24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana

Havana Küba’nın başkenti. Devrim, direniş ve dayanışma sinmiş bu şehrin her bir köşesine. Maceo, José Marti, Che ve Fidel heykelleriyle, duvar resimleriyle, afiş ve pankartlarıyla her yerde karşımızda! “Comandante Che Guevara” şarkısı her an kulaklarımızda!

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana
TÜLİN UYGUR / [email protected]

Havana’nın kurucusu, Küba’da birçok şehrin kurucusu olan engizisyon fetihçisi İspanyol Diego Velázquez. Şehir 1515 yılında San Cristóbal de la Habana adıyla şimdiki yerinden biraz daha güneyde kurulmuş, 1519’da bugünkü yerine taşınmış. 1607 yılında başkent olmuş.

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 1
1 Mayıs'ta bir Küba bayraklarıyla gençler

Kübalıların La Habana’sı tarihi ve kültürel zenginlikleriyle müthiş bir şehir. UNESCO Dünya Mirası listesinde. İlk göze çarpan kolonyal mimari ürünü binalar. Caddelerde 1950 yıllarından kalma rengarenk Amerikan arabalarını izlemek, hatta o arabalarla şehir turu yapmak çok zevkli. Ambargo yüzünden ABD’den alınamayan yedek parçalar artık Çin’de yaptırılıyormuş. Ya da tamir ediliyormuş. Zaten ambargolar yüzünden hiçbir şey ziyan edilmiyor, her şey yeniden kullanılıyor. Havana doğusundan batısına doğru Vieja-eski Havana, Centro Habana-merkez, Vedado ve Miramar- daha yeni bölgeler olmak üzere dört bölge. Turist olarak büyük keyifle gezilen, güvenli, samimi bir şehir. Ama Havana’nın özelliği devrimci öğeleri ve anti-emperyalist direniş ruhu!

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 2
Havana’nın eski meydanı San Fransisco da bir heykel, Havana ya tekrar gelebilmek için heykelin sakalını ve parmağını tutup aynı anda ayağına da basmak gerekiyormuş

SÖMÜRGEDEN DEVRİME HAVANA’NIN TARİHİ

Havana’nın tarihi bir sömürge, işgal, direniş ve devrim tarihi. 1500’lerde korsanlar tarafından yakılıp yıkılan Havana’ya İspanyol sömürgeciler yerleşmiş, 1762’de de İngilizler işgal etmiş. Binlerce köle getirmişler Afrika’dan. İngilizler Havana’yı geri almak için sürekli saldıran İspanyollardan bıkmışlar. Bir anlaşma yapmışlar. Florida’yı alıp Havana’yı İspanyollara bırakmışlar. Ada 1899’da bağımsızlığını kazanmış ama o sırada da ABD işgali varmış. Amerikalıların 1902’de ABD imtiyazlar elde edip adadan çekilmiş ama daha Kübalılar bağımsızlığın tadını alamadan 1909’da yeniden Amerika’nın hegemonyası altına girmiş. 1920’lerde ABD’deki içki yasakları döneminde Havana, Amerikan mafyasının uyuşturucu, içki, kumarhane, fuhuş ve eğlence cennetine dönüşmüş. Amerikalılar Kübalı işbirlikçileriyle birlikte bir sömürü ve soygun düzeni kurmuşlar. Halkın hoşnutsuzluğu arttıkça, halk üzerindeki baskılar da artmış. Emperyalistlerin kuklası diktatörlere karşı yeni bir kurtuluş mücadelesi yükselmiş. Öğrenciler, işçiler JoséMarti, Céspedes, Maceo gibi milli kahramanlarının izinde ayağa kalkmış. 2 Ocak 1959’da devrim ordusu Havana’ya girince şehrin kaderi değişmiş. Havana bugün devrimin merkezi ve Küba’nın en büyük şehri. 1 Mayıs’ta sokağa dökülen milyonların şehri. Amerikan ambargosuna rağmen ayakta kalan, emperyalizme teslim olmayı reddeden gururlu ve onurlu insanların şehri. Küba halkı o kadar çok ezilmiş, direnmiş ve emperyalizme karşı mücadele vermiş ki ülke olarak duruşlarına yansımış. Havana’da ABD elçiliğine kök söktürmüşler! Hem de Malecón’da!

