Cumhuriyet'in endüstri devrimcileri
12 Eylül ve onun işbirlikçisi Özal, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu sorunların mimarı olmuştur. Ne endüstricilik ne millicilik ne de Cumhuriyetçilik... Çölleşen Türkiye’den bugün bir ses yükselmektedir: Artık Üretim Devrimi zamanı!
Cumhuriyet'in ilanından sonraki iktisadi meselelerle ilgili düşünceler Mustafa Kemal'in Harbiye'deki konuşmalarıyla geleceğin işareti olmuştu. Harbiye ve Mülkiye'de de, Anadolu'nun müstemleke yapılmış olmasına karşı hareket giderek yoğunlaşıyordu. Dünyanın üçüncü büyük devrimi olan Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali'nin ardından millî endüstri hareketleri de başlatılmış, Anadolu toprakları müstemleke olmaktan kurtarılmıştı.
CUMHURİYET'İN İLANI NEDEN 29 EKİM GÜNÜ
Mustafa Kemal, Cumhuriyet'in 29 Ekim günü ilan edilmesi için geniş çalışmalar yapıyor, program esaslarını hazırlıyordu. Meclis'tekiler Mustafa Kemal Paşa'nın neden 29 Ekim'de ısrar ettiğini konuşuyor ve tartışıyorlardı. Mustafa Kemal Paşa'nın Cumhuriyet'i neden 29 Ekim gününe denk getirdiğini bana onun yanında bulunanların, birebir anlattıklarından öğrenmiştim. 29 Ekim günü bu sütunda, o görüşmeleri açıklayacağım.
1980’li yıllar… Zamanında satışı bir milyona yaklaşan Tercüman gazetesinde siyasi ve iktisadi meselelerle ilgili açık oturumlar yapıyordum. Dönemin önde gelen siyasetçileri, sanayicileri Tercüman’daki odamda toplanıyorlardı. O açık oturumlar şimdilerde birer belge. O açık oturumların da genel yayın yönetmenliğini yaptığım satışı yüksek Yankı Dergisi. Belgeleri hâlâ zaman zaman gündemde. Ve Tercüman'daki günlük yazılarım… Zamanlar gelip geçiyor…
Gazeteci Taylan Sorgun'un Tercüman gazetesindeki toplantı odasında başta Sakıp Sabancı olmak üzere Cumhuriyet Endüstricileri toplantıda.
ENDÜSTRİ DEVRİMCİLERİYDİ ONLAR
Bu sayfanın başındaki fotoğraf 1980 öncesi günlerde odamda yapılan açık oturumdaki “Zamanın endüstri devrimcilerini” göstermektedir… Onlar endüstri devrimlerini sürdürüyorlardı… Onlar Cumhuriyetin ilanının ardından gelen nesillerin ikinci, üçüncü kuşaklarıydılar…
'ATATÜRK’ÜN YOLUNDA'
Dünyanın üçüncü büyük devrimi olan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı ve zafere ulaştırdığı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali sonrasında Cumhuriyet'in büyük İktisadi Devrimi de başlatılmıştı… Şimdi o açık oturuma katılan endüstri devrimcileri şöyle diyorlardı:
“…Kapitülasyonlarla müstemleke haline dönmüş Anadolu topraklarında Atatürk endüstri devrimini başlatmıştı. Artık ne kapitülasyon vardı ne de yağcıların hâkimiyetleri…. Biz Atatürk’ün yolunda iktisadi devrim gibi çalışmalarımızı başlattık ve devam ediyoruz…”
FABRİKALAR KURULUŞLAR
O fotoğraftaki Endüstri Devrimcileri fabrikalar kurmuşlardı… Binlerce işçi o fabrikalarda en iyi şartlarda çalışmaktaydılar… O endüstriciler, “Daha çok fabrika, daha çok üretim, daha çok işçiye iş…” diyorlardı…
Onlar bunları söylerken yüzlerine bakıyordum muhteşem heyecanlı yüzler…
Sakıp Sabancı o açık oturumlarda ve Sabancı ile yaptığım “Ekonomiye Bakış” başlıklı bir söyleşide şunları söylemişti… O belge hâlâ arşivimdedir… Başkalarında da vardır… İşte söyledikleri:
SABANCI: 'İKİ BİN İŞÇİ DAHA…'
Halit Narin fabrikasında çalışmakta… Tevfik Ercan işinin başında çalışmakta… Ali Koçman “…Bu denizler bizim” diyordu… Sakıp Ağa Lassa’yı kurmuştu. Beni aradı “…Lassa’ya gidiyorum beraber gidelim…” demişti. Onun otomobili ile gidiyorduk. Demiştim ki:
“…Ağam o kadar fabrikan var, bankan var… Peki bu Lassa nereden icap etti ki?”
