Devrim yolundaki ülkeyi durduramayacaklar!
Ülkede devrim olacak bunu anladılar. Yoksa... İki yüz dernek, parti, vakıf, sendika, Washington’da oturup Türkiye’deki demokrasi noksanlığını düşünmezlerdi! İşte bu halk yeniden Atatürk yoluna girileceğini biliyor. Bu yüzdendir; Milletin, Vatan’ın Partisine kapılarını açması
Bunu yakın zamanda göreceğiz.
Mesela siz,
Aras Nehrini geri Bingöl Dağlarına çıkarabilir misiniz?
O artık, Hazar’ın açtığı kapıdan dökülmüştür içeri.
Ya da;
Kızılırmak geri döner mi İmranlı Kuz Köyü'ne.
Karadeniz onu kucaklamış ve şahlandırmıştır dev dalgalarında..
Aras,
Neden dört ülke dolaşır da Hazar’a gider,
Yunanistan’a, Bulgaristan’a neden gitmez…
Döküleceği yer, akarı öyle çünkü.
Kızılırmak, Akdeniz’e değil de neden Karadeniz’e gider?
Devrimin de gelip nerede duracağını,
Birazdan söyleyeceğim için bunu söylüyorum.
Yaz, kış, dört mevsim,
Sizin bizim isteğimizle gelip gitmiyorlar.
Bahar örneğin;
Kim hazırlıklı ise onda anlamlaşır,
Orada kendini bulur, kıymetleşir.
Traktörünüz, çapanız, gübreniz, tohumunuz, fideleriniz,
Ve siz hazırsanız,
Gelen bahar sizde kalır.
Öbür türlü, tül perdeli pencerenizden bakar geçer...
Devrim de öyle,
Biz istiyoruz diye gelmiyor.
DEVRİMİN GELDİĞİNİ NERENDEN ANLARIZ?
Peki...
Devrimin yola çıktığını,
Geleceğini nereden anlıyoruz?
Hani...
Atlar ayaklarıyla döver ya yeri,
Hani, köpekler uluşur,
Hani, yılanlar, çıyanlar çıkar ya yuvalarından,
Bilin ki;
Yedi kat yerin dibinden depremler geliyordur.
Boşa kurmadılar,
Washington'larda adımıza Demokrasi Vakıfları, dernekleri,
Yılanlarımız, çıyanlarımız boşa ortaya çıkmıyor,
Boşa kılıç sallamıyor,
Okları boşa atmıyor,
On üçüncü havarileri Kılıçdaroğlu…
Yoksa, niye gitsin Atatürk’e kurşun sıkan Seyid Rıza’nın heykelinin açılışını yapsın,
Zaman Gazetesine basın özgürlüğü istesin,
Bank Asya’nın kasasının kapısında beklesin,
Hoca efendisinin adamlarından danışman tutsun,
Mısır’dan fırıncı ustası getirir gibi adam getirsin…
Livanlımı gördünüz mü...
Patron veresiye defterini açınca,
Livanlım’a dedi ki;
“Haydi bakalım, şimdi biraz da yıldız toplat geceleyin gökyüzünden..
Orhan bir barut attı sustu.”
“Bir milyon Ermeni kestik” demişti ya, Nobelli hazret.
Livanlım da başarırsa,
Belki ona da Nobel’in “Barış”ını verecekleri sözünü vermişlerdir.
Devrim bu kadar gürültüyle gelmeseydi,
Veresiye defteri açılmazdı.
Can Dündar gibi, pirinçten daha pirinci pilavın içinde millete yutturmaya devam edeceklerdi.
Ama artık o zaman yok.
Ülkede devrim olacak bunu anladılar.
Yoksa...
İki yüz dernek, parti, vakıf, sendika,
Washington’da oturup Türkiye’deki demokrasi noksanlığını düşünmezlerdi!
Onüçüncü havarileri Kılıçdaroğlu’nun altına imza attığı eksiklerimize bir bakın;
Etnisite Katliamı ile yüzleşecekmişiz,
Sanki, Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da kendi Alevilerimizi biz yaktık biz kestik, biçtik,
Savaşa karşı barış isteyecekmişiz,
Sanki Aybüke öğretmen barış kurşunu ile öldü,
Kandil’de, töremize uygun barış yemeğinde
Livanlım da bir türkü söylesin.
Siyasi tutuklular serbest kalsın.
Hepsi...
ÇOK ŞAŞIRACAĞIZ!
