08 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çok kutuplu bir dünyada Türkiye’nin yükselişi!

Ülkemiz ikinci yüzyılına girerken, Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına yönelik stratejiler geliştirme iddiasındaki siyasal partileri, neoliberalizmin köhne, verimsiz ve ilkel kalıntılarına sahip çıkmak yerine, ‘çağdaş küresel karma ekonomik modeli’ anlamaya ve topluma anlatmaya davet ediyoruz

Çok kutuplu bir dünyada Türkiye’nin yükselişi!
A+ A-
ULUSOY ERDOĞAN / Ekonomist - ÇİNİŞDER Çin İş Geliştirme ve Dostluk Derneği Genel Sekreteri

1980-2020 arasında dünyada hâkim olan finans kapitalist ekonomik sistem, yeni bir “soğuk savaş” dönemi yaratmaya çalışarak kendi yok oluş sürecini engellemeye çalışırken, önümüzdeki 20 yıllık süreçte “küresel karma ekonomik modelin” bu mücadeleden galip çıkarak daha özgür, eşit ve adil bir dönemi başlatacağını iddia ediyoruz.

Sanat dünyasında kullanılan, çevre ve toplum bilincinin ağır bastığı “çağdaş sanat” kavramından esinlenerek “çağdaş ekonomi” teriminden, yakın geleceğin ekonomik modelini tanımlarken yararlanmak istiyoruz.

Son 40 yılın egemen neoliberal modeli, tekelci, verimsiz, derin eşitsizlikler ve krizler üreten bir ekonomik sistem olarak ömrünü tamamlamış görünüyor. Tıpkı eşzamanlı olarak gelişen “internet teknolojileri” gibi artık günümüzün ihtiyaçlarına cevap veremiyorlar. Hâkim teknolojik ve ekonomik modellerin çıkmaza düştüğü ve çağdışı kaldığı bir süreçteyiz.

Çok kutuplu bir dünya sistemine geçiyoruz. Yeni ileri teknolojiler, dayanışma ve iş birliğini en üst seviyede gerektiren farklı üretim modellerini zorunlu kılıyor. Bu üretim biçimi değişiklikleri, tüm sosyal, ekonomik ve toplumsal yapıları da derinden etkileyecek.

Çok kutuplu bir dünyada Türkiye’nin yükselişi! - Resim : 1

‘ÇAĞDAŞ’ İLERİ TEKNOLOJİLERLE DEĞİŞEN ‘DEĞERLER’ NELER?

Neoliberalizm, sadece bireyci çıkarı ve özel şirket karlarını amaçlayan; insanın arka beynine yani “en hayvani” içgüdülerine dayanan bir sistem olarak, “mağara dönemi” geleneğinin yaşayan son toplumsal kalıntısıydı. Kuşkusuz insanlar “tekil” olarak yine “hayvan insan” özelliklerini taşıyorlar ama aynı zamanda, ister “ölümsüzlük arayışı” ister “inançların etkisi” isterseniz de “türün devamı içgüdüsü” olarak niteleyin; kişisel çıkar ve açgözlülüğün ötesinde -ortak faydayı- amaçlayan davranışlar da sergilemek istiyorlar.

1980-2020’nin internet teknolojisi, temelde “bire-bir etkileşim” üzerinde çalışan alt yapısının da etkisiyle, verimsiz, hantal, birkaç özel şirketin tekelci ayrıcalıklar yoluyla tüm dünyayı sömürdüğü oligarşik bir yola evrildi. Oysa yeni ileri teknolojiler, “çoklu etkileşim” yoluyla sonsuz sayıda tarafın içinde yer alabileceği çok daha karmaşık yapılar içeriyor. Basitçe örneklersek, yeni ileri teknolojilerde (blok zincir, yapay zekâ, robotik, 5 G, nesnelerin interneti gibi) “güven-hız- verimlilik- iş birliği- şeffaflık- beraberce çalışma- hakça paylaşım” yeni değerler olarak ön plana çıkıyor. Çok sayıda taraf birbirleriyle etkileşime girecekse, yeni teknolojilerin ekonomisinin, tekrar önemle vurgulayalım -güven, hız, verimlilik, iş birliği, şeffaflık, beraberce çalışma, hakça paylaşım- koşullarını da taşıması gerekir; işte, bu yüzden, ileri teknolojinin yarattığı yeni olanaklara, sadece kısa dönem kar odaklı neoliberal düşünce sistemi ayak uyduramayacak. Örneğin “ekosistem” ya da “sürdürülebilirlik” gibi karşılıklı ilişki ağları üzerine kurulan günün “moda” terimlerinin de ne internet dünyasında ne de neoliberal düzende bir karşılığı ve geleceği yok.

