15 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Dünya 5’ten büyük’ ise neden iki Batı dili!

‘Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli’ pilot uygulaması, 300 okula çıkarıldı. Öğrenciler haftalık 40 ders saatinde 14 saat İngilizcenin yanı sıra iki saat de Almanca dersi alacak. İngilizce Öğretmeni Duygu Yeniay, ikinci dil olarak İngilizce’ye ek yine bir Batı dilinin tercih edilmesini eleştirdi

Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli okul sayısı kaça çıkarıldı? Öğrenciler kaç saat İngilizce dersi alacak? Yabancı dil sayısı ikiye mi çıkıyor?

İngilizce Öğretmeni, Hepimizin Sendikası Grubu üyesi Duygu Yeniay, yabancı dil eğitiminin çerçevesinin bireysel ihtiyaçların yanı sıra toplumsal hedefler doğrultusunda, fayda, zarar analizi etraflıca yapıldıktan sonra belirlenmesi gerektiğini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB)‘Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli’ni yaygınlaştırma kararını değerlendiren Yeniay, önümüzde duran ilk sorunun, okullarda hangi dilin ne amaçla öğretileceği olduğunu vurguladı.

Milli Eğitim Bakanlığı 2023-2024 eğitim öğretim yılında 26 ildeki 32 okulda, ortaokul 5. sınıf seviyesinde ‘Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli’ pilot uygulamasını başlatmıştı. Uygulamanın bu yıl 6. sınıflarda da devam ettirileceği, 81 ile yaygınlaştırılacağı, okul sayısının 300’e çıkarılacağı açıklandı. Söz konusu okullarda öğrenciler haftalık 40 ders saatinde 14 saat İngilizce’nin yanı sıra iki saat de Almanca dersi alacak.

‘Dünya 5’ten büyük’ ise neden iki Batı dili! - Resim : 1
Duygu Yeniay

HANGİ YABANCI DİL?

Resmi açıklamalarda ikinci yabancı dil olarak neden Almanca’nın seçildiğinin anlatılmadığına dikkat Çeken Yeniay, şöyle konuştu:

“Ülkemizde 90’lı yıllarda lise ve dengi okullarda öğrenciler üç yabancı dilden birini seçebiliyordu. Avrupa Birliği’nin inşası sürecinde, İngilizce, Almanca ve Fransızca arasında bir denge arayışı devam ederken ve İngilizce diğer diller üzerinde bugünkü etkileşimsel gücüne henüz ulaşmamışken, Avrupa Birliği kapısında bekleyen bir misafir olarak Türkiye’deki bu uygulama gayet anlaşılır bir durumdur. Ancak ‘dünya 5’ten büyük’ anlayışının dile getirildiği, çeşitli eleştiri ve tartışmalara konu olmasına rağmen denge siyasetinin hakim olduğu günümüz koşullarında Batı kültüründen iki dilin tercih edilmesi düşündürücüdür.”

AMAÇ NET DEĞİL

MEB resmi açıklamasında Çoklu Yabancı Dil uygulamasının amacı “öğrencilerin hedef dile maruz kalma sürelerini etkili ve verimli hâle getirerek yeni bir dil öğrenmede olumlu tutum geliştirmelerini sağlamak” ve “Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programı (CEFR) doğrultusunda dört temel dil becerisini kalıcı hâle getirerek dili etkili bir şekilde kullanmaları” gibi genel ifadelerle açıklanıyor.

Duygu Yeniay, Çoklu Yabancı Dil modelinin toplumda beklenti yaratmakla birlikte ‘boş bir çaba’ olarak da değerlendirildiğini, bu durumun temel nedeninin, okullarımızda hangi dilin ne amaçla öğreteceğinin net olarak ortaya konulmaması olduğunu ifade etti:

“Türkiye’de yabancı dil öğretimi tartışılırken, ister akademik bir toplantı olsun ister bir dost sohbeti olsun, çoğunlukla ‘anlıyoruz ama konuşamıyoruz’ ifadesi bir mizah öğesi olarak kullanılır. Bu ifadenin ardında genellikle bir toplumsal başarısızlık, yetersizlik duygusu bulunmaktadır. Buna rağmen yabancı dil öğrenimine ilişkin her yeni uygulama toplumda büyük beklenti yaratır.

“MEB’in uygulaması, çocuğunu yabancı dil öğreneceği beklentisiyle özel okula göndermek zorunda hisseden dar gelirli bir kesim için umut oldu. Diğer taraftan bu uygulamayı öğrenci, öğretmen, eğitim kurumu ve veliler için iş yükü yaratan boş bir çaba olarak değerlendiren bir çevre de var.

