Devletin inşası ve Üretim Devrimi
Bumedyen yönetimindeki Cezayir, 24 Şubat 1971'de hidrokarbonları millileştirdi. Temel sanayinin kurulmasını, ekonominin çeşitli sektörlerini geliştirmek için ihtiyaç duyulan malların üretimini ve iç tüketim için mal üretimini içeren sanayileşmeye öncelik verme stratejisini destekledi.
Huari Bumedyen 1960’da Cezayir Ulusal Kurtuluş Ordusu Genelkurmay Başkanı, 1962’de bağımsızlığını kazanan Cezayir’in Devlet Başkan Yardımcısı ve Savunma Bakanı, 1965-1978 yılları arasında Devlet Başkanı.
Eşi, avukat ve araştırmacı Anissa Bumedyen, bağımsızlık sonrası Cezayir’de orduyu modernleştiren ve halkla buluşturan, ekonomik istiklalin temellerini atan, Cezayir’e özgü sosyalizmi inşa etmek için mücadele eden ve 27 Aralık 1978 tarihinde yaşamını yitiren, Bağlantısızlar Hareketi liderlerinden Huari Bumedyen’i Aydınlık için yazdı. Çevirisi Ali Rıza Taşdelen tarafından yapılan makalenin başlığı ve ara başlıkları tarafımızdan konulmuştur.
1 Kasım 1970'te Cumhurbaşkanı Bumedyen şu açıklamayı yaptı: “Hedefimiz, günümüz dünyasının zorunluluklarıyla tam bir uyum içinde olan ve amacı çalışan kitlelerin çıkarlarına hizmet etmek olan bağımsız bir ulusal ekonomi inşa etmektir.”
Cezayir nüfusunun tamamının göstermesi gereken çabaların yoğunluğu ortadadır. Mevcut büyüme oranı sanayi üretimi için yüzde 13,4 ve gayri safi yurtiçi üretim için yüzde 9'dur. Bu hızı korumak için yatırıma önem verdi.
Yüz otuz iki yıllık sömürgecilik döneminde, ekonomi yalnızca Fransa'nın ihtiyaçları ve Cezayir'deki Fransız sömürgeciliğinin acil çıkarları açısından düşünülmüştür. Fransızlar ister sömürgeci ister metropolit olsun, tüm işletmelerin ve neredeyse tüm verimli toprakların sahibiydi. Sömürgeciler Cezayirlileri şirketlerinin yönetimine dâhil etmeyi ya da nadir istisnalar dışında onlara gerçek denetim görevleri vermeyi asla düşünmediler.
5 Ekim 1965'te Djorf Torba'da yaptığı bir konuşmada Başkan Bumedyen yeni rejim adına şunları söyledi.
"Sosyalizm adalettir, yasallıktır, insanın insan tarafından sömürülmemesidir. Bizim gördüğümüz şekliyle sosyalizm cehalete, hastalığa ve toplumsal azgelişmişliğe karşı zaferdir."
İlk beş yıl boyunca yeni ekip Devletin ana yapılarını oluşturmaya ve idarelere asgari bir titizlik getirmeye çalıştı. Hükümet, Ulusal Ekonomik ve Sosyal Konsey'e (Conseil National Economique et Social, CNES) önemi verdi. Bu konsey, yerel ve ulusal siyasi ve sendika liderleri, merkezi hükümet yetkilileri, iş dünyası liderleri ve akademisyenlerden oluşan üyelerinin yetkinliği ve çeşitliliği sayesinde rolünü oynayabilmektedir.
Cumhurbaşkanı Bumedyen, önemli ulusal konularda alınacak kararlara halkı da dâhil etmek konusunda her zaman istekli olmuştur. Ulusal sözleşme taslağı tartışmalarında da durum böyleydi.
Devrim Konseyi Başkanı, yaratmak istediği devleti şöyle tarif etti:
"Arap ve İslami değerlerimize saygı göstererek ahlaka ve gerçek toplumsal bağlılığa dayalı bir devlet inşa etmek önemlidir. Kurumlarımızı ahlaklı hale getirmeli, disiplini ve devrimci düzeni sağlayabilecek, Devletin ve idarenin temsilcilerini her türlü baskı ve talepten koruyabilecek gerçekten etkili bir Devlet aygıtı inşa etmeliyiz.”
Cumhurbaşkanı Bumedyen, Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde hüküm süren petrol sistemini değiştirmek için olağanüstü bir cesaret gösterdi. Bu durum petrol dünyası ve Fransız yetkililer için büyük bir sürpriz oldu. Cezayir 24 Şubat 1971'de hidrokarbonları millileştirdi, Aralık 1971'de Libya'nın ve Haziran-Temmuz 1972'de Irak'ın bunu yapmasına yardımcı oldu.