Bireyciliğin ve açgözlülüğün en önemli vasıflar olarak görüldüğü toplumlarda, yeni ileri teknolojilerin gelişmesi ile beraber “değerler sistemleri” de değişmek zorunda. Ötesinde, eskiden olduğu gibi teknolojinin kolayca “satın alınıp uygulanacağı” zamanları da unutmalıyız. Karşılıklı etkileşimi, beraberce bağlantıyı, birlikte çalışmayı ve çoklu tarafların bir uzlaşım mekanizması kurarak ortak hareket etmesini gerektiren yeni durumlar, aynı zamanda, kopyalamayı değil yaratımı da şart koşacak.

Dahası artık “teknoloji bıçak gibidir, iyi ya da kötü amaçlı kullanabilirsiniz” diyebildiğimiz basitlik ve kolaycılık içinde de olamayacağız. Yeni ileri teknolojilere, çok daha karmaşık, çok katmanlı “altyapı-platform-uygulama-ekosistem” mantığı ve değerleri çerçevesinde kurulabilen, bu nedenle de apayrı bir ekonomik model gerektiren; toplumsal boyutu ve felsefesi tamamen farklı bir gözle, bir perspektif değişikliği ile bakmalıyız.

Tüm bu nedenlerle, “eski Dünyanın” teknolojisi yani “internet” ve ekonomik modeli yani “neoliberalizmin” yerine, teknolojik olarak yeni bir “kamusal bilişim/public IT” katmanının oluşacağını ve yeni bir “küresel karma ekonomik” modelin bozulan toplumsal yapıları tekrar düzenleyeceğini öne sürüyoruz.

TÜRKİYE’DE NELER OLUYOR?

Bugün Türkiye’de sabit gelirli büyük bir toplum kesimi, gerçek bir “yaşam savaşı” veriyor. Türkiye’nin yakın tarihinde hiç olmadığı kadar artan temel gıda fiyatları ve ev kiraları sebebiyle “aç ve açıkta kalmamak” mücadelesi, çok sayıda insanımız için artık günlük hayatın en önemli konusu. Eylül 2022 itibariyle, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksine göre, Dünyada gıda fiyatları yıllık ortalama sadece yüzde 3,8 artarken Türkiye’de aynı dönemde ortalama yüzde 92,4 yükselmiş! Ama gelgör ki, bu “anormal durum” anketlere tam da yansımıyor; muhalefetin iktidar cephesi için öngördüğü “büyük çöküş” bir türlü gerçekleşmiyor.

Türkiye’de bugün yaşananları da bu “çağdaş” teknolojik ve ekonomik küresel dönüşümü kavrayamadan açıklamaya çalışmanın bizi yüzeysel ve yanıltıcı sonuçlara götüreceğini öngörüyoruz.

Somut bir örnek üzerinden gidelim: Daha birkaç gün önce, kozmetik üretimi yapıp, bunu kendi olanaklarıyla Türkiye’de ve yurtdışında satan bir üretici arkadaşımızla sohbet ederken söyledikleri birkaç cümle özellikle dikkatimizi çekti. Piyasanın çok “canlı” olduğu, üretilen her şeyin “fabrikada” satıldığı ve neredeyse “hiçbir çekin dönmediği” böyle bir iş ortamını daha önce hiç görmediğini söyledi.

Muhalefetin son yıllardaki temel seçim stratejisi şuydu: “Biz hiçbir konuda risk almayalım, hata yapmayalım, radikal söylemlerde bulunmayalım, nasıl olsa bu iktidar ciddi yanlışlar yapıyor, gidiciler”. Oysa dünyada, yukarıda belirttiğimiz gibi, son 40 yıldan çok farklı, yepyeni bir dönemin başındayız, tüm sancıları ile birlikte. Bu yeni dönemi muhalefet, halen hiç “okuyamıyor” ve “anlayamıyor”. Mevcut iktidarsa, faydacı ve fırsatçı “taktiklerle” bu yeni dönemden yararlanma derdinde ama o da “stratejik” açıdan bakmıyor ve değişimi tam olarak anlamlandıramıyor.

