Defne Ilgaz babası Rıfat Ilgaz'ı anlattı: ‘Babam için yaşamaktı yazmak!’
Rıfat Ilgaz desem çoğunuzun aklına “Hababam Sınıfı” gelir. Filmi hepimizi ekranlara çekmiştir. Bugün de çok izlenenler arasında. Tabi o bir roman ve hikâyeden uyarlama eserdi. Oradan filme aktarılmıştı…
Rıfat Ilgaz’ın eşi yazar Afet Ilgaz (1937-2015) ile bu konuyu yıllar önce konuşurken bana, “Rıfat, filmi görünce çok kızmıştı. Bu benim eserim mi? demişti”, diye aktarmıştı. Hiç unutmam…
Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’ndan başka çok sayıda hikâye, roman, anı, oyun ve şiir kitapları da var. Türk edebiyatının üretken yazarıydı. 1911 yılında Kastamonu’da doğmuş, çileli bir yaşamdan sonra 7 Temmuz 1993 günü İstanbul’da vefat etmişti. Onun hakkında çok şey söylemeye gerek yok. Aydınlık okurları yakından tanır. Bir de onu bizlerden daha iyi tanıyan insan var ki son evladı/kızı Defne!
Defne Ilgaz, 1991 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-TV Bölümü’nden mezun oldu. Alanında çeşitli kurumlarda çalıştı. Akademisyenlik yapıyor. En önemli ilgi alanlarından birisi de müzik. Gitar çalıp şarkı söylüyor. Sevgili Defne ile babasını konuştuk. İlginç bilgiler aktardı.
- Babanızın vefatının üzerinden 29 yıl geçti. Rahmet ve saygıyla anıyorum. Bir evlat olarak neler hissediyorsunuz?
Yarım kalmış çok şey var. Ünlü bir baba olduğu için anma günlerindeki paylaşımlar, sevenlerinin attığı mesajlar bazı şeylerin küllenmesini engelliyor. Çok insanın onunla değerli hatıraları var. Tekrar tekrar anmayı, ifade etmeyi seviyorlar, istiyorlar. Oysa ben mizacım gereği birçok şeyi tenhada yaşamayı seviyorum. Yaralar böyle daha kolay iyileşir gibi geliyor bana. Anma günleri zor geçiyor kısacası.
- Babanız vefat ettiğinde 22 yaşındaydınız. Öncelikle aranızdaki ilişki nasıldı? Baba kız iyi anlaşır mıydı?
Annemle babam ben çocukken ayrı yaşıyorlardı. Ben 17-18 yaşındayken boşandılar. Aralarında ciddi bir geçimsizlik söz konusuydu. Babamla seyrek görüşebiliyordum; görüştüğüm zamanlarda da anneme olan kızgınlığının yansımalarından ben de payımı alıyordum. Büyüyüp genç kız olduğumda, hatta evlendiğimde, daha oturmuş bir diyaloğumuz oldu. Artık onu daha iyi anlıyor, hatta birçok konuda hak veriyordum.
- Anne baba arasındaki sorun siyasi mi, yoksa özel ev içi şeyler miydi?
Hayır, annem de solcuydu. Farklı değildi dünya görüşleri. Annem bir ara kendisine feminist de dedi. Karı koca olarak çok öfkelilerdi. Annem terk edildiği için çok kin besliyordu.
- Babanız mı kabahatliydi sizce?
Annem, babamın beşinci eşiydi. Bu demek oluyor ki annemden önce dört hanımdan daha ayrılmış. Annemin, babamla evlenirken bazı şeyleri tahmin etmesi gerekirdi.
- Baba mı terk etti? Resmen boşandılar mı? Çünkü anneniz soy ismini sürdürdü.
Ben 18 yaşındayken resmen ayrıldılar. Son bir kez denediler ama. Bir yıl kadar bir araya geldiler. Ama olmadı. Annem Ilgaz soy ismini çok seviyordu.
Annemin ilk evliliğinden oğulları vardı. Benim üvey ağabeylerim. Huzurlu bir ev değildi. Zor koşullar altında büyüdüm. 20 yaşında üniversiteyi bitirdim. Babam çok takdir eder, çok övünürdü benimle. Sık sık aferin derdi. O evde “terk eden adamın kızı olmak” çok zordu. Ama yine de kırgın değilim. Ekmeğimi suyumu annem veriyordu. Bana o baktı.
- O zaman, babaya mı daha yakınsın? Kendini özellikler açısından kime benzetirsin?
