09 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cumhuriyet’e giden yoldaki adımlar

Mustafa Kemal Paşa, TBMM’nin açılmasının ertesi günü 'Hükümet Teşkilatı Hakkında Teklif' başlığıyla Meclis’e bir önerge sunar ve bu konuda uzun bir konuşma yapar. Aslında bu çözümler adı konulmasa da 'Cumhuriyet' yönetimidir.

Cumhuriyet’e giden yoldaki adımlar
Atatürk 1923
A+ A-
ERCAN DOLAPÇI

Cumhuriyet’in ilan edilişinin 99. yılını yaşıyoruz. Cumhuriyet’imiz, emperyalizme karşı verilen Kurtuluş Savaşıyla kuruldu. Onun için sağlam ve güçlü. Mareşal Fevzi Paşa’nın deyimiyle “Çok kanımız aktı ancak çok kuvvetli Cumhuriyet kurduk!”

Dünyada Cumhuriyet’e ilk adım 1789 Fransız Devrimiyle atıldı. Bir süre sonra imparatorlukları yıkarak milli devletlerin yolunu açtı. Cihan Harbiyle bu süreç hızlandı. Bizde de 1876 Anayasa ilanı ve ardından açılan Meclis-i Mebusan girişimi çok kıymetlidir. 1878’de ikisi de askıya alınsa da Cumhuriyet’in de tohumları atılmış oldu. 30 yıllık sessiz ve alttan süren mücadele olaylarla 1908’de kendini gün yüzüne çıkararak gösterdi. 23 Temmuz 1908 gecesi Anayasanın yürürlüğe girdiği ve Meclis-i Mebusan’ın tekrar açılacağı ilan edildi. Bu başarı 24 Temmuz günü bütün yurtta şenliklerle kutlandı. Herkesi birleştirdi. Bunu sağlayan İttihat ve Terakki teşkilatıydı.

ÇİN DEVRİMİNİN ETKİSİ

Bizde Cumhuriyet fikri sadece Fransız Devrimiyle oluşmadı. Üzerinde çok durmadığımız Çin Devriminin de bunda etkisi olduğunu görüyoruz. Sun Yat Sen’in 1911 devrimi, 2. Meşrutiyet Devrimimizin içine denk gelir ve Çin’deki gelişmeler bizde de yakından izlenmiş ve tartışılmıştır. Ben bu konuyu ilk kez Mehmet Akif’in Sebülürreşâd dergilerindeki haber ve yorumlarda gördüm.

Bu dergide İslâm’da cumhuriyet, Fransa ve Portekiz’de cumhuriyet, Kuzey ve Güney Amerika’daki ülkelerde cumhuriyet yönetimleri hakkında haberler yer alıyor. Yani sıkça “cumhuriyet” kelimesi geçiyor. Bu tür yazı ve haberler 1918’lere kadar sürüyor. Ayrıca çok önemli konu da Rusya’daki 1917 Bolşevik İhtilâlidir! Çin ve Rusya… Asya’nın iki büyük devletinde cumhuriyet ilan edilmiştir. Sıra bizdedir. Bu da Cihan Harbi içinde kafalarda artık yer eder.

1912 yılında Sebülürreşad dergisinde “Kolcalı Abdülaziz” imzalı “Çin İnkılâbı ve Kolca Vilayeti Müslümanları” başlıklı yazıda şunlar belirtiliyor: “Yirminci asrın en büyük vekāyiinden biri Çin’de vukua gelen inkılâb-ı azîm olduğu malumdur. Çin’de vücûd bulan bu inkılâb-ı kebîri (büyük inkılap) anlamak için Çin hükümetini teşkil eden anâsırı (unsurlar) bilmek lâzımdır ki o anâsır şunlardır: 1) Mançu, 2) Karahıtay, 3) Moğol, 4) Şih 5) İslâm. (…)” (Sebülürreşad, c.8, sayı: 190, s.143-144.)

1914 yılında dergide yayımlanan ve Japonya özel muhabiri “Ahmet Münir bin Abdürrüşed” imzalı haberinden bir bölüm: “Bu son sene zarfında Çin cumhuriyete nâil oldu; Japonya idâre-i meşrûtiyye usulünde büyük muvaffakıyetlere (başarılara) mazhar oldu; Kore’de yeni usûl-i idâre teessüs etti; vâsi’ Hindistan yeni bir devre-i siyasiyyeye dâhil oldu; Türkiye Balkan Muharebesi neticesinde haritasında vuku bulan tebeddülâttan müteessiren büyük bir halecan ve heyecan ile bir devre-i millîye dâhil olmaya başladı. Devr-i hâzırın bu tebeddülâtı (değişim) Asya’da yeni bir teceddüd (yenilenme) asrının başladığına kâfî delîldir. Bu teceddüd devrini ahlâkī ve dînî teceddüdât takīp edecektir. (…)” (Sebülürreşad, c.12, sayı: 295, s.165-168.)

