‘Direniş’e yakın Lübnanlı siyasetçi-gazeteci Nasır anlattı: Hizbullah'ın üç unsurlu stratejisi
Lübnanlı siyasetçi ve gazeteci Kandil, Hizbullah’ın bir yıpratma savaşında olduğunu söyledi. Bunun İsrail’e karşı caydırıcılık yarattığını belirten Kandil, Tel Aviv’in kara harekatı için engel oluşturan unsurları açıkladı.
HAMAS’ın 7 Ekim’de İsrail’e karşı başlattığı Aksa Tufanı operasyonundan sonra herkes Hizbullah’ın savaşa dahil olup olmayacağını merak ediyor. Lübnanlı eski milletvekili ve gazeteci Nasır Kandil; Filistin, Hizbullah ve bölgeye dair Aydınlık’a konuştu.
‘HİZBULLAH’IN ÜÇ UNSURLU STRATEJİSİ’
Kandil, Aksa Tufanı ile başlayan süreçteki Hizbullah’ın stratejisini şöyle açıkladı. “Hizbullah'ın stratejisi, üç unsurdan oluşmaktadır. Birincisi, Kassam güçleri ve direniş grupları tarafından elde edilen 7 Ekim zaferinin bir zafer olduğudur. Bu zaferin tarihi önemi korunmalı, Arap ve İsraillilerin bilincine yerleştirilmelidir. İkincisi de Gazze'nin direniş coğrafyasının yapısında çok önemli bir halk ve coğrafi bileşen olduğudur. Onu silinme, yerinden edilme ya da teslim olma risklerine maruz bırakmak yasaktır. Üçüncüsü, kapsamlı savaş hedeflenen bir amaç değildir, ancak ondan korkmuyoruz ve eğer olursa ona gitmeye de itirazımız yok. Bu, yukarıda belirtilen iki hedefe ulaşmak için gerekli bir yoldur ve yıpratma savaşının tırmanmasının nedeni de budur.”
‘ATEŞLE KEŞİF SINAVI’
Aksa Tufanı operasyonunun başlamasından bu yana Hizbullah savaşçılarının Lübnan’ın güneyinde İsrail ordusuyla çatıştığını belirten Kandil, “Güney sınır cephesinde yaşananlar bir çatışma ya da varlık-yokluk ispatı değil, tam anlamıyla bir yıpratma savaşı olduğu anlamına gelmektedir.” dedi. Kandil, bu yıpratma savaşı tanımını geçmişten alıntılayarak yaptı: “Bu, 1973 Ekim Savaşı'nda Süveyş Kanalı geçişinin komutanı Korgeneral Saad al-Din al-Shazly'nin tanımlamasıdır; bu bir ateşle keşif savaşıydı, bu olmadan geçiş mümkün olmazdı ve zaman içinde değiştirilmesi zor olan belirli hedefleri yok etme savaşıydı.”
Mısır ordusu ile İsrail ordusunun yıpratma savaşında kayıplarının, iki ordunun kapsamlı savaşta kaybettiklerine kıyasla önemsiz olmadığını vurgulayan Kandil şöyle konuştu:
“Bu tanımın, işgal ordusunun yaklaşık 50 subay ve askerini kaybettiği güney Lübnan'da yaşananlar için de geçerli olduğuna inanıyorum. Tanklarının ve araçlarının yirmisini ve en önemlisi gözlerini, yani savaş durumunda uyarıdan daha fazlası için kurduğu elektronik duvarı, radar cihazlarını ve elektronik savaş odalarını kaybetti. Bu on günlük operasyonlarda direnişin İsrail savaş sistemlerinin konumları ve çalışma mekanizmalarıyla ilgili en önemli bilimsel tespitin yapılmasını sağladı. Demir Kubbe'den havacılık ve topçu hareketlerine, ateşle keşfedilebilecek diğer askeri sırlara kadar yıpratma savaşı, işgalin Gazze'ye karşı karar verdiği her adımda hesaplarını yeniden gözden geçirmesine neden olan bir caydırıcılık yaratıyor.”
‘KAPSAMLI BİR SAVAŞA HAZIR HALE GETİRECEK’
Hizbullah’a yakın olduğu bilinen Kandil, bu savaşın aynı zamanda İsrail ordusunun güney Lübnan'a bakan üçte birinin yerinde kalmasına, on binlerce yerleşimcinin sınır dışı edilmesine ve Lübnan’ın güney cephesiyle ilgili siyasi ortamın karışmasına neden olduğunu belirtti.
Kandil, “Yıpratma savaşı, Hizbullah'ın yapısını kapsamlı bir savaşa hazır hale getirerek, hipotezleri hakkında iç tartışma başlatarak, tarafların pozisyonlarını ve dengelerini keşfederek katkı sağladı.” tahlilini yaptı.
‘DAHA GÜÇLÜ HAMAS DİPLOMATİK ÇÖZÜME KATKI SAĞLAR’
Lübnanlı siyasetçi ve gazeteci, daha güçlü bir HAMAS'ın ortaya çıkmasının iki devletli çözüme diplomatik düzeyde puan kazandıracağı, tersinin ise “Yüzyılın Anlaşması” ve tek taraflı normalleşme yollarına daha fazla puan kazandıracağı anlamına geldiğini vurguladı. Diplomasinin, içinden çıkılmaz durumların savaşlarında kendine yer bulduğunu vurgulayan Kandil “Ve biz de tipik bir tanesinin tam kalbindeyiz, ancak içinden çıkılmaz durumu askeri güçle çözebileceğine inananlar var ve hayatın diplomasiye dönmesi için onların başarısız olması gerekiyor.” şeklinde konuştu.
