Doğu Perinçek: Ayhan Bilgen’in HDP-PKK’ya aldığı tavır, doğu ve güneydoğuda alkışlanır
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek: 'Bilgen, HDP’nin Kandil'den yönetildiğini kabul ediyor ve buna karşı çıkıyor. HDP’deki ana eğilimin bölücülük olduğunu dile getiriyor. Bilgen’in bu tavrı çok cesur ve çığır açacaktır. Kürt kökenli vatandaşlarımızın çoğunluğu da bu duruşu destekler.'
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Habertürk’te Kübra Par’ın sunduğu Açık ve Net programına katıldı. CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, 24. Dönem Milletvekili Sinan Oğan, Akademisyen Prof. Dr. Mehmet Şahin ve Güvenlik Uzmanı Mete Yarar’ın da konuk olduğu programda HDP’li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen’in partisine yönelik eleştirileri ele alındı. Bilgen’in HDP hakkında “Hem müdahaleden şikâyet edip hem Kandil ve İmralı için pozisyon belirliyor. Tersine Türkiyelileşme yaşıyor” sözlerinin çok önemli olduğunu belirten Perinçek şu tespiti yaptı:
“Bilgen öncelikle bir gerçeği saptıyor: ‘HDP’ye Kandil’den ve İmralı’dan müdahaleler var’ HDP’nin Kandil ve İmralı’dan yönetildiğini kabul ediyor ve buna karşı çıkıyor. Hem PKK’nın hem de İmralı’ dan Abdullah Öcalan’ın müdahalesine cepheden çok net bir tavır alıyor, bayrak açıyor."
HDP İÇİNDE KİMSENİN SÖYLEYEMEDİĞİ GERÇEKLER
"Bilgen, ikinci olarak HDP’nin tersine Türkiyelileşme çizgisinde olduğunu tespit ediyor. ‘Tersine Türkiyelileşme’ demek bölücülüğün kibar bir söylemi. HDP’deki ana eğilimin bölücülük olduğunu dile getiriyor ve bunu mâhkum ediyor. Sayın Ayhan Bilgen’in bu tavrı çok cesur ve çığır açacaktır. HDP içinden kimse bugüne kadar bunları söyleyemedi. Bilgen’in çıkıp gerçekleri böyle çatır çatır ortaya koyması çok ufuk açıcı. Kürt kökenli vatandaşlarımızın çoğunluğu da bu görüşte ve bu duruşu destekler. Bilgen’in HDP-PKK’ya tavır alması, Doğu ve Güneydoğu’da alkışlanır."
DAVUTOĞLU’NUN HDP-PKK’YA KALKAN OLMASI
Perinçek, Kobani olaylarının doğrudan PKK tarafından yönetildiğini vurgulayarak HDP’ye yönelik soruşturmalara ve operasyonlara karşı çıkan Davutoğlu’nu eleştirdi:
“Kobani olayları çok açık bir terör. HDP de Ayhan Bilgen’in söylediği gibi Kandil’den gelen müdahalelerle yönetilen bir parti. Tabi ki terör örgütünün kollarının üzerine gidilecek. Bu olayda Bilgen, HDP – PKK’yı eleştiren ve bütünlükten yana tavrıyla Türkiye tarafında ama Davutoğlu Türkiye tarafında değil. Davutoğlu, yürütülen Kobani soruşturmasına şüphe düşürmeye çalışıyor. Davutoğlu, cephesini nereye dönmüş, kime vuruyor? Türk yargısına! İçişleri Bakanlığına! HDP – PKK’lıların önüne kalkan oluyor. Bu konuda kararlı olmamız gerek. Davutoğlu’nun savunduğu gibi fikirlerle elimiz ayağımız birbirine karışırsa o zaman terörün üzerine gidemeyiz.”
KILIÇDAROĞLU’NUN ERKEN SEÇİM TALEBİ
Programda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun erken seçim talebi de tartışıldı. Doğu Perinçek erken seçimin doğru olmadığını kaydetti:
“2023 yılında seçim yapılacak önümüzde daha 3 yıl var. Erken seçim için bir neden yok. İktidarın bugün işleri yürürken erken seçime gitmesi kadar akılsız bir şey olmaz. Bu erken seçim çağrıları, hangi siyasi koşullarda isteniyor? Türkiye’nin vatan savaşıyla toprak bütünlüğünü koruduğu, sınır içinde ve dışında ABD destekli terör örgütlerini ezdiği, FETÖ Gladyosunu temizlediği, Mavi Vatanı’na sahip çıktığı ve sonuç olarak ABD’den bağımsızlaştığı süreçten rahatsızlık duyuluyor. Rahatsız olan esas güç ABD. ABD’nin derin devlet yapısı RAND Corporation’un Ocak 2020 raporunda bu durum görülüyor. Yine ABD Başkan Adayı Biden, Aralık 2019’daki konuşmasında Türkiye’de iktidarın yıkılması için, muhalefeti açıkça destekleyeceklerini beyan ediyor. ABD’yle karşı karşıya geldiğimiz olaylarda Kılıçdaroğlu’nun dostlarıyla birlikte –İYİ Parti, HDP, Saadet Partisi, Davutoğlu ve Babacan- propagandalarına bakıyoruz: “Suriye kuzeyinde çamura battığımız, Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de uzlaşmacı olmadığımız için yalnız kaldığımız, FETÖ’ye ve PKK’ya karşı operasyonlar nedeniyle hukukun kalmadığı, ekonomide millileşmenin içe kapanmak olduğu şeklinde…Bunların hepsi Atlantik cephesinden getirilen siyasetler, bir Amerikan programın parçaları.”
