Devlet düzenleyici rolünü unuttu! Piyasaya müdahale halka havale
Asgari ücrete yapılan yüzde 30 zam bile fırsatçıları hemen harekete geçirdi. Hükûmet’in fahiş fiyatlarla mücadele yöntemi ise denetim ve ceza kesmek. Şimdi buna yenisi eklendi; boykot! Piyasayı baskılayacak mağazalar ise ‘ticaret yapma’ kaygısıyla artmıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki akşam Bakanlar Kurulu toplantısının ardından konuştu. Gündemlerinden biri fahiş fiyat artışlarıydı. Bazı sektörlerde fahiş fiyatlamaların devam ettiğini belirten Erdoğan, “Fırsatçılıkla mücadelede devlet elbette gerekeni yapmakla mükelleftir.” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl yapılan denetimlerde tüketicileri mağdur eden fahiş fiyat uygulayan ve piyasayı bozan 224 bin firmaya yaklaşık 5 milyar liralık idari para cezası kesildiğini dile getirdi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
‘DENETİMLERİN AMACI PİYASAYA MÜDAHALE DEĞİL’
“Serbest piyasa 'kuralsızlık' demek değildir. Serbest piyasa 'başı bozukluk' demek asla değildir. Denetimlerimizin amacı serbest piyasaya müdahale değil işleyişin daha sağlıklı bir zeminde yürütülmesini temin etmektir.
VATANDAŞIN SATIN ALMAMA ÖZGÜRLÜĞÜ…
“Burada şu hususu da söylemek mecburiyetindeyim. Hayat pahalılığıyla mücadeleye vatandaşlarımızın da destek olması, katkı sunması sürecin başarısı açısından çok önemlidir. Bunun yolu da Bursa il kongremizde belirttiğim üzere fahiş fiyat uygulayanları boykot etmekten geçiyor. Bakınız, pahalı ürün satanları dize getirecek en etkili yöntemlerden birisi, muhalefet rahatsız olsa da hiç şüphesiz boykottur. Vatandaş olarak, fırsatçılık yapanlara karşı en büyük kozumuz satın almama özgürlüğümüzü kullanmaktır. Bilinçli tüketici vasfımızı geliştirerek kaliteyi normal fiyatına çekmeyi başarabiliriz.”
TANZİM ÇADIRINDAN BOYKOTA…
2019’da başlayıp hızlı sönen tanzim satış çadırları furyası gibi boykot önerisi de hem köklü bir çözüm değil hem de sahayla uyuşmuyor. Enflasyon altında ezilen yurttaşların çok seçeneği yok… Sık sık zam ve etiket değişimleriyle gündeme gelen üç harfli mağazalar şu an Türkiye’nin her noktasında. BİM Mart 2024 itibariyle 11 bin 471 (yurtdışı dahil), A101 2023 sonu itibariyle 13 bin, ŞOK da 11 bine yakın mağazayla her mahallede. Bunun dışında da yine on binlerde irili ufaklı market zinciri bulunuyor.
TARIM KREDİ‘DE 4300 ESK’DA 17 MAĞAZA
Vatandaşın fahiş fiyatla mücadele için boykot başlatarak Tarım Kredi marketlerine yönelmesi beklenebilir. Ancak Tarım Kredi temmuz itibarıyla Türkiye genelinde yaklaşık 4 bin 300 mağaza açabildi. Tarım Kredi marketlerinin çıkış noktası piyasaları dengeleme olsa da diğerleriyle rekabet edecek kadar yaygın değil. Ucuz et ve süt ürünü alınabilen Et Süt Kurumu (ESK) satış mağazalarının Türkiye’deki sayısı ise sadece 17!
