23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çocukları saran medya ağında şiddet

Küçücük yaşlarda kontrolsüzce kullanıma açılan sosyal medya hesapları, yaş sınırı kontrol edilmeksizin oynanan oyunlar, televizyon dizilerinde normalleşen şiddet; çocuklarımızın zihinlerini zehirliyor.

Çocukları saran medya ağında şiddet
A+ A-
DERİN ÖZKAN / ÖZGE YAREN ENÇ

Şiddet yaşamın her alanında varlığını sürdürüyor: Evde, okulda, işte, sokakta. İnsanlık var olduğu sürece, şiddetsiz bir yaşam pek olası görünmüyor. Fakat şiddeti uygulayan bunu bir çözüm yolu olarak gören kişilerin yaş seviyesi ilkokul ortaokul seviyelerine düşünce insanlık olarak bunun nedenini düşünmek mecburiyetinde kalıyoruz. Geçen hafta Mersin’de 12 yaşındaki çocuğumuzdan gelen haber yüzümüze tokat gibi çarptı. İnsanlığın bir ayağı uzay çağındayken diğer ayağında artık çarık bile olmayan en ilkel dönemlerde var olduğumuzu hatırlattı bizlere.

ÇOCUKLAR BİRER AYNADIR!

İyi ama neden sorusu hepimizin aklına düştü. Bu noktada işi 2 farklı açıyla değerlendirebiliriz. Birincisi sosyolojik boyut, ikincisi de bireysel farklılıklar gösteren psikolojik boyut.

Psikolojik anlamda elimizdeki tek sağlam veri, şiddetin çocuklar tarafından uygulanıyor olması. En sonda söyleyeceğimiz şeyi en başta dile getirelim. Çocuklar birer aynadır! Ne görürse ne duyarsa ne okursa aynısını yapar. Okulda öğretmeni şiddet uygularsa sokakta arkadaşlarını döver. Ailesi evde bağırarak konuşursa sınıfta bağırarak kendini ifade etmeye çalışır. Eğer çocuklarımızın davranışlarında bir neden, bir suçlu arayışı içindeysek aynaya bakmamız gerekir.

Çocuklarda tam anlamıyla ayna olma işlevi aşağı yukarı 12 yaşına kadar sürer. 12 yaşından önce somut verilerle hareket edip davranışlarını buna göre şekillendirirken 12 yaşından sonra soyut biçimde mantık yürütme, neden-sonuç ilişkisi kurma, soyut önermeler arasında mantıksal ilişki kurma ve bu ilişkileri test etme eylemleri kişilerde belirgin hale gelir.

ŞİDDET ÖVGÜSÜ, İNSANLIK YERGİSİ

Günümüz çocuklarını etkileyen bir başka güç de sosyal medya! Hemen her hanede çocukların ellerinde cep telefonları, tabletler görmek mümkün. Birçok ebeveyn çocuklarının eline telefonu vermeden yemek dahi yedirememekten şikayetçi… Hal böyle iken ailelerin üzerine düşen çok büyük bir sorumluluğu sorular aracılığıyla Aydınlık okurlarına yeniden hatırlatma gereği duyuyoruz: Çocuklarımız ne izliyor? Nelerle büyüyor? Hayal dünyaları kim tarafından ve ne şekilde yaratılıyor?

Küçücük yaşlarda kontrolsüzce kullanıma açılan sosyal medya hesapları, yaş sınırı kontrol edilmeksizin oynanan oyunlar, televizyon dizilerinde normalleşen şiddet; çocuklarımızın zihinlerini zehirliyor. Televizyona ve dijital platformlara baktığımızda karşımıza en çok çıkan temalardan birinin şiddet olduğunu görüyoruz. Kadınların duvardan duvara çarpıldığı, çocuklarının gözlerinin önünde tekme tokat şiddete uğradığı sahnelere tanıklık ediyor çocuklarımız. “Gençlik dizisi” olarak adlandırılan dizilerde akranların okul tuvaletlerinde dövüldüğü, her türlü aşağılayıcı ve tehditkar sözün alkış topladığı sahnelere rastlamaktayız. Gençlere yönelik olduğu söylenen dizilerin hemen hepsinde arkadaşını yok etme, onun kuyusunu kazarak kendini yükseltme, şiddeti bir güç aracı ve gövde gösterisi gibi kullanma durumlarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Oysa geçmişten hepimiz hatırlarız Çocuklar Duymasın dizisini. Aile yapısını korumak için çocukların önünde tartışmayan ebeveyn figürleri, çocuklarına telefon almamak için direnen anne babaları anlatıyordu. Zaman değiştikçe anne babaların kontrol gücü zorlaşsa da çocukları sosyal medyadan korumak artık ailelerin en temel görevleri arasında. Çünkü sosyal medyada şiddet içerikli oyunlar görürse çocuk; evde, okulda, sokakta bunları normal sanıp uygulamaya geçiriyor. Tüm bunların sonucunda yine nihayetinde tek bir sebebe ulaşıyoruz: “Ben bireyim, varım, beni de görün!” demek istiyor çocuklarımız.

ÇOCUKLARINIZA ZAMAN AYIRMIYORSANIZ KORKMALISINIZ!

Bu noktada kendimize dönüp sormalıyız. Neden başka bir var olma şeklini çocuklarımıza aktarmayalım? Çocuklarımız bizden neler ister?

Çocuklarımız, onaylanmak ve olduğu gibi kabul edilmek ister.

Çocuklarımız, sevildiğini bilmek ister.

Çocuklarımız, güvende hissetmek ister.

Çocuklarımız, ait olduklarını bilmek ister.

Çocuklarımız, takdir edilmek ister.

Saydığımız maddelerde eksikleri olan çocuklar, istenmediklerini düşünür ve öfkelenir. Eğer çocuklarınıza zaman ayırmıyorsanız korkmalısınız! Ve yine eğer bir suçlu arıyorsanız aynaya bakmalısınız!

ŞİDDET NEDİR?

Şiddet bir yardım çığlığıdır. Yönünü bulamayan, sağlıklı iletişim kurmaktan uzaklaşan insanların, ben buradayım, ben de varım demesinin en ilkel şeklidir. Kişinin kendisinde var olmayan şeyleri karşı taraftan almak için oluşturduğu kendince bir “denge” yöntemidir.

Son Dakika Haberleri