Dil Devrimi’nin başarısı: Söz varlığı 20 binden 150 bine çıktı!
AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “Kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lûgatımızı, alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.” dedi. Oysa gerçek aksini gösteriyor. 1920’li yıllarda Türkçedeki söz varlığı 20 bin ile 30 bini geçmiyordu. Bugün ise 150 binlere dayandı.
AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın Kahramanmaraş Uluslararası 8. Kitap ve Kültür Fuarı’nda yaptığı konuşma, tepkilere neden oldu. Ünal, konuşmasında “Tarihteki en sert kültürel devrim Türkiye’de yaşanmıştır. Mesela Fransız Devrimi her şeyi yıkmıştır ama lügate dokunmamıştır. Yine en sert devrimlerden bir tanesi Mao’nun Çin Kültür Devrimi’dir. Lügate dokunmamıştır. Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet; bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.” ifadelerini kullanmıştı. Daha sonra sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyen Ünal, “Kamus bir milletin hafızasıdır cümlesinden yola çıkarak yaptığım değerlendirme Cumhuriyet’e dönük değil kültür devrimi olarak yapılanlara dair bir tespittir. Buradan bir düşmanlık çıkaramazsınız.” açıklamasında bulundu.
‘HARF DEVRİMİ KAÇINILMAZDI’
Atatürk’ün Bütün Eserleri Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek ve yazar Kemal Ateş, Mahir Ünal’ın sözlerini ve Dil Devrimi konusunu Aydınlık’a değerlendirdi.
Şule Perinçek’in değerlendirmesi şöyle:
“Cumhuriyet Devrimi, tarihi olarak dönemini tamamlamış feodal bir imparatorluğun yerine yeni bir devlet kurmuştur. Tebadan millete geçiş… Burada dilde birlik önemli. Bütün ‘vatandaşların’ fırsat eşitliği önemli. Bu, arkasından ancak kültürel devrimle sağlamlaşabilir ve yaşayabilirdi. Tarihteki bütün devrimler öyle yaptı. Siyasi iktidar ayaklarını sağlam temele bastığı zaman üzerine bir bir katları inşa etmeye başladı. Bizim devrimlerimiz de öyle oldu. Kaçınılmazdı. Zaten daha Osmanlı döneminde girişimler oldu. Talepler yükseldi, Atatürk’ün söylediği gibi ‘milletin arzusu’ yani, nesnel koşullar geldi dayattı. Ama yaşama geçmesi için ‘devrim’, ‘devrimin iktidarı’ beklendi.
Çin’de hâlâ devrim devam ediyor. Fransa geri döndü. Biz de artık şu günlerde yarım kalan devrimin tamamlanması dönemini yaşıyoruz. Herkes devrimci. Yarış var. Çünkü köklü değişiklik milletin arzusudur.
Konumuza gelirsek; Şu bir gerçek, Harf Devrimi’yle bir önceki neslin okuyup yazdığını ondan sonra gelen okuyup yazamadı. Bir kesinti oldu. O dönemle ilgili araştırma yapacağınız zaman eski alfabeyi öğrenmek zorundasınız. Buna şöyle bakmak: Buna karşılık Harf Devrimi ne getirdi? Okuma yazma oranı yüzde 8’lerde. Kadınlarda yüzde 3,6. Yıl 1927 üstelik. 1908 Devrimi olmuş. Cumhuriyet olmuş. Cumhuriyet’e sahip çıkacak ‘her vatandaşa, kadına, erkeğe, çobana, hamala, sandalcıya’ okuma yazma öğretme zamanı gelmiş çatmış. Bu ‘vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesidir’. Bu milletin yüzde doksanının okuma yazma bilmemesi milletimizin hatası değildir. Kafasını zincirlerle saranlardadır. (ATABE, c.22, s.154-158)
Gerçekten de yediden yetmişe bir seferberlik oldu. Oran aniden fırladı. Milletimiz kadından erkeğe hamaldan sandalcıya bilgiye ulaşma fırsatı yakaladı. Çünkü dilin yapısına yeni harfler daha uygundu. Çok kolay öğrendi.
Dilde sadeleşmeye gelince. Her devrim gibi başta radikalleşme yaşandı. Hatalar yapıldı. Çok kısa bir süre sonra düzeltildi. Konuşulan ve yazılan Türkçe birbirine yaklaştı. Hep birlikte aydınlandık.
Dilde sadeleşmeyle saray çevresinin entellerinin yazdıklarından bir kopuş oldu, o da bir gerçek. Ama zaten milletin yüzde 98’i o dili anlamıyordu. Tıpkı bizim şimdiki ‘plaza dili” gibi. Hiçbir zaman sevgilisine öyle ağıt yakamazdı.
Yabancılaşmaya ve ayrımcılığa karşı milletin birliği ve eşitliği.
Bugün de yanlış ‘entel’ uygulamaları var. Beş ayrı sözcüğün karşılığını ille köküne bakıp bire indirgemek bir çeşit yobazlık. Öyle sözcükler var ki o artık bizim. Bizim ifade zenginliğimiz. Bakın işte bir örnek, ‘dile getirme’ diyemiyorum ‘ifade’ diyorum mecburen. ‘Dile getirme zenginliği’ olmuyor.