Heyecanla şu cevabı veriyordu:
“… Bak Taylan bu Lassa iki bin işçi demek… Bu Lassa bizim de milletimizin de bir lastik fabrikası olacak demek… Bir sürü marka var… Bizim neden olmasın? O fabrikada çalışacak işçilerin çocukları var… Atatürk’ün söylediği Milli Endüstri Devrimi var… Olacak, çok yapıp, iyi yapıp dışarıda ki piyasalarda da yer alırız…
'SAKIP DEDE GELMİŞ'
Sakıp Ağa ile önce fabrikayı gezdik. Ardından arkadaki içinde bahçeli küçük evler olan bir mahalleye gittik… Çocuklar koştular, küçücüklerdi, “Sakıp Dede gelmiş.” En şen biçimde Sabancı’nın ceketinin eteklerini tutuyorlar… Sevgi seli gibi…
Ah sen zaman o günleri yaşadım… Şimdi onların sesleri sanki kulaklarımda… Endüstricilik, millicilik… Devrim, Cumhuriyet…. Mustafa Kemal, Atatürk’ten söz edişleri…
SAKIP AĞA 'GÜLER' DEMİŞTİ
Sakıp Sabancı ile bir dostluğumuz da olmuştu. Bazen ofisinde özel sohbetlerimiz olurdu… Bir gün “…Ağam senden sonra kuruş ne olacak? Kim bakacak...?” dediğimde cevabı şöyle olmuştu ve bu görüşmeyi ilk defa açıklıyorum:
“…Taylan seni bilirim, sır tutarsın benden sonra Güler… Evet Güler… Bu sende kalsın…”
Güler Sabancı çok önde olmayan bir kuruluşun başındaydı… Yetiştiriliyordu….Sakıp Ağa’nın o sözlerinin ardından Güler Sabancı ile bir söyleşi yapmıştım. Baktım ki Sakıp Ağa doğrusunu yapmakta. O söyleşiyi Sakıp Ağa da okumuştu ve üzerinde konuşmuştuk… O söyleşi günlerini hatırlarım… Güler Sabancı’nın mütevazı odası… Evrakları ve masasında ara sıra çiçek… Konuşmaları Sakıp Ağa'yı doğruluyordu…
AYHAN ŞAHENK VE KIRDIĞI ZİNCİR
Ayhan Şahenk vardı. Banka kurmuştu. Baraj inşaatlarına ilgisi vardı… Gazeteye gelerek bana hayatını anlatmıştı. Muhteşem ve mücadeleci bir hayat… Ayhan Şahenk, Osmanlı İmparatorluğu döneminde müstemlekecilere verilen kapitülasyonlardan kalan bir kuruluşu satın aldığı gün beni arayarak şöyle demişti, sesi heyecan içindeydi:
“…Taylan senin heyecanını biliyorum… O mülkü alarak kapitülasyonların son zincirini kırdım… Bizim önümüzü Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet açmıştı.”
Şahenk de millicilik, Cumhuriyetçilik tarihindeki yerini almıştır… Ahh sen zaman, onlar şimdi olsalardı…
ENDÜSTRİ DEVRİMCİLERİ
Ali Koçman bu denizlere hakim… Bu denizler bizim derdi… Filosu vardı… “Denizcilik milliciliktir, denizlere hakim olmak lazım derdi…” Onların hepsinin konuşmalarında “Millicilik, milli endüstricilik, üretimcilik, Cumhuriyetçilik, Atatürk söylemlerin hiç bırakmamışlardır… Ahh sen zaman, onlar ve zaman…
ÖTEKİ ÜRETİMLERDE MİLLİCİLİK
Sayısız açık oturumlar… Bir hafta sonu Tercüman’da iki tam sayfa yayımlanmaktaydılar… Bir belgeydi onlar… Şimdilerde o belgelerle ilgili olarak beni arayanlar hâlâ var… Bakınız 11 Nisan 1982 tarihinde yayımladığım iki sayfalık Açık Oturum'da o dönem yasaklı olan Deniz Baykal, Serbülent Bingöl, Behzat Firuz vardı. Görevlerini açıklamışlardı… Onlar Türkiye’nin demir, bakır boraks ve öteki maddelerde ileri üretimler yapılmasını söylerlerken “…Bunlar milli endüstridir, öyle bakılmalıdır…” demişlerdi…
AH SEN ZAMAN VE ONLAR
Ah sen zaman ve onlar… O endüstri millicileri şimdiki zamanlarda var mıdır..? Milli üretim, milli endüstri, fabrikalarda sayısız işçiler, refah içinde çalışmalar… Onlar işçilerden söz ederken “Saygınlık içinde olmuşlardır…” onların vatanseverlikleri Cumhuriyetçilikleri, milli üretim, milli endüstricilikleri… Onların dünyaya meydan okur halleri vardı… Ve Cumhuriyet ve Atatürk ve millicilik heyecanını gördüm onlarda… Peki şimdi onların devamları var mı?
