24 Aralık 2024 Salı
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu böyle inşa etti…

Genç Cumhuriyet’in Sağlık Bakanı Refik Saydam’ın talimatıyla Tevfik İsmail Gökçe görevi üstlendi. Heybeliada’da üç ay içinde 16 yataklı bir sanatoryum kuruldu… Veremli hastalara iş edindirilen, kadın hastalara eğitim vererek kendi hemşiresini yetiştiren hastanenin hikayesi bir fener niteliğinde

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu nasıl inşa etti? Heybeliada Sanatoryumu neden yapıldı? Heybeliada Sanatoryumu neden kapandı? Cumhuriyet ve sağlık...

Temel sağlık hizmetlerinin geliştirilmesinin konuşulduğu bugünlerde, Mustafa Kemal’in atadığı Sağlık Bakanı Refik Saydam’ın 1924 yılında kurulması talimatı verdiği Heybeliada Sanatoryumu’nun inşasını anımsamak gerek.

Görevi Dr. Tevfik İsmail Gökçe üstlendi, 1911’de inşa edilmiş iki katlı bina değerlendirildi ve 16 yataklı Heybeliada Sanatoryumu, üç ay sonra, 1 Kasım’da hasta kabulüne başladı. On binerce hastanın tedavi edildiği bu hastane, verem ilacının bulunmasından sonra da göğüs hastalıkları hastanesi olarak hizmet vermeye devam etti.

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu böyle inşa etti… - Resim : 1
Tevfik İsmail Gökçe

Hatta neoliberal politikalarla ödeneklerin kesildiği dönemde bile hastane personelinin özverisiyle ayakta kaldı. Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi adını alan hastane, 1990’larda hâlâ en önemli ihtisas hastanelerinden biriydi.

İlk devlet sanatoryumu niteliğindeki bu hastane, 2005 yılında ani bir kararla kapatılıncaya kadar, 81 yıl boyunca en büyük sanatoryum olarak halka hizmet etti.

Sanatoryum, kapatıldıktan sonra nedeni bilinmeyen bir yangınla harap oldu, çürümeye terk edildi. 2021’de Kovid-19 salgını nedeniyle yeniden gündeme gelince, Sanatoryum’un 2018’de, hukuka aykırı bir biçimde gizlice Diyanet’e devredildiği ortaya çıktı, 2023 yılında mahkeme devir işleminin yürütmesini durdurdu.

Ardından Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sanatoryum’un arazisine talip oldu… Şimdi Adalar ilçesi sakinleri bu önemli merkezin halkın hizmetinde yaşatılması için çaba gösteriyor.

Heybeliada Sanatoryumu arazisinde, deprem tehdidi altındaki İstanbul’da deniz yoluyla ulaşılabilecek bir hastane inşa etmek, yabana atılmayacak öneriler arasında.

Heybeliada Mahalle Meclisi, Sanatoryum’un kuruluşunun 100. yılı dolayısıyla geçen hafta bir sempozyum düzenledi.

Konuşmacılardan Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı öğretim üyesi, Tıp ve Psikiyatri Tarihçisi Doç. Dr. Fatih Artvinli, Cumhuriyet tarihi açısından, tıp tarihi açısından, halkın ihtiyaçları açısından bu önemli hastanenin yaşatılması gerektiğini söyledi.

Artvinli, Sanatoryum’un kuruluşunu, adım adım dünyada örneği olmayan sayılı sanatoryumlardan biri haline nasıl geldiğini, Aydınlık’a anlattı:

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu böyle inşa etti… - Resim : 2
Fatih Artvinli

1954 YILINDA 630 YATAK KAPASİTESİNE ULAŞTI

“İleriki yıllarda Profesör unvanı alan Dr. Tevfik İsmail Gökçe, hastaneyi açtıktan hemen sonra 1925 yılında Avrupa ülkelerine bir seyahat gerçekleştirip çeşitli ülkelerdeki sanatoryumları yerinde inceliyor.

"Sanatoryum, eklemelerle büyütülüyor. Ömrünü Sanatoryum’a vermiş olduğunu bildiğimiz Başhekim Gökçe, bir baş mimarla oturup, hastanenin kadınlar kısmı projesinin yapımına bizzat katılıyor. Bugün mimarisinden övgüyle söz edilen 232 yataklı kadınlar kısmı böyle inşa ediliyor.

“Sanatoryum 1954 yılında 630 yatak kapasiteli büyük bir hastaneye dönüşüyor.

“Heybeliada’dan sonra Validebağ Sanatoryumu (1927), Erenköy Sanatoryumu (1932) ve Yakacık Sanatoryumu (1936) kuruluyor. Sanatoryumların yanı sıra 1930’lardan sonra, İstanbul’da, daha çok yoksulların yaşadığı Eyüp, Beykoz, Üsküdar, Şehremini, Kasımpaşa, Edirnekapı, Kumkapı, Süleymaniye gibi semtlerinde birbiri ardına çok sayıda verem savaş dispanserleri açılıyor.