KARA HAREKATINDAKİ ENDİŞENİN SEBEPLERİ
İsrail'in kara harekatını başlatma konusundaki tereddütlerinin bir sır olmadığını belirten Kandil, “Bunun arkasında da kara harekatına hevesli görünmeyen Amerika'nın endişeleri var.” dedi. Lübnanlı siyasetçi ve gazeteci, İsrail ordusunun böyle bir savaşın sonunda başarısız olması durumunda “İsrail ordusunun yıkılması, parçalanması ve direnişin kendisine yönelik varoluşsal tehdit seviyesinin yükseltilmesi hipotezi de dahil olmak üzere tam bir kayıp yaşar.” ifadelerini kullandı.
İsrail ordusunun önünde büyük engellerin olduğunu belirten Kandil, onları şu şekilde açıkladı:
“Gazze Şeridi'ndeki sayı ve teçhizat açısından elverişli savunma koşulları ile Gazze'deki saldırının zor koşulları arasında, büyük ölçüde yedeklerden oluşan İsrail ordusunun morali birinci engeldir. Direnişin savunması, deneyimi ve savaşçı ruhu da ikinci engeldir. Güney Lübnan Cephesi ve savaşın genişleme olasılığı da üçüncü engeldir. Bu engellerden herhangi birinin göz ardı edilmesi aşılması zor bir durumdur. Savaşın sonuçlarını, yenilginin boyutu ve kapsamı itibariyle daha ciddi hale getirir.”
‘AĞIR YARA HÂLÂ KONTROLE ALINMIŞ DEĞİL’
Kandil, Aksa Tufanı operasyonunun, tüm dünya gibi İsrail ve ABD’yi de şaşırttığını vurguladı. Operasyonun en önemli sonucunu “Filistin meselesini görmezden gelmeye ve Suudi-İsrail normalleşmesine öncelik vermeye dayanan Amerikan stratejisini altüst etmesi” olarak açıklayan Kandil, şöyle devam etti:
“Washington yeni bir strateji geliştirmek için gerekli kabiliyetlere ve uygun koşullara sahipken, bunu yapamıyor. 7 Ekim operasyonunun yol açtığı ağır yaranın sonuçları halen devam ediyor. Bu nedenle, Amerikan diplomatik ve askeri hareketi, kayıpları sınırlama ve şok geçiren işgal varlığını sakinleştirmek ve yalnız olmadığına dair güvence vermek için bölgeye yönelik kuşatma projesi uyguluyor.”
‘BİDEN ACİL DİYORDU ŞİMDİ ENDİŞE EDİYOR’
ABD Başkanı Joe Biden’ın ilk gün kara savaşının aciliyetini teşvik edenlerden biri olduğunu belirten Kandil şu an ise ABD'de endişenin hakim olduğunu kaydetti. Kandil, ABD’nin Doğu Akdeniz’e gönderdiği savaş gemileriyle ilgili şu değerlendirmede bulundu:
“İsrailliler, Ulusal Güvenlik Konseyi başkanları aracılığıyla Amerikalıların, Hizbullah'ın girmesi halinde savaş gemileriyle müdahale sözü verdiklerini söylemişti. Bu gemiler İsrail'e karşı cephenin genişlemesini önlemek için caydırıcılık görevi görecek. Yani Hizbullah başta olmak üzere Gazze'ye destek için gelebilecek direniş ekseninin taraflarıyla çatışacaktı. Başkan Biden bu sözü verdiğini reddetti. Çatışmanın iki tarafı olan HAMAS ve İsrail gibi, ABD ve Hizbullah'ın da 7 Ekim operasyonunun temsil ettiği sürprizden başlayarak benzer denklemlere bağlı oldukları söylenebilir. Ancak hoş sürpriz Hizbullah içindir. Bu da onun stratejisini besliyor ve Amerikalıların stratejilerini engelliyor. Ancak her ikisi için de müttefikin yenilgisini önleme taahhüdünde bulundukları açık. Fakat bu hedefe ulaşmak için ne kadar müdahalenin gerekli olduğu henüz belli değil. Ve asıl soru, maliyetin hedefi yeniden tanımlamaya zorlayıp zorlamayacağıdır. Amerika ile savaş ihtimali de dahil olmak üzere Hizbullah’ın kapsamlı bir savaşa hazır olduğunu teyit eden, sinyalleri doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçındığını gösteren ve İsraillilere yenilgiden kaçınmanın bir yolu olarak beklentilerini düşürmelerini tavsiye eden bir durum var.”
‘TÜRKİYE, RUSYA VE ÇİN İÇİN DİPLOMATİK BASKI MASADA YOK’
Kandil, bölge ülkelerinin de tutumlarına dikkat çekti. Türkiye, Rusya ve Çin'in İsrail'e tek bir yolla baskı oluşturabileceği ve onun da diplomatik baskı olacağını belirten Kandil, şunları belirtti: “Fakat Filistin meselesine kapsamlı bir çözüm arama ve iki devletli çözüm önerisine aktif olarak geri dönme ufuklarının açılacağı umuduyla ABD-İsrail başarısızlığını bekleme eğiliminde olan bu ülkelerin hiçbirinin gündeminde bu seçenek görünmüyor.”