Hidrokarbonlardan elde edilen bu yeni mali gelirler, temel sanayinin kurulmasını, ekonominin çeşitli sektörlerini geliştirmek için ihtiyaç duyulan malların üretimini ve iç tüketim için mal üretimini içeren sanayileşmeye öncelik verme stratejisini destekledi. Ayrıca sanayileşme, çiftçilere traktör, gübre, plastik, sulama hortumu vb. sağlayarak tarım devrimine yardımcı olacaktı.
Prensip olarak belirli bir sanayi sektöründeki tüm faaliyetleri ve üretim birimlerini bir araya getiren ulusal şirket, Devlet kapitalizminin bazı avantajlarını büyük özel şirketlerin avantajlarıyla birleştiriyordu.
Bumedyen hükümetinin planlamanın başarılı olması gerektiğini düşündüğü de unutulmamalıdır.
Ekonomik bağımsızlık ve kalkınmanın el ele gittiğini söylüyordu:
Devlet Başkanı'na göre, “Planlı Kalkınma ekonomik, kültürel ve sosyal ilerlemenin ve Cezayir halkının derinden bağlı olduğu ulusal bağımsızlığın olmazsa olmazıdır.”
Cezayir gerçekten de bu dönemde şantiyelerle kaplandı. Yüzlerce fabrika ortaya çıktı. Bumedyen zamanında kamyon, biçerdöver, giyim ve tekstil ürünleri üretiliyordu. Çelik üretimi, Doğal gaz sıvılaştırma ve petrol rafinasyonu tesisleri faaliyete geçmişti. Çimento üretimi 1978'de 969 bin tondan 3,7 milyon tona, gübre üretimi ise 46 bin tondan 600 bin tona yükseldi. Aynı zamanda Kırsal kesimin elektriklendirilmesi, en ücra mahallelerdeki evlere tüp bütan gazının girmesi, toplu taşımacılığın geliştirilmesi, temel ihtiyaçlar için sübvansiyonlar ve ücretsiz tıbbi bakım Cezayirlilerin yaşam koşullarını inkâr edilemez bir şekilde değiştirdi.
Milyonlarca insanın sefaletine çare bulmak için Cezayirli liderler temel bir strateji belirlemişti: tarım devrimi.
TARIM DEVRİMİ
Tarım Devrimi, "Bu devrim kırsal kesime büyük çaplı devlet müdahalesi anlamına geliyor" diyordu Bumedyen. Peki, bu nasıl başarılacaktı? "İnsanlara üretimlerini ve dolayısıyla yaşam standartlarını iyileştirecek araçlar sağlayarak. Bu aynı zamanda mahrumiyet bölgelerinin kalkındırılmasını ve kırsal kesimde halen var olan köhne yapıların kökten elden geçirilmesini de içeriyor. Kısacası, bu sadece toprağın adil bir şekilde yeniden dağıtılması meselesi değil, her şeyden önce toprağın geliştirilmesi ve yerlerine modern, iyi donanımlı köylerin kurulması meselesidir."
Başkan Bumedyen, "tarım devriminin başarıya ulaşması devrimi hayata geçirmek için gereken teknik ve maddi kaynakların bir araya getirilmesinde yatmaktadır. Bunlar traktörlerden barajlara, hidrokarbonlarımızdan elde edeceğimiz gübrelerden genç çiftçilere öğretmek istediğimiz tekniklere kadar uzanıyor". Bizim için," diyor Bumedyen, "Tarım devrimi tüm Cezayir'in yeniden kalkınması ve modernleşmesi anlamına geliyor. Tarım devrimi kırsal kesimin radikal dönüşümü anlamına gelir ve bununla üretimimizin kalitesini, bolluğunu ve sonuç olarak tarım işçilerinin yaşam standardını kastediyorum."
Bumedyen dönemi sona ermeden önce Cezayirliler daha iyi besleniyordu: taze sebzeler (özellikle patates, havuç, soğan, karpuz vb.) hem ekilen alan hem de verim açısından önemli ölçüde arttı. Bakliyat (fasulye, mercimek, bakla, nohut) istikrarlı ve önemli ölçüde artmıştır. Aynı zamanda, ürüne ayrılan alan 1964 ve 1979 yılları arasında iki katına çıkmıştır. Süt üretimi, özellikle inek sütü olmak üzere 1968'den bu yana neredeyse iki katına çıkmıştır.
12 yıl sonra Başkan Bumedyen “bin sosyalist köy” programını başlattı. Her biri 100 ila 300 evden oluşan ve temel toplum tesisleriyle (okullar, hamamlar, camiler, alışveriş merkezleri, vb.) donatılmış köyler yaratmaktı.