550 ERKEK HASTAYA MESLEK EDİNDİRDİ

“Cumhuriyet’in Başhekimi Gökçe, Sanatoryum yeterli kapasiteye ulaşınca, hastanede bir Rehabilitasyon Merkezi kuruyor. Amaç, iki yılı bulan tedaviler süresince gündelik hayattan kopan hastaları meslek sahibi yapmak, taburcu olduklarında hayatlarını idame ettirebilmelerini sağlamak.

"O merkez, kapanıncaya kadar, çoğu saatçi, ayakkabı tamircisi ve daktilograf olmak üzere toplam 550 mezun veriyor. Başhekim Gökçe, mezunları yeni hayatlarında takip ediyor, iş hayatına kazandırıyor. Doç. Dr. Fatih Artvinli, seçilen mesleklerin niteliğine de vurgu yapıyor: iyileşmekle birlikte hastaların aşırı yorulmalarına yol açmayacak meslekler.

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu böyle inşa etti… - Resim : 3

400’ÜN ÜZERİNDE KADINI HEMŞİRE OLARAK MEZUN ETTİ

Atatürk Cumhuriyeti kadınları da unutmadı. Hastanede hemşire ihtiyacı vardı. 25 Şubat 1954 tarihinde TBMM’de kabul edilen 6283 nolu Hemşirelik Kanunu gereğince Heybeliada Sanatoryumu Rehabilitasyon Merkezi Yardımcı Hemşire Mektebi’ne 15 öğrencilik bir kadro verildi.

1955 yılında, kadınlar kısmında artık iyileşmeye başlayan hastalardan istekli olanlar seçildi, altı aylık bir kurstan sonra en az bir yıllık hastane stajı sonunda sınavla hemşire yardımcısı tayin edilmek üzere 1 Mayıs 1954 tarihinden itibaren eğitimlere başlandı.

Önceleri kendi hemşiresini yetiştirme yaklaşımıyla hareket eden Sanatoryum, 400’den fazla yardımcı hemşire mezun ederek topluma kazandırdı. Kendileri de bu hastalığı geçirmiş olan hemşirelerin akciğer hastalarına daha şefkatli davranacağı düşünülmüştü…

“Hastaların çoğu ise yoksul insanlardı ve ücretsiz tedavi görüyorlardı. Bu arada rehabilitasyon merkezinde çeşitli meslek kursu veren öğretmenler de eski verem hastalarından seçiliyordu.

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu böyle inşa etti… - Resim : 4
Sanatoryum'un şimdiki hali

‘TEDAVİ OKULU’ OLDU

“Verem (Tüberküloz) 1850-1950 yılları arasında dünyanın en ölümcül hastalığı olarak kayıtlara geçmiştir. Verem hastalığı, 1944 yılında Streptomisin adlı antibiyotik bulunana kadar ilaçların tüberküloz tedavisinde bir başarısı yoktu. Tek tedavi yöntemi temiz hava, dinlenme ve iyi beslenmeydi.

"Haybeliada Sanatoryumu, bütün bu koşulların sağlandığı bir yapı oldu. Hastalar, tıpkı bir öğrenci gibi kişisel ve ortam hijyeni konusunda eğitiliyordu. Hastalığın yayılmasın önlenmesi de hastanın kontrolü de bu tesislerde sağlanabildi.

“Verem Savaş Derneği’nin kurucularından askeri hekim Tevfik Sağlam, ‘Verem Savaşı’ başlıklı eserinde şöyle yazıyor: Verem tedavisinde hava ve içinde yaşanılan muhiti değiştirmenin büyük tesiri vardır.

"Kişinin işinden ve günlük kaygılarından kurtulması yalnız maddi değil ruhi durumuna da tesir eder. Sanatoryum’un önemli faydalarından biri de budur. Sanatoryum veremliler için adeta bir tedavi okuludur.

"Orada, bir veremlinin nasıl yaşaması gerektiğini öğrenip evlerine döndükten sonra da bunu uygulamaya devam ederler.”

Okul, deyince, Heybeliada Sanatoryumu Kütüphane Kataloğu’na göre sadece 1935-1973 döneminde kütüphaneye kaydedilen 5 bin 280 adet demirbaş (kitap) yer alıyor.

Artvinli, kütüphanede tüberküloz konusunda farklı dillerde binlerce kitabın ve süreli yayının listelendiğine, katalogda yer alan binlerce eserin bugün nerede ve kimlerin elinde olduğunun bilinmediğine dikkat çekti.

Listede, Heybeliada’da yaşayan ünlü romancı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Sanatoryum’a bağışladığı romanlar gibi, hastaların yararlanabildiği kitaplar da kayıtlı.

‘KAMUSAL SAĞLIK AMACIYLA YENİDEN İŞLEV KAZANDIRILSIN’

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu böyle inşa etti… - Resim : 5

Doç. Dr. Fatih Artvinli, tarihi hastaneleri, özellikle Bakırköy ve Erenköy’ü kurtarmak, gelecek kuşaklara devretmek için yıllarca uğraşan bir isim.

