‘Deniz Kaşifi’ müsilaj peşinde
Türkiye İş Bankası tarafından ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunulan ‘Deniz Kâşifi’ adlı glider cihazı, Akdeniz’deki keşiflerinin ardından oksijen seviyelerinin en düşük noktalara gerilediği kritik dönemde Marmara’da suya indirildi.
Ülkemizin ilk insansız su altı planörü olan Deniz Kaşifi, yeni araştırmalarına başlamak üzere dün Marmara’da denize indirildi. Biz de bu ana tanıklık edebilmek adına saat 10:10’da Kabataş’tan demir aldık. Bir yandan Deniz Kaşifi’ne ev sahipliği yapan Bilim-2 gemisine doğru ilerlerken, diğer yandan cihazın bundan önceki çalışmalarına ilişkin bilgi aldık. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Devrim Tezcan tarafından yapılan sunumlar, Mavi Vatan’ı koruma çabalarını anlamak bakımından oldukça bilgilendiriciydi. Hedeflerinin Türkiye’nin denizlerini daha iyi tanımak olduğunu söyleyen bilim insanları, Deniz Kaşifi’nin Marmara’da yapacağı yeni çalışmalar ile müsilaja yönelik risklerin ilk defa ayrıntılı şekilde araştırılacağını ve kapsamlı bir veri seti ortaya konulacağını bildirdi.
‘DENİZLERİ KORUYALIM KREDİSİ’
Basın toplantısında açılış konuşmasını yapan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Sürdürülebilirlik Lideri Gamze Yalçın, söz konusu işbirliğini denizlerimizdeki kirliliğin önlenmesi ve ekosistemin sürdürülebilirliği için “Dünya Bizim Gelecek Bizim” yaklaşımıyla hayata geçirdikleri söyledi. Toplumsal bilincin geliştirilmesini, denizlerimizdeki sorunların doğru tespit edilmesini ve farklı paydaşların bir araya getirilerek kapsamlı çözümlerin üretilmesini hedeflediklerini anlatan Yalçın, bu bakımdan bankanın başka inisiyatifler de aldığını, deniz kirliliğini azaltacak yatırımlar için de “Denizleri Koruyalım Kredisi” hazırladıklarını söyledi. “Dünyanın yaklaşık yüzde 70’ini kaplayan, oksijenin en az yüzde 50’sini üreten, ayrıca pek çok kaynağı bize sunan okyanuslar ve denizler için hepimizin eylem sorumluluğu var.” diyen Yalçın, “Peki umut var mı?” sorusunu ortaya atarak sözü ODTÜ’lü bilim insanlarına bıraktı.
‘BİR HİPOTEZİMİZ VAR’
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, denizlerimiz üzerinde iklim değişikliği, kirlilik ve kontrolsüz avcılık gibi çeşitli baskı unsurları olduğunu bildirdi. “Yaşadığımız müsilaj sorununun da en büyük nedeni bu kirlilik baskısıydı.” diyen Salihoğlu, “Aslında Marmara’daki bu baskı müsilaj dönemindeki gibi devam ediyor. Peki niye şu an müsilaj yok? Buna ilişkin bir hipotezimiz var. Deniz Kaşifi ile yeni bilgileri ortaya koyduk ve bunu ispatlama yönünde çalışmalarımıza devam ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Denizlerimizdeki su sıcaklıklarının da dünya ortalamalarının çok üstünde arttığını bildiren Salihoğlu, Akdeniz’de 2 dereceye yakın yüzey suyu sıcaklığı değişimi gözlemlediklerini söyledi. Deniz Kâşifi’nin Akdeniz çalışmasında 600 kilometre uzunluğundaki bir hat boyunca yüzeyden 500 metre aşağıya süzülerek inip çıktığını anlatan Salihoğlu, bu araştırmanın, Türkiye denizlerinde otonom bir cihazla yapılan en uzun robotik oşinografik çalışma olduğunu vurguladı. Salihoğlu, Doğu Akdeniz’deki deniz sistemleri davranışlarının ilk kez yüksek mekânsal çözünürlükte incelendiği bilgisini verdi.