Öyleyse burada hemen bir risk alalım ve önümüzdeki 20 yıllık sürecin ekonomi politiği için bir “kehanette” bulunalım. Reuters ve Moody’s de yıllarca çalışmış bir ekonomist olarak, bu tür bir tahmin geleneğine de bir parça katkıda bulunabilirsem ne mutlu bana; biliyorsunuz bu zat-ı şahane uluslararası kurumların “kerameti kendinden menkul” öngörüleri pek meşhurdur.

ÇOK KUTUPLU DÜNYADA KARMA EKONOMİK MODELİN ‘KÜRESEL’ DÖNÜŞÜ

O zaman, gelecek 20 yılın tablosunu -dört temel öngörümüz- ekseninde şekillendirelim:

1- Çok kutuplu bir dünya gerçeğini -fiili- olarak yaşamaya başladık ve bu süreç hızlanacak. ABD’nin yanında Çin Halk Cumhuriyeti başta olmak üzere AB, Rusya, Hindistan gibi küresel güçlerin rolü giderek dünya siyasetinde ve ekonomisinde artacak.

2- Yeni ileri dijital teknolojiler (blok zincir, yapay zekâ, robotik, nesnelerin interneti, 5G + vs) özleri itibariyle daha verimli, güvenli, hızlı olmaları ve ötesinde “iş birliği” gerektirmeleri sebebiyle, farklı toplumsal değerleri de beraberlerinde getirecekler; daha adil ve paylaşımcı toplumsal düzenlere “kapı aralayacaklar.”

3- Yeni karma ekonomik model, kabaca önümüzdeki 20 yıllık süreçte, dünyada, ABD ve AB dâhil, neoliberal finans kapitalizmin egemenliğine son vererek, başat ve baskın siyasal sistem haline gelecek.

4- Türkiye, bölgesinde önemli bir uluslararası güç merkezi olmanın da ötesine geçerek, çok daha önemli bir siyasi ve ekonomik konum elde edecek. Türk ve İslam cumhuriyetleri ile kurulacak stratejik ortaklıklar ile beraber, yukarıda saydığımız beş küresel gücün yanında altıncı güç konumuna yükselecek.

Karma ekonomi, aslında yazılı kaynaklardan bildiğimiz kadarıyla, Sümerlerden beri, binlerce yıldır, uygarlıkların gelişimini sağlayan temel ekonomik sistem. Daha yakın tarihlere gelirsek, elbette, en başta, Kemalist ekonomik model olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm muazzam başarılarını da karma ekonomiye borçluyuz. Avrupa’nın 1800’lerin sonundaki endüstriyel gelişimi; ABD’nin 1950’lere kadar uyguladığı sanayi kapitalizmi de karma ekonomik model içinde değerlendirilmeli. Hatta yine Avrupa’yı 1980’lere kadar “refah toplumu” yapan politikalar da... Yakın tarihte ise bir başka olağanüstü gelişimi bu model içinde açıklayabiliriz: Çin’in yükselişi.

Bu kadim karma ekonomik siyasetin iki “yeni” özelliğinin ön plana çıkacağını ileri sürüyoruz:

1- Artık tekil ülkelerde karma ekonomi uygulamaları yerine, ileri teknolojinin sağladığı yeni olanaklar sayesinde, ülke gruplarında ya da “küresel” ölçekte karma ekonomi politikalarından bahsediyoruz. Yani ülkelerce eş güdümlü, beraberce oluşturulan bir küresel karma ekonomik sistemi göreceğiz.

2- Bu yeni küresel karma ekonomik modelin finansmanı “özel bankacılık” üzerinden değil tamamen devletlerin kontrolünde sağlanacak.

HAYALPERESTLİK Mİ DEDİNİZ?

Sanırım bazılarınıza, bu öngörülerimiz, bu aşamada biraz “hayalperest” gelmiş olabilir. Özellikle ABD ve Avrupa Birliği’nde de devletin ekonomiyi yönlendireceği bir modele dönüleceği yönündeki “gösterişli” iddiamız sebebiyle.