“Kişiler arası iletişim ve etkileşimin mekana bağlılığını yitirmesi, çalışma hayatının gerekliliklerinin yanı sıra sosyal yaşamın da dünya çapında temaslara olanak ve ihtiyaç yaratması yabancı dil öğreniminin önemini artırıyor. Yapay zekanın yarattığı olanaklar, akıllı telefon uygulamaları, çevrimiçi kurslar, sosyal medya dil öğretim hesapları, bireylere kişisel dil öğrenimi açısından çeşitli kolaylıklar sağlıyor.

“Ancak her iletişim türünde olduğu gibi anlamlı, etkili ve verimli bir iletişim için belirleyici olan amaçtır. Bireysel ve toplumsal olarak yabancı dil öğrenimini de bu bağlamda değerlendirirsek önümüzde duran ilk soru okullarımızda hangi dili ne amaçla öğreteceğimizdir.”

DÜNYA BATI’DAN MI İBARET!

MEB’in açıklamasında Çoklu Yabancı Dil modelinin “öğrencilerin dil becerisi kazanmasının yanı sıra kültürel farkındalık ve etkili iletişim becerileri geliştirmelerini sağlayan bütünsel bir metodoloji doğrultusunda planlandığı” belirtiliyor.

Ancak Duygu Yeniay, ikinci dil olarak bir Batı dilinin seçilmesinin kültürel veri kaynaklarını da daralttığını vurguladı ve şöyle sürdürdü:

“İngilizce veya Almanca dillerinden birinde veya ikisinde yetkinlik kazanan kişi esas olarak Batı toplumları ile etkili iletişim kurabilir. Almanca ve Alman kültürü insanlık tarihinde çok önemli bir yere sahip. Felsefe, ekonomi başta olmak üzere çeşitli bilim dallarında uzmanlaşmak isteyen veya kişisel ilgisi ve çalışma hayatı nedeniyle Almanca konuşulan ülkelerle etkileşim içerisinde olmayı planlayan gençler için Almanca öğretim olanaklarının genişletilmesi çok faydalı olacaktır.

“Ancak soyut düşüncenin yeni yeni geliştiği, özbenlik algısının şekil almaya başladığı 5. sınıf seviyesinde birbirine, yakın iki Batı dilinin öğretimi MEB’in hedefleriyle örtüşmüyor. Bu uygulama ile o yaş grubu çocuklar için dünya Batı kültüründen ibaret kalacaktır ve kendisini Batılı olma çabası içerisinde bulacaktır. Bireysel anlamda özfarkındalık, toplumsal anlamda milli bilinç ve aidiyet gelişimi için kültürel veri kaynaklarını artırmak, çeşitlendirmek daha faydalı bir seçim olabilir.

“Çoklu dil uygulaması modelinde bahsedilen kültürel farkındalık, çocuklarımız yetişkin olduklarında ekonomik, politik, sanatsal, sportif ve çeşitli alanlarda birlikte üretim yapabilecekleri ülkeleri erken yaştan itibaren tanıması, kendi özgün kimliğini keşfederken bir yandan da dünyanın kültürel zenginliği ile buluşması şeklinde temellendirilmelidir.”

MOTİVASYONU BELİRLEYEN YAŞ DEĞİL İHTİYAÇ

‘Dünya 5’ten büyük’ ise neden iki Batı dili! - Resim : 2

Yabancı dil öğreniminin en etkili ve verimli olduğu dönemin erken çocukluk dönemi olduğuna dair genel bir kanı, toplumsal bir önkabul bulunduğunu anımsatan Yeniay “Oysa işin gerçeği, yabancı dil öğreniminin ihtiyaçla doğru orantılı şekilde gerçekleştiğidir.” dedi.

Çocuğun erken yaşta en önemli ihtiyacının çevresindeki kişilerle iletişim kurabilmek olduğuna dikkat çeken Yeniay, çocuğun bulunduğu çevrede birden fazla dil konuşuluyorsa veya yeni bir dilin kullanıldığı ortama dahil olmuşsa, kendini ifade etme ve çevresindekileri anlama ihtiyacının, hızla dil öğrenimine zemin hazırladığını belirtti.

Durumun yetişkinler için de benzer olduğunu ifade eden Yeniay “Ancak yeni dil yeterince belirleyici bir ihtiyaç ise hızla öğreniliyor, ihtiyacı karşılayacak başka yollar bulunabiliyorsa öğrenilemiyor” diye konuştu.