TÜM BİLİM DÜNYASI YARARLANABİLECEK
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Devrim Tezcan ise Deniz Kaşifi’nin teknik özelliklerine ilişkin bilgiler paylaştı. Cihazın yapımının 7 ay sürdüğünü söyleyen Tezcan, şöyle devam etti:
“Deniz altında gemiden bağımsız olarak belirlenen bir rota çerçevesinde 100 güne kadar ölçüm yapabilen ve 1000 metre derinliğe kadar inebilen cihaz, yüzeye çıktığında topladığı verileri belli aralıklarla uydu sistemi üzerinden bilim insanlarına aktarabiliyor. Sıcaklık, tuzluluk, oksijen, klorofil, bulanıklık gibi su kolonunun özelliklerini ölçebilen çok çeşitli sensörlerle donatılan glider cihazı, her türlü koşulda oşinografik ölçümler için kullanılabiliyor. Cihazı dünyadaki benzerlerinden ayıran en önemli özelliği ise üzerinde taşıdığı gerçek zamanlı azot ölçebilen sensörü. Bu sensör, şu anda denizlerde besin tuzu ölçümü yapabilen en son teknolojiyi içeriyor. Cihazın topladığı verilerden elde edilen sonuçlardan, denizlerle ilgili araştırma yapan ülkemizdeki tüm bilim dünyası, akademisyenlerin yanı sıra karar vericiler de yararlanabilecek.”
YUNAN TARAFI TACİZ EDİYOR
ODTÜ’lü bilim insanları, sunumlarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Akdeniz ve Marmara’nın ardından Karadeniz’de araştırmalar yapmayı planladıklarını söylemeleri üzerine Aydınlık, Ege’nin neden pas geçildiğini, bu noktada uluslararası bir baskı ile karşılaşıp karşılaşmadıklarını sordu. Ege’deki sığlıkların ve akıntıların zor bir çalışma ortamı yarattığını anlatan Devrim Tezcan, Akdeniz’de ise çeşitli uluslararası baskı ve tehditlerle karşı karşıya kaldıklarını, Yunan tarafının sık sık tacizde bulunduğunu ancak Türk Sahil Güvenliği ile Türk Donanması’nın saldırılara izin vermediğini söyledi.
DENİZLERİMİZİN OKSİJENE İHTİYACI VAR
Prof. Dr. Barış Salihoğlu, Deniz Kaşifi ile daha önce Marmara’da topladıkları verilerle müsilaj olayına eğilimli denizlerde, oksijen seviyelerinin düşük olduğu sularda çözüm önerileri geliştirmek için gerekli kritik bilgilerin sağlandığını ifade etti. Salihoğlu, şöyle devam etti: “Cihaz, ilk aşamada sabit bir ölçüm istasyonu gibi kullanılarak aynı noktada 900 metre derinliğe daldı ve İstanbul Boğazı’ndan çıkan jet akıntısının etkisi 24 saat boyunca gözlendi. Bu sayede ilk defa Boğaz jetinin etkisi yerinde ve gerçek zamanlı olarak ölçülebildi. İkinci aşamada ise doğu-batı uzanımlı 76 kilometre uzunluğunda bir hat boyunca ölçümler yapıldı. Hat boyunca, Marmara Denizi’ne özel iki tabakalı sistemde, tabakalar arası etkileşimi yüksek çözünürlükte belirlemek için yüzey ile 50 metre derinlik arasında veri toplandı. Bu ölçümler, kış koşullarında bile birçok alanın oksijen yönünden fakir olduğunu gösterdi. Buna karşın, Bandırma ve Edremit Körfezleri’nin de bulunduğu güney bölgesine oksijenli Akdeniz alt suyu girişi gözlendi. Fakat batıdan doğuya gittikçe bu etkinin tamamen kaybolduğu ve İzmit Körfezi gibi bölgelere yeterli oksijen taşınımının kış koşullarında bile çok sınırlı kalacağı ortaya kondu.”
Barış Salihoğlu, bu durumun Marmara Denizi’nde yaşayan canlılar üzerinde olumsuz etkilere neden olabileceğine dikkat çekti.