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 3
1 Mayıs yürüyüşünde en sık gördüğümüz Vatan veya Ölüm pankartı

MALECÓN’DA PROTESTO     

Malecón sıcaktan bunalan çoluk çocuk Havanalıların ikinci adresi. Kordon boyu. 1901 yılında liman girişinden itibaren okyanus kıyısını doldurarak 4 metre yüksekliğinde kaldırım gibi geniş bir duvar inşa etmişler. Tam 8 km. Dünyanın “en uzun divanı” olarak anılıyor. Duvarda yatarak dinlenmek, balık tutmak, piknik yapmak mümkün. Müzik ve dans hiç eksik olmuyor! Mambo, cha-cha ve salsasız hayat yok!  Malecón, Havanalıların buluşma yeri.

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 4
“Küçük Amerika” hayallerine uygun inşa edilen El Capitolio Parlamento binası devrimden sonra Bilim Akademisi ve Bilim ve Teknoloji Devlet Kütüphanesi olarak kullanılıyor

ABD elçiliği de Malecón’da! Çok katlı bir bina, önü açık deniz. Atlantik okyanusuna, okyanusun karşı kıyısındaki Florida’ya bakıyor! Kübalılar işte bu elçiliği sembolik olarak kıskaca almışlar. Elçiliğin hemen yanındaki meydan Plaza de la Dignidad-Onur Meydanı, José Marti Anti-Emperyalist Platformu olarak da biliniyor. Gösteriler, konserler için kullanılan bir alan. Burada parmağıyla doğrudan ABD elçiliğini işaret eden bir José Marti heykeli var, kucağında bir çocuk taşıyor. Çocuk, 1999 yılında Miami önlerinde batan mülteci teknesinden tek başına kurtarılan ve iki ülke arasında diplomatik sorun olan 6 yaşındaki Elián Gonzalez’i temsil ediyor. Küba’nın kararlı mücadelesi sonucu Clinton’ın 2000 yılında Havana’ya geri göndermek zorunda kaldığı Elián, bugün Küba ordusunun devrimci bir subayı, bir mühendis. Meydanın bir yanındaki dev panolarda anti- emperyalist sloganlar, anti-Amerikan afişler sergileniyor. Örneğin 1976 yılında sivil bir Küba uçağına bomba koyarak 73 kişinin ölümüne sebep olan Venezuelalı CIA ajanı Posada’nın Venezüella’ya iade edilmesi ve yargılanması için afişler asılıyor panoya. Suçu ve ajanlığı CIA belgeleriyle de kanıtlanmış olan Posada, bugün ABD’de koruma altında serbestçe yaşıyor.  Meydanın arkasındaki eski stadyumun adı da Jose Marti Stadyumu. Kıskaca alınan ABD elçiliği de boş durmamış elçiliğin tepesine ışıklı bir pano yerleştirip, insan hakları ve ihlalleri, demokrasi vs türünden yakından tanıdığımız yıkıcı propagandalarını yapmaya başlamış. Sosyalist Küba bu! Kabul eder mi böyle küstahlığı! Fidel Castro’nun cevabı gecikmemiş. 2006 yılında bu alana tam ABD elçiliğinin karşısına Bayraklar Tepesi Anıtı yapılmış.

Şehitler Anıtı-Bayraklar Tepesi Anıtı

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 5
Amerikan elçiliği karşısındaki Bayraklar Tepesi Anıtı

