Davutoğlu’na Bu Soruları Soramayanlar Kendilerine Gazeteci mi Diyor?

Ahmet Davutoğlu’nun son dönemde ana akım medyada arz-ı endam etmeye başlaması dikkatinizi çekmiştir. En son Davutoğlu’nu Teke Tek programına konuk ettiler.Bu manevraları, Davutoğlu’nun kısa bir süre önceye kadar “Ekranlara bizi çıkarmıyorlar” diye sızlanmasıyla izah etmek herhalde yeterli olmaz.Yoksa her sızlanana stüdyo kapılarının açılması gerekirdi.

Herkes her şeyin farkında. Davutoğlu, “AK Parti’den ne koparsam kârdır” modelinde bir parti kurdu ve bütün propagandasını da bunun üzerine yürütüyor. Davutoğlu’nun nakarat gibi tekrarladığı, “AK Parti 28 Şubatçılarla birlikte. Erdoğan’ı Perinçek ve Bahçeli yönetiyor” çığırtkanlığının nedeni de bu.

DAVUTOĞLU’NUN MİSYONU: MUHALAFETE MUHAFAZAKÂR KANAT

Büyük fotoğrafa bakarsak,ABD’nin RAND raporunda iktidar müjdesi verdiği “CHP-İYİ Parti-HDP” bloğuna muhafazakâr bir kanat takıldı. Amerikancı muhalefetin 2023 seçimine tahkimatı.

Peki, Davutoğlu’nu ekrana çıkarıp PR yaptıranlar “Yarın iktidarın kimde kalacağı bilinmez, dengeli gidelim” saikiyle mi hareket ediyor?

Yoksa Amerikancı cephenin “Doğu Perinçek sürekli ekranda” karşı propagandası altında kalmamak için tepkileri yumuşatma hamlesi mi? Ne fark eder?

AMERİKANCILARIN HEDEFLERİ

Görüyoruz ki,Davutoğlu medyada yalnız değil; O’nunfikirlerine sözcülük yapan yancıları var. Savundukları şunlar:

• Türkiye’yiABD’den uzaklaştıran, Rusya ve Çin’e yaklaştıran siyasetten dönelim.
• Doğu Akdeniz’de yalnızlaştık, AB’yi karşımıza almayalım.
• Ekonomide içe kapandık, küresel liberalizmden kopmayalım.
• Terörle mücadele adı altındaki güvenlikçi siyasetlerden vazgeçelim.
• PKK açılımı yarım kaldı,açılıma tamamlayalım.
• FETÖ’yle mücadele mağduriyet yarattı,KHK’lılarıişe geri alalım.

Bütün bu söylemlerin stratejik özeti şu: “Türkiye’nin Avrasya’ya yerleşmesine izin verilmesin!”

Peki, Davutoğlu’nu ekranlara çıkaran gazeteciler “Küçük Amerika özlemi çeken” Gelecek Partisi Genel Başkanı’na sormaları gereken soruları sorabiliyorlar mı?

DAVUTOĞLU BÖLÜCÜLÜK YAPIYOR AMA TEK SORU YOK!

Bırakalım yakın geçmişteki Davutoğlu’nun iflas eden ve Türkiye’ye büyük bir maliyet ödetmiş “Suriye politikasını”…Zat-ı muhterem şimdi Türk milletini etnik gruplara ayıran siyasetin sahibi ve partisiyle açıkça bölücülük yapıyor. 2 Haziran 2020’de Independent Türkçe YouTube kanalında kendisine yöneltilen “Türkiye’ye vaadiniz nedir?” sorusuna Davutoğlu şu yanıtı veriyor:

“Türkiye gibi ülkelerde Meclis niye çok önemli biliyor musunuz? Çünkü biz imparatorluk bakiyesiyiz. Biz yeknesak, tek bir kimlikle tanımlanabilecek, tek bir oryantasyonla, kültürel dokuyla tanımlanacak ülke değiliz. Şu anda Boşnak, Gürcü, Çeçen, Arnavut, Arap, Kürt, Uygur vatandaşlarımızın yansıdığı bir Meclis bu ülkenin birliğini temsil edebilir.”