TARİKATLARLA MÜCADELE: DEMOKRATİK DEVRİM PROGRAMI
Perinçek, İçişleri Bakanı’nın açıklamaları sonrasında ana gündem olan tarikat ve cemaatlerin devlet içinde örgütlenmesi konusunda da görüşlerini paylaştı:
"En önemlisi şu: FETÖ de bir cemaatti ve bunlar 15 Temmuz’da bir darbe yapmağa kalktı. Amerika FETÖ’yü Gladyo olarak örgütledi ve Türkiye’yi işgal etmeye çalıştı. Türkiye’nin Namık Kemallerden, Mustafa Kemallerden gelen 200 yıldır izlediği bir program var. Demokratik devrim programı. Atatürk bu programı, “Türkiye şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz” diyerek uyguladı. Demokratikleşme yalnızca sandığa gidip oy kullanmak demek değildir. Şeyhin müridi, ağanın marabası olursanız orada demokrasi olmaz. Önce özgür yurttaş olacak. Zaten şeyh, derviş, tarikat dediğiniz babadan oğula geçen bir sistem. Padişahlığı kaldırıyorsun ama toplumu padişahcıklardan kurtarmıyorsun. Ortaçağdan kalma, feodal bağlar… Biz buna nasıl tahammül ederiz?”
ATATÜRK’ÜN TARİKAT VE CAMAATLERLE MÜCADELESİ
“Onun için tarikat ve cemaatlerden Türkiye’nin temizlenmesi lazım. Ama ben ‘Bütün tarikatların üzerine ceza kanunuyla, polisle gidilsin’ demiyorum. İdeolojik mücadele olmalı. Hatırlayalım Atatürk ne yaptı? 1924’te Mart’ta Tevhidi Tedrisat kanunu çıkarıldı. Yani eğitim ve öğretim birleştirildi. Atatürk, ancak ‘devlet eğitir ve öğretir; tarikatlar bunu yapamaz!” kuralını getirdi. Devlet, Cumhuriyet ideolojisinin eğitimini verir. Vatanseverliğin, milliyetçiliğin eğitimini verir. Bundan sonra 1925 Kasım – Aralık’ta tekke ve zaviyeleri kaldıran kanun çıkarıldı.”
İKTİDAR HEDEFİ OLMAYAN TARİKAT VAR MIDIR?
Perinçek, iktidar hedefi olmayan bir tarikatın bulunmadığını kaydetti:
“Toplum ve devletin arasına, tarikatların, cemaatlerin sızmasını önlemek için bir duvar çekemezsiniz. Toplumda tarikat ve cemaat örgütlenmeleri varsa, bunlar belediyelere de devlete de sızar. Sayın Sinan Oğan’ın söylediği gibi ‘Allah’a ulaşmak isteyen tarikatlar’ ile ‘siyaset yapmak isteyen tarikatlar’ ayrımını yapamazsınız. Tarihe de baktığınızda bütün tarikatlar siyasal mevkileri ve ekonomik zenginliklerin paylaşıldığı katları ele geçirmeye çalışır. Hacı Bektaşi Veli’yi ele alalım. Selçuklu devletine karşı 13’üncü yy.’daki Babai isyanları, Baba İshak, Baba İlyas... Bunların hepsi Hacı Bektaşi Veli’ye yakın tarikatlardı. Fakat bunlar birkaç kere Selçuklunun sırtını yere vurdular. Büyük meydan muharebeleri kazandılar. Moğollarda bunların devleti yıprattığı ortamda gelip Anadolu’yu işgal ettiler. Peki Pir Sultan Abdal 16. yy.’da ne diyor? ‘İstanbul şehrinde ol sahip sultan tacı devlet ile salınmalıdır.’ Yani İstanbul ne Osmanlının payitahtı, benim sultanım kızılbaşların sultanı, İstanbul şehrinde devlet tacını giyerek salınmalıdır. Sonuç olarak dün de bugün de bütün tarikatların amaçları o devlet tacına sahip olmaktır.”