Yandex
16 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Değişen dünya dengelerinde Neoliberal politikanın arsızlığı

Bütün bunların sonucunda, toplum içinde bize düşen görev aşkı anlamlandıran, sevgiyi besleyen, emek veren, değerleri kazandırmak ve buna teşvik etmek. Toplumumuza bu denli arsızlığı ile girmiş olan bu tarz platformları sadece kör kütük bir özgürlük bakışı ile değerlendirmemek gerekiyor.

Değişen dünya dengelerinde Neoliberal politikanın arsızlığı
A+ A-
ALİ ERDEM KÖZ / DEÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ

Son günlerde gündemimizi meşgul eden RTÜK’ün "Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkındaki" yönetmeliğinin yasalaşması hakkında birçok çevreden "özgürlüğün kısıtlanması" adı altında yasaya tepki geldi.
Genel anlamda tepkileri değerlendirdiğimizde ilk olarak görüyoruz ki "sistemin sosuna batırılmış" özgürlük adı altında sunulan argümanların arkasına saklanarak milli benlik ve değerlerin yozlaştırıldığı bir tartışma ortamı hâkim olmuş durumda.
Bu argümanları incelediğimizde:
- Paramı istediğim gibi harcarım. Para benim, dizi benim.
- Herkes özgür iradesi ile izler, istemeyen izlemesin.
- İnternet uçsuz bucaksız bir dünya, yasak işlemez...
- Türk dizileri de aynı, önce kadına şiddet dursun...
Bu serzenişleri sıralayabiliriz. Günlerdir konu hakkında klavye kahramanları tam bir Netflix ‘in Muhafızı kesildiler. Tabii sadece Netflix değil, puhu TV, Blu TV... İnternet ortamında denetimsiz sunum yapan her platform var.
Uçsuz bucaksız diye bu âlemlere devlet kafa yormasın demek, devleti aciz konumuna koymak ve emperyalizme boyun eğmekten başka bir şey değildir.
Yine paramı istediğim gibi harcarım diyenlerin mantığı ile Sezercik dizisinde Sıpa Fıstık için parasına güven duyarak "vuracam kırbacı" diyen Şişko Nuri’nin mantığının hiç bir farkı yok. Hatta ve hatta aynı mantık Kaz Dağları’nda parası ile şirketi aracılığıyla ağaç katliamı yapan Kanadalı’da aynı kefede.
Türk dizileri de aynı, mantığı ile kötüyü meşrulaştırmak nasıl bir akıl tutulmasıdır; öyleyse bu yasayı destekleyecek ve gelişmesine yardımda bulunacağız. Bir Türk, Netflix platformundaki, emperyalistlerin Türkiye’ye dayattığı Ermeni Soykırımı yalanı "Designated Survivor" dizisini ve yine vatan haini Fetullahçı Terör Örgütü’nün propagandası "Another Life" dizisini nasıl hazımsıyorlar?
Yine kendilerine hümanist, solcu, devrimci diyen şahıslar 3 Altında: Arcadia Hikâyeleri dizisinde 10 yaşındaki çocukların öpüştürülmesi ile pedofilinin meşrulaştırılmasına, Sex Education dizisi ile lise sıralarında cinselliğin yozlaştırılmasına nasıl göz yumabilmektedirler?
Etnik kimlikçilik, cinsiyetsizlik, aşağılama, mafya ve çete özendiriciliği, türlü yozlaşmanın bu platformlarda sınırsız özgürlük ile lise çağındaki gençlere rahatlıkla buluşması vicdanları nasıl sığ bir "özgürlük" kavramı adı altında toplar?
Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama yazımızın devamına bir diziye biraz mercek tutarak devam edelim.
Netflix dizi-film gösterim platformunun orijinal yapımı olan Sex Education dizisi. Lise sıralarındayken hayat mücadelesi veren gençlerin o yaşlarda ergenlik ile başlayan, kendini tanıma, özgüven kazanma, arkadaşlık kavramını pekiştirme, kadın-erkek ilişkisi anlamlandırma, aile ve ebeveyn kavramlarını özümseme gibi alanları içeren kendine göre ve bunu "komedi" olarak anlatmaya çalışan bir dizi.
Dizi Cinsel Eğitim Terapisti bir annenin oğlu olan Otis adlı karakterin okulda, annesinden öğrendiği kadarıyla, arkadaşlarına cinsel eğitim ve psikolojik danışmanlık yapması ile başlıyor. Kendisi aslında bu olaylardan çok korkuyor ve bu durumdan mutsuz. Dizide Otis’in yanında iki önemli karakter daha var. Biri Otis’in yakın arkadaşı olan Eric, kız kardeşleri ile büyümüş cinsel seçilimini aile içinde gizlemiş ve sonunda bunu dışa vurmuş "eşcinsel" bir erkek. Bir diğer karakter ise "Maeve". Maeve, dizinin asi ve güzel diye tanımladığı, okulun popüler çocuğunun âşık olduğu, aile hayatı gizemli ve karavanda bir başına yaşayan liseli bir kız ve Otis’i de okulda ki bu "terapistlik hikâyesine" para kazanmak için iten karakter.

