19 yaşında koro şefi olan Hüseyin Tolu anlattı: Çocuk korosunun gücü
Çocuk yaşında müziğe başladı, konservatuvarı bitirmeden önce koro yönetti. Askerde sanatçı, hayatta sanatçı… Uluslararası Türk Müziği Akademisinde öğretmen… Dört ayrı koronun şefi. Genç yaşında nedir başarısının sırrı?
İlk kez bir koro yönettiğinde 19 yaşındaymış. Türkiye’nin en genç koro şefi unvanı o günlerden... Çok da zaman geçmemiş üzerinden, şefimiz Hüseyin Tolu, bugün 40 bile değil, 37 yaşında. Ama yaptığı işler, disiplini, tutkusu, başarısı, genç yaşının çok ötesinde. Son olarak Karşıyaka Cumhuriyet Korosu’nun konserinde sahnedeydi. Konser gelirleriyle, depremzede müzisyenlerin yitik çalgılarını yerine koydular. Konserden yola çıktık, Hüseyin Tolu’yu tanıdık, ‘ne cevherlerimiz var’ diye gururlandık.
“Biz bu konserin geliriyle iki üç tane enstrüman yaptıralım, diye yola çıktık. Var mısınız dedim koromuza. Hepsi var oldular. Birden proje büyüdü! On tane sponsor oldu. Gerçekten müzikle kazanıp evine ekmek götüren mağdur arkadaşları bulduk. Mesela bir arkadaşımız gitar çalıp şarkı söylüyormuş. Depremden sonra gitar alamamış, gitarsız işe gidiyor. Başka bir arkadaşımızı bulduk, kırık bir tane bağlamayla işe gidiyor. Bunlar gibi yedi kişiye ulaştık, eksikleri tamamladık. Bizim milletimiz çok güzel bir millet. Onu bir kez daha görmüş olduk.”
MÜZİK ÖĞRETMENİ KEŞFETTİ
- Sizi tanıyabilir miyiz?
Müziğe 9 yaşında Rakım Elkutlu İzmir Musiki Derneği’nin düzenlediği derslerle başladım. Derneğin açtığı çocuk korosu sınavlarını kazanmıştım… Nursal Ünsal Birtek’in yüz kişilik çocuk korosu vardı, sınavla alıyordu. ‘Sevemez kimse seni benim sevdiğim kadar’ şarkısını okumuştum.
- Nerden aklınıza geldi koro sınavına girmek? Ailede müzisyen vardı herhalde…
Yok ama annemin sesi çok güzeldi. Babası, yani dedemin de sesi güzelmiş, ama balıkçıydı! Hatta TRT sınavlarını kazanmış, ama geliri az diye gitmemiş. Ben müzik öğretmenimin önerisiyle sınava girmiştim. ‘Müziğe yeteneğin var, mutlaka bir şeyler yapmalısın’ diyordu.
- Çocuk yaşınızda Türk Sanat Müziğini sevdiniz mi? Ağır gelmedi mi?
Gelmedi, Nursal hoca çok iyi bir sanatçıdır. Çok da güzel keman çalardı. İki alanda devlette kadrosu olan tek sanatçıydı. Aslında kanun da çok seviyordum, ama biraz pahalı olduğu için ailem çok yanaşmamıştı o konuya. Keman aldık. Ama elimde kemanla derse gittiğimde, Nursal hoca, ‘Önce nota öğrenilecek’ dedi ve Vicdan Tabakoğlu’Nun iki yüz yapraklık bir nota kitabı vardır, onu aldırdı. “Önce bu kitap bitecek, sonra kemana başlanılacak.” Önce notayı öğrendik…
- Koro ile okul birlikte mi devam ediyor?
Tabi, Nursal hoca İzmir’de beş tane koro çalıştırıyordu.Güzelbahçe’de ADD korosu, Mülkiyeliler Derneği korosu… Bir de Antalya'da bir koro vardı, her hafta pazartesi günü dokuz saat yol gidip geliyorduk hocayla. Onunla çok iyi bir eğitim dönemi geçirdim, daha sonra konservatuvarı kazandım. 2012 Ege mezunuyum.
SUÇUN PANZEHİRİ MÜZİK
- Öğrenciyken şef mi oldunuz?
Bir yandan okul, biryandan keman dersleri veriyordum. Karşıyaka CHP ilçe teşkilatından bir teklif geldi. “Koromuzu çalıştırır mısın” dediler. Hocama gittim, sizin olduğunuz yerde ben kimim daha 19 yaşındayım, dedim, ama “Sen yaparsın, yapacaksın” dedi. Okul zamanında bir de sosyal topluluk projesi yürüttük. İzmir İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz dönemindeydi.
- Nedir bu proje?
Tepecik, Kadifekale gibi suça meyilli bölgelerdeki çocukları müziğe çekecektik, ki sokaktan biraz uzak dursunlar. Emniyet Müdürü, bize anlattı projeyi. Daha önce de Diyarbakır'da uygulamış. “Dokuz yüz öğrenci var, 9 kişiyi kazansak bizim karımız” dedi. “Hocam bir kişiyi kazandır. O bir kişi yanına yüzlerce kişi getirir zaten.” Ve gerçekten de öyle oldu. Projede 16 hocaydık. Yönetici yardımcısıydım, üç yıl projeyi yürüttük. O projeler sonucunda, şu anda birçok çocuk konservatuvarı kazandı, üniversite okudu. O projede dönemin valisi tarafından takdirnameyle ödüllendirildik.
