Cumhuriyetimizin devrimci öğretmeni: Ahmet Taner Kışlalı

Bir insanı yetiştirmek, yaşama kazandırmak için en az yirmi beş yıl gerekir. Yetiştirilen bir bireyi yaşamdan koparmak için ise barbarlık ve birkaç saniye yeterlidir. Suikastı düzenleyenlerin “bağımsızlığımızla”, “vatanımızla”, “aydınlarımızla” ve “Mustafa Kemal Atatürk”ümüz ile derinden sorunları var ki beslemeleri, tetikçileri yol keser, cana kıyar… Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı bu yurdun yetiştirdiği güzel insanlar, içimizden, yüreğimizden kopartılanlar…

Yirmi bir yıl önce bugün, yurtsever bir aydın, devrimci bir öğretmen Ahmet Taner Kışlalı’ya suikast düzenlendi. Kızları Nilhan Nur henüz yirmi dokuz günlüktü… Nilüfer Kışlalı bebeğini hazırlayıp arabanın ısınmasını bekliyordu, Ahmet Taner Kışlalı daha geçen akşam bebeğini uzun uzun seyredip “Nilhan Nur’um bir an önce büyüsün, kızımla şarkı söyleyelim!” demişti… Acelesi vardı… Nilüfer Hanım, yaşamında bir daha asla unutmayacağı bomba sesini ise henüz duymamıştı…

“Kemalizm, geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür” diyen Cumhuriyet devrimcisi Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999’da evinin önünde uğradığı bombalı suikast sonucu yaşama veda ettirildi.

Okurları, dostları, öğrencileri bilirler ki Kışlalı öğretmen, slogan Atatürkçülüğüne karşıdır. Konuşmacı olarak gittiği her toplantıda o sakin, dingin ve inandırıcı sesiyle bunu ayrıntılı olarak anlatır:

“Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önündeki en büyük engel Kemalizm… Bir din devleti kurmak isteyenlerin önündeki en büyük engel Kemalizm… Yeni mandacı, numaracı Cumhuriyetçilerin önündeki en büyük engel gene Kemalizm… Dolayısıyla, içeride ve dışarıda Atatürk düşmanlığı yapanların gizli Türkiye düşmanı olduğu açık bir gerçektir.”

YAŞAMI VE EĞİTİMİ

10 Temmuz 1939’da Tokat’ın Zile ilçesinde dünyaya gelen Ahmet Taner Kışlalı, Ziraat Bankası veznedarı Hüsnü Bey ile ilkokul öğretmeni Lütfiye Hanımın oğludur. İlkokulu annesinin sınıfında okur. Kilis Ortaokulu ve Kabataş Erkek Lisesinden mezun olur.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinde yükseköğrenimini tamamlar. Öğrenciyken Yenigün gazetesinde spor muhabirliği yapar. Başarılı iş yaşamından dolayı aynı gazetenin yazı işleri müdürlüğü görevine getirilir.

1967’de Fransız bursuyla Paris Hukuk Fakültesinde “Modern Türkiye’de Siyasi Güçler” konulu teziyle doktorasını tamamlayan Kışlalı, 1968-1972 yılları arasında Hacettepe Üniversitesinde öğretim üyesi olarak “Siyaset Sosyolojisi” alanında ders verir.

Kışlalı, doktora yaparken tanıştığı kızları Dolunay ve Altınay’ın anneleri Nilgün Hanım ile evlenir. 9 Eylül 1995’te geçirdikleri bir trafik kazasında eşi Nilgün Kışlalı’yı kaybeder.

İkinci eşi Nilüfer Kışlalı’dan bir kızı, Nilhan Nur dünyaya gelir.

BAKANLIK DÖNEMİ

1971-1972 yıllarında Yankı dergisinin yayın yaşamında çok önemli görevler alır. CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile bu yıllarda tanışır.

1977 seçimlerinde CHP’den milletvekili seçilir.

