Yandex
16 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Çürümenin ihracatı: Joker

Çürümenin ihracatı: Joker
A+ A-
Cem Kızılırmak

Joker filmi, Joaquin Phoenix’in muhteşem oyunculuğu ve teknik yönleriyle izlemeye değer bir film. Ama benzer konuları işleyen yapımlardan çok büyük farkı yok: Amerikan Psyhco, Testere, İhtiyarlara Yer Yok, Otomatik Portakal vb... Hikâyenin kahramanı kötü adam ve yapım sizi onunla empati kurmaya mecbur bırakıyor. Son derece basit bir mantıkla Hollywood kahramanlarının bıktıran yapaylığına karşı Amerika’nın gerçek yüzünü gösteren kötü adamlara yöneliyor.

Filmin pek çok teknik yönünü övebiliriz ya da yerebiliriz. Ama suya atılan ilk taşı yani fikri tartışmaya başladığımızda işleri basitleştirmek gerekir. Filmin en temel duygusu yıkım. Önce hayallerin yıkılışı, ardından bireyin yıkılışı ve en sonunda ise toplumun yıkılışı. Bu konu Hollywood sinemasında ilk kez ele alınmıyor.
Peki, Hollywood bunu neden yapıyor? Neden yeni bir şey sunmuyor? Neden gerçekten sorunların çözümüne dair ilham verici bir şeye yönelemiyor? Hollywood için Samanyolu galaksisinde yeni hiçbir şey yok. O yüzden sorunların hiçbir çözümü yok. İnsanoğlunun başarısızlığına yönelmiş karamsarlıktan başka bir şey değil sundukları. Aynı filmi 3-4 kez çevirebiliyorlar.

DİSTOPYALARINDA NE VAR?
Joker filmi,1960’lara yani Reagan dönemine dönerek izleyiciyi hiçbir şeyin değişmediğine ikna etmek istiyor. Bu dönem, Joker’in ortaya çıkabileceği en rahat zaman aralığı. Sosyal devlet anlayışının hiçbir kırıntısının kalmadığı bir dönem. Yeni bir şey söyleyemeyen senaristler düne başvuruyorlar. Ve üzerine yeni bir şey söyleyemedikleri karakterin doğuşuna yöneliyorlar.
Günümüz sinemasında distopyacılık önemli bir yer tutuyor. Sinema dünyası tekrar ve tekrar Orta Çağ’a dönüyor. Toplumun sahip olduğu değerler önce yok ediliyor, sonra tekrar keşfediliyor. Sinema, toplumların binlerce yılda kazandığı değerleri hiçe sayan yapımlara imza atıyor. Özetle Hollywood kültüründe umut yok; ama bol bol karamsarlık, ölüm ve yıkım var. Peki, Joker’in burada ne işi var?
Joker, bir deli. Yani kendisi dışında hiç kimse ile düzgün iletişim kuramayan bir kişi. Peki, nasıl oluyor da zihinsel hastalıklı kurgu bir karakter toplumsal hareketlerle bağdaşacak şekilde piyasaya sürülüyor? Oysa dilenciler ve deliler toplumun üreten kesiminin parçası olmayan insanlardır ve toplumsal hareketlere yön veremezler. Yani durum gerçek dışıdır. Joker, Tyler Durden gibi karakterler kurgudan öteye geçemez ve ona özenen insanlar da yıkımdan öteye geçemez. Hâlbuki toplumsal süreçlerde yıkımdan daha önemli olan yeniyi kurma meselesidir. Yeni bir düzen kuramayanlar yıktıkları ile kalır ve tarihe gömülürler. Başlattıkları yıkımın yerine eski düzen yeni baştan kurulur ve tarih tekerrürden ibaret kalır. Ve bu sözde aşırı radikaller parmaklarını bile kıpırdatamaz.

SULU KOMEDİLERDE BİLE KARAMSARLIK
Belki filmin birkaç karesinden bahsedersek konuyu daha anlaşılır kılarız.Örneğin, kesilen fonlar sebebiyle Arthur’un ilacını alamamasına doktoru müdahale edemiyor. Üvey annesi yıllar boyunca onu kandıran ve akıl sağlığı iyi olmayan bir kadın ve hiç kimse güvende değil. Özet olarak dün karanlık, bugün zaten çökmek üzere ve bütün bunlara önerilen çözüm sadece bir yıkım. Her şeyi yeniden yaşayacakları bir süreç. Sonuç yine değişmiyor.
Eğer iyi bir sinema izleyiciyseniz artık izlediğiniz sulu komedilerde bile karamsarlık emarelerini fark ediyorsunuzdur. En son ne zaman bir umutla, enerji dolmuş bir şekilde sinemadan çıktınız? Piyasadaki hangi yapım ilham veriyor? Bir adım ileri atma cesaretini hangi sinema filminde görüyoruz? Toplumun ve bireyin yıkımını, birbirine benzeştirerek anlatan filmler aslında iki durumun neden sonuç ilişkisiyle bağlılığınıda gözlerimizin önüne seriyor. Bireyin ve toplumun daha güzel günlere gidişide aynı neden sonuca bağlıdır.

MASKELER VE KAOS
Nasıl düzeltiriz? Elbette tek başına olmaz. Bir şeyleri tek başına yıkmak zor olmayabilir ama tek başına bir şeyler yapmak, başarmak her zaman zordur. Okuduğunuz okulun duvarları, sıraları, yazı tahtası vb. sizin için yapılmadı. Toplum için yapıldı. Tek bir kişi tarafından değil, benzer anlayışı taşıyan pek çok kişi tarafından... Belki sizde böyle yapmalısınız, yarından umut duyan ve bir şey yapma iradesine sahip insanlarla harekete geçmelisiniz. Bir insana hayatta olduğunu hissettiren iki şey vardır: Sevmek ve üretmek. Yani yalnızlığın yarattığı karamsarlıktan uzak durmanız ve bir şeyler üretmeye başlamanız gerekiyor.
Altı üstü bir film diyebilirsiniz; bu kadar düşünmek niye diyebilirsiniz. İki sebebi var: Bir, istediğimiz her şeyi yapabilme hakkına sahibiz. İkincisi, bu film bozuk bir sistemin kültürünün yarattığı bir propaganda aracı. Şimdilerde yapılan pek çok eylemde, eylemcilerin Joker maskeleri ve makyajı kullanmaları bunun en önemli göstergesidir. Lübnan, Şili, Hong Kong vb. bölgelerde şiddet ve Joker simgesi aynı oranda yükseliyor. Şiddet ve kaos, kültürel dayanağını bu tarz filmlerde buluyor. Bu da meseleyi ciddiyetle incelemeyi zorunlu kılıyor. Zaten bu tarz incelemeler ve bu duruma güzellemeler yapmaya başlanmış bile.
İnsanların sadece yıkıma yöneltilmesi ve bir deliyle özdeşleştirilmesi hakikaten yergiyi hak eden bir durumdur. Ve bu iş şu an bize düştü. Şiddeti ve kaosukitlelere dayatan bu tarz popüler kolaycılıktan kaçınmalıyız ve karşısına dikilmeliyiz. Bu tarz maskelere bürünenlerin niyetleri ne olursa olsun yıkımdan başka bir şey başaramazlar.

Son Dakika Haberleri