Doğu Perinçek "Recep Tayyip Erdoğan da Canan Kaftancıoğlu da aydındır" dedi, İşte sebebi...

12. Kocaeli Kitap Fuarı kapsamında Selim Sırrı Paşa Salonu'nda düzenlenen "Aydın ve Kültür" konulu söyleşiye katılan Perinçek, aydın tanımlamasına ilişkin değerlendirmede bulundu.

"Sınıfını kendisi seçen, tanımlayan, ideoloji inşasında rol alan kişinin aydın" olarak tanımlanabileceğini belirten Perinçek, "Beğenmediğimiz, fikirlerini onaylamadığımız insanlar, bizden olmayanlar da aydındır. Fikirleriyle belli bir sınıfın cephesinde yer alıyor ona katkıda bulunuyorlarsa, siyasi, ideolojik olarak belli bir sınıfın faaliyetinde öncü rollerinde yer alıyorlarsa aydın diyoruz." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de çeşitli aydın rolleri görüldüğünü dile getiren Perinçek, şunları kaydetti:

"En son kamuoyunun çok meşgul olduğu bir kişi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, evet bir aydın. Belirli bir tavrı ortaya koyuyor, bu tavırda şunları görüyoruz; yaptığı paylaşımda 'Devlet katil değil seri katil.' diyor. Bu bizim onayladığımız bir söylem değil ama Canan Kaftancıoğlu'nun aydın olma özelliğini ortadan kaldırmıyor. Ne oluyor? Türk devletine karşı olan birinin safındaki bir aydın... Yine aydın. Cumhurbaşkanı'mız için söyleyemeyeceğimiz ithamda bulundu. Terbiye sınırları içinde olmayan tavrı, onun aydın olma özelliğini ortadan kaldırmıyor. Kimin aydını? Türk devletine, Türk milletine karşı cephede olan emperyalizmin aydını."

Doğu Perinçek, bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aydın olduğunu söyledi. Perinçek, "Recep Tayyip Erdoğan bir aydındır. Çünkü bir partinin genel başkanı ve aynı zamanda bir devlet başkanıdır. Politikacılar birer aydındır. Siyasetçilerin hepsi öncü konumdadır. Belli bir kitleyi temsil eden yöneticiler aydındır." diye konuştu.

AYDIN VE KÜLTÜR KİTABI

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ilk basımı 1996 yılında yapılan Aydın ve Kültür kitabında aydın kavramının tanımlanmasına ilişkin şunları söylemişti:

"Sıradan insanın aydın kavramına nesnelliğin dışında olumlu anlam yüklemesi, biraz da bu kavramın sözcük kökeninden geliyor. Batı dillerinde zihin, idrâk ve zekâ kökeninden türetilen intellectual sözcüğü Türkçemizde aydınlanmak eyleminden türetilmiştir. Aydın’dan önceki münevver sözcüğü de öyleydi; nurlu, aydınlatılmış, ışıklı anlamına geliyordu.

Aydın, Türkçeye bir bakıma intellectual sözcüğünün eşanlamlısı olmaktan çok, münevver sözcüğünün Türkçeleştirilmesiyle girdi. Aydın, intellectual’den değil, münevver’den geldi. Şöyle de denebilir: Türkiye’deki Aydınlanma hareketinin yetersizliği, aydın sözcüğüne de damgasını vurdu; nesnelliğe ve bilimselliğe vurgulu bir sözcük değil de, değer yargısı çağrıştıran bir sözcük dilimize yerleşti. Ama artık Aydın, bizimdir, Türkçemizin kavramıdır; değiştirmeye gücümüz yetmeyeceğine göre, bu kavramı bilimsel içeriğiyle tanımlamak durumundayız.

Bilimin, kendine özgü, nesnellik iddiası olan araçları ve kavramları vardır. Bilim, fizikötesi değildir; doğaötesi değildir; değer yargılarıyla yapılmaz.

Sıradan insanın dilinde, Aydın’ın bilimdışı bir anlam içermesi olağan karşılanabilir. Ancak, kültür ve bilim üretimi, sıradan insanı izlemez. Tersine sıradan insanın söz dağarcığının, kültür ve bilim üretimini izleyerek zenginleşmesi ve olgunlaşması beklenir. Bilim adamı ve aydınların bir işlevi de, bu sürecin motoru olmaktır.

İşçi ve sermayedar, nesnel olarak üretim sürecindeki konumları nedeniyle bir sınıfın üyesiyken; aydın, hangi sınıfın manevî değerlerini üretirse ve hangi sınıfın siyasal mücadelesine önderlik ediyorsa, o sınıfın üyesidir."