D vitamini hepimiz için önemli
‘D vitamini eksikliği, kanserden kalp damar hastalıklarına, otoimmün hastalıklardan bağışıklık zayıflığına, insülin direncinden solunum sistemi hastalıklarına kadar pek çok hastalıkta rol oynuyor’


Erişkinlerin yaklaşık yüzde 40 kadarında D vitamini eksikliği olduğu bilinmektedir. D vitamininin kadınlar için ayrı bir önemi var. Menopozdaki veya gebe kadınlarda kalsiyum ihtiyacı arttığından, D vitamini eksikliği önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji Kürsüsü öğretim üyesi Prof. Dr. İlknur Arslanoglu’na, D vitamininin özelliklerini, D vitamini eksikliğinin nedenlerini, sağlığımız açısından önemini sorduk.
VÜCUTTA İKİ TEPKİMEYE GİRER
- D vitamini nedir, nasıl alırız?
Vitamin grubunda tanıdığımız, ama artık aktif şeklini bir hormon olarak kabul ettiğimiz çok önemli bir moleküldür. D vitamini vücuda iki yolla girer: Birincisi güneş ışınları ile deriden, ikincisi bitkisel besinlerle bağırsağımızdan emilerek. Aslında, deriden girer demek tam doğru değil. Şöyle olur, deride hazır bulunan kolesterol molekülleri güneşten gelen ultraviyole ışınları ile tepkimeye girer ve orada D vitamini oluşur. Hem deride oluşan hem bağırsaktan emilen D vitamini molekülleri, vücudumuzda iki tepkimeye (reaksiyona) daha girer. Bunlardan biri, karaciğerde “25 hidroksilasyon” denen işlemdir. Diğeri, böbrekte “1 hidroksilasyon” denen işlemdir. Böylece, 1-25 dihidroksi yani molekülün 1. ve 25. karbonlarında olmak üzere iki tane hidroksi (OH) molekülü taşıyan “aktif D vitamini” oluşur. Tabii bu alımlar yetersiz olduğunda da takviye ilaçlarla alınır.
GİYİMİN ETKİSİ
- Son yıllarda yapılan tetkiklerde hemen hemen herkesin D vitamini düşük çıkıyor. Nedeni nedir?
En önemli nedeni, ultraviyoleye yani güneş ışığına yeterli süre maruz kalmamak. Bu durum giysi alışkanlıkları, örneğin tesettür giyimle ilgili olabiliyor ama konu bu kadar basit değil. Örneğin, tesettürlü bir hanım kendine uygun zaman ve mekân yaratıp yeterince güneşlenebilir, olmayan bir hanım ise çalışma hayatı, büyük şehirde yaşama, cilt yaşlanması veya kanserden korkma gibi nedenlerle güneşe çok daha az çıkabilir.
Güneş görmek sadece deniz tatillerinde değil, havası temiz bir ova veya yaylada bahçe işi yapmakla da mümkün. Çocuklarımız bile tatillerde, sokak oyunları yerine evde elektronik oyunları tercih eder oldular.
Ayrıca toplumda vücut yağlanmasına müthiş bir eğilim var. Bu D vitamini yönünden tam bir kısır döngü.
Çünkü, vücutta yağ dokusu arttıkça, D vitamini burada depolanıp kan düzeyi düşüyor. Düşük kan düzeyi, insülin direnci ve metabolik sendrom dediğimiz sağlık sorunlarını arttırıyor. Başka bir etmen, düşük kaliteli, karbonhidrat ağırlıklı beslenme ve çeşitli nedenlerle yaygın. Bunlar genel nedenler.
Bir de bağırsakta emilim bozuklukları, safra yetersizliği, böbrek hastalıkları, bazı ilaçların kullanımı, bebekler için annesinde D vitamini eksikliği olması gibi özel nedenler de var.
DENGELİ GÜNEŞLENMEK
- Yeterli D vitamini sentezlemek için neler yapabiliriz?
