Dervişin fikri neyse zikri odur
İstanbul Dükalığı’nın pardon İstanbul şehrinin ve bu şehir halkının başkanı Ekrem İmamoğlu, Elazığ depreminden sonra Erzurum Palandöken’de, ailesiyle birlikte kayak tatili yapmış. Çok görmeyin garibime; Anadolu vatanını es geçip Kürt federe devletini kurmaya çalışanlarla kolkola giren İstanbul Dükalığı başkanından başka ne bekleriz ki? Bu arada “İstanbul’a sözüm var” diyen Ekrem Bey’e benim de bir çift sözüm var:
İstanbul senin dükalığın yani şehir-devletin de, Anadolu vatanın değil mi? Neden Anadolu’yu parçalamaya çalışanlarla el elesin Karadeniz çocuğu? Neden Anadolu depremzedelerinin acılarını paylaşmıyorsun da orası senin sömürgenmiş gibi davranıyorsun? İstanbul’u yıllar yılı besleyen de büyüten de Anadolu değil mi? Cumhuriyet değil mi? Bugün İstanbullu, taşra dediği Anadolu’dan gelen sucuğu, peyniri, sebzesi, meyvesiyle karnını doyuruyor. Yani Anadolu İstanbul’a değil, İstanbul Anadolu’ya muhtaç! Ayrıca bil ki İstanbul’da da eninde sonunda büyük bir deprem olacak: O zaman sen Anadolu’dan ve Ankara’dan değil de, HDP’den mi ya da ABD Kürdistan’ından mı yardım alacaksın? ABD mi, yoksa AB Haçlıları mı koşacak senin Bizans İstanbul’unun imdadına? Bekle ki HDP, TC’den aldığı paraları bak belki verir sana! Bence sen siyasetin ne olduğunu öğrenmek istiyorsan Bizans Dükü ya da Pontus Prensi gibi davranmayı bırak da, pek hayran olup dilinden düşürmediğin Atatürk’ün “kutsal”ı neymiş, onu anlamaya bak! O gerçek liderin, devlet ve siyaset adamının “kutsal”ının her şeyden önce vatanı olduğunu belki öğrenirsin. Böylece vatanı olmayanın, evi barkının da ve koruyacak ailesinin de olamayacağını, çünkü her şeyden önce toplumunun yok olacağını anlarsın. En kısa zamanda Atatürk’ün Nutuk kitabını okumanı öneririm: İnsan olanın, kutsal olan için yaşamasının da mücadele etmesinin de nasıl bir şey olduğunu bir güzelce kavrayasın diye...
Unutma: Yuva (aile), aynı zamanda yurt anlamına gelir, yani ülke demektir. Türkler ve onların atası Atatürk bunu böyle bilir.