22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çocuklarımız toplumsal cinsiyetin hedefinde-2: MEB, Kapsayıcı Eğitim projesine izin vermemeli

UNICEF'in hazırladığı “Kapsayıcı Eğitim” projesi, LGBT dayatmasının parçası. Çocuklarımız Batı’nın planlarına teslim edilmeye çalışılıyor. Okullarımız araç olarak kullanılıyor. Milli Eğitim Bakanlığımız bu kültürel savaşa karşı önlem almalı.

Çocuklarımız toplumsal cinsiyetin hedefinde-2: MEB, Kapsayıcı Eğitim projesine izin vermemeli
A+ A-
IŞIL ÇETİN / Eğitimci - Cumhuriyet Kadınları Derneği GYK Üyesi

UNICEF 2019-2030 Kapsayıcı Eğitim Strateji planını hazırladı. “Her Çocuk Öğrenebilir” adını verdiği strateji planının ana hedefi 2030 yılına kadar tüm üye ülkelerde toplumsal cinsiyete dayalı eğitim projesini tamamlamak. Raporda, 2019’a kadar gelinen süreç değerlendirilirken tespit edilen zorluklardan bir tanesinin toplumsal cinsiyete kızlar ve erkekler olarak odaklanmak olarak görülüyor. Üye ülkelere, önümüzdeki süreçte çocukların cinsel kimlik ve cinsel yönelimlerinin dikkate alınması öneriliyor. Etnik ve dilsel açıdan azınlıkta olan çocukların, “Kapsayıcı Eğitimden” faydalanabilmesi için de ana dilinde eğitim yapılması gerektiği (terör örgütü PKK ve Meclis'teki partisi HDP’nin talebi) talep ediliyor. Ülkelerden bu hedeflere yönelik politikalar geliştirmeleri, müfredat değişikliği yapmaları, öğretmen yetiştirme programlarını şekillendirmeleri isteniyor. Ülkelere özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği için kolaylaştırıcı bir okul ortamı hazırlamaları, cinsiyet ile ilgili sosyal normların dönüştürülmesi ve bu konuda ebeveyn, öğretmen eğitimleri gerçekleştirmeleri görevi veriliyor.

Çocuklarımız toplumsal cinsiyetin hedefinde-2: MEB, Kapsayıcı Eğitim projesine izin vermemeli - Resim : 1
Batı, “Toplumsal Cinsiyet İdeolojisi” ile yeni bir kimlik ve LGBT’yi dayatmaktadır.

HEDEF LGBT’Yİ VE BÖLÜCÜLÜĞÜ MEŞRULAŞTIRMAK

UNICEF 2030 yılı hedeflerine ulaşmak için, 2020 yılında Soros’a ait Açık Toplum Vakfı’nın desteğiyle hazırladığı “Kapsayıcı Eğitim-İstisnasız Herkes İçin Küresel Eğitim İzleme Raporu”nda bireylerin; toplumsal cinsiyetlerinin, engelliliklerinin, dillerinin, cinsel yönelimlerinin, dinlerinin ve diğer inanışlarının devletlerin kalıp yargılarından dolayı dışlandıkları tespiti yapılıyor. Bazı ülkelerde kapsayıcılığın sadece engellilere yönelik uygulandığı, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin göz ardı edildiği uyarısında bulunuluyor. “…Bazı çocukların etnik , dini veya dilsel azınlığa sahip olabileceği, bazı çocukların LGBT, bazı çocukların kız çocuk olabileceği” bu nedenle kapsayıcı eğitimden dışlanmaması, bütün dezavantajlı gruplara yönelik hazırlanması gerektiği vurgulanıyor. Kapsayıcı Eğitim Projesinin ancak bu şekilde tam anlamıyla uygulanabileceğinin tespiti yapılıyor. 2030 hedeflerine ulaşma şansını tehlikeye düşüren ve yasalarında henüz uygulamaya geçmemiş ülkelere yönelik olarak engellerin derin köklerinin incelenmesi planlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığımız “Herkes İçin Eğitim” projesini bugün bütün eğitim programlarına dahil etti. Balanlığımız, hedefi açık bir biçimde LGBT’yi meşrulaştırmak olan “Kapsayıcı Eğitim” projesini, yalnızca engellilere ve kız-erkek çocuklarının eşitliğine yönelik olarak okumakta. Ancak görüyoruz ki BM, önümüzdeki dönemde üye ülkelerde projenin her yönüyle uygulama zorunluluğu olduğunu ve dayatmaları arttıracağını ilan ediyor. UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, “Kapsayıcılık hareketi tartışmaya kapalıdır. Kapsayıcılığı göz ardı etmek, daha iyi bir dünya kurmak için çabalayan herkesin mantığına aykırı bir tutumdur. Tam anlamıyla kapsayıcılığa ulaşamasak bile, eyleme geçmemek gibi bir seçeneğimiz yok.” diyerek “Kapsayıcı Eğitimin” kendi planları için ne kadar hayati olduğunu itiraf ediyor.

