22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Perinçek arkadaşı Cemal Süreya’yı anlattı: Yatağı yorganı Aydınlık’a serili

Yatağını, yorganını Aydınlık’a sermeye hazır bir dava adamı, Türk kültür ve şiirinin büyük ustası Süreya’nın bilinmeyenlerini, ‘yakın arkadaşım, aile dostum, kirvem, ağabeyim’ diyen Perinçek’ten dinledik.

Doğu Perinçek büyük şair, kavga adamı arkadaşını anlattı: Yatağı yorganı Aydınlık’a serili! Fırat’ın salı, bizim Cemal Süreya
Doğu Perinçek ve Cemal Süreya, Büyükada Anadolu Kulübü, 2000’e Doğru kutlama yemeğinde. (1988)
A+ A-

Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, 9 Ocak Salı akşamı Ulusal Kanal’da Cemal Süreya’yı ölüm yıl dönümü nedeniyle andı ve hakkında herkesin bilmediklerini anlattı. Perinçek, yorganını, yatağını Aydınlık’a serecek, 1980’lı yıllarda Saçak dergisinin yeraltı toplantılarına katılacak kadar davaya gönül vermiş bir bu büyük şairi bilinmeyen yönleriyle tanıttı.

Programı Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel ve Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Beyhan Korkman sundu. Cemal Süreya’yı, ölümünün 34. yılında saygı ve özlemle anıyoruz.

İşte Perinçek’in anlatımıyla Süreya:

Benim çok yakın dostum, aile dostum, kirvem, ağabeyim. Bizim Cemal Süreya’mızla 2000’e Doğru dergisini beraber çıkarttık. 1980 öncesinde Aydınlık’ta köşe yazarıydı. Köşesinin adı Paçal’dı. Biz hapisteyken; “Doğu çıksa da bir dergi çıkarsa” diyormuş. 1985’te hapisten çıktık. Bir gün bizim eve geldi. Derginin ismini ne koyalım diye konuşuyoruz. O da “iki binlere yönelik bir isim olsun” dedi. 1986’da geçiyor bu konuşmalar. İki binlere yönelik bir şey düşünüyormuş. Beraber; “2000’e Doğru” dedik.

“1990 yılında ocak ayında kaybetmeden önce günlük günlük gazete çıkarma kararı almıştık. Cemal Süreya şunu da söyledi; ‘Doğu bu sefer yorganımı yastığımı gazeteye serip, gazetede yatacağım’. Hatta; ‘Ben Türkiye'nin en aranan, okunan ve unutulmayan siyasi başyazarı olmak istiyorum, bana siyasi yazı yazdırın’ dedi.”

YATAĞI YORGANI AYDINLIK’A SERİLİ

1990 yılında ocak ayında kaybetmeden önce de günlük gazete çıkartmayı konuşmaya başlamış ve günlük gazete çıkarma kararı almıştık. Hatta o şunu da söyledi; “Doğu, bu sefer yorganımı, yastığımı gazeteye serip, gazetede yatacağım” dedi ve devam etti;

“Ben Türkiye'nin en aranan, okunan ve unutulmayan siyasi başyazarı olmak istiyorum, bana siyasi yazı yazdırın.” O zamana kadar, 2000’e Doğru dergisinde, daha sonra kitap olarak da yayımlanan “99 Yüz” adıyla portreler yazıyordu. Bu sefer siyasi yazılar yazmak istiyordu. Bunları konuştuğumuzdan dört gün sonra maalesef Cemal Süreya’yı kaybettik. Bir keresinde benden, Türkiye Komünist Partisi'nin tarihini istemişti. “Partinin bir özet tarihini getir, ben onu şiir olarak yazacağım” demişti.

O sırada da “Telefon Kulübeleri” diye şiirler yazmaya başlamıştı. Hani çağımızın iletişim devrimi hikayeleri var ya. O da telefon kulübeleri üzerinden, Amerika Birleşik Devletleri’nin getirdiği iletişim devriminin insani problemlerini, insani manzaralarını şiire dönüştürecek çalışmalara başlamıştı. Sıcak Nal’dan bir gün sonra yayımlanan Güz Bitigi kitabının isim babası da benim. Oralardan şuraya gelmişti. Raif diye avcı ortak bir arkadaşımız vardı. O, bir gün Cemal Süreya’ya bir hikâye anlatıyor. Diyor ki; “Yaban ördekleri suların donmaması için, nöbetleşe kanatlarını çırparak suyun donmasını önlüyorlar.” Süreya, bunu şiire dökmüştü. Yine Süreya, Sıcak Nal ve Güz Bitigi’ndeki şiirlerinde, Turgut Özal’ın pay senetlerinin karşısına düş senetlerini koyuyordu. Özel çıkarın karşısına toplumla ilgili özlemler, umutları dile getiriyordu. Şiirinde artık bir yeni döneme girmişti. Bunları konuşurken aniden kaybettik. Tabii çok büyük bir acıdır.