“Evdekiler” beni babama benzetirdi.
- Anne ve babanız edebiyatçı. Size bulaştı mı bu yetenek, meslek? Sanırım siz müzisyensiniz.
İyi yazabiliyor olmak bir insanı yazar yapmaz. Ben yetenekli olabilirim, bir de kitabım var hatta. Ama bu beni yazar yapmaz. Annem iyi bir yazardı. Babam ise büyük bir edebiyatçı... Ben onları gördükten sonra kendim için de, kitap yazan herhangi bir başka kişi için de kolay kolay “yazar” diyemem.
- Babanız çileli kuşak insanı. Bu sizi olumsuz etkiledi mi? Ben böyle olmak istemem dediniz mi?
Annem çılgın gibi yazardı. Yazmazsa ölecek gibi. Babam içinse yaşamaktı yazmak. Hayata tutunmaktı. Var oluş meselesi idi. Her ne kadar onların çilelerinden istemediysem de hayatım kolay değildi. Şimdi detaylarına girmek istemem. Ama “normal” bir aileye sahip olmamak bile size bir şeyler ifade etmiş olmalı.
- Anne ve babanızın tanışması edebiyatla ilgili miydi?
Rus Konsolosluğu’ndaki Ekim Devrimi kokteylinde tanışmışlar. İkisi de birbirini fark etmiş ve Rus zannetmiş.
- Anneniz nasıl insandı. Daha kucaklayıcı mı? Sanırım tek kızıydınız. Sizi yönlendirdi mi?
Annem otoriter bir insandı. Fazlaca müdahaleci. Evet, yönlendirdi, hem de çok! Kiminle evleneceğime kendim karar vermek istediğimde bana çok kızdı. Evlenişimi hiç affetmedi ve hep, ‘sen de beni baban gibi terk ettin’ diyerek, affetmediğini hatırlatıp durdu. Ta ki ölene kadar... Oysa ben ve çocuklarım hep dizinin dibindeydik.
- İki güçlü insan en önemli konu olan evliliği sürdürememiş; zor iş demek.
Evlilik, anne-babalık bu tür insanların pek girmemesi gereken olaylar. Babam bir savaşçı. Bir davası var. Sürekli yer değiştiriyor; üstelik hasta... Çocuk olmasa iyi olurmuş. (Gülüyor.) Annemin sert bir mizacı vardı. Ama babam güçlü kadınları severmiş, ben ne yapayım. (Gülüyor.)
- Evet, babanız zor yılların insanı. Kolay değil. Onu çok yıpratmış ve bu sizlere de yansımış. Babanızın eski evliliklerinden kaç çocuğu vardı?
Annem iki evlilik yaptı. Eski evlilikten iki oğlu vardı. Ben sonuncu. Babamın ise ilk eşinden bir kızı, ikinci eşinden bir kız bir oğlan, sonuncu yani beşinci eşinden ben. 4 çocuk 5 eş.
- Baba ve anneye benzeyenler var mı? Yazarlık konusunda onlara da bulaşmış mı bir yerlerden?
Sanatla ilgilenen bir tek ben varım.
- Babanızın eserlerinin tamamını okudunuz mu, nasıl buluyorsunuz?
Çoğunu okudum. Çok iyi buluyorum.
- Babanızın şairliği de var. Şairler duygusal olur.
Evet, çok yalın şiirleri var. Size onun bana yazdığı şiirden bestelediğim şarkıyı vereyim.
- Çok teşekkür ederiz.
SULARDA GÜNEŞ OLMAK
Kıyıda kum çakıl yosun. Gidenlerden
Boşuna değil martıların hırçınlığı
Köprülerin altından geçen sular var ya
Kürsülerde lâfını ettiğimiz
Biraz da köprülerin üstünden akmalı
Yeşilin sarıya dönüşü korkutmasın seni
Morarıp silinmesi maviliklerin
Kırmızının akıp gitmesi damarlarından
İşimiz kolay değil o denli
Kargaların içgüdüsel ölmezliğine inat
İnsanca ölebilmeli
Ne ilkyaz bulutlarında yıkanan
Bir mezar taşısın uzun ömürlü
Ne kış güneşinde silkinen selvisin
Bir mezarlık değilsin anıların gömüldüğü
Yeşilin bitkiselliğini sürdürmeye gelmedin
En güzel sarılarda düşsel
Bir ayçiçeği güneşte tek başına
Bir de karanlık sularda güneş olmak
Bu daha güzel