“UNICEF, Kapsayıcı Eğitim 2021 Orta ve Doğu Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya İzleme Raporu”nda, projenin uygulanma yöntemlerine dair önerilerde bulunuyor ve kapsayıcı eğitime geçişin kolay olmadığı tespitini yapıyor. Toplumsal cinsiyetin, ülkeler içinde tartışılan bir konu haline geldiği raporlanıyor. Hatırlayalım aynı yıl İstanbul Sözleşmesi'nin iptali sürecinde toplumsal cinsiyet bizde de çok tartışılan bir kavram olmuştu. Bu nedenle hedeflerin öğretmenlere dayatılmadan, deneyimlerin çeşitli platformlarda paylaşılarak uygulanması planlandı. BM gözlemleri sonrasında, ısrarlı oldukları projelerini korkutmadan, dayatmadan yumuşak geçişle uygulayacaklarını açıklıyor.

Emperyalist Batı, kendi raporlarında hedeflerini bu kadar net ortaya koyarken bakanlığımız, “Kapsayıcı Eğitim”in tehlikesinin henüz farkında değil. Haziran ayı verilerine göre bugüne kadar projeye yönelik İstanbul’da 50 çalıştay yapıldı. 10 eğitim modülü geliştirildi. Hazırlanan modüller için İstanbul’da eğitici eğitimler yapıldı. 8 pilot il belirlendi ve eğitici eğitimi alan 183 öğretmen, illerinde bulunan öğretmenlere eğitim verdi. Okul öncesi ve sınıf öğretmenlerine yönelik “Kapsayıcı Eğitim Bağlamında Rehberlik Becerilerinin Geliştirilmesi” projesi başlatıldı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Bakanlığımız “Kapsayıcı Eğitim” anlayışını öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik olarak her geçen gün uygulamaya geçirme hedefiyle hız kesmeden çalışmalarını yürütüyor. Temmuz-ağustos ayları içinde verilen uzman öğretmenlik eğitimlerinin 9 önemli konusundan biri “Kapsayıcı Eğitim” projesiydi. Proje, bakanlığımızın gözünde öğretmenlerin uzmanlığını belirleyecek kadar önemli bir yere sahip. En son 16-19 Eylül tarihlerinde New York’ta Milli Eğitim Bakanımız Sayın Mahmut Özer’in de konuşmacı olduğu ve “Kapsayıcı Eğitim” projesine yönelik “Eğitimin Dönüştürülmesi Zirvesi” yapıldı. Zirvenin gündemlerinden bir tanesi “Toplumsal Cinsiyet Dönüştürücü Eğitim” ile ilgili çözüm önerileri oldu. “Toplumsal Cinsiyet Normlarının Dönüşümü (Gender Transformative Education)” toplantılarının amacı, üye devletlerde ikili cinsiyet normlarının nasıl şekilleneceğinin, çocukların cinsel kimliği, cinsiyet yönelimi doğrultusunda okulların nasıl dönüştürüleceğinin yöntemlerini belirlemek. Toplantının dikkat çeken diğer gündemi ise “Küresel Vatandaşlık Eğitimi Perspektifi.”

Her iki konu, milli devletlerin eğitim sistemlerini cinsiyetsizleştirme ve kimliksizleştirme üzerine hazırlanmış konulardır. Zirvenin sonunda Milli Eğitim Bakanımızın “Türkiye olarak her zaman olduğu gibi daha müreffeh bir dünyanın inşası için dayanışma ve iş birliği içinde hareket etmeye hazırız.” açıklaması bu anlamda çok tehlikeli bir açıklamadır. Bakanlığımız, projeyi sadece engelli öğrencilerimizin ve kız-erkek çocuklarımızın eşit eğitim olanaklarından yararlanmaları için hazırlanmış bir proje olarak okumakta ısrarlı. Ülkemizdeki bazı uzmanlar bu kavramın İngilizceden çevirilerinden kaynaklı kargaşa yarattığını itiraf ediyor fakat gerekli uyarılar yapılmıyor. Bakanlığımızı uyarıyoruz. “Kapsayıcı Eğitim”in talepleri 2021 yılında iptal ettiğimiz kadını paravan yapan fakat asıl amacı toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında cinsiyetsizleştirmeyi dayatan, aileyi ve devletimizi yok etmek olanı İstanbul Sözleşmesi'nin talepleri ile aynıdır. Hatırlayalım, “Kapsayıcı Eğitim” projesinin sahibi BM, ağustos ayında İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemiz konusunda Danıştay’ın kararını değiştirmesini talep etmişti.

