve ‘Doğu Türkistan’ olarak ayırdılar. 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başlarında, ‘Pantürkizm’ ve ‘Panislamizm’ düşüncelerinin Sinjiang'a ulaşmasından sonra, yurtiçindeki ve yurtdışındaki bölücü güçler, bir coğrafi terim olarak kullanılan ‘Türkistan’ı siyasileştirerek içeriğini manipüle ettiler. Türk dilini kullanan ve İslamiyet’e inanan tüm etnik grupları, birleşerek teokratik bir ‘Doğu Türkistan Devleti’ kurmaları için kışkırttılar. Sözde ‘Doğu Türkistan’ terimi, yerli ve yabancı bölücü güçler ile Çin karşıtı dış güçlerin, Çin'i bölmek amacıyla kullandığı siyasi bir araç ve eylem programı haline geldi.
SİNJİANG’IN KAŞİFLERİ
3. Sinjiang’da yaşayan etnik gruplar, Çin milletinin üyeleridir.
Çin milleti, Zhongyuan (Orta Bölge)’daki çeşitli etnik grupların diğer bölgelerdeki halklarla aralarındaki iletişim, değişim ve kaynaşma sonucu oluşmuş ve gelişmiştir.
Çok etnik gruba sahip olma, Çin'in önemli bir özelliğidir. Bütün etnik gruplar anavatanın geniş topraklarındaki zengin kaynakları birlikte keşfetmiş, böylece köklü bir tarih ve görkemli bir kültürü el ele yaratmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra Sinjiang’daki etnik gruplar arasındaki ilişkiler eşitlik, birlik, yardımlaşma ve uyum özelliklerini taşıyan yeni bir çağa girmiştir.
Sinjiang, öteden beri çok sayıda etnik grubun bir arada yaşadığı bir bölgedir. Farklı dönemlerde Sinjiang’a gelen Hanlar dahil farklı etnik gruplar; bölgeye üretim teknolojilerini, kültürlerini, fikirlerini, örflerini, adetlerini ve yaşamlarının diğer yanlarını getirerek değişim ve kaynaşma sürecinde Sinjiang bölgesinin ekonomik ve sosyal gelişmesini hızlandırmışlardır. Hepsi, Sinjiang’ın kaşifleridir. Farklı etnik gruplar yalnızlaşma ve karışıklık evrelerinden de geçmelerine rağmen birlikte büyüyüp, gelişip, kaynaşarak kader ortaklığı kurdular. Sinjiang'ın gelişimine, inşasına ve korunmasına önemli katkılarda bulundular. Onlar, Sinjiang’ın sahipleridir. Şu anda, 56 etnik grubun yaşadığı Sinjiang, Çin'de etnik çeşitliliği en fazla olan eyalet düzeyindeki idari bölgelerden biridir. Aralarında Uygur, Han, Kazak ve Hui olmak üzere dört etnik grup, 1 milyondan fazla nüfusa sahiptir. Kırgız ve Moğolların nüfusu da 100 bini aşmaktadır. Sinjiang, bugün yalnızca bölgedeki tüm etnik grupların yurtları değil aynı zamanda Çin milletinin ortak vatanının ayrılmaz bir parçasıdır.
UYGURLARIN ESAS ATALARI
4. Uygurlar uzun yıllar süren göç ve kaynaşma hareketleri sonucu oluşmuştur
Uygurların esas ataları, Sui ve Tang Hanedanları döneminde Moğolistan Yaylası’nda yaşayan Huihelardır. Huihe halkı, Çince kaynaklarda Wuhu, Wuhe, Yuanhe ve Weihe gibi farklı isimlerle anılmıştır.
1934 yılında Sinjiang yönetimi bir kararname yayımlayarak, Uygurların resmi Çince ismini ‘维吾尔 (weiwuer)’ olarak belirledi. Bu sözcük ilk kez Uygur kelimesinin tam anlamını ifade etti: halk arasındaki birliği korumak.
HER TÜRKÇE KONUŞAN TÜRK DEĞİLDİR
Tarihte Göktürklerin kölelik düzeni altındaki Uygurların ataları, Tang ordusunun desteğiyle Doğu Göktürk Hanlığı’na başkaldırdılar, sırayla Batı Göktürk Hanlığı ve İkinci Göktürk Hanlığı’nı yendiler. Batı Göktürk Hanlığı’nın yıkılmasından sonra, Türk dil ailesine ait bazı dilleri kullanan boylar batıya göç etmeye başladı. Bunlardan biri Anadolu bölgesine yerleşti ve zamanla yerli boylarla kaynaştı. Uygurlar, Türklerin torunları değillerdir.
