Çin'in virüsle mücadelesinde 6 gerçek
Xinhua haber ajansı Batı’nın suçlamalarına karşı Çin'in virüs ile mücadeledeki eylemlerini derledi. İşte Çin ile ilgili yanlış aktarılan gerçekler:
ABD koronavirüs Çin’de ilk görüldüğü andan itibaren ırkçı ve suçlayıcı söylemlere başvurdu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), koronavirüsü Kovid-19 olarak adlandırmasına rağmen, ABD ‘Çin virüsü’ olarak tanımlamakta ısrar etti. Dünyada koronavirüs salgınının yeni merkezi haline geldiğinde ise kendisine yardım eli uzatan Çin oldu. Yine de Batı medyasında Çin’e karşı karalama kampanyası devam ediyor.
Xinhua haber ajansı Batı’nın suçlamalarına karşı Çin'in virüs ile mücadeledeki eylemlerini derledi. İşte Çin ile ilgili yanlış aktarılan gerçekler:
ŞEFFAF VE DÜZENLİ BİLGİ PAYLAŞIMI
Çin, salgını Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) bildirip, virüsün genom dizinini dünyanın geri kalanıyla paylaşmak ve uluslararası işbirliği yapmak için en kısa zamanda harekete geçti.
Salgından bu yana, Çin hükümeti salgına ilişkin gecikmesiz, açık ve şeffaf bir şekilde bilgi yayınladı ve aktif olarak tüm tarafların endişelerine yanıt vermeye çalıştı.
Çin ve ona bağlı bölgeler, Hong Kong, Makau ve Tayvan, salgın hakkında DSÖ ile düzenli bilgi paylaşımına 3 Ocak 2020 tarihinde başladı. Ayrıca 3 Ocak’tan itibaren, Çin düzenli olarak salgın ve karşı önlemleriyle ilgili ABD'yi bilgilendirmeye başladı.
11 Ocak'ta, Çin Salgın Kontrol ve Önleme Merkezi, yeni tip Koronavirüsün beş genom dizisini internet sitesine yükledi ve bu verileri tüm dünyayla paylaştı. Çin Devlet Konseyi’nin Ortak Önlem ve Kontrol Altına Alma Mekanizması, 27 Ocak’tan bu yana her gün bir basın toplantısı düzenlenmektedir.
Çin-DSÖ ortak uzman ekibi şubat ayında Çin'de dokuz günlük bir saha ziyareti gerçekleştirdi. Ekip üyeleri, Çin halk sağlığının salgına verdiği karşılığın, salgının yayılmasını yavaşlatmada önemli sonuçlar verdiğini söyledi.
"Birçok yönden, Çin aslında salgınla mücadelede yeni standartlar belirliyor. Bu abartı bir söylem değildir" şeklinde konuşan DSÖ Genel Müdürü Tedros Adhanom Ghebreyesus 30 Ocak tarihinde bir basın toplantısında örgütün açıklamasından sonra salgının, acil bir uluslararası halk sağlığı sorununa dönüştüğünü söyledi.
Beyaz Saray’ın koronavirüsü kontrol altına alma çalışmalarına liderlik eden tıp uzmanı Dr. Anthony Fauci, 22 Mart'ta Science dergisine verdiği röportajda, gerçeklerle uyuşmadığı için, Çin’in üç ay önceden Amerika Birleşik Devletleri’ni uyarması gerektiğini söylemeye zorlandığını ve bunu reddettiğini söyledi.
ÖNLEYİCİ TEDBİRLER BAŞARILI OLDU
Çin, salgından bu yana virüsün "ilk dalgasını" savuşturmak için çabalarını sürdürüyor. Çin genelinde enfeksiyonun büyük ölçüde azalmasının ardından virüsün en çok sarstığı Hubei eyaleti başkenti Wuhan’da 8 Nisan’da 76 günlük sokağa çıkma yasağı sonlandırıldı.
Aylar süren çatışmalar sırasında Wuhan'da yaklaşık iki hafta içinde toplam 2 bin 600 yataklı iki acil hastanesi sıfırdan inşa edildi ve 16 spor salonu ve sergi merkezi de geçici hastanelere dönüştürülerek 13 bin 000 yatak daha eklenmiş oldu. Aralarında ordudan gelenlerin de yer aldığı 42 binden fazla sağlık personeli ülkenin dört bir yanından Hubei'ye gönderildi. Mücadelenin doruğunda, Çin'deki her 10 yoğun bakım görevlisinden biri Wuhan'da çalışıyordu.
İnsanlar, Çin birkaç ay önce virüsle mücadele ederken, Avrupa ve ABD gibi bölgelerde sadece tek tük vakaların rapor edildiğini görüyordu. Avrupa ve ABD'nin salgına öncülük etmesi ancak mart ayı başlarında görülmeye başlandı.
