Cumhurbaşkanı'na açık mektup
Muharrem Yerli'den, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a açık mektup.
Sayın, Recep Tayyip Erdoğan
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Ankara
Sayın cumhurbaşkanı,
Her şeyden önce, yüce makamınızı ve sizi saygı ile selamlıyorum.
Bu mektubu size Kars’tan yazıyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Ben sizin Ondokuz yıllık iktidarınızın Onbeş yılına hiç değinmeyeceğim.
Ama son Altı yıldaki geri dönüşünüz;
Dört silahlı ve siyasi örgütü karşınıza alarak savaşmanız,
Sivil uzantılarını temizlemeniz,
Toplasanız toplam nüfusu Çin’in bir mahallesi etmeyecek Avrupa Birliği’nden uzaklaşıp Asya ile birleşmeniz,
Hem nüfus yoğunluğu hem yeraltı ve yerüstü zenginliği açısından kültürel, sosyal, ekonomik açıdan adeta bir astım hastasına yeni akciğer olmuştur.
Son Altı yıldaki çizginiz ülkemizi rahatlatacak büyük ve güçlü adımlar olarak tarihteki yerini alacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Benim asıl değinmek istediğim konu:
“İstanbul Kanalı” projeniz..
Kazmayı vuruyorsunuz, belki de ilk kazmayı vurmuşsunuzdur.
Keşke vurmasaydınız.
Ya da vurduysanız bir kez daha durup düşünmeniz.
Kimi uzmanlara göre bu projenin 70 milyar doları bulacağı söyleniyor.
Ben işin ekolojik, fiziki yanını bilmiyorum.
Bu konuda mühendis ve bilim insanlarından mutlak raporlar, bilgiler almışsınızdır.
Ancak şunu söyleyebilirim;
İstanbul’un deniz trafiğinden çok kara trafiğinin düzenlenmesine ve geliştirilmesine ihtiyaç olduğu şüphe götürmeyecek bir gerçektir.
Şehir içinde her gün onlarca maddi kazalar gerçekleşiyor.
Oysa o paranın çok az bir miktarı ile iç Deniz Hatları düzenlenir, her ilçesinin denize kıyısı olan tüm İstanbul'u metrodan sonra deniz yolu ile de rahata kavuşturur ve kara trafiğine çok derin nefes aldırır..
Sayın Cumhurbaşkanı,
Yedi yılda tamamlanması planlanan bu projenin maliyetini bu projeden vazgeçilmesi durumunda güzel ve bereketli ülkemizin yedi bölgesine bölüştürsek ne olur diye düşündüm.
Yani her bölgeye eşit dağıtırsak 10 milyar dolar.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Size Kars’tan yazdığımı söylemiştim.
Örneğin 10 milyar doların Doğu Anadolu Bölgesine geldiğini düşünüyorum:
Kars, Iğdır, Ardahan, Erzurum, Ağrı ve diğer iller ülkenin et, süt, peynir, yün, iplik ihtiyacını fazlasıyla karşılar ve hatta ihraç durumuna geçer.
Her ilde zaten var olan fiziki kooperatif binaları,
Birçok ilde bulunan Et Entegre Tesisleri zaten ikinci bir harcama çıkarmayacaktır.
Örneğin Kars’ta kapatılan Et-Balık Entegre Tesisleri,
Iğdır’da kapatılan iplik fabrikası,
Yine Iğdır ovasında vazgeçilen pamuk ekimi
Bu bölgeden, yine kurulu olan şeker fabrikaları stratejik ürün olan pancar ekimini yeniden şahlandıracak, ülke ekonomisini diriltecek ve bölge halkına minnet ve çalışma duygusu getirecektir.
Bunlara arıcılığı, yaz ve kış turizmini de geliştirecek projeleri eklediğimizde,
Bölgede her handeden birden fazla insanın çalıştığı ve çalışacağı ortaya çıkacaktır.
Bölgeden geçen demiryolu ağının varlığını da buna eklediğimizde, bu bölgeye biraz evvel söylediğim sektörler de Türkiye’yi doyuracaktır.
Bir dönem gündüz mumla aranan Kars Halısı,
Köy kooperatifleri ile hem köydeki genç kızların geçim kaynağı, iş olanağı hem de halıcılıkta yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.