Çocuklarımız toplumsal cinsiyetin hedefinde-2: MEB, Kapsayıcı Eğitim projesine izin vermemeli - Resim : 2
“Kapsayıcı Eğitim” projesi ile Kaos GL’nin hedefleri aynıdır. Eğitim-Sen de bu projenin uygulayıcılarındandır.

KAPSAYICI EĞİTİM TÜRKİYE DÜŞMANLARININ PROJESİ

Emperyalizm topla, tüfekle elde edemediği ülkemizi kültürel yozlaşmayla içerden çökertme planında ısrarcı. İçimizde ve dışımızda beslediği bütün araçlarını bu planı uygulamak için harekete geçirmiş durumda. Ülkemizde darbeler, terör ve ekonomik çöküş getiren, tertipler düzenleyen, milli devletlerin altını oyma planlarının merkezi olan NATO, 2022 Stratejik Konsept belgesinde toplumsal cinsiyet eşitliğini ilerletme hedefinin olduğunu açıkladı.

Bütün dünyada gölge CIA olarak bilinen, devletleri Amerikan çıkarları doğrultusunda yöneten, yönlendiren, liderler ve projeler belirleyen Amerikan devletini yöneten Rand Corporation, “Kapsayıcı Eğitim” üzerine özel bir rapor hazırlıyor. Rand Corporation’ı önceki yıllarda hazırladığı “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası” başlıklı raporundan tanıyoruz. FETÖ liderini “Batıyla uyumlu sufi bir imam”, Cumhurbaşkanımızı “otoriterleşen baskıcı bir lider” olarak nitelendirdikleri raporda; FETÖ’ye ve PKK’ya karşı verdiğimiz mücadeleden dolayı rahatsızlıklarını okumuştuk. Rand Corporation, “Kapsayıcı Eğitim” ile ilgili raporunda projeyi “Avrupa toplumu oluşturmaya yönelik kritik adım” olarak görüyor. Projenin, “Sadece engelli öğrencileri kapsadığı anlayışının gerçek olmadığını ırk, etnik kimlik, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, sosyal sınıf, dini, kültürel, dilsel birliktelik gibi birden çok faktöre dayalı ayrımcılığı içermekte.” olduğu belirtiliyor. LGBT hareketinin çatı örgütü Kaos GL, “Kapsayıcı Eğitim”in raporlarını kaynak alarak önceki yıllarda “LGBT Öğrencileri, Aile ve Okul Kıskacına Karşı Nasıl Korunmalı?” başlığıyla bir kılavuz yayımladı. Bu kılavuz, “Kapsayıcı Eğitim” projesinin sahibi olan BM’lerin aktivistleriyle, Soros’un sahibi olduğu Açık Toplum Vakfının desteğiyle, AB projesi olarak hazırlandı. Talepleri, UNICEF’in Kapsayıcı Eğitim projesi için hazırladığı raporlar ile birebir aynı. Kılavuzun amacının “Çocuklar aile kurumuna, ebeveyne/bakım verene, eğitim sistemine ve devlete ait birer ‘eşya/mülk’ gibi görülmekte, kalıplara sığdırılmaya çalışılmakta, tek tipleştirilmekte, ötekileştirilmekte, ‘terbiye’ ya da ‘eğitim’ adı altında baskı, tahakküm ve şiddete maruz bırakılmaktadırlar. Toplum ve devlet tarafından hakları en çok ihlal edilen grupların başında çocuklar gelir. Yetişkinler tarafından kurgulanan bu sistemin içinde çocukların tümünün insan hakları yok sayılırken, daha da ötekileştirilen bazı çocuklar (LGBTİ+ çocuklar, kız çocukları, özel gereksinimi olan çocuklar, mülteci çocuklar, göçmen çocuklar, yoksul çocuklar, Roman çocuklar, Kürt çocuklar vd.) daha fazla hak ihlali yaşarlar. Biz bu kılavuzda LGBTİ+ çocukların haklarına, ihtiyaçlarına ve onları desteklemek için eğitimciler olarak sorumluluklarımıza odaklanacağız.” olarak açıklanıyor. Kapsayıcı bakış açısına sahip bir eğitim ortamı talep ediliyor. Talepler Kapsayıcı Eğitim Projesi açısından baktığımızda tutarlı hale geçiyor. Kaos GL, bu kılavuzla BM uzmanlarının gerçek hedeflerini ortaya koyuyor. Kaos GL de BM uzmanları gibi “Müfredatımızın toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde değiştirilmesini, öğretmenlerin bu bakış açısıyla şekillendirilmesini ve velilerin de bu çerçevede bilgilendirilmelerini.” istiyor.