‘SİZE NASIL GELİYORSA...’

Dizide de gördüğümüz "size nasıl geliyorsa" vurgusu ile utanmanın sınırının olmadığı bir dünya çizilmiş. Arkadaşlığın tamamen çıkar üzerine kurulu olduğu, hocaların sadece ders anlatan bir makineden ibaret olduğu ve hayatının her alanında saygının olmadığı, fakat konu kendileri olduğunda birey olarak her türlü hakkı ele alarak anneye, babaya, öğretmene, arkadaşa, doğaya istedikleri gibi davranabilen bir gençlik örneği. Dizi kurduğu senaryo çerçevesi içinde "lise" yaş grubunu ve onların çevresinde olan ebeveyn ve öğretmenleri sadece "cinsellik" üzerinden rollendirmiş. Örneğin: Annenin oğlunun arkadaşı ile "ot" diye tanımladığı bağımlılık yapan maddeleri teşvik etmesi ve sınıf arkadaşının annesinden cinsel hoşlanma içinde olması. Dizinin daha başında okula adım attıkları an, insanları arkadaş olarak görmesi değil, cinsel obje olarak görmek ve buna göre yorumlaması ve kavgaların, streslerin, olumsuz her şeyin cinsellik üzerinden çözülebileceği ya da bunun yarattığı sorunların da cinsel değişimler üzerinden çözüleceği vurguları sıralayabileceğimiz örneklerden.
Bir sanat faaliyeti içinde cesaret edip bir müzik aleti çalmayı ortaya koyan fakat düzgün çalamayan arkadaşı alkışlayarak motive etmek yerine onun utandırılması ise bir başka örnek. En çok da duygularımızın en yoğun olduğu aşk duygusunun, sevginin olmadığı; sadece cinsel ilişkinin, insan ilişkisini besleyen ihtiyaç olduğu ve duyguların hiçe sayıldığı bir sistem ile bu dizi çağımızın neoliberal politikalarının tam anlamıyla ürünü olmuş.

Değişen dünya dengelerinde Neoliberal politikanın arsızlığı - Resim : 1

‘HAYIRLI EVLAT' MI OLMALIYIZ?

Türkiye Cumhuriyet’ini Atamızın devrim politikaları ile yeniden kurmak Türkiye’nin tek çıkar yoludur, buna genelde hem fikir oluruz. Peki, bugün yaşadığımız sistem, bize dizilerde dayatılan bu argümanlar, bu politikaları kapsıyor mu?
Milliyetçilik varken, öğrenci kendini birey hissedemez mi, özgürlüğü mü kısıtlanır ya da Devletçilik ile okullarda ki eğitimden, aile içi eğitime kadar politikalar uzmanlar tarafından geliştirilse nasıl olur? Peki ya Cumhuriyetçiliği benimsemiş bir birey ülkesini ve yaşadığı dünyayı çağın araç- gereçlerini kullanarak daha da ileriye götürmek ve ilgilendiği eğitim alanında kendini geliştirip ileride buralarda iş yapmak ve -bizim kültürümüzde belirleyicidir- "vatana ve millete hayırlı evlat" olmak istemez mi?
İşte zaten dizi ile bizim kültürümüzün çeliştiği soru bu: Vatana ve millete, insanlara hayırlı evlat mı olmak zorundayız? Dilediğim gibi yaşar, içer, gezer tozarım ve nasıl istiyorsam öyle yaşarım mı olmalı, anlayışımız? Canları pahasına çarpışan askerlerimiz dediğimizde niyesi, nedeni yok; suçlayacak birileri var. Hatta şöyle anlatanlar var "Ya işte o zamanki iktidarın hatası" diyerek tarihten, yaşananlardan, kendine pay çıkarmayanlar...