Yakın zamanda Science dergisi ABD, İngiltere ve Çin'deki araştırmacılar tarafından hazırlanan bir makale yayınladı. Makalede, Çin'in başarılı kontrol tedbirlerinin hastalığın yayılmasını engellemede işe yaradığı ve diğer şehirlere zaman kazandırdığı savunuluyor.
Bazı uzmanlar, Çin'in kazandığı yaklaşık iki aylık zaman diliminin diğer bazı ülkelerin siyasileri tarafından yanlış karar ve hazırlıksızlıkları nedeniyle boşa harcandığı görüşünü de paylaştılar.
Lancet Tıp Dergisi’nin yazı işleri müdürü Richard Horton, mart ayında BBC'de yaptığı açıklamada, "Çin'den gelen mesaj kesinlikle açıktı ... Harekete geçmemiz gereken yerde şubat ayını boşa harcadık ... bu ulusal bir skandaldır" dedi.
JEOPOLİTİK ARAÇ DEĞİL YARDIM ELİ
Bazı Batılı eleştirmenler Çin'in virüsle mücadele yardımını, kamuoyunu manipüle etmek için kullandığını ya da salgının etkisini artırmak için jeopolitik bir araca dönüştürdüğünü öne sürdü.
Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hua Chunying'in dediği gibi, "Diğer ülkeler salgına göğüs gererken, Çin'in boş durmasını ve hiçbir şey yapmamasını mı istiyorlar? Ya da Çin'den daha iyisini yapabileceklerini mi düşünüyorlar? Salgın karşısında, başkalarına yardım etmek, kendine de yardım etmektir."
Çin, virüs ile mücadelesinde uluslararası işbirliğini desteklemek için 7 Mart'ta DSÖ'ye 20 milyon dolar bağışta bulundu.
Çin hükümeti 121 ülke ve dört uluslararası kuruluşa cerrahi maske, koruyucu giysi, test kiti ve solunum üniteleri gibi tıbbi malzemeler sağlamıştır. Yerel Çin yönetimleri 50'den fazla ülkedeki kardeş şehirlere tıbbi malzemeler bağışladı ve Çinli şirketler 100'den fazla ülke ve uluslararası kuruluşa bağışta bulundu. Çin ayrıca Kovid-19'un kontrol altına alınmasına yardımcı olmak üzere İran, Irak, İtalya, Sırbistan, Kamboçya, Pakistan, Laos, Venezuela ve Myanmar dahil birçok ülkeye tıbbi uzmanlardan oluşan ekipler gönderdi.
Henüz tamamlanmamış istatistikler, Çin'in 100'den fazla ülke ve uluslararası kuruluşlarla birlikte alanının uzmanlarına video konferanslar düzenlediğini göstermektedir. Katılımcıların tamamının, Çinli uzmanların yabancı meslektaşlarına öğretebileceği her şeyi kendi bilgileri dahilinde paylaştıkları, açık, şeffaf, bilgi açısından zengin ve profesyonel online toplantılar hakkında övgüyle bahsettiler.
Buna ek olarak, Çin yedinci bir teşhis ve tedavi protokolü ve altıncı bir önleme ve kontrol altına alma protokolü yayınladı. Birçok yabancı dile çevrilen bu protokoller Çin tarafından DSÖ’ye ve uluslararası topluma paylaşıldı.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang, "İnsanların geleceği birbirine bağlı olduğu bu zamanlarda, ülkeler bu sorunu ancak dayanışma içerisinde durarak aşabilir" dedi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres 12 Mart'ta yaptığı bir açıklamada, dünyanın Çin'in salgını önleme ve kontrol altına alma konusunda gelişmekte olan ülkelerle paylaştığı deneyimle birlikte, tıbbi malzeme, aşı ve ilaç gibi değerli erzakları da sağlanmasını çok takdir ettiğini söyledi.
SUİSTİMAL DEĞİL SORUMLULUK
Gündeme gelen bir soru da, “Pekin ekonomik kazançlar uğruna bu salgını suistimal etmeye mi çalışıyor?” Gerçekler gösteriyor ki, Çin'in kendisi bile hala yurdunda hastalığı kontrol etmeye çalışsa da, kazançları veya kayıpları ne olursa olsun, salgından etkilenen diğer ülkelere gücünün yetebildiği kadarıyla yardımlar sunuyor.
Örneğin, içinde bulunduğumuz koşullar altında, birçok ülkede acil bir maske ihtiyacı var ve Çinli firmalar bu ihtiyaçları karşılamak için 7 gün 24 saat tam mesai çalışıyor. Çin'in günlük maske üretimi 29 Şubat itibarıyla 116 milyon adede ulaşırken, bu sayı 1 Şubat'ta bildirilen sayının 12 kat fazlası.
Birçok Çinli üretici firma, iç ve dış talebi karşılamak için çalışırken, Çin’den gelen düşük kalite veya "sahte" tıbbi malzemeler hakkında yapılan çarpıtma haberler kamuoyunda kafa karışıklığına neden oldu.