Hızla bir sektör haline gelen kazcılık ve kaz ürünleri ülkenin yeni bir damak tadı ve evden iş istihdamı yaratacaktır.
Bu aynı zamanda dünyaya yeni bir lezzetin de sunumu olacaktır.
Tuzluca Tuz madenleri ülkenin hiç bir yerinde tuz kalmasa dahi 120 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak rezerve sahip bekliyor.
Sarıkamış’ta kapatılan ayakkabı fabrikasının tüm hammaddesi bölgeden sağlanıyor ve askeriyemizin ayakkabı ihtiyacını karşılıyordu.
Dağları, denizleri, ummanları aşıp gelen İtalyanlar zarar eden bir çimento fabrikasını neden alsınlar ki?!
Sayın Cumhurbaşkanı,
Yine bu on milyar doların Karadeniz Bölgesine gittiğini düşünelim;
Fındık üretiminde dünya lideri olan ülkemizin fındığı Hamburg Borsası’nda pelesenk oluyor.
Karadeniz çayımız malumlarınızca dünyanın en iyi çaylarından..
Balık, tütün, mısır..
Ve bir dönem kanserojen madde bulunduğu iddiası ile fındık ağaçlarının söküldüğüde yine malum bilgileriniz arasındadır.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Bilmem yedi bölgemizi tek tek saymamıza gerek var mı,
Ege Bölgemizde yine zeytin ve zeytinyağı üretiminde önemli bölgemiz.
Davutoğlu Hükümeti döneminde zeytin ağaçlarının kesildiği gerçeğini biliyorsunuzdur.
Narenciyesi, sebzesi, meyvesi bizim gibi beş ülkeyi doyuracağı malumlarınızdır.
Güneyimizde yetişen tütün, yine dünyanın en kaliteli tütünleri arasında olduğunu hepimiz biliyoruz.
Diyarbakır karpuzundan istersek ülkenin etrafına sur çekeriz, Sayın Cumhurbaşkanım..
Sayın Cumhurbaşkanı,
Trakya, İç Anadolu, Ege, Akdeniz..
Kuru bakliyattan sebze meyveye kadar,
Turizmden birçok ürüne kadar üç deniz ortasında bolluk bereket ve eşine dünyada az rastlanır bir tarih üzerindeyiz.
Her bölgeye bu projeden giden kaynağı üretime, istihdama dönüştürdüğünüzde, Ardahan’dan
Edirne’ye kadar bu ülke bir saat zembereği gibi çalışacaktır.
Anadolu’dan göç edenler, köylerine evlerine dönecektir.
Herkese iş, herkese aş olanağı doğacaktır.
İşte o vakit;
Siz “Yoruldum, artık tamam” deseniz de bu millet sizi bırakmayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Yine üzerinde bulunduğumuz topraklarda,
Malumlarınızca, geleceğin madeni “bor” dünyada ilk sırada bir ülkeyiz.
Nereye ayağınızın ucuyla dokunsanız demir, kömür, petrol, gaz çıkıyor..
Karadeniz’de düşman çatlatan gaz rezervi hala umutları taze ve canlı tutuyor.
Altın, bakır ve diğer madenlerimiz, yataklarımız asıl kazma vurulacak alanlar…
Sayın Cumhurbaşkanı,
Bu projeye harcanacak paranın kanalın etrafına yatırım yapacak ülkelerce karşılandığı ya da karşılanacağı söylense de;
Ülke bütçesinden de ciddi kaynakların aktarılacağı biliniyor.
Size bir önerim var;
Kendi bütçemizden ne kadar harcanacak ise,
Kanal bütçesinin üzerine bu para bu milletten, bu halktan yaratılır.
Geçmişte “Tekalifi Milliye” ile Atatürk bunu denedi ve oldu.
Daha yakın bir tarihte,
Vatan Partisi ve Ulusal Kanal, beş milyonluk bir kampanya başlattı ve iki ay gibi kısa bir sürede Yirmibir milyon toplandı ve Ulusal Kanal var olan bütün televizyon platformlarına girdi.
Bu millet vatanın ve halkının yararına bir çağrı duymaya görsün..