Sanki içeride devrimciler var.
Yerinden demokrasi istiyorlar,
Tr 705’i Karadeniz’e tayin edelim.
Kayyumları geri çekelim,
Belediye araçları ile Kandil’e odun taşır gibi.
Silah taşımaya devam etsin..
Her gün bir komşumuza, o da yetmiyor,
Avrupa ülkelerine savaş açıyoruz ya,
Dış politikada saldırganlıktan vazgeçecekmişiz,
LGBTİ, yatak odalarını sokaklara taşısın.
Tutan tuttuğunu yol ortasında öpsün...
Daha önemlisi,
Askere gitmek kişinin kendisine bırakılsın.
İstemeyen,
“Ben gelmiyorum abi” desin.
Aha bunların hepsinin altında on üçüncü havarinin imzası var... onaylıyor.
İtiraz yok!
Diyeceğim şu ki;
Livanlım,
Veresiye defterinin ilk sayfası,
Şimdi görün bakın çok yakın zamanda daha ne,
Ali Galipler,
Çopur Musalar,
Demirci Mehmet Efeler,
Anzavur Ahmetler,
Seyit Rızalar,
Saidi Nursiler çıkaracak…
Çok şaşıracağız, çook..
En çok da
Akşener ve on üçüncü havarinin partisine oy verenler şaşıp kalkacak..
“Bu adam da mı öyleymiş” diyecekler...
Görün bakın neler olacak neler...
Devrim deprem gibidir.
Geldi mi, yılanı çıyanı deliğinden çıkarır.
Yıllarca üstünde oturduğunuz evden çıkarlar.
O zaman görür, anlarsınız.
Ben sadece,
Deri kaplı kitap yazarı,
Tiyatrocu ve gazeteci,
Salona kahkaha attıran bu üçlüyü şimdiden işaretleyin derim...
Peki başka nasıl anlarız...
GÖKTEKİ BULUT KAYNAMASI
Eğer siz;
Başınızı Kars Kalesi’ne koyup,
Ayaklarınızı Edirne’ye uzatmışsanız,
Kolunuzun biri Sinop’ta,
Diğeri Diyarbakır’da demektir.
Kulağınız bu vatanda ise,
Gökteki bulut kaynamasını da görürsünüz.
Yer gök uğulduyor.
Halk homurdanmıyor artık.
Acı çekiyor.
Kapanan iş yerleri, iflas eden işletmeler,
Yokluk, yoksulluk, açlık,
Bakkala manava girilmiyor.
Marketlerin sadece makarna reyonları çalışıyor.
Et dirhemle satılıyor.
Büyük şehirlerde nefes dönmüyor.
Giden geri dönmeye utanıyor.
Köylü perişan.
Çiftçi darmadağın.
Bakkal denen bir esnaf kalmadı.
Bim, Şok, A101 kıran kırana yarışta.
Hiçbir şehirde bunların yüzünden boş dükkan kalmadı.
Yetmiş bin nüfuslu bir şehirde
Bunlardan yüz elli tane var.
Atanamayan öğretmenler,
Satılan fabrikalar,
Duran çarklar,
Bacasına leyleklerin yuva yaptığı işletmeler,
Tefeciler,
Köylünün ahırından hayvanlarını almaya başladı.
Tefeciye düşüp intihar edenler,
Banka, kredi, kart borçluları orduya dönüştü.
“Akan sudur, en güzel parti budur”
“Bir adam oğlu.. geliyor bilmem ne oğlu”
“Bacınız gelecek, acınız dinecek”
Erzurum’da Dadaş,
Elazığ’da Gakkoş,
Bursa’da yeşil-beyaz, Samsun’da kırmızı-beyaz,
Trabzon’da bordo-mavi atkılarla, otobüs üstlerinde,
Ağam olasan,
Paşam olasan,
Sen bize gelesen,
Başbakan olasan…
Cümbüşleri ile kazanılan seçimler dönemi bitti.
Bu millet inim inim inliyor.
Hatırlayın;
Bir ara oy pusulamız yüz yirmi santimdi.
Nerede onlar,
Çözüm ve üretimi kadrosu olmayanlar çekip gittiler.
Geriye kalanların içinden,
ABD, sezaryenle suni doğum yaptırdı.
Doğan bebeğin saçını
Altı tele ayırıp geri yatırdı.