Cumhuriyet’e giden yoldaki adımlar - Resim : 1

CUMHURİYET FİKRİ

İttihat ve Terakki’nin genç bir subayı olan İsmet İnönü, Cumhuriyet fikrinin kendilerinde Cihan Harbi içinde geliştiğini belirterek bu süreci şöyle anlatır: “Sistem olarak cumhuriyet şekli, bizde daha ziyade Harbi Umumi içinde ve sonlarında daha net olarak da mütareke devrinde doğmuştur ve her türlü tecrübeyi gördükten sonra, tam bir kanaat haline gelmiştir. Bende böyle oldu.” (İsmet İnönü, Hatıralar, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2006, s.441-442.)

İttihat ve Terakki önderlerinden gazeteci Muhittin Birgen anılarında kendisinde Cumhuriyet fikrinin nasıl oluştuğunu ise şöyle anlatır: “Anadolu yolunu tuttuğum sırada İstanbul ve Ankara'nın, Osmanlı ile Türkün, meşrutiyet rejimi ile yeni bir devlet ihtiyacının ne suretle telif edilebileceği meselesi benim için henüz karanlık ve esrarlı bir dava idi. Kocaeli yarımadasında geçirdiğim bir aydan ve İnebolu, Kastamonu yolculuğundan sonra Çandır köyündeki gece, benim kafamdaki bir tahammürü (mayalanma) tamamlamış oldu. O tarihten itibaren, ben Türkler için milli bir cumhuriyet tasavvuruna başladım ve Ankara'ya gelip de bir müddet sonra Nadi ile "Yeni Gün"ü çıkardığımız zaman, ilk işim Osmanoğulları aleyhinde neşriyat yapmak oldu.” (Muhittin Birgen, İttihat ve Terakki’de 10 Sene, c.2, Kitap Yayınevi s.686-687.)

İŞGALCİ İNGİLİZLERİN ‘CUMHURİYET’ SAPTAMASI

Anadolu’daki hareket özellikle Ankara’da 23 Nisan 1920 günü TBMM’nin açılması İngilizleri ve Sarayı rahatsız eder. Bir anlamda Anadolu’daki kontrol kaybolur ve İstanbul yönetimi İstanbul sınırları dışına çıkamaz. Alternatif bir yönetim oluşur. Bu aslında cumhuriyete giden yolda ilk önemli adımdır. Bunu İstanbul da fark eder ve konuşmaya başlar. “Bunlar cumhuriyet kuracak” der. Ankara etrafında isyanların çıkması da dikkat çekicidir. Bu kışkırtmayla Ankara’daki oluşum boğulmak istenir. Kuvayı Milliye döneminde Kars ve Nazilli’de cumhuriyet girişimleri anlamlıdır.

Mustafa Kemal Paşa daha Sivas’ta iken İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Amiral John de Robeck, Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a 17 Eylül 1919 günü gönderdiği telgrafta şu önemli saptamayı yapar: “Alınan bütün haberler şunu gösteriyor ki, Mustafa Kemal başkanlığındaki bu hareket, Anadolu’da bağımsız bir cumhuriyet kurulmasına doğru hızla gelişmektedir. Bu hareket İstanbul'da bilhassa Harbiye Nezareti'nden desteklenmektedir. Bu yeni milliyetçi parti, bugünkü Damat Ferit Hükümeti'nden ziyade, milli halk efkârını temsil etmektedir.” (Bilâl N. Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, c.1, TTK Yayınları, Ankara, 1992, s.180’den aktaran; Alev Coşkun, Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay, c.1, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2021, s.299.)

Cumhuriyet’e giden yoldaki adımlar - Resim : 2

MUSTAFA KEMAL'İN YEMİNİ

Mustafa Kemal Paşa, 18 Haziran 1919'da Amasya'dan Edirne'de bulunan 1. Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey'e gönderdiği telgrafında; "Bağımsızlık gayesinin elde edilişine kadar tamamıyla milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim. Artık, benim için Anadolu'dan hiçbir yere gitmemek kat'idir" diyordu.

Mazhar Müfit Bey, 7/8 Temmuz 1919 gecesi sabaha karşı Mustafa Kemal Paşa'nın Süreyya (Yiğit) Bey dâhil üç kişinin arasında kalmak şartı ile kendisine şu notları aldırdığını kaydeder:

"Bir: Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır. İki: Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icap eden muamele yapılacaktır." (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber, c.1, TTK, Ankara, 1981. s.32.)