EĞİTİM VE KÜLTÜREL DEVRİM
Başkan Bumedyen gibi kültürlü bir insan kültüre kayıtsız kalamazdı. “Sömürgecilik aynı zamanda ruhların soykırımıydı.” dediği aktarılmıştı.
Yabancı bir gazeteci kendisinden bu cümlenin anlamını açıklamasını istediğinde, şu yanıtı verdi:
“Sömürgecilik Cezayir halkının ruhunu öldürmeye çalıştı. Gerçekleştirdiğimiz kültürel devrim, bu suikast girişimine verdiğimiz bir yanıttır… Fransa, Cezayir'e silah zoruyla boyun eğdirmenin yeterli olmadığını düşündü: Cezayir halkını yok etmek istedi. Dilini, dinini, kültürel yapılarını ve geleneklerini elinden almaya çalıştı… Halkımız bu tahakkümden kurtulmak için savaştı; kendilerinin bu şekilde olumsuzlanmasına karşı mücadele etti ve savaşı kazandı. Ancak sömürgecilik ardında yaralar ve hastalıklar bıraktı. Bu kadar uzun süre damıtılmış bir zehri bir günde yok edemezsiniz… Bizim kültürel devrimimiz şu anlama gelmektedir: Dil örneğini ele alalım: kararlaştırdığımız Araplaştırma Fransız diline karşı bir misilleme değil, sadece normalliğe dönüş olduğunu düşünüyoruz; bir Japon'un kendi dilini konuşması ne kadar normalse bir Cezayirlinin de kendi dilini konuşması o kadar normaldir, ama aynı zamanda Cezayirlilerin bilim ve teknolojiyle yoğrulmuş çağdaş gerçekleri daha kolay anlamalarını sağlayacak yabancı dilleri de konuşmalarını istiyoruz.”
1970'lerde Ulusal Arşivlerin ve aynı adı taşıyan bir dergi ve tarih çalışmaları için bir merkezi kuruldu. Son olarak Cezayir, Mağrip'te yılda yaklaşık iki yüz eser üreten SNED (Société Nationale d'Edition et de Diffusion) adlı büyük bir devlet yayınevine sahip tek ülkedir.
Görsel-işitsel sektördeki çabalar Cezayir'deki üretimi arttırmaya odaklanmıştır. 1968'de yüzde 20 olan televizyon programlarının yüzde 50'si 1975'ten bu yana üretildi. Bir milyon kitapla başlayan, her belediye için bir ve büyük şehirlerdeki her ilçe için bir tane olmak üzere "bin kütüphane" projesi başlatıldı.
Ülkenin dört bir yanına dağılmış kültür merkezleri, tiyatrolar, resim ve müzik çalışmaları yapan kurumlar geliştirildi.
BAĞLANTISIZLAR HAREKETİ VE EKONOMİK BAĞIMSIZLIK
Dış cephede ise Bumedyen'in Cezayir'i her zaman Afrika devletlerinin birliğini ve kıtanın birliğini güçlendirecek her şeyi desteklemeye çalışmış ve tüm sömürgecilikten kurtuluş (dekolonizasyon) çabalarına destek vermiştir.
Bağlantısız ülkelerin dördüncü zirvesi 1-9 Eylül 1973 tarihleri arasında Cezayir'de yapıldı. Bağlantısız ülkeler başlangıçta sömürgecilikten kurtuluş (dekolonizasyon) ve siyasi bağımsızlık ihtiyacını vurguladılar. Bir zirveden diğerine daha da radikalleşerek ekonomik ve kültürel bağımsızlık mücadelesini güçlendirdiler ve aynı zamanda doktrinlerini zenginleştirdiler.
Cezayir bu alanda öncü bir rol oynadı: Zirve 80'den fazla ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirdi ve Başkan Bumedyen üç yıllığına bağlantısızlar hareketinin başkanı seçildi. Bu sıfatla ve kendi isteği üzerine 9-11 Nisan 1974 tarihleri arasında BM Genel Kurulu'nun olağanüstü oturumuna katıldı. Herkes oturuma Bumedyen’in Üçüncü Dünya'nın, özellikle de OPEC'in mücadelelerinden çıkarılan dersleri "teorileştiren" ve iki milyardan fazla insanın ulusal zenginliklerinden faydalanmasını, öneren olağanüstü açılış konuşması yaptı.
Başkan Bumedyen konuşmasını şu cümleyle tamamladı:
"Üçüncü Dünya halklarının kalkınması ve yoksulluk, hastalık, cehalet ve güvensizlik karşısında elde edilecek başarılar, yoksul ülkelerin zengin ülkelerden intikamı değil, tüm insanlığın zaferi olacaktır." -BİTTİ-