Modern zamanlarda ‘Türkçü’ bazı unsurlar, Türkçe konuşan boylardan batıya göç edenlerin yerel etnik gruplarla kaynaştığı argümanını kullanarak Türk dil ailesine ait dilleri konuşan her etnik grubu Türk olarak sınıflandırmaktadır, bu gizli amaçları olan bir söylemdir. Bir dil ailesi ile bir etnik grup temelde iki farklı kavramdır. Çin’de Türk dillerini konuşan etnik gruplar arasında Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Yugur ve Salarlar yer alıyor. Bu etnik grupların her birinin kendi tarihi ve kültürel özellikleri mevcut. Bu halklar ‘Göktürk etnik grubu’ olarak adlandırılamaz.
5. Sinjiang’daki Etnik Kültürler, Çin Kültürünün Bir Parçasıdır
Çin milleti, geçmişi 5000 yıl öncesine uzanan bir medeniyettir. Etnik ve kültürel çeşitlilik, Çin milletinin çarpıcı bir özelliği, aynı zamanda Çin’in ulusal kalkınması için önemli bir itici güçtür.
ETNİK GRUPLARIN ENTEGRASYONU…
Zhongyuan (Orta Bölge) ve Batı Bölgeleri arasındaki uzun süreli etkileşim ve kaynaşma, sadece Sinjiang’da bulunan çeşitli etnik kültürlerin gelişmesini değil, aynı zamanda Çin kültürünün renkli ve entegre hale gelmesini sağladı.
9. ile 10. yüzyıllarda yaratılan Manas destanı, Kırgız sanatçıların nesilden nesle aktarmaları sayesinde Çin içinde ve dışında çok iyi bilinen bir şaheser haline geldi. 15. yüzyılda Oyratların kahramanlık destanı Cangır, Sinjiang bölgesinde yavaş yavaş şekillendi. Adı geçen iki destan ile Kral Gisar Destanı, Çin’in azınlıklarına ait en ünlü üç destan olarak kabul ediliyor. Uygur edebiyatı da Kutadgu Bilig, Atabetü’l Hakayık, Divani Lügat-it Türk ve 12 Makam gibi çok sayıda seçkin eserler doğurdu. Bu eserlerin her biri, Çin kültürünün hazinesidir. Bu eserler Sinjiang’daki etnik grupların Çin kültürüne yaptığı büyük katkıların göstergesidir.
24,8 BİN DİNİ MEKAN 29,3 BİN DİN GÖREVLİSİ
6. Sinjiang Tarih Boyunca Farklı Dinlerin Bir Arada Bulunduğu Bir Yer Olmuştur
Çin’de, örgütlü ve sistemli birkaç büyük dinin yanı sıra, halen çok sayıda yerel inanç da mevcuttur. Çin'e özgü Taoizm ve halk arasındaki inançlar dışında, diğerlerinin tümü yurtdışından gelmiştir.
16. yüzyılın başları itibarıyla Sinjiang’da, İslamiyet’in ana din olduğu ve farklı dinlerin bir arada bulunduğu bir vaziyet oluşmuş ve bu vaziyet bugüne kadar devam etmiştir.
Sinjiang’da İslamiyet, Budizm, Taoizm, Hristiyanlık, Katoliklik ve Ortodoksluk gibi dinler hüküm sürerken; camiler, kiliseler, manastırlar ve Taoist tapınaklar gibi 24,8 bin dini mekan ve 29,3 bin din görevlisi bulunmaktadır. Bölgede 24,4 bin cami, 59 Budist tapınağı, bir Taoist tapınağı, 227 Hıristiyan kilisesi, 26 Katolik kilisesi ve üç Ortodoks kilisesi bulunmaktadır.
DİN, DEVLET İŞLERİNE MÜDAHALE EDEMEZ
Dünyanın çoğu ülkesi gibi Çin de dini ve siyasi işlerin ayrı tutulması ilkesine bağlıdır. Hiçbir din siyasete ve devlet işlerine müdahale edemez veya din kullanılarak idare, adalet, eğitim, evlilik, aile planlaması gibi meselelere müdahaleye izin verilemez. Din kullanılarak Çin Komünist Partisi'ne ve sosyalist sisteme karşı çıkılmasına, milli dayanışmaya ve ülkenin birliğine zarar verilmesine katiyetle müsamaha gösterilmez.
Sinjiang, Çin Anayasası’nda belirtilen din ve inanç özgürlüğünü tümüyle uygular. İnananlar ve inanmayanlar aynı haklardan yararlanırlar ve aynı yükümlülükleri yerine getirirler. Sosyal geçmişi, etnik kökeni ve dini ne olursa olsun yasaları ihlal edenlerin tümü, yasalara göre cezalandırılır.
Dinler, hayatta kalmak ve gelişmek için içinde bulunduğu topluma uyum sağlamak zorundadır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin 70 yıllık tarihi gösteriyor ki, dinler sosyalist topluma uyum sağladığı sürece sağlıklı bir şekilde gelişebilir.
