Kripto kumarda büyük vurgun
Arkasında hiçbir üretim gücü ve somut varlık bulunmayan, kamunun garantörlük vermediği kripto varlıklar 'geleceğin parası' olarak pazarlandı. Hızlı değer artışları kripto piyasasını cazip kıldı.
Küçük yatırımlarla büyük kazançlar elde etmeyi amaçlayanlar önce borsa vurgunları ardından değer çöküşleri ile büyük kayıplar yaşadı.
Blokzincir teknolojisi sayesinde ortaya çıkan kripto varlıklar, dünyadaki parasal genişleme sayesinde kaynakların aktığı bir alan olarak son yıllarda öne çıktı. Arkasında herhangi bir devlet güvencesi olmadığı halde “para” ve hatta “döviz” muamelesi yapılarak öne çıkarılan bu varlıklarda milyarlarca dolar birikti. Bitcoin öncülüğünde yükselen ve düşen kripto varlıkların herhangi bir üretim gücüne ve somut değere dayanmadığını uzmanlar öteden beri dile getirdiler. Değeri hızla artan ve sayıları binleri bulan coinlerin yanında tokenler de devreye alındı. “Merkeziyetsiz sistem”, “merkeziyetsiz para” gibi söylemlerle “geleceğin parası” denilerek pazarlanan kripto varlıkların esasında herhangi bir artı değer yaratmadıklarından sisteme yeni giriş olduğu sürece değer kazanan dev bir ponzi sisteminin unsuru olduğu açıktı. Fakat uyarılara rağmen küçük birikimleri olan kişiler dahi coinlere para yatırdılar. Daha önce yaşanan kripto borsa skandalları ile küçük bir ders alınmış olsa da, herhangi bir düzenlemeye tabi olmayan bu piyasalarda alım satım yapmanın yüksek risk içerdiği konusunda yapılan yayınlar çare olmadı. Bu alana kaynaklar akmaya devam etti.
NEDEN ŞİMDİ PATLIYOR!
Dönem dönem yükselen dönem dönem sert düşüşler yaşayan coin piyasaları geçen hafta ise yeni bir krizle çalkalandı. “Luna yangını” olarak kayıtlara geçen olaya baktığımızda 5 Mayıs'ta 87 dolar olan fiyatın 13 Mayıs'ta 0.0005 dolara kadar düştüğü görüldü. Bu düşüşün tetiklemesiyle Bitcoin'in fiyatı da 30 doların üzerinden 26 dolara kadar çekildi. Esasen bu krizlerin yaşanmasının nedeni şu; FED öncülüğündeki merkez bankaları, yani dövizleri kontrol eden bankalar, genişlemeci para politikasını geride bırakıyorlar. Ekonomik aktörler, yükselen enflasyon karşısında riskli varlıklara daha fazla yatırım yapma eğilimini terk ediyor. Dev ponzi sistemine ilave girişler azalıp düşüş eğilimi başlayınca panik çıkışlar söz konusu oluyor. Geleneksel borsalarda bu yaşandığında düzenlemeye tabi olunduğundan kapatmalar ile işlemler durdurulabiliyor. Ancak coin aleminde bu yapıldığında herhangi bir güvence olmadığından paniğin daha da artması sonucunu getiriyor.
SOROS TÜRÜ SALDIRI OLDU
Huobi Araştırma Enstitüsü tarafından yayınlanan “Luna yangınından neler öğrenebiliriz?” adlı rapora göre, “Luna fiyatında yaşanan sert düşüşün tetiklediği kripto para piyasasındaki depremden çıkarılacak bir ders varsa, o da stablecoin’lerin daha az dalgalanmaya sahip tokenler tarafından desteklenmesi gerektiği.” Rapora göre, krizin başlangıcı koordineli bir “Soros türü” saldırıya dayanıyor; saldırgan merkezi borsalardan UST’ye (TerraUSD / ABD dolarına endeksli token) karşı açığa satış yaparak Luna ve beraberinde Bitcoin’in fiyatını düşürdü. Bu sebeple Terra zincirinin ve Luna’yı yöneten kuruluş LFG’nin (Luna Foundation Guard) varlık portföyleri de likidasyona uğradı. Sonuç olarak, tüm Terra zinciri likidite krizine maruz kaldı; Luna’nın piyasa değeri UST’yi destekleyemez hale gelince de Luna için tamamen likidite kaybı meydana geldi. Raporda şu görüşler de yer aldı: “Gelecekte stablecoin’ler ve varlıklar arasındaki destek dengesini daha iyi yönetmek ve korumak için teminatların kripto piyasasında yaşanan sistematik risklerden zarar görmeyecek, daha az dalgalanmalar yaşayan tokenlerle dengelenmesi gerek. Örneğin kaldıraçlı işlem açılan Bitcoin’lerle teminat olarak USDT veya USDC gibi varlıklar borç olarak alınabilir, piyasada likidite krizi yaşandığında kısa pozisyonlarla uzun pozisyonlar açılarak sigorta olarak ayrılabilir. Merkezileşme, varlıkların yeniden dengelenmesine ve gelecekteki koordineli saldırılara karşı yardımcı olsa da bu durum kripto sektöründe merkeziyetsizleşmenin öncülüğünü zedelemiyor. Sektör merkezsizleşme hedefini kovalarken, Luna’da gördüğümüz gibi arz esnekliğine karşı koordineli ve merkezi saldırılara karşı koyabilecek merkezi bir etkene ihtiyaç var.”