Demek istiyor ki TBMM, Türkiye’deki bütün etnik grupların Meclisi olsun. Milletvekilleri milletin değil, etnik grupların vekili olsun! O zaman Meclis’teki M. Kemal Atatürk imzalı “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazısını da kaldırıp “Egemenlikler etnik gruplarındır” yazmamız gerekiyor, değil mi?

BÜTÜN GELECEK PARTİLİ YÖNETİCİLER BÖLÜCÜLÜĞÜN ZİRVESİNDE

Yalnızca Davutoğlu değil bütün Gelecek Partisi yöneticileri, bölücü siyasetlerin zirvesinde! Gazeteci Çağlar Cilara’ya konuşan partinin Genel Başkan Yardımcısı Vahdettin İnce, 21 Mayıs 2020’de şunları söylüyor:

“Kendisini Türk hisseden veya Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan bir üst kimlik var, herkes Türk’tür şeklinde. Bütün bunlar dayatmalardır. Türk bir ırktır, bir etnisitedir. Bunun yanında Kürtler de aynen öyledir. Lazlar öyledir, Çerkezler öyledir.Bir arada yaşamak için bir etnik grubun çatısının altına girmek gerekmiyor. Bu tek dilci, tek milletçi dayatma şizofrenik bir durumdur, dayatmadır.”

Davutoğlu’nun partisine göre Türk milleti kimliğimiz dayatmacılık oluyor, etnik kimliklere göre halkın yeniden tanımlanması ve etnik siyaset gerekiyor.

Duyuyor musunuz sayın gazeteciler? Gelecek Partisi, Türkiye’yi etnik kimliklere göre böleceğini ilan ediyor. Bir kere değil, iki kere değil, defalarca benzer ilanlarda bulunuyor.

FETÖ OPERASYONLARININ KARŞISINDA KURAN İSTİSMARI

Başka konulardan da örnekler gerekir mi? Mesela Davutoğlu’nun FETÖ operasyonlarına karşı polisimizi neden suçladığını ve kutsal kitabımızı neden alet ettiğini sorabilirsiniz. Hatırlayalım. Mersin Emniyeti, 15 Haziran 2020’de bir FETÖ imamının evine baskın düzenledi ve evde kapatılan FETÖ yayınevlerinden çıkmış; yasaklı vegörüldüğü yerde imha edilmesi zorunlu olan dini içerikli kitapları ele geçirdi. Davutoğlu ise bu olayı “Geçen hafta polis bir operasyon yaptı, suç unsurları arasında Kur'an-ı Kerim tefsirleri var. Bu zihniyet Perinçek'in bir yansıması. Burada vesayet var.” diyerek yansıttı.

Yani Davutoğlu’na göre Türk polisi, FETÖ imamının evine baskın düzenlediğinde, içinde Fethullah Gülen’in de yazdığı kitapların bulunduğu, FETÖ yayınevi damgalı dini içerikli kitapları ele geçirirse Kuran düşmanı, din düşmanı ve vesayetçi oluyor(!)

SİSTEM DIŞI GAZETECİLİK İÇİN MASKELER İNDİRİLSİN!

Sizin için soru değeri olacak başka açıklamalar da bulalım mı? HDP savunuculuğuna, Barzani’yle federasyon önerisine, sivil anayasa destekçiliğine dair…

Sonuç olarak, Türkiye’de sistem dışı gazetecilik cesaret gerektiriyor. Hakkını vererek yaptığını iddia edenlere çağrımızdır: Amerikancı, neoliberal, PKK-FETÖ işbirlikçisi siyasetçileri, okuyucunun ve izleyicinin önüne maskesiyle çıkarmayın. Maskeleri indirecek gerçek gazeteciler öne çıksın!