En başta dengeli güneşlenme gerekli. En yararlı ultraviyole ışınları, öğle 12 civarında yayılıyor. Bu saatlerde yaklaşık yarım saat kadar dönüşümlü olarak vücudu güneşe maruz bırakabiliriz. Örneğin yüz her zaman çok güneş aldığı için yüzü titizlikle koruyup bacak, kol, sırt, karın gibi bölgeleri dönüşümlü olarak açıkta bırakan giysilerle güneşlenebiliriz. Açık giyimi sorun etmeyenler bir gün şort, bir gün krop, bir gün kolsuz tişörtle parkta yürüyüşe çıkabilir. Sorun edenler daha özel ortamlarda (balkon, özel bahçe, vb) ayni işlemi yapabilir. Avuç içleri de bir ölçüde gerekli ışınları alabilir. Güneşlenen bölgeleri yıkamamak, kuruyorsa öncesinde veya sonrasında zeytinyağı veya ayçiçek yağıyla yağlamak önerilebilir. Bir de o bölge o tarihlerde ilk kez güneş görecekse 5 dakikayla başlayıp arttırmakta fayda var. Beslenmede işlevsel besinleri (sebzeler, balık, yumurta, et, süt ürünleri) yeterince almak da unutulmamalı.
EN SAĞLIKLISI GÜNLÜK DOZ
- Takviye almak şart mı? Ne zaman ne kadar almalıyız?
Koşullarımızı düzenli güneşlenme için uygun hale getiremiyorsak almalıyız. Özellikle riskli benlere sahip olanlar, teni çok ince, kuru ve beyaz olanlar, kolaylıkla güneş alerjisi yaşayanlar, bir de yaşam kavgasında kendine vakit ayıramayanlar için tek çözüm öğle saatlerinde alınacak takviyeler. 2024 yılında “Endocrine Reviews” ve “Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism” dergilerinde bu konuyla ilgili yayınlanan iki önemli uzlaşı raporunda, özetle yaşlılar, gebeler ve özellikle diyabet olmak üzere kronik hastalığı olanlarda hiç ölçüm yapmadan sürekli olarak D vitamini almak gerektiği idi. Ancak, doz konusunda önerilerde bir kararsızlık da dikkati çekiyor. Önerilen günlük doz 600 ünite ile 3 bin ünite arasında büyük bir değişkenlik gösteriyor.
Ayrıca pratiklik açısından günlük dozu toplu olarak haftada bir, ayda bir, hatta 3 ayda bir almak mümkün göründüğü gibi en sağlıklısının günlük kullanım olduğu belirtiliyor. Belirsizliğin en önemli nedenleri, kişilerin gereksinimlerinin farklı farklı olması ve bilimsel kanıtların henüz doz konusunda son sözü söyleyecek kadar birikmemiş olması.
Bu nedenle üzülerek söyleyeyim ki, herkes kendi kişisel kararını vermek durumunda. Benim uzlaşılar ışığında kişisel görüşüm şöyle: Sürekli kan düzeyini ölçtürmeyi sürdürülebilir ve etik bulmuyorum. Merak edenler, önemli bir hastalık belirtisi olmadığı sürece, ücretini karşılayarak baktırmalı. Ayrıca, kişiler güneşten yararlanma düzeylerine göre ve mevsime de adapte ederek 600-3 bin ünite aralığında, kendilerine uygun görünen bir dozu seçebilirler.
KANSERE KADAR GİDER
- Fazla D vitamininin zararı var mıdır?
Aşırı dozun yan etkisi, kanda kalsiyum yükselmesi, idrarda kalsiyum atılımının artması ve böbrek kireçlenmesidir. Örneğin, özellikle kışın 3 aylık bir periyod içinde toplam 600 bin üniteye ulaşıldıysa, bir kez “spot idrarda kalsiyum/ kreatinin oranı” dediğimiz test yaptırılıp sınırın aşılıp aşılmadığına bakılabilir. Ayrıca, pratik olsun diye haftalık-aylık toplu doz tercih edildiyse de bir defada 150 bin ünite geçilmemelidir.
- D vitamini düşüklüğü hangi hastalıklara yol açıyor?
En klasik bilinen hastalık, aslında ayni hastalığın yansıması olan, büyüyen çocuklarda raşitizm (diğer adları rikets veya rahitis) ve erişkinlerde osteomalasi denilen kemik yumuşaklığı durumudur. Çocuklarda, kemikteki büyüme noktaları henüz kapanmadığı için hastalık boy kısalığı, diş sorunları ve aşırı şekil bozukluklarına yol açtığından onlardaki hastalık farklı isimlendirilmiştir. Nedeni, kemiklerde kalsiyum ve fosforun yeterli birikememesidir. Bunun dışında, artık kabul ediliyor ki D vitamini eksikliği, kanserden kalp damar hastalıklarına, otoimmün hastalıklardan bağışıklık zayıflığına, insülin direncinden solunum sistemi hastalıklarına kadar pek çok hastalıkta rol oynuyor.