7. İslamiyet, Uygurların Doğuştan İnandığı Tek Din Değildir
Uygurların ataları Zerdüştlük, Budizm, Manihaizm, Nesturilik ve İslamiyet’ten önce ilkel dine ve Şamanizm’e inanıyordu. Tang ve Song Hanedanları döneminde, Karahoca (Gaochang) Uygur Krallığı ve Hotan Krallığı'nda, kraliyet ailesinden sıradan vatandaşlara kadar herkesin inandığı baskın din, Budizm idi. Yuan Hanedanı’nda çok sayıda Uygur Nesturilik 'e inanmaya döndü. Bugün Sinjiang’da çok sayıda Uygur hiçbir dine inanmıyor, bazıları da diğer dinlere inanıyor.
UYGURLARIN İNANÇLARI ÇİN KÜLTÜRÜYLE HARMANLADI
İslamiyet’in Sinjiang’a girişi, Arap İmparatorluğu'nun yükselişi ve İslamiyet’in doğuya yayılması ile ilgilidir. Uygurların İslamiyet’e inanması, gönüllü bir tercih değildir, din savaşlarının ve zamanın yöneticilerinin dayatması sonucudur. Elbette bu gerçek Müslümanların inançlarına saygımızın altını oymaz. İslamiyet, ne Uygurların doğuştan inandıkları bir din, ne de Sinjiang’daki tek inanç sistemidir.
Sinjiang'daki Uygur ve Kazak etnik gruplarının ataları, İslamiyet’i kabul etme sürecinde yalnızca onu kendi inançları ve kültürel gelenekleriyle entegre etmekle kalmadı, aynı zamanda bölgedeki diğer etnik grupların ve ülkenin iç kesiminin kültürünü de benimsedi. Bazı dini kavramları, törenleri, örf ve adetleri olduğu gibi kaldı. Bu unsurlarla etkileşim sonucu İslam, Sinjiang’da yerel ve etnik özellikler kazandı.
İNSANLIĞA, TOPLUMA UYGARLIĞA VE DİNE KARŞI
Dünya genelinde radikal dinciliğin yükseldiği 1970’li yılların sonundan 1980’li yılların başlarına kadar, bölgede terör ve şiddet olayları sıkça meydana geldi. İslamiyet’in vatanseverlik, barış, birlik, uzlaşı, hoşgörü, hayırseverlik gibi doktrinlerine aykırı olan radikal dincilik, etnik bölücülük ve terörizm zeminine kurulu olup insanlık karşıtı, toplum karşıtı, uygarlık karşıtı ve din karşıtıdır.
Sinjiang, terörizme ve dini aşırıcılığa ağır darbe indirdi, yayılması önlendi. Bölgede yaşayan farklı etnik gruplara mensup vatandaşların güvenlik beklentisi karşılandı, temel insan hakları güvence altına alındı, toplumun uyumu ve istikrarı korundu. Sinjiang’da terör ve radikal dincilikle mücadele, insanoğlunun kötülüğe ve barbarlığa karşı adalet ve medeniyet mücadelesidir. Dolayısıyla desteği, saygıyı ve anlayışı hak eder.
SONSÖZ
Tarihi meselelere doğru yaklaşmak bir prensip meselesidir. Tarihsel ve diyalektik materyalist duruş, görüş ve metodoloji; ülkemizi daha iyi anlamamıza ve ülkemizin tarihi, etnik grupları, kültürü, dinleri ile alakalı işler hakkında doğru bir algı geliştirmemize yardım edecektir.
Halihazırda Sinjiang’da sürdürülebilir ekonomik büyüme, sosyal uyum ve istikrar, daha iyi yaşam koşulları, eşi görülmemiş derecede refah, dinlerin ahengi ve etnik gruplar arası dayanışma korunuyor. Sinjiang, tarihinin en iyi ve müreffeh döneminde bulunuyor. Üç şer odağı ile işbirliği yapan dış güçler, önünde sonunda tarih ve halk tarafından bir kenara atılacaklardır.
Sinjiang; farklı etnik gruplara aittir, Çin milletine aittir. Çin’in kültür miraslarını devam ettirmek ve Çin kültürü temelinde ortak bir manevi yurt inşa etmek, Sinjianglılar da dahil tüm Çin halkının ortak sorumluluğu ve arayışıdır. Şu anda merkezinde Xi Jinping’in bulunduğu ÇKP Merkez Komitesi’nin kararlı liderliğinde tüm Çin halkının desteğiyle Sinjiang’da yaşayan etnik gruplar, ‘iki yüzyıl’ hedefi ve Çin milletinin ulu kalkınışını öngören Çin rüyasını gerçekleştirmek için yorulmadan çaba harcamaktadır. Sinjiang, daha güzel yarınlara kucak açmıştır!