KÖŞEYE SIKIŞAN KEDİ

Köşeye sıkışmış olan neoliberal politika, gençliği bel altından vurmaya çalışıyor. Hayattaki amaçların altını boşaltan, toplumdaki "sınıfların" varlığının kabullenilmiş bir gerçek olduğunu ve asıl sorunların insanların cinsel ihtiyaçlarını giderememesi olduğu, sistemin kimliksizleştirmeye çalıştığı gençliği kendi içinde karakterlere böldüğü, paylaştıkları duyguların aslında gerçek arkadaşlık sıralarından geçtiğini görememeleri, aşkı yaşamadan yemek gibi su gibi karşındaki kişiyi sadece tüketim malı olarak görmeleri...
Sistem bütün argümanlarını sahneye sürmüş, şiddet, uyuşturucu, alkol gibi arkadaşlarını da almış; aile içinde anne babanın rollerini kısıtlamış, okulda öğretmenin değerini düşürmüş, okulun eğitim yuvası özelliği tamamen hiçe sayılmış, evlilik, sevgililik, arkadaşlık gibi bütün kavramların içi boşaltılmış ve cinsellik üzerinden değerlendirilmeye çalışılmış. Aksiyon sahneleri ile ilgileri çekip, uzay-zaman boşluğunda sorular ile ayakları yere basamayan tartışma konuşmaları ile gerçeklerin üstü örtülmüş. Görünene odaklayarak sadece içimizdeki "özgürlüğe" odaklanmış sahneler...
Sınırsız özgürlük emperyalist bir yozlaşmadır ve emperyalizm bunu kullanarak sahip olduğumuz gerçek özgürlükleri göz ardı ettirmektedir.


TÜKENMİŞ DEĞERLER

Değişen dünya içinde sistem bize toplum içinde her an her yerde kendi politikasını aktarmaya çalışıyor. Dizilerde saymakla bitmeyecek kadar örnekler sıralanabilir. "Amerikan Pastası, Shameless (Utanmaz), Marvel yapıtları, Rambo, Rocky ve benzeri onlarca dizi ve filmlerle aile, arkadaşlık, insan ilişkilerinde ki tanımlarının içini boşaltması ve kimlik kaygısı yaşayan, henüz gelişimini tamamlamamış genç arkadaşlarımızın önüne hayatı cinsel obje olarak gösterilmesi ve tüm algıları "tüketim" sistemi üzerine kurması. Tükenmiş arkadaşlıklar, duygular, tükenmiş aile ilişkileri, vatansızlık eğilimi, ideolojiden yoksunluk, milli değerlerden kopukluk...

SİSTEMİN HER TAVRINA ATATÜRK GİBİ BAKMAK

Yunus Emrelerden, Mevlanalardan, Mustafa Kemaller’den; Anadolu insanından edindiğimiz kültürü yok etmeye çalışan sistemin; vatanı "bir kadın göğsüne" satan kimliksiz, yabancılaşmış, kendi toplumundan uzaklaşmış, mesele kendisi olduğunda arkadaşını, annesini, "kalbini" hiçe sayan modeller yaratmaya çalıştığını biliyoruz. Tükeniyorlar ve çaresizler. Emperyalizm bu yüzyılda can çekişiyor.
Neoliberal Sistem, toplumun her alanında, yeri geliyor Fransa’da, Sinciang’da (Doğu Türkistan), yeri geliyor ülkemizde ki siyasi partilerin politikalarında; yeri geliyor sınav sistemimizde, babamızın işinde, pazardaki patatesimizde, sınır boylarında her karış vatan toprağımızda, yeri geliyor okul bahçemizde, iş yerimizde ve yeri geliyor arsızlığı ile yatak odamızda; duygusuzluk içinde kör kütük yer almaya çalışıyor...
Bütün bunların sonucunda, toplum içinde bize düşen görev aşkı anlamlandıran, sevgiyi besleyen, emek veren, değerleri kazandırmak ve buna teşvik etmek. Toplumumuza bu denli arsızlığı ile girmiş olan bu tarz platformları sadece kör kütük bir özgürlük bakışı ile değerlendirmemek gerekiyor. Önce ülkemizin geleceği ve gerçekler.
Fırat’ın Doğusunda Mehmetçiğimiz yığınak yapmakta. Onlar dış cepheyi güçlendirirken bizlerde iç cepheden bizi yıkmalarına, kimliğimize saldırmalarına izin vermeyeceğiz. Bu sebeple RTÜK’ün "Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkındaki" yönetmeliğinin yasalaşması bu çerçeve ekseninde doğrudur. Uygulamasını hep birlikte göreceğiz. Devletimiz ABD’nin sanal istilasına, milli devlet refleksi göstererek doğru bir adım atmış olsa da, ulusal kültürü geliştiren dizi ve filmler de yapmalı, desteklemeli. RTÜK’ün attığı adımı akabinde izleyecek önemli adım budur.
Milli benliğimize ve kültürümüze sahip çıkmamız politik bir adım değil ihtiyaçtır. Buna sahip çıkmazsak, gelecekte elde millet kalmaz, devlet çürür.

Son Dakika Haberleri