Peki, o zaman tam sırası, sahaya bizce çok önemli bir ileri teknolojik “silahı” sürelim; daha doğrusu, sessiz ve derinden gelen bir gelişimi haber verelim: Merkez bankaları dijital paraları. Diğer bir deyişle devlet tarafından ekonominin dijital yönetimi. Ya da devletin, ekonominin yönetimini, artık kredi yani para yaratamayacak olan özel bankacılığın elinden alması. Bunun ne derece “radikal” ve “oyun değiştirici” bir gelişme olacağının ve neredeyse 400 yıllık bir bankacılık sürecinin yeni ekonomik sistemde tamamen değişeceğinin farkında mısınız? Hem de ileri teknolojinin getireceği bir zorunlulukla, çağdışı bir yapının ortadan kaldırılması çerçevesinde.

Merkez bankaları dijital paraları (MBDP) başta Çin olmak üzere, pek çok ülkede, en sıcak ekonomik konu olarak gündemde; önümüzdeki 3-5 yıl içinde çok kapsamlı fiili uygulamalara geçilecek. ABD ve AB’nin de bu sürecin dışında kalması mümkün değil. MBDP’larının uluslararası ticarette kullanılacağı platformlar oluşuyor. ABD hegemonyasının SWIFT sistem, artık teknolojik olarak geri ve ilkel bir sistem. MBDP’larına dayanan, özellikle blok zincir tabanlı uluslararası sınır ötesi yeni ticaret platformlarının çok yakında kullanılmaya başlanması ile doların hükümranlığı da büyük ölçüde azalacak.

Sonuçta, ABD ve AB’nin özel bankacılık yoluyla kredi yaratarak elde ettikleri haksız ve anlamsız muazzam sömürü, ileri teknolojinin de katkısıyla, öyle ya da böyle bitecek. Kredi yaratma ve ekonomiyi planlama süreci, Çin’de olduğu gibi, diğer ülkelerde de tekrar devletin eline geçecek. Devlet, yarattığı krediyi, nereye, ne kadar yönlendireceğini takip edeceği bir teknolojik imkâna kavuşacak.

Sanırım çoğumuzun -hayallerinin ötesinde- bir büyük devrim!

Bu arada, muhalefetin “kerli ferli, ABD menşeli” ekonomi kurmayları halen “merkez bankaları bağımsızlığından” bahsediyorlar. İnanılır gibi değil, dünyadan haberleri yok! Merkez bankaları dijital paraları ile bırakın merkez bankalarını, özel bankalar da tamamen siyasi otoritenin emrine girecek.   

O zaman, özetlersek: 2040’larda, çok kutuplu bir dünyada farklı ekonomik ve politik merkezler var. Rekabetçilik yanında, küresel karma ekonomik model ortaklığında iş birlikleri görüyoruz. Ortak ticaret platformları kurulmuş, uluslararası sınır ötesi ticaret, blok zincir altyapısına dayandırılarak güven içinde ve kesintisiz sürdürülüyor. ABD ve AB de devletçi politikalar geri dönmüş, üretmeye tekrar başlamışlar çünkü devlet artık üretimi destekliyor ve MBDP’ları yoluyla da ekonomiyi yönlendirip takip ediyor.

TÜRKİYE’SİZ OLMAZ AMA TEK ATLI DA TEKİN OLMAZ!

Peki, bu yeni dönemde Türkiye’nin rolü ne? Türkiye’nin bu yeni dünya düzeninin önemli aktörlerinden biri olacağını da -olması gerektiğini de- ileri sürüyoruz. Başlıca 3 sebepten:

1- Türkiye, Türk Devletler Teşkilatı Topluluğu ve İslam devletleri başta olmak üzere Avrasya ve Afrika coğrafyasında büyük bir etki gücüne sahip.

2- Köklü devlet geleneği ve modern karma ekonomi deneyimi olan bir ülke.

3- İstanbul gibi binlerce yıl dünyanın merkezi olarak görülmüş bir şehrin yanında, kadim Anadolu uygarlıklarının da tüm mirasını ve hafızasını elinde tutmaktadır.

Aslında, 1600’lere kadar Anadolu coğrafyası tarihte hep uluslararası ticaretin hem geçiş yolu oldu hem de üretimin merkezlerinden biri. Seneler sonra, ileri teknolojinin getirdiği yeni olanaklar sayesinde, iki yüz yıllık ABD ve Avrupa merkezli dünyanın, yeniden on binlerce yıllık “asıl eksenine” döneceği bir sürecin de başlangıcındayız, diyebiliriz. Bu asıl eksenin merkez ülkelerinden biri de tıpkı Çin, Rusya, Hindistan, İran gibi Türkiye olacak. Bu ülkeler, kendi endüstriyel temellerine, yeni ileri teknolojilere, hammaddelerine, gıdalarına, kendilerini besleme yeteneklerine sahip oldukları takdirde de ABD ve AB’nin parasına ihtiyaç duymadan, iş birliklerini geliştirip beraberce çok kutuplu dünyayı kuracaklar.