Dr. Tevfik İsmail Gökçe’nin yazdığı, artık sahaflarda bile bulunmayan ‘Heybeliada Sanatoryumu Kuruluş ve Gelişimi (1924-1955)’ başlıklı eseri, 2021 yılında çeşitli eklerle yeniden yayına hazırlayan ekibin başında yer aldı.

Eser, 1000 adet basılarak ilgili kurumlara gönderilmiş.

Artvinli, Cumhuriyet döneminde inşa edilen sanatoryumların ve veremle mücadelenin, ulus devlet inşası sürecinin önemli bir parçası olduğuna dikkat çekti. Şimdi ikamet ettiği Heybeliada’daki Sanatoryum için Artvinli şöyle konuştu:

“Kovid-19 pandemisi, İstanbul içerisindeki Bakırköy Ruh ve Sinir, Heybeliada Sanatoryumu, Erenköy Hastanesi, Şişli Etfal gibi tarihi hastanelerin, Cumhuriyet kurumlarının durumunu, atıl halde ya da yetersiz altyapıda olduğunu gözler önüne serdi.

"Heybeliada Sanatoryumu, 750 yatak kapasitesine sahip bir kurum iken 20 yıldır kaderine terk edilmiş bir halde çürümeye bırakıldı. Bu kurum, pandemi gibi kitlesel salgın hastalıklar da düşünülerek korunmalı.

“Pandemi ikinci olarak, insanların ücretsiz kamusal sağlık hizmeti alabilmesi açısından bu kurumların ne kadar hayati önemde kurumlar olduğunu hatırlattı. Bu açıdan da çok önemli Heybeliada Sanatoryumu.

"Değerli arazileri nedeniyle kamunun elinden çıkarılan, çıkarılmak istenen kurumları korumanın ve bir sonraki kuşağa aktarmanın ne kadar önemli olduğunu anlamış olduk.

“100 yıllık sağlık kurumlarının, ismiyle, birikimiyle, toplum hafızasındaki yeriyle korunmaması, telafisi mümkün olmayan kayıplar yarattı. Cumhuriyet’le yaşıt çok az sağlık kurumu bugün ayakta kalmış durumda.

"Özelleştirme veya yerinden etme gibi tehditler sürekli bu hastanelerin üzerinde. Geniş çamlıklar içerisinde hizmet veren hastaneler. Süreyapaşa da şimdi tadilat tamirat altında, o da bir dönüşüm içerisinde.

"İstanbul’un artan nüfusu da dikkate alınarak böyle hizmet verebilen, yatak kapasitesi yüksek, ücretsiz devlet hastanelerinin azaldığını görüyoruz.

“Ayrıca, İstanbul’un ilçeleri içinde devlet hastanesi olmayan tek ilçe Adalar.

“Bütün bu hastanelere, kamusal sağlık amacıyla yeniden işlev kazandırılması çok önemli.”

‘HALK SAĞLIĞI DEVLETİN GÖREVİDİR’

Cumhuriyet Heybeliada Sanatoryumu’nu böyle inşa etti… - Resim : 6
Tevfik Sağlam

Streptomisin adlı antibiyotik bulunduktan sonra verem hastalığının tedavi süresi 1-2 yıldan 1-2 aya düştü. Dünyada 1950’lerden itibaren sanatoryum devri sona ererken, Heybeliada Sanatoryumu zamanla, her türlü akciğer ve kalp hastalığının tedavi edildiği bir ihtisas hastanesine dönüştürüldü: Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi.

1980’lerden itibaren ise neoliberal politikaların hakimiyetiyle, kâr getirmeyen maddi bir yük olarak görülmeye başlandı. Merkezi bütçeden ödenekler azaltıldı.

Benzer kamu sağlık tesisleri özelleştirme, satma, kapatma, devretme gibi yollarla bir bir yok edildi. Heybeliada Senatoryumu, yokluklar içinde bırakılarak harap edilme sürecine itildi.

Oysa 1923-1937 dönemine sağlık bakanı olarak damgasını vuran Dr. Refik Saydam, kamu sağlığını koruyucu tıp ve halk sağlığını koruma temelleri üzerine oturtmuştu. Çağdaş boyutta halk sağlığını sağlayacak kurumları, sistemi ve kadroyu geliştirmeyi hedefledi.

TBMM’nin 24 Nisan 1930 tarihli oturumunda kabul edilen Umumi Hıfzıssıhha Kanununun birinci maddesi genel hatlarıyla genç Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlık politikasını özetliyor:

“Memleketin sıhhi şartlarını ıslah ve milletin sıhhatine zarar veren bütün hastalıklar veya sair muzır amillerle mücadele etmek ve müstakbel neslin sıhhatli olarak yetişmesini temin ve halkı tıbbi ve içtimai muavenete mazhar eylemek umumi Devlet hizmetlerindendir.”

Cumhuriyet Sağlık Atatürk tedavi Hastane