FIRAT’IN SALI

Cemal Süreya çok çok müthiş bir insan, insanı kâmil diyebileceğimiz, çok okuyan derin bir entelektüeldi. Sözlüklerden sözcük okurdu. Bunu ben bir tek onda gördüm. O yüzden de sözcük dağarcığı çok genişti. Bu da şiirini beslerdi. Ülkü Tamer, onun için öldüğü zaman, “Fırat’ın Salı” demişti. Hakikaten Atlas Okyanusu”ndaki Fırat’ın Salı’dır. Fırat’ın çocuğudur, ama o Fırat’ın Salı olarak Atlas Okyanusu’na açılmıştır. Onu en iyi anlatan dizelerdir bunlar. Ülkü Tamer, Cemal Süreya’yı kaybettiğimiz zaman bu şiiri yazdı.

Cemal Süreya günlüklerinde şöyle yazar; “Hayatımda 2000’ne Doğru’daki kadar kendimi hiçbir yerde özgür hissetmedim.” Çok iyi ve sıcak arkadaşlığımız vardı. “Doğu Perinçek benim hayatımdaki en yakın, en sevdiğim arkadaşımdır” diye de yazmıştır. Ailemizin de bir parçasıydı. Hani Şule’yle beraber konuştuğumuzda, onun ailemizin parçası olduğu konusunda hemfikir oluyoruz.

Perinçek arkadaşı Cemal Süreya’yı anlattı: Yatağı yorganı Aydınlık’a serili - Resim : 1
Soldan sağa önde Fatma Yazıcı ve Serhan Bolluk, arkada Ayhan İlhan, Asaf Güven Aksel, Cemal Süreya, Doğu Perinçek, Faik Bulut.

YANLIŞ İMGELER

Cemal Süreya unutulmaz bir insan. Tabii Türk Edebiyatında da önemli yeri olan insan. Cemal Süreya, hakkında çok yanlış imgeler de yaratıldı. Cemal Süreya’nın sevda şiirleri muhteşemdir, ama Cemal Süreya ondan ibaret değildir. Dostlarıyla beraber içki içerdi, ama içkiye düşkün bir adam değildi. Kimse onu dengesiz görmemiştir. Birlikte çok muhabbet ettiğimiz ortak dostumuz, Muzaffer Buyrukçu’nun adı da Arnavut Prensi’ydi. “Drama Köprüsü” türküsünü Muzaffer kadar güzel söyleyeni dinlemedim. Balkan şivesiyle söylerdi. Her buluştuğumuzda söyletirdik. Cemal Süreya’nın da en sevdiği arkadaşlarındandı.

BİLİNMEYEN YANI

Size bilinmeyen bir yanını anlatayım. Saçak dergisinin 1980’lerde yazı kurulu üyesiydi. O dönemde Saçak dergisi toplantılarını gizli saklı yapardık. Bir kısmımız içeride, bir kısmımız dışarıda aranan, tutuklanan bir harekettik. Bu ortamda bizim partimizin organı olan Saçak dergisinin yazı kuruluna girdi. Yazılar yazmaya başladı. Ben tahliye olduktan sonra da o yazı kurulu toplantıları evlerde yapıldı. Sabah 8-9 gibi başlar, gece 12’ye kadar, yani 16 saat süren toplantılar yapardık. Bazı şiirlerini orada yazmıştır. Mesela Karahanlıların Ay Bitigi diye ordu defteri var, askerleri yazdıkları. Benim bir yazımda o “Ay Bitigi” geçiyordu. Cemal Süreya; “Doğu bu “bitig” sözcüğünü bana verir misin?” dedi. Dedim ki; “Eski Türkçe bir sözcük bu. Benim malım değil ki…” Ondan sonra kitabının adını “Güz Bitigi” koydu. “Bitig” eski Türkçe’de kitap demek.

Perinçek arkadaşı Cemal Süreya’yı anlattı: Yatağı yorganı Aydınlık’a serili - Resim : 2
En başta kolkukta oturan Lebibe Perinçek, yerde oturan Doğu Perinçek ve Cemal Süreya (1986)

SADIK PERİNÇEK’TEN ZİYAFET

Tam biz aydınlığa çıkmışız, 2000’e Doğru’nun satışları çok iyi gidiyor. Günlük Aydınlık çıkarmayı konuşuyoruz, o yorganını yatağını alıp gazetede yatmaya hazır. Dergi satışlarımız tırmanıyor. Babam Sadık Perinçek dedi ki; “Satış rakamınız 40 bini geçtiği zaman, Büyükada'da Anadolu Kulübü’nde bütün 2000’e Doğru dergisi personeline bir kutlama yemeği vereceğim.”