Gerçi bu dayanışmadan elde edilen başarıyı Emin Çölaşan haddini aşarak sayın okuyucularına, başka duyurdu ve Saray’dan karşılandığını söyleyerek yerini belli etti…
Sayın Cumhurbaşkanım,
Dünya ve ülkemizde yaşanan salgın hastalığında milletimiz, canını, yakınlarını,
İşini, aşını kaybetti.
İş yerleri kapandı, halk yoksullaştı, bankalara, tefecilere birbirine borçlandı.
Bunca yorgun ve bitkinliğin üzerine bu yükü bu millet kaldırmaz, kaldıramaz.
Bir de bu yıl birçok bölgede yaşanan kuraklık ve onun getirdiği kıtlık özellikle çiftçi ve tarım üreticisini yere yapıştırdı, doğrulması çok zor.
Bir el bekliyor tekmil milleti.
Sayın cumhurbaşkanım,
Düşmanın 15 Temmuz gecesi neler yaptığını ne yapmak istediğini her beraber yaşayıp gördük.
İşte aynı düşman şimdi o gecenin rövanşını bekliyor ve bunun hazırlıklarını yapıyor;
Yani o gece,
Düşmanın Fetullah eliyle vagonlar dolusu parası ve kırk yılda yetiştirdiği kadroları gitti.
İşte bu yüzden silahla çözemediği işi ülkemizde “acente” partileri kurdurarak altı partiyi bir araya getirip tepesine de eski cumhurbaşkanını koyarak,
“İşte size, sizi bu iktidardan kurtaracak ‘Birleşmiş Güç’ diyecek ve medyasının düğmesine basacak..
Davutoğlu, Babacan, Akşener, Karamollaoğlu, Kılıçdaroğlu ile bir araya gelecek isimler miydi,
Kılıçdaroğlu, Eski Cumhurbaşkanının peşine niye dolansın,
HDP ile aynı tabağa kaşık çalmasını anlıyoruz..
Kılıçdaroğlu neden sık sık,
“Açın cezaevlerinin kapısını” diyor..
Kim var o kapıların ardında;
Hepimizin 16 Temmuz sabahı ekranlardan gördüğümüz, ters kelepçeli, kan ter içindeki atlet donla yerlerde sürüklenen sözüm ona komutanlar..
Hakimler, savcılar, polis şefleri, akademisyenler, o kapıların açıldığını düşünün,
Sokaklarımıza yaralı yılan gibi dağılırlar ki;
Taş taş üstünde kalmaz..
Daha geçen dağılan SETA'da "yaratıcı yıkıcılık" ekibiydi.
Zehir orada imal ediliyordu.
Bu açılan kapılar ardındaki KCK, PKK, DEAŞ’ı kattığınızda manzara korkunç olur ve herkesin sonu olur..
Sayın cumhurbaşkanım,
İşte bu yüzden, ülkenin Kanal’a değil,
İşe, aşa, çalışmaya, üretmeye ihtiyacı var.
Buradan bu milleti çıkaracak,
Güçlü milli bir hükümete ihtiyacı var.
Güçlü ve milli bir hükümet SETA gibi diğerlerinin de gerçek yüzünü bu millete gösterecek ve boşluğa düşürücektir.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Kars, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel bir maketidir.
Türkiye’de kim varsa, Kars’ta da o yapıdan her insan var bu şehirde.
İşte bu yüzden, ben buradan Türkiye’yi görebiliyorum.
Her şeyi ile bu ülkeye benzeyen şehirden düşüncelerimi sizinle paylaştım.
Güçlü ve milli bir hükümet etrafında kenetlenmiş,
Tarlasına, bağına giden köylünün ürününü sattığı Devlet kooperatifleri,
Fabrikasında çalışan mutlu işçi,
Tezgahını güvenle açan esnaf, okulunda keyifli öğrenci, üreten, gülen, sevinen, yönetimini alkışlayan bir milleti koruyup kollayan ordusu polisi ile her beraber..
Komşuları ile sarmaş dolaş olduğumuz ve olacağımız ümidi ile “Kanal İstanbul”un Ankara’dan,
Dört iklim, yedi bölgeye akacağını ümit ediyor,
Şahsınıza ve yüce makamınıza saygılar sunuyorum.