Yeniay “Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modelinde de öğrencilerin motivasyonu, programın yapısı veya uygulamalarından daha belirleyici oluyor. Yıllarca İngilizce eğitimine rağmen geçer not alamayan bir ortaokul öğrencisinin kendi çabalarıyla Korece okuyabilir seviyeye gelmesinin nedeni bu.” dedi.
Eğitimde umut veren adımlar atılmakla birlikte umut kırıcı hatta korkutucu bir durumla karşı karşıya olduğumuzu belirten Yeniay, şöyle konuştu:

ÖĞRENMENİN ÖNÜNDE BÜYÜK ENGELLER VAR

“Bugün Türkiye’de 5. sınıf öğrencilerinin okula gitme motivasyonunun kaynağı esas olarak sosyalleşme ve LGS sınavında başarılı olma şeklinde özetleyebileceğimiz birbirine zıt iki hedefi içeriyor. Maddi ve manevi büyük bir rekabetin yaşandığı merkezi sınav sistemi, çocukların omuzlarında taşıması zor bir yük, kaygı sebebi; toplumsal anksiyetenin kaynaklarından biri.

"Bu kaygıyla başa çıkma yollarından biri olarak sosyalleşme, arkadaşlık ilişkileri yine çocuğun ancak okulda erişebildiği bir çözümdür. Bireyin en kırılgan, en hassas olduğu ergenlik döneminin başında, çocuk için sorun da çözüm de okuldur. İçsel çatışmanın yaşandığı bu koşulda, yabancı dil eğitimi bir yana herhangi bir alanda öğrenmenin önünde büyük engeller ortaya çıkıyor. Bugün için en önemli gereksinim, çocuğun eğitim kurumunu kendini keşfedebileceği, güvenli ve huzurlu bir yuva olarak görebilmesini sağlamaktır.

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile öğretim programlarının temel yaklaşımı, öğrenci profili, ‘Erdem, Değer, Eylem’ Çerçevesi, beceriler bileşenlerinden oluşan birincil bir model tasarlanması umut verici. Ancak önceki deneyimlerin okul panosu yazılarından öteye gidememesi, sosyal, duygusal gelişim zeminindeki çalışmaların bile öğrencileri sınıflandırma, sıralama, derecelendirme şeklinde teknik ve bilişsel boyutta kalması, programlarda çocuğun duygu dünyasına ulaşacak kadar zaman bulunmaması korkutucu ve umut kırıcı.”

BAŞARISIZLIK DUYGUSU PERÇİNLENMESİN!

‘Dünya 5’ten büyük’ ise neden iki Batı dili! - Resim : 3

Duygu Yeniay, MEB’de çok değerli uzmanların uzun soluklu çalışmaları sonucunda kararlar alındığını not etmekle birlikte, üç beş yılda bir yapılan program ve uygulama değişikliklerinin köklü ve etkili sonuçlar alınmasını zorlaştırdığını vurguladı.

Yabancı dile ne kadar maruz kalınırsa o dile karşı olumlu tutumun o kadar artacağını, pratik fırsatı doğacağını, öğrenmenin kolaylaşacağını belirten Yeniay “Ders saati arttıkça tüm becerilere (dinleme, konuşma, okuma, yazma) yönelik çalışma yapma, ödev kontrolü, daha fazla söz hakkı mümkün olur.” dedi.

Yeniay, dikkatlerden kaçırılmaması gereken noktaları ise şöyle sıraladı:

“Ancak ertesi yıl 14’ten 3 saate düşen ders saati ve gündelik hayatta yabancı dil kullanımının sınırlı olmasıyla öğrenilenler unutulmaktadır. Sürecin tüm paydaşlarının emeği karşılıksız kalmaktadır. Çeşitli kademelerde tekrar tekrar öğrenip unutmalar başarısızlık duygusunu perçinlemekte, hevesi düşürmektedir.

“Bununla beraber diğer branş derslerinin ağırlığını kaybetmesi, özellikle 5. Sınıf gibi gelişimin önemli bir dönemecinde öğrencinin ilgi ve eğilimlerini keşfetme sürecinde bir dengesizlik yaratmaktadır.

“Yabancı dil dersinde başarısız olan veya ilgisi az olduğu için motivasyonu düşük olan öğrencilerin tutumu bütünüyle öğrenmeye aktarılmakta; buna bağlı olarak öğrencinin kendisi veya çevresindekiler tarafından yetersizlik, başarısızlık, çaresizlik zemininde etiketler öne çıkmakta, öğrencilerin diğer alanlara ilişkin merak, yaratıcılık ve üretkenliği törpülenmektedir.

"Bu durum ülkenin insan gücünün tam potansiyel ile harekete geçirilmesinin önünde büyük bir engel teşkil etmektedir. Bu bakımdan yabancı dil eğitiminin hangi kademede hangi ağırlıkta olacağı sadece bireysel ihtiyaçlar açısından değil toplumsal hedefler çerçevesinde, fayda, zarar analizi etraflıca yapıldıktan sonra belirlenmelidir.

Hepimizin Sendikası Grubu okul Yabancı dil İngilizce Milli Eğitim Bakanlığı