‘DEVLETİN TİCARET YAPMASINI UYGUN BULMUYORUZ’
Hükûmet’in kamu eliyle ucuz gıda sağlamak için köklü ve etkili bir politikası yok. Hükümetin yaklaşımını özetleyen bir açıklama geçen günlerde Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’dan geldi. 26 Aralık’ta gazetecilerle buluşan Yumaklı ete zam iddialarıyla ilgili konuşurken “Sadece yaptırım olarak değil, Et ve Süt Kurumu marifetiyle piyasayı regüle edeceğiz (düzenleyeceğiz). Başka ikinci bir alternatifi yok. Herkesin gönlü ferah olsun.” demişti. Ucuz et almaya çalışan vatandaşın oluşturduğu kuyruklarla sürekli haberlere gündem olan Et Süt Kurumu mağazaları için de şunları söylemişti:
“Et Süt Kurumu’nun mağaza açmasını istemiyoruz. Zaten Tarım Kredi marketleri var. Perakendeciler Derneği üyesi marketlere de Et Süt kurumu ürün veriyor. Devletin bu işin ticaretini yapmasını uygun bulmuyoruz. Mevcutta sınırlı sayıda mağazalarda herhangi bir şey yapmayacağız.”
‘ÖNCE ÜRETİM ARTMALI SONRA MAĞAZALAR’
İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü’nden Prof. Dr. Cem Başlevent’le yukarıda özetlediğimiz tabloyu konuştuk. Yeme içme sektöründe fahiş fiyat uygulayan kafe ve restorant gibi mekanlara boykot uygulanabileceğini söyleyen Başlevent, bu yöntemin gıda sektöründe ise işe yaramayacağını belirtti. “Belli sektörler dışında geçerli bir argüman değil. Genel anlamda hükümetin sorumluluğunun vatandaşa aktarılması ve suçun üreticilere yansıtılmaya çalışılması gibi de yorumlayabiliriz.” diyen Prof. Dr. Başlevent fiyatları şekillendiren etkenlerin rekabet eksikliğinden öte “nüfusa oranla mahsül yetersizliği ve ithal mallara dayanmak” olduğunu vurguladı. “Vatandaş zorunlu tüketim mallarını nasıl boykot etsin?” diye soran Başlevent şöyle konuştu: “Zaten kaliteli ürüne ulaşmakta zorlanıyor. Daha düşük kaliteli ürünlere yöneliyor ya da peynir-et gibi ürünlerden vazgeçmiş durumdalar.”
‘DAHA FAZLA MAĞAZAYA YETECEK ÜRÜN OLMAYABİLİR’
Kooperatif marketlerinin neden yaygınlaşmadığını sorduğumuz Başlevent şöyle sürdürdü: “Tercih gibi görünüyor. Zincir market lobisi güçlü. Bir de ürün sınırlı olabilir. Yani mağaza açsa bile belki yeterince mahsûle ulaşamıyor. Belli bir arz var, vatandaşa onu sunuyorlar. Yeterli sayıda kooperatif yoksa, köylülerden çiftçilerden alacakları ürünler sınırlıysa o yüzden de mağaza açamamış olabilirler.”
Atılması gereken adımları şöyle sıraladı: “Önce üretim tarafına eğilmemiz gerekiyor. 85 milyona yetecek tarım ve hayvancılık ürününü, arzını oluşturmamız gerekiyor. İthalatla sağlanan fiyat kontrolleri geçici etki gösteriyor ve yerli üreticiye zarar veriyor. Üretimi hallettikten sonra kooperatifleşmenin yaygınlaştırılması adımı geliyor. Gıda israfı da minimize edilmeli. Üçüncü aşamada Tarım Kredi gibi mağazalar artarsa bu problem büyük ölçüde giderilecektir. Şu ana kadar atılan adımlar yetersiz, zincir marketler piyasayı domine ediyor.”
‘DEVLETİN DEVREYE GİRMESİ GEREKİR’
CEM Başlevent “Devlet ticaret yapmamalı mı?” sorumuza şu yanıtı verdi:
“Bu biraz ideolojik bir tartışma. Kimi bunu bakanın dediği gibi değerlendirir. Kimi de sosyal devletin bir görevi olarak değerlendirir. Ben de hükümetin buraya el atması gerektiğini düşünüyorum. Planlı, sistemli bir üretim yapılması ve onun en düşük karla tüketiciye ulaşması konusunda devletin ve mümkünse belediyelerin de devreye girmesi uygun olur.”