Doğanın acil ihtiyacı
Öykücülüğümüzün usta kalemlerinden Cemil Kavukçu, bu romanında doğanın ihtiyaç duyduğu acil yardımı okurlarına hatırlatıyor.
Kendi yok ediciliğini görmeyen, görmekten kaçınan insana ilişkin umudu ise çocuklarda, onların farkındalığında ve duyarlılığında buluyor. Her şey Emre’nin sıradan bir okul günü, gizemli bir adama yardım etmesiyle başladı. Bu yardımına karşılık bir taşla ödüllendirilen Emre, rüyalarında istediği yere seyahat edebiliyordu artık. Ancak taş, Emre’yi götürdüğü rüyalarda bambaşka bir gerçeği gözler önüne seriyordu. Rüyalarında mekânlar değişiyor ama her şey aynı konuya bağlanıyordu. Çözüm üretilmezse, hepimizi etkileyecek, hayati bir konuya…
Emre daha fazla dayanamamış taşı almıştı. Tahmin ettiğinden daha hafifti ve avucunda yavaş yavaş parlamaya başlamıştı.
“Yaşlı adam, ‘Onu artık çantana koy ve iyi koru,’ demişti.
Emre bir anda yaptığından pişmanlık duymuştu. ‘Ama ben annemle babamdan bir şey gizleyemem,’ demişti, ‘bu hiç doğru değil.’
Tam taşı geri vermeye hazırlanırken, yaşlı adam gülümsemişti. ‘Sen gerçekten iyi bir çocukmuşsun,’ demişti, ‘bu taşı fazlasıyla hak ediyorsun. Annenle babana da bu sırrı söyleyeceğin gün gelecek. Ama kısa bir süre beklemen gerekecek. Zamanı gelince taş onu sana bildirecek. Beni kırmadığın için teşekkür ederim.”