José Marti’nin şiirinden esinlenerek “El monte de las banderas-Bayraklar Tepesi” adı verilmiş anıta. Amerikalılar her gün anıta bakıp 1868’den itibaren Küba’nın anti-emperyalist mücadelesini, ABD’nin Küba’ya yönelik terör faaliyetlerinde hayatını kaybedenleri, Domuzlar Körfezi çıkartmasında ölen Kübalıları, 1976’da bombalanan Küba uçağı kurbanlarını ve 1997’de Havana’daki otel baskınlarında ölenleri hatırlasınlar diye. Her biri 20 metre yüksekliğindeki bayrak direklerine ortasında tek bir beyaz yıldız olan 138 dev siyah bayrak çekilmiş, hem de Amerikalıların ışıklı panosunu engelleyecek şekilde. Anıtın plaketinde şu sözler okunuyor: “Bayraklar Tepesi, Birleşik Devletlerin beceriksizce küstahlığına Küba halkının cevabıdır; 1868’te kurucu atalarımızın ilk bağımsızlık çığlıklarından bu yana Küba halkının verdiği mücadelenin her yılını hatırlatmak üzere 138 Küba bayrağı imparatorluğun gözleri önünde gururla dalgalanacak. O zaman olduğu gibi bu büyük bayrakların parlak gölgesi altında özgür erkekler ve kadınlar olarak savaşmaya devam ediyoruz”. 2006’dan bu yana her yıl yeni bir bayrak eklenen anıtta artık dev Küba bayrakları dalgalanmakta.

Devrim Müzesi

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 6
Devrim Müzesinde Fidel Castro ve Jose Marti heykeli

1913 yılında yapımına başlanan “Başkanlık Sarayı”,Tiffany firması tarafından Versailles Sarayı örnek alınarak dekore edilmiş, tabii “Aynalı Salon” da unutulmamış. Diktatör Batista’nın da mesken tuttuğu sarayda, 13 Mart 1957’de FEU (Üniversite Öğrencileri Federasyonu) üyesi bir grup üniversite öğrencisi Batista’ya bir suikast girişiminde bulunmuş. 5 saat süren çatışmada 40 öğrenci öldürülmüş. Binadaki kurşun delikleri halen muhafaza ediliyor. 1959’da Fidel Castro başkanlık yemini etmiş bu sarayda. Şimdi “Devrim Müzesi” olarak kullanılıyor. Devrime giden süreçte yaşananlar, devrim ve sonrası anlatılıyor. Devrimcilere ait giysiler, silahlar, fotoğraflar gibi yüzlerce obje sergileniyor, bir de ibret olsun diye Batista’nın altın kaplama telefonu!  Binanın önünde Castro’nun Domuzlar Körfezi çıkartması sırasında kullandığı tank; müzenin arka bahçesinde devrim sürecinde kullanılan tank, top, suikastçı öğrencilerin kullandığı posta arabası, Domuzlar Körfezi çıkartmasında düşürülen Amerikan uçağı ve cam bir bölümde Castro ve 81 arkadaşını Meksiko Tuxpan’dan Küba’ya getiren 18 metre uzunluğundaki “Granma” teknesi sergileniyor. Bir platformda da sürekli olarak devrim ateşi yanıyor.

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 7
Havana Üniversitesi karşısında dünyayı yiyen kapitalizm canavarını betimleyen bir duvar resmi

Devrim meydanı ve José Marti anıtı

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 8
Havana da bir sokak

Havana’nın en büyük ve en ünlü meydanı Devrim Meydanı. Eskiden “Şehir Meydanı” imiş! Burası yaklaşık 1 kilometrekare büyüklüğünde devasa bir alan. Meydanı tüm alana hakim 139 metre yüksekliğinde dev bir dikili taş ve önündeki 17 metre boyundaki José Marti anıtı süslüyor. Her ikisi de müthiş görkemli. Dikili taşın tepesinden tüm Havana şehri de izlenebiliyor. Bir de José Marti müzesi var. Meydanı özel kılan bir diğer heykel, İçişleri Bakanlığı duvarındaki 16 ton ağırlığındaki metal Che Guevara heykeli ve Che ile bütünleşmiş “Sonsuza kadar zafer” şiarı. 1993 yılında fotoğrafçı Corda’nın ünlü fotoğrafından esinlenerek yapılmış. Meydanı süsleyen bir metal heykel de İletişim Bakanlığı duvarında “iyi gidiyor Fidel” yazısıyla birlikte Camilo Cienfuegos’a ait. Fidel’in devrim konuşmasını yaparken Camilo’ya dönerek “nasıl gidiyor” diye sorduğu ve Camilo’nun da “iyi gidiyor Fidel” diye cevapladığı anlatılıyor. Camilo devrimin dört asından biri, çok genç yaşta ve daha devrimin ilk yıllarında bir uçak kazasında hayatını kaybetmiş.