VEHBİ KOÇ: KİT'LERE DOKUNULMASIN
Cumhuriyet'in endüstri kurucularından Vehbi Koç... Koç ile de yaptığım söyleşi vardı. Söyleşi sırasında diyordu ki, “Atatürk Cumhuriyet'i kurdu, bize vazifeler verdi. Şimdi fabrikalarla öteki hizmetlerle vazifemi yapıyorum. Hepimiz yapıyoruz. Yeni fabrikalara ihtiyaç var. KİT'lere dokunulmamalı. Onlar büyük faydaları olan, istihdam yaratan üretici kuruluşlar.”
Vehbi Koç bunları söylerken heyecanlıydı. Söyleşimiz oldukça uzundur...
GÜNEŞİN BATTIĞI YERE DOĞRU
Her ne ise... Bir yaz, akşamüzeri, ben, karikatürist Bedri Koraman, dostumuz Bedik, Yeniköy'deki Carlton Oteli lokantasında oturuyorduk. Alev Coşkun o zaman bakan. O da gelmişti. Vehbi Koç'un evi o civarda, yürüyüşe çıkmış. Ama hasta, arkasında hemşiresi. Hemşirenin elinde ilaçlar. Vehbi Koç bizimle oturdu. Sohbet ettik, kalktı. Yürüyordu ve sanki güneşin battığı yere doğru. Üzgündük. Alev de üzüntülü, öyle ki, elindeki bardağı sıkmakta. Bardak kırılacak, aldım elinden.
Ve bir zaman sonra haber aldık ki, o muhteşem insan, Cumhuriyetçi Vehbi Koç artık “güneşin battığı yere doğru” yürümüş. Ve o artık güneşin battığı yere varmıştı.
ÇÖLDEN BİR DEVRİM SESİ
Cumhuriyet'in kurduğu fabrikalar kapatılmış ve yok ediliyor. Köyler satılıyor. Köylülerin traktörleri haczedilirken, yabancı ülkelerin tarımcılarının ürettikleri ürünler ithal ediliyor. O ithalattan kimler ne kazanıyorlar... Ağlayarak haczeden traktörlerinin arkasından bakan köylüler, öfkeler içindeler. Yakılan ormanların yerlerine beton binalar yapılacak. Ormanlarda hangisini kim yaktı, hâlâ bulunabilmiş değil. Anadolu toprakları giderek çölleşirken birden bir ses “Artık Üretim Devrimi zamanıdır.” Üretim Devrimi ve devrim sözü aslında bizim toplumumuzun Cumhuriyet'in yanındaki büyük anlatımdır. Evet, haydi üretim devrimine!
12 Eylül ve onun işbirlikçisi Özal'ın getirdiği ortam Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu hallerin mimarı olmuştur. Ve bunu bilerek yapmışlardır onlar… Ne endüstricilik ne millicilik ne de Cumhuriyetçilik... Yok sayılmaktadır… Buyurunuz… Ama birden sanki çölleşmiş Türkiye’den bir ses hem de yüksekte... Diyordu ki, “…Artık Üretim Devrimi…” “Üretim Devrimi Zamanıdır…”
Bir umut… Devrim… Millicilik, Cumhuriyetçilik…
GAZETECİ YAZAR TAYLAN SORGUN’UN KİTAPLARI:
1- İmparatorluktan Cumhuriyete: Fahrettin Altay Paşa’nın hatıratı (Kaynak Yayınları)
2- Halil Paşa: Halil Paşa Belgeseli ve Hatırtatı (Kaynak Yayınları)
3-Mütareke Dönemi ve Bekir Ağa Bölüğü: O dönemleri yaşayanların gazeteci yazar Taylan Sorgun’a bizzat anlattıkları. (Kaynak Yayınları)
4-Devlet Kavgası, İttihat Terakki : O dönemleri yaşayanların gazeteci yazar Taplan Sorgun’a bizzat anlattıkları. (Kaynak Yayınları)
5- Esir Şehrin Fedaileri: Mustafa Kemal Paşa’nın Andolu’ya geçmeden önce İstanbul’da kurduğu teşkilatı, o dönemleri yaşayanların Taylan Sorgun’a birebir anlattıkları.) (Kaynak Yayınları)