“Kapsayıcı Eğitim” projesi ile Kaos GL’nin hedefleri aynıdır. Eğitim-Sen de bu projenin uygulayıcılarındandır. Aslında amacı eğitim emekçilerinin özlük haklarını savunmak, çocuklarımızın bilimsel ve laik bir eğitim almaları için mücadele etmek olması gereken bu sendika, bu projenin hedeflerine uygun olarak hemen hemen bütün eylemlerini PKK/HDP’nin taleplerine göre gerçekleştirmektedir. Sendikanın, 2010 yılındaki kurultay kararlarında toplumsal cinsiyet eşitliğini savunduğunu görüyoruz. Kurdukları LGBT komisyonlarıyla, Kaos GL ile birlikte ortak çalışma kararı aldı ve “LGBTİ Çocuklar İçin Ne Yapmalı?” başlıklı ortak bültenleri var.

Bu sendika, sapkın beyinlerin çocuklarımızı cinsel meta olarak gördüğü, istismar görüntülerine tanık olduğumuz Onur Haftasını kutlayarak desteğini sürdürüyor. Türk Tabipler Birliği ve bazı barolar her fırsatta LGBT eylemlerinin destekçileri oldukları gibi toplumsal cinsiyetin en ön sıradaki savunucularından. Soros’a ait Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye temsilciliğini yürüten Osman Kavala’nın mütevelli heyetinde olduğu Tarih Vakfı, Onur Haftası'nda cinsel kimlik ve cinsel yönelimler üzerine “Toplumsal Cinsiyet Politika Belgesi” açıklıyor. Ülkemizin Batı denetiminden kopmasından rahatsız olan tüm partiler ve örgütler “Kapsayıcı Eğitim” projesinden memnun ve bir an önce tam anlamıyla uygulamaya girmesi için mücadele ediyorlar.

SONUÇ

Batı, “Toplumsal Cinsiyet İdeolojisi” ile yeni bir kimlik ve LGBT’yi dayatmaktadır. Bu yeni kimlik Avrupa Birliği’nin Türkiye Temsilcisi Karen Fogg’ların “Türk gençliğini milli kimliğinden koparma” hayallerinin kimliğidir. Gençliğimizi düşünmeyen, sorgulamayan, uyuşturucunun kölesi haline getirilmiş, cinsiyetsizleştirilmiş, millet olma bilincini yitirmiş, sevgiyi hazla tüketen, Batı’nın yoz kültürünün esiri ve Z Kuşağı'nın kimliğidir.

Bütün bunları modernlik, çağdaşlık, özgürlük olarak gösteren örgütlü ve beslenen bir kuvvetle karşı karşıyayız. Gelenek, göreneklerimizi, ahlakımızı, bizi biz yapan tüm değerlerimizi gericilik olarak adlandıran bir saldırı karşısındayız. Bu mücadele FETÖ ve PKK ile mücadele kadar önemli ve acil bir meseledir. Toplumsal cinsiyetle mücadele, silahla yürüttüğümüz mücadele kadar hayatidir. Toplumsal cinsiyet projesiyle dayatılan LGBT hareketi de, FETÖ ve PKK gibi ipleri Amerika başta olmak üzere Batı emperyalizminin elinde olan kültürel saldırı aracıdır. Kültürel bir savaşın içindeyiz. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi “Savaş, nihayet meydan savaşı sadece karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin bütün varlıklarıyla, bilim ve teknik alanındaki seviyeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısaca bütün maddi ve manevi güç ve nitelikleriyle, her türlü vasıtalarıyla çarpıştığı bir sınav alanıdır.”

İşgal projeleri, saldırı ve istismar çocuklarımızın üzerinden yapılmaktadır. Bu saldırıya karşı savaş açması gereken kurumların başında Milli Eğitim Bakanlığımız geliyor. Bakanlığımız bunun bir kültürel savaş olduğunu kabul edip, mevzimizi en sağlam şekilde korumak için bütün önlemleri bir an önce almalıdır. “Kapsayıcı Eğitim”, çocuklarımızı yine çocuklarımız üzerinden Batı’nın planlarına teslim etme projesidir. Okullarımız bu projeye araç edilmektedir. Hedef öğretmelerimize, velilerimize ve çocuklarımıza LGBTİ ’yi dayatmaktır.