Cumhuriyet dediğimiz budur. O yalnızca bir iktidar biçimi değil. Bir kültürdür. Yoksa döner bizi yakar.”
‘GEÇMİŞİN BÜTÜN ESERLERİ ÇEVRİLDİ’
Görüşüne başvurduğumuz bir diğer isim olan yazar Kemal Ateş de konuyla ilgili şunları söyledi:
“1920’li yıllarda Türkçedeki söz varlığı 20 bin ile 30 bini geçmiyordu. Bugün ise 150 binlere dayandı. Cumhuriyet’in Türkçeyi getirdiği nokta ortada. Geçmişin bütün eserleri Türkçeye çevrildi fakat bunları okuyan yok. Mahir Ünal’ın da okumadığı anlaşılıyor. Geçmiş hamaseti, ecdat yadigârı hamaseti, eskiden beri süregelen bir siyaset biçimi. Türkçenin yayımlanmış olan 8-10 ciltlik sözlükleri mevcut. Ben bir muhabir olsam, Sayın Mahir Ünal’ın evindeki kitaplığında bu sözlüklerinden hangisinin olduğunu öğrenmek isterdim.”
‘TEHDİTLERE KARŞI CUMHURİYET DEVRİMİNE SARILACAĞIZ’
Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Genel Başkanı Kayahan Çetin, sosyal medya hesabı üzerinden Mahir Ünal'ın sözlerine tepki gösterdi. Çetin’in açıklaması şöyle:
“Cumhuriyet Devrimi; toplumsal, siyasi, kültürel yönleriyle bir bütündür Mahir Bey. Cumhuriyet'in Harf Devrimi, Dil Devrimi, Aydınlanma mücadelesi düşünce hayatını, bilimi ve eğitimi bir azınlığın ayrıcalığı olmaktan çıkartıp tüm millete kazandırmıştır.
Tarihimizdeki büyük atılımlardan ilham almamız gereken bir dönemdeyiz. Bu devrimlerle millet olduk, emperyalizmin her türlü saldırısını defettik. Tehditlerin ve büyük zorlukların üstesinden gelirken Cumhuriyet Devrimlerine sarılacağız.”
KAZAKİSTAN’DA TÜRK DÜNYASI ÇALIŞTAYI
Kazakistan’ın Türkistan şehrinde “Türk Dünyasının 2040 Vizyonu” konulu çalıştayın açılış töreni yapıldı. Çalıştay, Türkistan’daki Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin ana kampüsünde başladı. Açılış törenine AYÜ Mütevelli Heyet Başkanı Muhittin Şimşek, Rektör Janar Temirbekova, Rektör Yardımcısı Cengiz Tomar, Türk Tarih Kurumu Başkanı Birol Çetin, Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreter Yardımcısı Ömer Kocaman ve Aksakallar Konseyi Üyesi İkram Adırbek katıldı. İki gün sürecek program kapsamında tarih, siyaset, uluslararası ilişkiler, enerji, ekonomi, hukuk, dil, turizm, edebiyat ve sanat alanlarında 9 oturum düzenlenecek. Çalıştayda Türk dünyasının gelecek vizyonunu belirleyecek önemli adımların atılması bekleniyor.
TÜRK DEVLETLERİNDEN ‘ORTAK ALFABE KOMİSYONU’
Türk devletlerinin ortak bir alfabeye geçmesi ve dilde birlik sürecinin hızlandırılması amacıyla "Ortak Alfabe Komisyonu" kuruldu. Dil Bayramı'nın 90. yıl dönümü dolayısıyla geçen ay Bursa'da yapılan “Türk Dünyası Ortak Alfabe Çalıştayı”nda Türk Devletleri Teşkilatına (TDT) sunulmak üzere kararlar alındı. Çalıştay, Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Konseyi Başkanı ve AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım'ın katılımıyla Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Gürer Gülsevin'in oturum başkanlığında düzenlendi.
TDK ve TDT işbirliğiyle yapılan, Türk devletlerinden bilim insanlarının, kendi ülkelerinde kullanılan alfabe ve tarihi süreçlere ilişkin bilgi verdiği çalıştayda, ortak alfabeye geçiş süreçlerinin hızlandırılması ve uygulamanın yaygınlaştırılması gerektiği vurgulandı. Çalıştayda, Türk dünyası ortak alfabesi için TDT bünyesinde "Ortak Alfabe Komisyonu" kurulması kararlaştırıldı.
Türk Cumhuriyetleri'nin dille ilgili resmi kurumlarınca önerilecek 2'şer üyeden oluşacak komisyon, TDT Aksakallar Konseyi'ne ortak alfabe ve ondan üretilecek ulusal alfabelerle ilgili rapor hazırlayacak. İlk toplantısını Kırgızistan'da yapacak komisyon, ortak alfabe çalışmalarını gözlemleyecek ve Aksakallar Konseyi'ne rapor verecek. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Muhammet Hekimoğlu, Türk Devletleri Teşkilatı Azerbaycan Aksakalı Hasan Hasanov da çalıştayda yer aldı.