Hakikaten biz ekim ayında 40 bini geçtik. 40 bin tabii o zaman ki nüfusuyla kıyasladığınızda, bugünün 100 bini üzerinde satış rakamı demek oluyor. Ki o zaman bizim dışımızda bütün dergilerin gazetelerin arkasında büyük sermaye kuruluşları var. Bizim dergimiz, diğer sol ve Murat Belge’nin çıkardığı dergilerin hepsini geçti. Hakikaten Eylül ayında, babam Sadık Perinçek bizi, Anadolu kulübünde yemeğe davet etti. Çok keyifli ve eğlenceli bir yemekti. Necati Cumalı, Cemal Süreya ve 2000’e Doğru’nun bütün çalışanları, Soner Yalçın herkes var. Gecede biri fıkra anlatıyor, biri türkü söylüyor. Babam da türkü söylüyor. Gece bitti, son vapurla Bostancı’ya dönüyoruz. Saat 24 olmuş. Hepimiz vapurun arka kısmına yığıldık eğlence devam etti. Türküler, şarkılar, oyun havaları. Cemal Süreya’yı hiç böyle halay çekerken oynarken tarihi boyunca gören olmamıştır. O mahcup biriydi öyle halay falan çekmezdi. Cemal Süreya, Necati Cumalı, babam Sadık Perinçek, o halaycıdır zaten, başladılar vapurun içinde halay çekmeye. Halay oldu kocaman. Hepimiz halaya kalktık.

BOSTANCI VAPURUNUN KAPTANI

Necati Cumalı da çok muhteşem bir insan. Eşi Berrin Cumalı büyükelçi. Berrin hanım oturuyor, Necati Cumalı’ya; “Necati, zatürre olacaksın” diyor.

Necati Cumalı, “Böbrekten öleceğime, burada halay çekerken öleyim. Boş geç” dedi. Biz oynarken, zıplarken ikide bir vapurun kaptanı iniyor. Bizi seyrediyor, alkışla tempo tutuyor, bize katılıyorlar. Fakat biz saatin farkında değiliz. Meğer iki buçuk saat falan olmuş, vapurdayız. Vapur iskeleye yanaşmıyor. Marmara Denizi’nin içinde dolaşıp duruyor. Bostancı vapurunun kaptanı da ortamdan öyle hoşlanmış ki vapur iskeleye yanaştırmıyor, denizin ortasına dolaştırıp duruyor. Son vapur olduğu için diğer yolcular da azdı. Onların da çoğu kıç bölgesindeki bizlere katıldı. Bu arada “Vapur kıçtan batacak” diye espriler yapılıyor. Bostancı vapurunun kaptanı da gönül adamıymış. Vapur için o gece tutanaklar tutulmuştur herhalde; “Bostancı vapuru 40 dakikada gitmesi gereken yere iki buçuk saat sonra vardı” diye.

MAHCUP ADAM

Süreya, gerçek bir gönül adamı, çok okkalı oturmuş bir insandı. Esaslı bir vatansever, çok esaslı bir devrimci, bir bilimsel sosyalist, kıymetli bir insandı. “Yaban ördekleri suya kanat çırparlar, sular donmasın” diye ya, onun şiiri son zamanlarda toplumsallığa evrilmişti. Türk kültüründe, şiirinde, sanatında olağanüstü çevirileri vardır. Mesela, Lenin’in Emperyalizmin kitabını o çevirdi. Marx'tan, Lenin’den çeviriler yaptı. Çok erken kaybettik. Onu saygıyla ve sevgiyle özlemle anıyoruz. Ölümünün üzerinden 34 sene geçmiş ben inanamıyorum. 34 gün gibi geliyor bana. Hangi sanki daha dün Cemal Süreya ile oturup muhabbet etmişiz gibi hissediyorum. 2000’e Doğru dergisinden 700 lira gibi bir maaş alıyordu. O zaman çeşitli yayın organlarından büyük maaşlarla teklifler alıyordu. Hepsine “yok” dedi. "Ben Aydınlık'ı seviyorum.” Günlüklerinde de çok güzel şeyler yazmıştır. Dikkat edin hep resimlerinde mahcuptur. Sevgisini çok belli etmez. Yani çok tatlı bir adam. Çok derin bir insan sohbeti eşsizdir. Kitabı ve türküleri severdi. Olağanüstü kıymetli bir adamdı. Özlemle anıyorum.

CİNS ŞAİR

Yakın arkadaşı Ülkü Tamer, Cins Şair şiirinde Cemal Süreya'yı şu dizelerle anlatmıştı:

"Tanrı binbirinci gece şairi yarattı,
Bin ikinci gece Cemal'i,
Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı,
Başa döndü sonra,
Kadını yeniden yarattı.
Cemal: Atlas Okyanusu'nda Fırat'ın salı Zap suyunda Alp Çiçeği"

Cemal Süreya Aydınlık Vatan Partisi Doğu Perinçek