Doğu Akdeniz’de ‘Dünya yuvarlak’ diyebilmek
Rum-Yunan ikilisi, önce dünyanın düz olduğuna tüm Akdeniz’i inandırdı, sonra da kıyıdaş ülkelerin binlerce kilometrekarelik deniz yetki alanını çaldı. Şimdi ise Türkiye, herkese dünyanın yuvarlak olduğunu öğretiyor.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”, Doğu Akdeniz’deki dengeleri değiştirecek cinsten. Çünkü pek çok sınırlandırma anlaşmasına emsal olabilecek bu muhtıra, her şeyden önce deniz yetki alanı belirlenmesindeki metodolojiyi değiştiriyor.
Bugüne kadar dünyanın düz olduğunu iddia eden Rumlar, Doğu Akdeniz ülkelerine de bunu kabul ettirerek deniz yetki alanlarını bir bir gaspetmişti. Libya’dan 39 bin, Mısır’dan 12 bin ve Levant’tan onbinlerce kilometrekare deniz yetki alanı çalmayı başaran Rum-Yunan ikilisi, şimdi tarihinin en büyük kâbusuyla karşı karşıya. Çünkü Türk amiraller, dünyanın 1 derecelik doğu-batı eğimini katarak yaptıkları sınır hesaplarını, BM’nin kabul ettiği bir yönetime onaylatmış durumda. Gelin bu konuyu biraz daha açalım...
DÜNYA YUVARLAK!
Libya ile anlaşmanın mimarı olan Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, bir makalesinde durumu şöyle özetliyor: “Akdeniz’deki deniz alanı hesaplamalarında dikey ve yatay hatlar kullanılıyor. Bu durumda sadece kuzey-güney ya da doğu-batı hattında ilgili kıyı ve kıyıdaş devletler tespit edilebiliyor. Esasen yerküre haritasına üç boyutlu bakılarak, 360 dereceyi kapsayacak şekilde farklı açılar kullanarak çeşitli istikametlerde ortay hat belirlenmesi gerekmektedir.”
İşte dünyanın eğimini bilinçli olarak gözden kaçıran Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, diagonal hatları kullanarak karşılıklı sınırlandırma anlaşması yaptığı ülkelerden binlerce kilometrekareyi gaspediyor.
TÜRKİYE’NİN İKİ YENİ KOMŞUSU VAR
Bu yeni harita hesaplamalarıyla birlikte Türkiye de denizden iki yeni komşusu olduğunu keşfetti. Bunlardan biri Libya, diğeri ise İsrail. Bu iki ülke de Rumlar tarafından açıkça dolandırılmış. Bugün GKRY’nin sahiplendiği parsellerden 12’nin tamamı, 8, 9 ve 11’in büyük kısmı ile 1, 7 ve 10’un bir kısmı aslında İsrail’e ait. Yunanistan’ın ilan ettiği 20 No’lu sahada ise Libya’nın hakkı var. Bu iki yeni komşumuzla birlikte Türkiye’nin de Libya civarındaki 15 No’lu sahada hakkı olduğu görünüyor. İsrail’le yapılacak bir anlaşma ise deniz yetki alanımızı Kıbrıs’ın güneyine kadar uzatıyor.
RÜZGAR TERSİNE DÖNÜYOR
Şimdi ise rüzgar tersten esmeye başladı. Libya’nın Yunanistan’a resti çekerek Türkiye ile muhtıra imzalaması, olası bir GKRY, Yunanistan, Mısır anlaşmasının önünü kesti.
İsrail de GKRY’ye bıraktığı Afrodit sahasında 130 milyar metreküp doğalgaz bulununca, sesini yükseltmeye başladı. Geçen yıl ilk kez Afrodit’ten pay isteyen İsrailliler, Rumlarda büyük bir soğuk duş etkisi yarattı.
Mısır henüz kaybettiği 12 bin kilometrekarelik alanın önemini kavrayabilmiş değil. Fakat yeni dönemle birlikte Mısır, Lübnan ve Suriye’nin de Rumlara rest çekeceği değerlendirilebilir.
KKTC İÇİN BÜYÜK FIRSAT
Rumların Doğu Akdeniz’deki korsanlığının giderek görülmesi, KKTC için de bir fırsat olabilir. Çünkü bölge ülkelerinin GKRY yerine KKTC ile anlaşma yapması, iki tarafa da büyük kazançlar sağlıyor. Amiral Yaycı, daha 2009’da yazdığı bir makalesinde durumu şöyle anlatıyor: “GKRY’nin Suriye, Lübnan ve İsrail ile sınırlandırma antlaşması imzalarken ilgili kıyı olarak alındığı anlaşılan Baf ile Zafer Burnu arasındaki toplam uzunluk 168.905 deniz mili iken; Suriye, Lübnan ve İsrail’in kıyılarının uzunluğu 316.907 deniz miline tekabül etmektedir. Bu durum da kıyı uzunlukları oranı 1.87 olmaktadır ki, bunun anlamı Suriye, Lübnan ve İsrail’in hakça bir paylaşım çerçevesinde yapılacak bir anlaşma ile GKRY’nin 1.87 katı deniz yetki alanına sahip olmaları gerekmektedir.
Ancak, GKRY yaptığı antlaşmalarla neredeyse eşit deniz yetki alanına sahip olmuş ve bir anlamda bahse konu kıyıdaşların deniz yetki alanını da sahiplenmiştir. Bu ülkelerin kıyı uzunlukları nispetinde ve hakça paylaşım ilkesi doğrultusunda GKRY yerine KKTC ile sınırlandırma antlaşmaları yapmaları durumunda, GKRY ile yaptıkları antlaşmadan elde ettikleri deniz alanından çok daha fazla deniz alanına sahip olmaları mümkündür.”
SURİYE VE LÜBNAN ÖNCELİKLİ HEDEF
Libya ile yapılan anlaşmanın ardından Türkiye’nin öncelikli hedefleri arasında Suriye ve Lübnan bulunuyor. Çünkü bu iki ülke de Türkiye gibi kıyıdaş olmalarına rağmen Doğu Akdeniz Gaz Forumu’ndan dışlanmış ülkeler. Ayrıca İsrail, Lübnan’ın 860 kilometrekarelik alanını açıkça ihlal ediyor. Mısır da siyasi ilişkilerin düzeltilmesiyle birlikte anlaşma yapılabilecek ülkelerin başında geliyor. GKRY ile yaptıkları anlaşmadan 12 bin kilometrekarelik kaybı olan Mısırlılar, Mursi döneminde bu anlaşmayı iptal edeceklerini açıklamışlardı. Fakat hem Mısır’daki siyasi karışıklık hem de Türk Donanması’na vurulan Balyoz, bu anlaşmaların önüne geçmişti.
RUMLAR NE YAPABİLİR?
Rum-Yunan ikilisi, Türkiye’nin tezlerinin hukuka aykırı olduğunu iddia ediyor. Halbuki uluslararası deniz hukuku, anakara üstünlüğü ilkesini, adaların ters tarafta kalma ilkesini ve orantılılık ilkesini açıkça belirlemiş. Anlaşmazlıkla birlikte Uluslararası Adalet Divanı’na taşınmış 17 davada Türkiye lehine kararlar verilmiş. Yani Rumların istekleri, tamamıyla hukuktan yoksun bulunuyor.
Türkiye içinse Doğu Akdeniz’de bir diplomasi atağının en uygun koşulları oluşuyor.