Dijital eşitsizlik derinleştiriyor mu? İnterneti olmayan öğrenci nasıl eğitim alacak?
Euronews'e konuşan, Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık ve New York Üniversitesi'nden öğretim üyesi Prof. Selçuk Şirin dijital uçurumu yorumladı.
İlgili yazı şu şekilde:
Dijital uçurum ile kast edilen, farklı sosyo-ekonomik düzeylerdeki birey ve toplulukların bilgi ve iletişim teknolojisi araçlarına erişimde ve kullanımda eşitsizlik yaşamaları. Bu uçurumun ölçümünde ise, internete erişim hızı ve internette kalma süresi, kişisel bilgisayar ve telefon varlığı, televizyon hizmetleri göstergeler bölgeler-arası farklılık ekseninden dikkate alınıyor.
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık’a göre, uzaktan eğitim, ülkelerde dijital teknolojilerin etkisini ve durumunu da ortaya çıkardı ve farklı sosyo-ekonomik koşullardaki bireylerin bilgi iletişim teknolojilerine erişiminde ve bunları kullanımında yaşanan eşitsizlik yani "dijital uçurum" artık daha görünür hale geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) istatistiklerine göre, Türkiye’de okul öncesi eğitim de dahil olmak üzere toplamda 18 milyon 108 bin öğrenci bulunuyor ve tüm seviyeler 23 Mart’tan itibaren evden Eğitim Bilişim Ağı (EBA) ve TRT aracılığıyla eğitimlerine devam ediyorlar.
'HANELER ARASI EŞİTSİZLİK EĞİTİM SÜRECİNE YANSIMAMALI'
Arık, “Uzaktan eğitimin uygulandığı bu dönemde hanedeki durumun önemi çok arttı. Mevcut durumu anlamak, halihazırda eşitsizliğin olduğu yerlerde o yere özgü müdahale programları yürütmek, eşitsizliklerin uzaktan eğitim sürecinde derinleşmesini önlemek öncelikli hedef olmalı” diyor.
TÜİK verilerine göre, Türkiye’de hanelerin yüzde 49,1'i ADSL, kablolu İnternet, fiber vb. sabit genişbant bağlantıyla, yüzde 86,9'u ise mobil genişbant bağlantıyla İnternete erişim sağlıyor. Sabit genişbanta sahip hanelerin oranının en düşük olduğu bölgeler ise, Ortadoğu Anadolu (25,6), Kuzeydoğu Anadolu (25,8) ve Güneydoğu Anadolu (27,2). Masaüstü bilgisayar bulunan hane oranı yüzde 17,6; taşınabilir bilgisayar bulunan hane oranı yüzde 37,9 düzeyinde. Benzer şekilde, tablet bulunan hane oranı yüzde 26,7; cep telefonu bulunan hanelerin oranı ise yüzde 98,7.
Dolayısıyla, EBA TV dışındaki uzaktan eğitim olanaklarına erişimde Romanlar, mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları, mülteci çocuklar gibi kırılgan grupların yaşadığı dijital uçurum belirginleşiyor.
Arık, “Bu verilere bakarak EBA TV dışındaki uzaktan eğitim platformlarına erişimin özellikle belirli bölgeler ve Roman çocuklar, mevsimlik gezici tarım işçisi ailelerin çocukları, sosyoekonomik düzeyi farklı çocuklar, kırsal alandaki çocuklar, mülteci çocuklar gibi risk altındaki bazı gruplar için daha zor olduğunu söyleyebiliriz. Televizyon sahipliği olsa dahi çocukların içinde bulunduğu koşullar nedeniyle EBA TV de etkili izlenmiyor olabilir” diyor ve ekliyor:
“Bazı Suriyeli ailelerin Türksat yerine Arapça kanalları izleyebilecekleri başka bir uydu kullandıklarını ve bu nedenle de EBA TV’ye erişimlerinin kısıtlı olduğunu biliyoruz. Bilgisayar olan hane oranı az, ama İnternet’e bağlanma oranı yüksek. Cep telefonu gibi mobil araçlar daha çok kullanılıyor olabilir. Ancak, çocukların cep telefonu ve televizyon kullanım durumlarına ve sürelerine yönelik herhangi bir bilgi yok.”
ÖĞRETMENLER DESTEKLENMELİ
Arık, eğitimin en önemli paydaşlarından birinin her koşulda öğretmen olduğunu ve öğretmenlerin desteklenmesi ve motivasyonlarının güçlenmesinin yanı sıra bilgi ve iletişim araçları alanında eğitim almalarının bu süreçte daha fazla önem kazandığını belirtiyor.
“Böylece, öğrenciye, sınıfa, okula, bölgeye özgü ve ihtiyaç odaklı, meslektaş işbirliğine dayalı çözümler geliştirilmesine olanak sağlanabilir ve dijital uçurumun oluşması, derinleşmesi önlenebilir” diyor.
Uzaktan eğitim sürecinde dijital uçurumun önüne geçilmesinde, Arık’a göre, öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin her birinin ayrı ayrı hem psiko-sosyal hem de teknik destek alabilmesi öğrenmenin devamlılığı ve uzaktan eğitim süreci sona erdiğinde yürütülecek telafi sürecinin daha hızlı ve etkili biçimde hayata geçirilmesi açısından önemli.
“Risk altındaki öğrencilere yönelik destek programlarının bir kısmı hayata geçirilse de gereksinim devam ediyor. Bu öğrencileri en yakından tanıyanlar ise öğrencinin sınıfına giren öğretmenler ve öğrenci profilini bilen okul yöneticileri. Okullar kendi öğrencileri için bireysel eylem planları hazırlamalı; kamu kurumları bu eylem planlarının hayata geçmesini garanti altına almalı ve bu doğrultuda okullarla ve risk altındaki gruplara yönelik çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşları ile etkin işbirliğine girilmeli” diyor Arık.
HERKESE GENİŞ BANT HEDEFİ
Türkiye’nin 2017-2020 yılları arasını kapsayan Ulusal Genişbant Stratejisi ve Eylem Planı’nın hedefi “Her yerden Herkese Genişbant”
idi ve engelliler, düşük gelirli aileler gibi dezavantajlı grupların genişbant hizmetlerine azami düzeyde erişimi için çalışmayı öngörüyordu.
New York Üniversitesi'nden öğretim üyesi Prof. Selçuk Şirin ise, "Okullar kapalı kaldığı her gün yoksul çocuklarla varlıklı çocuklar arasındaki fark açılıyor demektir" diyor.
"Adına “tatilde öğrenme kaybı” dediğimiz bu kavramı Kovid-19 krizinde okul dışı zamanda öğrenme kaybı olarak yeniden tarif etmek gerekiyor. Uzaktan öğrenme maalesef okulda öğrenmeye göre daha sınıfsal bir makas", diyen Prof. Şirin, "Evinde bilgisayar, broadband internet, kitaplık, eğitimli bir yetişkin olan çocuklar bir adım öne geçecek. Bu saydıklarıma sahip olmayan çocuklar bir adım daha geriye düşecek. O nedenle keşke her öğrenciye bir tablet ve bir de ücretsiz internet bağlantısı hemen acil olarak sunulsa" diye ekliyor.
Şirin'e göre okulların beklentiler doğrultusunda Eylül ayına kadar kapalı kalması ve radikal bir önlem alınmaması durumunda bu iki öğrenci grubu arasındaki makas katlanarak açılacak ve bu krizin etkileri eğitim hayatları üzerinde bıraktığı izle ömür boyu devam edecek.