Devrim Meydanı 26 Temmuz kutlamaları dahil pek çok toplantı ve törene ev sahipliği yapıyor ama en tanınmışı “1 Mayıs Uluslararası İşçi Bayramı” törenleri. Hiç böylesine kalabalık, coşkulu ve canlı bir tören görmediğimi belirtmeliyim. Sabahın 4’ünde sokaklara çıktığımızda meydana çıkan yollar sıraya girmiş insanlarla doluydu. Hepsi örgütlü, sendikalar, askerler, polisler, öğrenciler, sağlık elemanları, itfaiyeciler, aklınıza gelen tüm meslek kurum ve kuruluşları, öğrenciler oradaydı. Halk oradaydı. Küba bayrakları, coşku, dans, mücadele oradaydı! Ve tabii biz de! Türk bayraklarımız, marşlarımız ve anti Amerikan sloganlarımızla! En çok göze çarpan pankartlar “Ben Fidel’im”, "Vatan Veya Ölüm, Kazanacağız!”, “Yaşasın Fidel”,”Yaşasın Vatan, Yaşasın Özgürlük”, “Her Şey İçin Teşekkürler Fidel”,”Her Zaman Kumandan.”

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 9
Jose Marti Anti emperyalist platformunda ABD'yi suçlayan Jose Marti heykeli ve Elias Gonzales

JOSÉ MARTİ PARKI-PARQUE CENTRAL

Merkezi konumdaki bu park kocaman ağaçlarıyla ve kablosuz internet hizmetiyle hem dinlenmek hem de haberleşmek için ideal. Heykelleri, büstleri ve kamusal alanlara yerleştirilmiş panolardaki sözleriyle en an karşılaştığımız José Marti’ye adanmış. Küba’nın bağımsızlığı uğruna canını veren José Marti çok sevilen ve saygı duyulan bir milli kahraman. Bağımsızlık ve özgürlük hakkındaki görüşleri Küba halkına yol göstermeye devam ediyor. Milli olunmadan sosyalist olunamayacağını bilen Fidel Castro da bir Marti hayranı. Öyle ki hapishanede kaldığı süre boyunca Marti’nin yazılarını okur, altlarını çizerek not alırmış, hatta 1973’te bir konuşmasında “Marti bize ateşli vatanseverliği, tutkulu özgürlük aşkını, onur ve nezaketi verirken, zorbalığı reddetmeyi ve halka sınırsız güvenmeyi öğretti. Onun devrimci öğütleri bizim silahlı mücadelemizin ahlaki temelini ve tarihsel meşruiyetini oluşturdu. Bu yüzden 26 Temmuz 1953’ün fikri önderi Marti’dir” diyerek milli kahramanın önemini vurgulamış.

Emperyalistler şimdi Küba devrimi unutturmak, Karayiplerin timsahını deniz, güneş, dans, rom ve puro ile tanıtmak istiyor. İnanmayın! O Batista’nın Küba’sıydı. Bitti! Tıpkı 1961 yılında Küba’ya gelen Nazım Hikmet’in anlattığı gibi “...yıktılar batista'yı 959'un ocağında…..ve 50 binlik orduyu…ve şekerkamışı milyonerlerini…yerlisini de yankisini de…ve tütün ve kahve milyonerlerinin…yerlisini de yankisini de..”

Devrim, gurur, mutluluk işte Havana - Resim : 10
Atatürk Büstü

Küba direnmeye devam ediyor, ambargoya rağmen ayakta, zorluklarla savaşırken kurulan emperyalist tuzakların da farkında! Bağımsızlığın gururunu taşıyor! Bağımsızlık savaşçısı Mustafa Kemal Atatürk’ün Céspedes La Maestranza Parkı’ndaki büstü de Havana’ya çok yakışıyor. 2008 yılında açılan büstün kaidesinde “Yurtta Barış Dünyada Barış” yazmakta. Büyük bir keyifle dolaştığımız Havana gezimizi yine Nazım Hikmet’in dizeleriyle noktalayalım: “ ..ve her gün biraz daha keyifli türkü söyleyerek geçiyorum havana sokaklarından…Somos socialistas p´alante, p´alante (Biz sosyalistiz, ileri, ileri)…”

HAFTAYA DEVAM EDECEK

Son Dakika Haberleri