Danışıklı dövüş korosu ve stratejik körlük
Sabah yazarı Hilal Kaplan, dünkü yazısında İran’ın İsrail’e yaptığı operasyonu 'Anlayacağınız İran, İsrail'e saldırırken bile Müslümanlara zarar vermeyi başardı.' Sözleriyle kaleme aldı.
Sabah yazarı Hilal Kaplan şöyle diyor:
“Daha drone'ları menzile varmadan saatler önce sosyal medyadan duyurulan, dünya savaş tarihine geçecek gariplikteki bu "saldırıya" karşı en doğru tavrı alanlardan biri de şüphesiz Türk Dışişleri'ydi. Zira resmi bir açıklama bile yayınlamayıp sessizce bu danışıklı dövüşü izledi.”
Benzer ifadeleri Hürriyet’ten Abdulkadir Selvi de kullanıyor. Hatta İran’ın askerî operasyonunun Netenyahu’yu güçlendirdiğini belirtiyor.
Benzer bir yazı da Yeni Şafak’ta Mehmet Şeker ve Tamer Korkmaz yazdı. Korkmaz da şunları söylüyor:
“Çok benzer bir “danışıklı dövüş” yahut “kayıkçı kavgası” bugünlerde bir kez daha yaşandı.
Günlerdir “intikam” açıklamaları yapan İran, İsrail’i “sözde” vurdu:
-Yolladıkları füzeler ile İHA’ların tamamı biri hariç havada yok edildi…
-Güneyde bir askeri üsse düşen o bir İHA nedeniyle sadece hafif hasar oluştu…
-Terör Devleti İsrail “Can kaybımız yok” dedi!
-İsrail Ordu Sözcüsü “İran, üssümüze zarar veremedi; İHA’larının tamamını da hava sahamıza girmeden imha ettik” diye böbürlendi.
Buna mukabil…
İran’ın Şiraz bölgesine kazara düşen füze yedi İran vatandaşının ölümüne sebep oldu.
Ürdün’e düşen bir füze nedeniyle de üç kişi öldü.
İranlı Tümgeneral ise “Operasyon çok başarılı geçti, beklentilerimizin üzerindeydi” dedi!
İran’ın Devrim muhafızları sahte patlama görüntüleri yayınladılar…
Halkın “gazını” aldılar; kutlamalar eksik olmadı!”
Bu yazılara şaşırmıyoruz. İlk günden beri ABD-İsrail’in arkasına sıralanan yayın organları, televizyon kanalları ve köşe yazarları izliyoruz. Hepsinin kalemini kazıyın, İsrail’in altı köşeli bayrağı ortaya çıkıyor bu konuda. Maalesef ABD ve İsrail basınından bile gerideler.
İsrail eski Ordu Sözcüsü Avi Benyahu, Kanal 12'ye verdiği demeçte, İsrail'in yıllarca İran'ı saldırmakla tehdit etmesinin ardından, İsrail'e saldıranın İran olduğunu söyledi ve bunu “kaderin ironik bir oyunu” olarak nitelendirdi.
İsrail Parlamentosu (Knesset) Dış İlişkiler ve Güvenlik Komitesi eski Başkanı Zvi Hautzer, KAN TV kanalına yaptığı açıklamada, Amerikalıların Orta Doğu'yu kaybetmekte olduğuna inandığını belirtti.
İsrailli güvenlik uzmanı Ofer Shelah Kanal 13'e verdiği röportajda, "Düşmanımız tam ve homojen bir eksen oluşturdu ve İsrail'i yenmek için bir teorisi var" dedi.
Kanal 14'ün siyasi yorumcusu Yaakov Bardugo, yaşananların "Amerikan ve İsrail caydırıcılığının ölümcül bir darbe aldığı" anlamına geldiğini söyledi.
İsrailli sosyal psikoloji uzmanı Dr. Liraz Margalit, "İran zaferini saldırıdan çok önce elde etti" dedi.
Eski Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı John Bolton, "Cumartesi gecesi tanık olduğumuz şey İsrail ve ABD’nin caydırıcılığının sefil bir başarısızlığıydı." dedi.
İran’ın kazanımlarını ve İsrial’in durumunu hem yukarıda Alptekin Dursunoğlu’nun yazısında hem de iç sayfadaki haberlerimizde bulabileceksiniz.
Sadece mezhepçi kafayla düşünen ve stratejik düşünmeden yoksun bazı kalemlerin yazdığı İran düşmanı yazılar gerçeği yansıtmıyor.
Danışıklı dövüş korosu, ABD-İsrail şefliğinde yürüyor.
Bizim tavsiyemiz daha fazla utanç içinde kalmamanız için gerçeğe sadık olmalarıdır.
Gözlerinizdeki mezhep perdelerini kaldırın ki, düşmana hizmet etmeyin.
17 NİSAN MEDYANIN HALLERİ
İSRAİL NİYETİNE İRAN
SALİH TUNA - SABAH
O kadar ki, Ehli Sünnet çizgisindeki rahmetli Esad Coşan Hocamızın "İran'ı dışlamayalım, candan ilişkiler kuralım (...) Batı'nın çirkin iftiralarına aldanmayalım, iğrenç politikalarına kanmayalım, onlar bizi birbirimize düşürüp kırdırmak; sonra da bakıp gülmek, alay etmek, kendi sömürüsünü devam ettirmek istiyor..." diyerek ortaya koyduğu yaklaşımın yerini, Fetullah Gülen'in "Cennete giden yol İran'ın içinden geçse oraya gitmem" yaklaşımını aratmayacak şekilde bir "İran düşmanlığı" aldı.
Öyle bir atmosfer oluşturuldu ki mahut yaklaşımın dışında bir şeyler söyleyebilmek için evvela "İrancılığın her türlü biçimini kınıyorum..." diye başlamak, "İran/Şii terörünü lanetliyorum..." diye devam etmek zorundasınız. Tıpkı, İsrail'in işgal ve soykırım politikalarını eleştirmek çok yakın bir tarihe kadar "Antisemitizmin her türlü biçimini kınıyorum" diye başlamak, "Hamas terörünü lanetliyorum" diye devam etmek zorunda kalındığı gibi.
Neyse ki son zamanlarda Batı'da aklı başında herkes, İsrail'i eleştirmek için "antisemit" ya da "Nazi sempatizanı" olmak zorunda olmadığının farkına vardı. Acaba diyorum, çokça telaffuz edilen asılsız "İrancı" suçlamalarının da benzer bir transformasyon geçirmesi için İranlıların, Filistinlilerin yaşadığı soykırımın bir benzerini mi yaşaması gerekiyor?
Soru şudur: Ne oldu da bu denli şedit İran düşmanlığı "hasıl" oldu? (…)
Esasen 15 Temmuz'un gayesi, İran ve Türkiye'yi birbirine kırdırmaktı. Böylece, merhum üstadımız Sezai Karakoç'un ifadesiyle, Batı nihai işgali gerçekleştirecek, bir daha dirilişi vaki olmayacak şekilde İslam'ı haritadan silecekti. "İran ile İsrail birbirlerini var eden iki devlettir" derseniz veya "İsrail eşittir İran" şeklinde düşünürseniz günü gelir, İsrail niyetiyle İran'la savaşmanız işten bile olmaz. Taşlar bunun için döşeniyor, agâh olun!