İşte en başta belirttiğimiz -muhalefetin anlayamadığı- konu tam da budur: Türk halkı, dünyadaki bu yeni değişimi daha iyi algılıyor. O nedenle, mevcut iktidarın -dış politikada- çok kutuplu bir dünyanın oluşumuna yönelik attığı her adımı çok iyi anlıyor ve destekliyor. Muhalefet halen 1980 ve 1990’larda yaşarken, AB’ye tam üyeliği bir hedef olarak ortaya koyarken, halkın büyük çoğunluğu, çok daha ilerici bir dünya vizyonunu kavramakta hiç de zorlanmıyor. Dolayısıyla, ekonomideki büyük başarısızlıklara rağmen, dış politikadaki taktiksel ama yine de önemli bazı bağımsız politikalar destek buluyor ve iktidarın büyük çöküşünü önlüyor.

AYRIŞMAYI VE YENİ SOĞUK SAVAŞI REDDETMELİYİZ!

Elbette bu çok kutuplu dünya ve onun küresel karma ekonomik modeli sancılı ve zorlu bir süreçle kurulacak. Doğum aşikâr ama çaba göstermeden de bebek gelmeyecek!

Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlenecek bir iktidarın yapması gerekenler için de somut önerilerimizi sıralayalım:

1- Neoliberalizm, finans kapitalizm ve tekelci sözde “serbest piyasa” reddedilmeli.

2- Karma ekonomik model tüm yeni dinamikleri ile küresel boyutuyla uygulanmalı.

3- Çin, Rusya, İran, Hindistan başta olmak üzere, Türk Cumhuriyetleri, İslam devletleri ile ticareti geliştirecek, ileri teknolojiye dayalı bir ticaret platformu kurulmalı. Bu küresel ticaret platformu sonraki aşamalarda, İspanya (Latin Amerika) ve Afrika ile de bütünleşmeli. Blok zincir tabanlı bir ödeme sistemi içermeli ve ülkeler kendi merkez bankalarının dijital paralarını kullanabilmeli.

4- Türkiye’de ve iş birliği yapılacak ülkelerdeki altyapı yatırımlarının finansmanı için devletler bir araya gelip, müşterek altyapı finansman havuzları oluşturmalı.

5- Özel sektörler, devletlerin sağladığı altyapılar üzerinde uygulamalar geliştirmeli ve rekabet ortamı sağlanarak yaratıcılık teşvik edilmeli; tekelleşme önlenmeli.

6- ABD ve kuklası Brüksel yönetiminin, dünyayı yeni bir soğuk savaş ile ayrıştırma girişimi ve vekâlet savaşları reddedilmeli; bu ülkelerin “ilerici güçleri” ile de ittifak yapılmalı.

7- Yurttaşların temel -beslenme, barınma, eğitim, sağlık, iletişim, ulaşım- ihtiyaçlarını ücretsiz ya da çok cüzi fiyatlarla karşılamaları için güçlü toplumcu politikalar oluşturulup uygulanmalı.

Bundan yaklaşık 100 yıl kadar önce, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir İktisat Kongresi toplanmıştı. Bu kongrenin temel amacı, ülkenin politik bağımsızlık hedefinin ekonomik bağımsızlık ile tamamlanmak istenmesiydi. Ülkemiz ikinci yüzyılına girerken, Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına yönelik stratejiler geliştirme iddiasındaki siyasal partileri, neoliberalizmin köhne, verimsiz ve ilkel kalıntılarına sahip çıkmak yerine, “çağdaş küresel karma ekonomik modeli” anlamaya ve topluma anlatmaya davet ediyoruz. İhtiyacımız olansa, ciddi bir perspektif değişikliği ile bu yeni çok kutuplu küresel karma ekonomik modelin lider ülkelerinden biri olmayı hedefleyecek derecede güçlü ve akıllı yeni bir siyaset kurumu.

Son Dakika Haberleri