- Şimdi de mesleğiniz oldu. Müzik yapmadığınız dönem olarak sadece araya askerlik girdi herhalde?
Askerliğimi de sanatçı olarak yaptım. Mamak'ta kısa dönem askerlik yaparken Armoni Mızıkası Komutanlığı’ndan seçmelere geldiler, kazandım. Dönemin başbakanından Cumhurbaşkanımıza kadar törenlerde biz çalıyorduk. Binlerce kişi arasından takdir belgesi aldım.
CUMHURİYET KOROSU NASIL KURULDU
- Karşıyaka’da ilk kez koro şefi olarak çalıştınız. Cumhuriyet Korosu onun devamı mı?
Tabi, Cumhuriyet Korosu’nun ayrıca manevi bir değeri var. Aile gibiyiz. İlk başladığım koro CHP İlçe Teşkilatınındı, hala faaliyetine devam ediyor. Ben 2011 yılında istifamı verdim, çünkü konserde kalabalıktan istifade ediliyordu. Ben orada bir kültür etkinlik yapıyorum, biz buna üç ay hazırlanıyoruz, emek veriyoruz. Kalabalığı görünce dönemin başkanı çıkıyor ve 40 dakika siyaset yapıyor! Ben buna karşı çıktığım için yollarımız ayrıldı. İstifamı verirken şunu söyledim: “Bu koro çok değerli ve çok eski bir koro. Lütfen burada kalın. Buraya değer verin. Ben bırakıyorum.” Kalmadılar ve “Koro kuralım, biz sana gelelim” dediler. Ve adını da Cumhuriyet koyduk. Koromuz şu an kırk kişi ama şu anda sırada bekleyen bir yirmi kişi kadarı var. Kontenjan açmayı çok düşünmüyoruz.
- Yer sorunu var mı? Nerede çalışıyorsunuz?
Yer konusunda bugüne kadar biraz zorluk yaşıyorduk. Balık restoranlarında balık kokusuyla çalıştığımız zamanlar oldu. İnsanlar okey oynardı, biz arkada çalışırdık… Karşıyaka Belediyesi korosunu çalıştırıyorum, belediyemizden bir ricada bulundum. Sağ olsunlar kırmadılar, Karşıyaka Belediyesi'ne ait Çarşı Kültür Merkezi’ndeki Konferans Salonunu tahsis ettiler. Bu kadar çile çektik, sabrın sonu selamet oldu.
KORODA KİMSE ASSOLİST DEĞİL
“Evet, bazı kurallar var. Mesela devamsızlık yaparsa çıkartıyorum. Koroda hiç kimse assolist değil, kimsenin kimseden farkı yok. Düz, sade, siyah şık bir elbiseyle Türk müziğimizi zaten temsil ederiz biz. Öyle şatafatlı kıyafetlere benim korolarımda yer yok. Çünkü Türk müziği öyle bir müzik değil. Süslenmek yok. Biz amatörüz. Bu ruhla oraya çıkmak zorundayız. Bir hata yaparsanız yerin dibine girersiniz. Beni de yerin dibine sokarsınız. Bazı konularda mikrofonu alıyor. Türk müziği assolist müziğidir. Orada mikrofon duracak, sen o mikrofona okuyacaksın, orada bir mütevazi olmak gerekir. Bu insanlar bu besteleri yaparken ceplerine bin lira para koymadılar. Kimi sevdiğine ulaşamadı, kimi yakınını kaybetti, ona yazdı. Sadece gözlerine yazılmış yüzlerce beste var bizim müziğimizde. Gösterişli bir müzik değil ki.”
İKİSİ DE BİZİM MÜZİĞİMİZ
- Türk Sanat Müziği saraya ve saraylıya mı ait?
Klasik Türk müziği adı üstünde, klasik. Bir de bunun karşısına konan Türk Halk Müziği diye iki müziğimiz var. Evet. Bunu hep saray müziği derler. Bizim divan şiiriyle halk şiiri gibi. Osmanlı döneminde bizim müziğimiz yapılırken Türk müziği biraz daha böyle daha ağır, belki dağınık gözüktüğü için saraylarda icra edilirmiş. Ve bestekarlara da sultanlar hep şu şekilde beste yapın diye müdahale edermiş. Halk müziğimizi de halk içinde ozanlar yaptığı için kiminin bestekarı belli değil. Çoğu düzenleme. Ama ikisi de bizim müziğimiz. Ikisi de Türk müziği. Ikisinin de çok ayrı tadı var. Ikisinin de çok değerli tarafları var. Halk müziği halka hitap ediyor da bizimkisi başka bir yere mi? Hayır. Ikisi de halka hitap ediyor.
- Gençler dinliyor ve seviyor mu bu müziği?
Kanayan yaramız! Uzaklaşıyorlar, ama sorumlusu biraz da bizleriz. Biz müziğimizi gençlere doğru aktaramıyoruz. Yeteri kadar bununla ilgili bir mücadelemiz yok. Bakın bakalım koca İzmir'de bin tane çocuk korosu vardır, ama daha çok batı müziğim olarak vardır. Belediyelerde bir tane Türk müziği odası yoktur, olanlar batı müziği odasıdır. Ben çocuk korosunda Dede Efendi söylemeyi, 3. Selim şarkılarını öğrendim. Şimdi yok bunlar.