Bülent Ecevit tarafından kurulan 42. Hükümet’te Kültür Bakanlığı (1978-1979) görevine getirilir. Bakanlığı döneminde Ulusal Kültür dergisini çıkarır.

Altan Öymen, onunla ilgili gözlemini şöyle dile getirir: “Kültür bakanı olacağını kendisine açıkladığımda yüzünde sevincin işaretlerini görememiştim. Yalnızca gözlerinde önemli bir sorumluluk yüklendiğinin bilincine varan ışıltının çaktığını gözlemiştim.”

ULUSAL KÜLTÜR DERGİSİ

Kültür Bakanı Kışlalı’nın ilk adımlarından biri olan Ulusal Kültür dergisi, onun bilinçli ve birikimli kişiliğinin aynasıdır. Kışlalı’nın bu dergideki yazısından alıntılanan paragraflara bakalım (Ulusal Kültür, Yıl 1, s.1, Temmuz 1978.): “Ulusçuluk, aynı topraklar üzerinde benzer koşulları paylaşan insanların, dışa karşı korunma ve dayanışma gereksinimlerini karşılayan bir ideolojidir. Toplum içindeki çıkar çatışmalarına alet edildiğinde tutucu, toplumun dışa karşı ortak yaralarını savunmak için kullanıldığında ilericidir.

İlerici ulusçuluk insancıldır.

İnsanlara acı vermeyi değil, onların acılarını dindirmeye yöneliktir.

İlerici ulusçuluk anlayışında insanları egemenlik altına almak değil, onları egemenlikten kurtarmak vardır.

(…)

İlerici ulusçuluk bölücü değil, birleştiricidir. İnsanı devletin güçlenmesi için bir araçtan ibaret sayan anlayışa orada yer yoktur. İlerici ulusçulukta devlet insan için vardır, yoksa insan devlet için değil.

(…)

İlerici ulusçuluk, Atatürkçü ulusçuluktur. (…) Çağın gereklerine uygun, ancak kendi benliğinden, geçmişinden, toplumumuzun öz kaynaklarından kopmamış bir insan ereğimiz. Bir insanın ancak, ulusal özelliklerini koruduğu ölçüde çağdaş uygarlığa katkıda bulunabileceğine inanıyoruz.”

12 Eylül sonrasında yönetime Turgut Özal hükümetinin gelmesiyle üniversiteye döner Kışlalı. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde siyaset bilimi dersleri vermeye başlar.

CUMHURİYET GAZETESİ

1991’de “Haftaya Bakış” adlı köşesiyle Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığına başlar. Okurları için vazgeçilmez yazarlardandır Kışlalı. Onun yazılarıyla bilinci ışıyanlar, yanlışını görenler ya da yolunu çizenler vardır.

Cumhuriyetteki yazarlığı sürerken Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi demokratik kitle örgütlerin Anadolu’da organize ettiği toplantılara katılır, adım adım Anadolu’yu dolaşır, bilimi, Cumhuriyet’i, Atatürk’ü anlatır. Katılımı ve coşkusu çok yüksek olan o toplantılar çığ gibi büyür, insanımız Kışlalı öğretmenin anlattıklarına susamıştır.

Atatürkçü Düşünce Derneği başkan yardımcılığı görevinde bulunur.

Yaşama Veda…

21 Ekim 1999 Perşembe günü Ankara Çayyolu Engürü Sitesindeki evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu yaşama veda ettirilir. Kemalist ve Atatürkçü aydın Kışlalı çoğumuzun yüreğinde yaşamayı sürdürüyor; tıpkı bizden kopartılan öteki aydınlarımız gibi. Işıklar içinde uyu, toprağın bol olsun… Düşüncelerin, görüşlerin bu yurdun tan yıldızı, panzehiri olmayı sürdürecektir. Yarına kalacak olan karanlığın hain elleri değil, sizlerin aydınlığıdır.