Haberlerde, Hollanda Sağlık Bakanlığı'nın Çin'den satın alınan bir dizi maskeyi "kalite sorunları nedeniyle" geri çağırdığı iddia edildi. Yapılan ilk incelemelere göre, Çinli şirket Hollanda tarafına maskelerin sevkiyatından önce, bu maskelerin cerrahi maskeler olmadığını bildirmişti.
Buna ek olarak, bazı Slovakyalı yetkililer Çin'den satın alınan hızlı koronavirüs test kitlerinin güvenilirliğini sorguluyor. İlk yapılan çıkarımlara göre, Slovak sağlık çalışanları bu antijen test kitlerini, nükleik asit testleri için geçerli olan başka bir yanlış yöntemle kullandılar ve bu da yanlış sonuçlara yol açtı. Daha sonra Çin'deki Slovakya büyükelçiliği, farklı test yöntemlerinin doğru kullanımı üzerine bir yönetmelik yayınladı.
Çin'de yaşayan İtalyan-Amerikalı yazar Mario Cavolo, basına verdiği bir demeçte, "Çin'den dünyaya giden milyonlarca yüz maskelerinin ve koruyucu ekipmanların ve test kitlerinin yüzde doksandan fazlası tamamen kusursuzken, kusurlu olan küçük bir yüzde üzerine makaleler yazıyorlar" dedi.
İnsanlar, Çin’in son zamanlarda tıbbi malzeme ihracat kalitesini arttırmak için daha sıkı önlemler uygulandığının ve standardın altında tıbbi malzeme üreten üreticiler yasalara göre cezalandırılması gerektiğinin farkında olmalıdır.
MESELE İNSANI MERKEZE ALMAK
Kovid-19'un patlak vermesinden bu yana Çin, salgının merkezindeki metropolü benzeri görülmemiş bir şekilde kapattı, ülke çapında sıkı karantina tedbirleri uygulamaya koydu ve salgından ağır hasar almış bölgelere kaynaklar aktardı.
Bazıları Çin'in uygulamalarının “aşırı” olduğu konusunda endişeli. İşin doğrusu, insanların hayatları tehlikedeyken, insan haklarının korunmasını tartışmak boş konuşmadan başka bir şey değildir.
Giderek daha fazla ülke Çin’in mücadelesini etkili buldu ve şimdi kendi izolasyon çabalarını uyguluyor. Örneğin, pek çok Avrupa ülkesi sokağa çıkma yasağı sürelerini uzattı, sosyal kısıtlamalarını sıkılaştırdı ve virüsün yayılmasını yavaşlatmak için sosyal mesafe tedbirlerini yükseltti.
Ayrıca, sağlık sigortası konusunda, hükümet herhangi bir hastanın tedavisi için maliyet endişeleri nedeniyle tedavinin reddedilmesini önlemek için tüm tedavi masraflarını karşılamaktadır.
Science dergisi son zamanlarda yaptığı bir araştırmada, Çin'in virüs ile mücadelesinin boyutunun "benzeri görülmemiş" olduğunu yazdı ve potansiyel enfeksiyonlarda yüzde 96 azalmanın doğrudan Çin hükümetinin önlemlerine atfedilebileceğini hesapladı.
AYRIMCILIK YAPILMADI
Haberler, Çin'deki bazı yabancıların yapılan ayrımcılıktan şikâyet ettiği ve insanların gerçeği bilmek istediği vurgulanıyor.
Salgından bu yana, Çin'de ilgili müdürlükler ve yerel yönetimler yabancıların yaşamsal, tıbbi ve salgın kontrolüne ilişkin ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü çabayı göstermiş, Çin'de Kovid-19’a yakalananlara zamanında tedavi sağlanmıştır.
Çin Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Göçmenlik Müdürlüğü’nün 26 martta yaptığı ortak bir açıklamaya göre, Kovid-19'un dünya çapında hızla yayılmasının üzerine, Çin, 28 Mart 2020 saat 00:00'dan itibaren geçerli olmak üzere, vize veya oturma izni sahibi yabancı uyrukluların Çin'e girişini geçici olarak askıya almaya karar verdi. Yapılan resmi bir bildiride "Askıya alma işlemi, Çin'in salgın durumu ve diğer ülkelerin uygulamaları ışığında almak zorunda olduğumuz geçici bir tedbirdir" açıklaması yapıldı ve bu duyurudan sonra vize almış yabancı uyrukluların ülkeye girişinin etkilenmeyeceği ve önlemlerin gelişen durum ışığında şekil alacağı eklendi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang "Biz her zaman yabancı uyruklulara ve Çin vatandaşlarına aynı şekilde davranıyoruz. Sırf yabancı uyruklu oldukları için birisine uygulanan bazı düzenlemeleri artırıp azaltmıyoruz." dedi.