Bu proje hiçbir çocuğumuza vatan sevgisi, güzel ahlak, gelenek ve göreneklere bağlılığı kazandırmaz. Aksine onları ayrıştırır ve böler. Bütün çocuklarımızın eğitim imkanlarından eşit şekilde yaralanma hakları emperyalizmin bugün şekere bulanmış zehirli projeleriyle değil, TC Anayasası ile güvence altındadır. Bu haklarını, emperyalizmin işgal planlarını yüz yıl önce bozguna uğratarak, Cumhuriyet Devrimleri sayesinde elde ettiğimiz kazanımlarımızla ve “Milli Eğitimimizin Temel Esasları”yla elde ettik.

Engelli bireylere karşı sevgi ve şefkat Türk toplumunun en değerli özelliğidir. Bu topraklarda engellilerin eğitim hayatına girmesi Batı’nın projeleri sayesinde olmamıştır. Osmanlı döneminde engellilere yönelik açılan okullarda çalgı eğitimleri, işaret dili öğretildiği bilinen bir gerçektir. Bu eğitim kurumlarına Cumhuriyet’in ilanından sonra daha geniş imkanlar sunulmuştur. Kapsayıcı eğitimin sadece engellilere yönelik olduğunu kabul ettiğimizde kendi köklerimize bakarak emperyalist projelerden bir kazanım elde edemeyeceğimiz yine ortadadır. Karma eğitime birçok Batı ülkesinden önce geçerek, “herkes” için eğitimi birçok Batı ülkelerinden önce biz hayata geçirdik. Milli Eğitim Temel Kanunumuza göre; Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. (Madde 4)

Kanunlarımızla, gelenek ve göreneklerimizle, insanımıza verdiğimiz değerle birçok üstünlüğümüz gösteriyor ki, Batı’dan öğreneceğimiz bir eşitlik anlayışı yoktur. “Türk milli eğitiminin düzenlenmesinde esas olan amaç ve ilkeler, eğitim sisteminin genel yapısı, öğretmenlik mesleği, okul bina ve tesisleri, eğitim araç ve gereçleri ve devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğu ile ilgili temel hükümleri bir sistem bütünlüğü içinde kapsayan.” Milli Eğitim Temel Kanunumuz var. Bu kanuna göre Türk Milli Eğitiminin genel amacı; Türk milletinin bütün fertlerini, “Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek”tir. (Madde 2-1) “Kapsayıcı Eğitim” anlayışı, Milli Eğitim Temel Kanunumuza aykırı bir projedir. Kadını paravan yapan İstanbul sözleşmesini nasıl tarihe gömdüysek, Milli Eğitim Temel Kanunumuza aykırı olan ve çocuklarımızı paravan yapan, Kapsayıcı Eğitim projesini de çöpe atmalıyız.

Kültürel savaşı kazanmanın tek yolu milli değerlerimize sahip çıkmaktır. Anaokullarından başlayarak, bütün eğitim kademelerinde yurttaşlık dersleri verilmeli, milli değerlerimiz yoğun şekilde müfredatlarımızda işlenmelidir. Öğretmenlerimize ve velilerimize tehlikeler anlatılmalı, bu tehlikeleri püskürtmenin yöntemleri aktarılmalıdır.

Bunun ilk adımı olarak, 2013 yılında çözüm süreci sırasında FETÖ eliyle kaldırılan Andımızın okullarımızda tekrar okutulmasını sağlamalıyız. Andımız sadece bir şiir değil, milli değerlerimize bağlılık yeminidir. Andımız, Kapsayıcı Eğitim projesinin bir gereği olarak kaldırılmıştır. Kaldırılma nedeni, LGBT’yi meşrulaştırmak, okullarımızda bölücülüğe ve tarikatlara alan açmak içindir. Emperyalizmin, çocuklarımızı kimliksizleştirme, milli değerlerimizden koparma projelerinin kolay hayata geçmesini sağlamak içindir. Saldırı İstanbul Sözleşmesi'ni iptal etmemizle bitmediği gibi, Kapsayıcı Eğitim projesini çöpe attığımızda da bitmeyecektir. Geleceğimizi, Batı’nın yıkma projelerine teslim etmemek için Batı’nın bize taktığı gözlüklerle değil, emperyalizmin düşman olduğu gerçekliğiyle hareket ederek devlet ve millet olarak “milli seferberlik” başlatmalıyız. BİTTİ

LGBT toplumsal cinsiyet