Bir kolunu" İyi" yapmaya çalışıyor,
Diğer koluna bir "Gelecek" hazırlıyorlar,
Kalbine "Deva" koyuyor,
Eline Halkların ağacını veriyor,
Üstüne bir "Saadet" suyu fiskeliyor,
Altı telin üstüne bir "Gül" koyuyor,
Yine olmuyor,
Sarıgül kaçıyor, uçuyor,
İnce’den onu yakalamak istiyor,
Yine olmuyor.
Olmayacak!
Peki ne olacak?
MİLLİ BİLİNÇ UYANDI
Çok yakın zamanda bu millet yuvalarından başları zorla çıkartılan yılanı, çıyanı daha net görecek.
Mesela..
“Mustafa Kemal’in itlerisiniz” diyenlerle ittifak yapan partilerin tabanı boşalacak.
Amerika’nın gönderdiği kızı Meclis kürsüsüne çıkarıp “Uygur Türkü” diye gösteren,
Ama Diyarbakır’da kızını dağdan isteyen kadını görmeyen
Kadın bacılarını görecek bu millet.
Davullarla, zurnalarla, konfeti altında otobüs üstüne çıkıp,
Sizin şehre baraj,
Bizim köye sondaj,
Okulsuz semte kolej
Sözü verenlerin sonu geldi.
Düşmanı karşısında görmeden ayağa kalkmıyor bu millet;
Afyon’a Eskişehir’e, Antep’e, Urfa’ya, İzmir’e,
Çanakkale’ye dolmadan düşman, ayağa kalkmamıştı.
Şimdi hem düşmanı gördü,
Hem düşmanla iş tutanları.
İşte bu yüzden..
Aras’ın aktığı yere akıyor,
İşte bu yüzden..
Kızılırmak’ın döküldüğü yere dökülüyor,
Güneyi, kuzeyi, doğusu, batısı
Bir yerde kucaklaşıyor;
Bu millet vatanı için, halkı için kendi bedenlerini ateşlere atanları da gördü.
Önce milli bilinç uyandı;
Yüz yıllık Ermeni yalanını mahkemelerinde çöpe atanları da gördü,
Fetullah ve Amerika’nın hapislere doldurduğu ordumuzun nasıl esaretten kurtarıldığını da gördü.
Fetullah’ın nasıl kaçırıldığını da,
Kıymetine kuyumcu terazisinde paha biçilmez bir gençliğin nasıl yaratıldığını da gördü bu millet.
Sadaka dağıtıldığı ülkede,
Köylüye toprağının nasıl efendisi olacağını köy köy anlatanları da gördü bu millet.
İran ile, Azerbaycan ile, Suriye ile, Irak ile, Çin ile nasıl dost olunacağını gösterenleri de gördü bu millet.
Amerika’nın yalan makinalarının karşısına,
Bir televizyon, bir gazete koyarak,
Halkı aydınlatanları da tanıdı bu millet.
Bu ülkenin kadının nasıl “Cumhuriyet” kadını olacağını da gösterenleri de bildi bu millet.
Kendi gemisinden atlayacaklara;
“Düşeceğiniz yer Amerikan filikalarıdır” uyarısının nasıl doğrulandığını da gördü bu halk..
İşte bu halk,
Kadrosunu yılardır hazırlayan, eğiten, donatan oy sahtekarlığı yapmayan, halkı kandırmayan,
Bugünlerde düşürülecek hükümetin yerine
Yılanların, çıyanların geleceğini söylediği için haklı çıkanların,
Yarın,
Yine yeniden Atatürk yoluna gireceğini de biliyor,
İthalattan ihracata geçileceğini,
Tarlasını ekip, fabrikasına koşacağını da,
Mezunların atanacağını,
Köy Enstitülerinin, meslek okullarının açılacağını da biliyor.
İthalatın yasaklanacağını,
Tezgahların şenleneceğini,
Bir ulusun yeniden nerede doğrulacağı adresi biliyor bu millet.
Bu milletin bildiğini bilen medya da öğrendi durumu,
Bu yüzdendir;
Milletin Vatan’ın Partisine kapılarını açmaları...
Ne Aras döner Bingöl Dağına,
Ne Kızılırmak Kuz Köyü’ne
Bir yılın bir aya sığacağı günlere girdik
Kırk yıllık eğitimin sonuna gelindi.
Çıyanlar çıktıysa ortaya, apoletleri takıp birliklerin başına, acılar içindeki bu halkın önüne geçme günüdür.