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN ‘CUMHURİYET’ TEKLİFİ

Mustafa Kemal Paşa, TBMM’nin açılmasının ertesi günü “Hükümet Teşkilatı Hakkında teklif” başlığıyla Meclis’e bir önerge sunar ve bu konuda uzun bir konuşma yapar. “Bugünkü müşkül vaziyet içinde, vatanı dağılma ve yok olma tehlikesinden kurtarmak için alınması lazım gelen tedbirler, bittabi muhterem heyetlerine ait olacaktır. (…) Memleketi parçalanma ve dağılmadan kurtarmak için derhal bütün milli kuvvetleri esaslı teşkilat ile birleştirmekten başka çare yoktur. Bunun şekli ne olmak lazım gelir? İşte mesele buradadır” diyerek çözümleri açıklar.

Aslında bu çözümler adı konulmasa da “Cumhuriyet” yönetimidir. Madem halk kaderine hâkim olmuştur. Bunun adı neden “Cumhuriyet” olmasın. Ortada fiili durum var. Vakti zamanı gelince de bu ilan edilir. Ancak bu ilk girişim çok önemlidir. 

Paşa’nın önergesi tartışmalardan sonra aynı gün oy çokluğuyla kabul edilir. Paşa bu konuda Nutuk’ta "Milli hâkimiyet esasına dayanan Halk Hükümeti: Cumhuriyet" başlığı altında şu açıklamayı yapar:

“Arz etmek istiyorum ki, hükümet teşkili hakkında teklif ortaya koymadan önce, hissiyat ve anlayışları göz önünde bulundurmak zarureti vardı. Bu zarurete tabi olmakla beraber, maksadı mahfuz bulunduran teklifimi bir önerge halinde takdim ettim. Kısa bir münakaşa ile ve bazı itirazlara rağmen kabul olundu.

“Bu önergeyi, bugün gözden geçirecek olursak, orada esaslı ilkelerin tespit ve ifade edilmiş olduğunu görürüz.

“Bu ilkeleri, müsaade buyurursanız, burada belirginleştirerek sayacağım:

"1. Hükümet teşkili zaruridir.

"2. Geçici kaydıyla bir hükümet reisi tanımaya veya bir padişah kaymakamı ortaya çıkarmaya izin verilemez.

"3. Meclis'te toplanan milli iradeyi, bilfiil vatanın mukadderatına el koymuş tanımak, esas ilkedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üstünde bir kuvvet mevcut değildir.

"4. Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun yapma ve icra salahiyetlerini toplamıştır.

"Meclis'ten ayrılacak ve vekil edilecek bir heyet, hükümet işlerine bakar. Meclis reisi, bu heyetin de reisidir.

"Hatıra: Padişah ve halife, cebir ve ikrahtan azade olduğu zaman, Meclis'in tanzim edeceği kanuni esaslar dairesinde vaziyetini alır.

"Efendiler, bu esaslara dayanmış olan bir hükümetin mahiyeti, kolayca anlaşılabilir. Böyle bir hükümet, milli hâkimiyet esasına dayanan halk hükümetidir. Cumhuriyettir."

"Böyle bir hükümetin teşekkülünde, esas, kuvvetler birliği teorisidir. Zaman geçtikçe, bu esasların kapsadığı manalar anlaşılmaya başladı. İşte o zaman münakaşalar ve vakıalar birbirini takip etti.” (Gazi Mustafa Kemal Tarafından, Nutuk, c.2, Devlet Matbaası, İstanbul, 1934, s.4-5. Ayrıca bkz; ATABE, c.8, 3. Baskı, İstanbul, 2012, s.72-75.)

Paşa’nın konuşması sırasında kurduğu şu cümle çok anlamlıdır: “Yüce Meclis'iniz, sahip olduğu fevkalade salahiyete dayanarak, karşısına çıkacak bir icra kuvvetini yalnız denetlemek ve milletin hayati meseleleri üzerinde böyle bir heyetle mücadeleye mecbur kalmak gibi mevcut vaziyetin tahammül edemeyeceği sınırlı bir kanun yapma vazifesi ile değil, bütün milletin genel idaresini fiilen üstlenmek ve memleket ve hilafetin selametini bizzat temin ve müdafaa vazife ve salahiyetiyle teşekkül etmiştir ve artık Yüce Meclis'inizin üstünde bir kuvvet mevcut değildir.” (ATABE, c.8. Kaynak Yayınları, s.74-75.)

Son Dakika Haberleri