HABERLERİMİZLE UYARDIK
Yükselen enflasyonla birlikte küresel anlamda değişen para politikaları, Huobi Araştırma Enstitüsü'nün de dikkat çektiği üzere Soros türü spekülatif vurgunların yapılmasına kapı açıyor. Aydınlık 24 Ağustos 2020 tarihinde yayımladığı “Dijital mi, kripto mu derken nakit gidiyor!” başlıklı haberde ekonomist Arda Tunca'nın şu uyarılarına yer verdi: “Kripto paraları kimin ürettiğini bilmiyoruz. Tamamen regülasyon dışında çalışan bir alan. Bunları kimler ürettiyse, bilgisayarın 'sil' tuşuna basmasıyla yok olabilecek bir piyasa. Bu anlamda, güvenilirliği konusu büyük soru işareti. Bu nedenle, kripto paraları bir değer biriktirme yeri olarak gören bu çılgın dünyayı anlamıyorum. Eğer, bir değer biriktirme işlevi görmesi öngörülüyor ve isteniyorsa, lisanslama, faaliyet izni alınması gibi regülasyonlara tabi olması şart. Petrol, altın, gümüş, v.b. emtialarda olduğu gibi.”
Yine 18 Ocak 2022 tarihinde yayılanan “Kripto vurgununa paranızı kaptırmayın” başlıklı haberde şu uyarılar yer aldı: “Arkasında ne üretim gücü ne devlet ne şirket gibi hiçbir çıpa olmadan yön bulan bu varlıkların son derece spekülatif olmalarının yanında manipüle edilebilir piyasalara sahipler. Bir tweet ile yön bulabilen bu varlıkların sayısı şimdiden bini aştı. Milyarlarca dolarlık büyüklüğe erişen kripto varlıklara akan kaynaktan merkez bankaları da rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Kripto varlıkların dark web tarafında alışverişlerde para yerine kullanıldığı, siber korsanların, paranın izi sürülebildiği için, artık bunun yerine kripto varlık talep ettiği bir çağdayız. Kripto varlıkların günlük yaşamda da para yerine kullanılabilecek bir ödeme aracı olması için girişimler var. Fakat merkez bankalarının etki alanından çıkılması devletin senyoraj hakkını kaybetmesine ve para politikasının da işlevsizleşmesine neden olur. Bizler de kripto varlıklarla ilgili gazetemiz okurlarını spekülasyonlara karşı uyaran haberler yayınladık. Nitekim geçen süreçte Türkiye'de 'yerli kripto borsası' adı altında faaliyet gösteren alım satım platformlarının çöktüğüne ve birçok yurttaşın mağdur olduğunu gördük. Geçen iki yıl boyunca bu haberlere hem ülkemiz hem de dünya çapında şahit oluyoruz.” Söz konusu haberde sanal korsanların da kripto varlık piyasası eliyle dolandırıcılık yaptığı örneklere yer verdik.
DR. DEMİREL: PONZİ SİSTEMİ OLDUĞUNU SÖYLEDİK
İktisatçı Dr. Baki Demirel, coin piyasasındaki son çöküşe yönelik gazetemize yaptığı değerlendirmede, bunun bir ponzi olduğunu daha önce söylediğini hatırlattı. Parasal genişlemenin bu alandaki varlık fiyatlarını artırdığına işaret eden Dr. Demirel, “Merkezi finanstan bağımsız olacak, onun tahtını yıkacak, deniyordu. Paranın evrimi diyen vardı. Oysa bankaların yarattığı da dijital para.” dedi. Coin tarafının da para varlık sistemlerinden biri olduğunu kaydeden Dr. Demirel, “Burada likidite sorunu oluştuğunda müdahale edecek yapı yok. İnsanlar hem para kazanayım, hem vergi vermeyeyim istiyorlar. Ama sorun olduğunda merkezi sistemden müdahale bekliyorlar.” ifadelerini kullandı. Coin veya kripto varlıkların da merkezi regülasyona dolaylı da olsa bağımlı olarak çalıştığına dikkat çeken Demirel, “Çünkü FED'in genişlemeci politikaları bunu yükseltti. Para girişi olduğu sürece sistem çalışıyor. Bir yerde likidite sorunu oluştuğunda çıkan para gelenden fazla olunca buralar çöküyor. Bu para piyasası için de geçerli. Lehman battı 2008'de. Merkeziyetsiz kısımda da Luna battı gibi. Türev işlemleri de ponziydi bu da ponzi. Borsalar da ponzi ama regülasyona tabi. Burada insanlara gelecek hayali sattılar. Merkezi finansın bir uzantısı bu sistem de 90'ların sonunda patlayan dot.com krizi gibi. İnsanların hayal ve umutları ile oynayarak kazanma durumu.” mesajı verdi.