Doğu Perinçek: Sosyal medya pankreas minderi
Sosyal medyada emperyalizmin ideolojik hegemonyası olduğunu belirten Doğu Perinçek, burada sistem dışına çıkıp milli tavırlar sergilendiğinde sansürle karşılaşıldığını söyledi. Perinçek, 'İnsanlar adeta pankreas minderine çıkıyor. Sövmek, ısırmak, kırmak serbest' dedi
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medya platformlarının kontrol altına alınması gerektiğine yönelik açıklamaları ve Ak Parti’nin konuyla ilgili hazırladığı kanun teklifini tartışıyor. Terörle mücadele, ulusal bütünlük ve kişisel haklar konularında yürütülen tartışmaları değerlendiren Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emperyalizmin sosyal medyada ideolojik hegemonya yürüttüğünü vurgulayarak, sosyal medyayı pankreas minderine benzetti.
Erdoğan, önceki gün yaptığı konuşmada sosyal medya ağlarını kapsayan yeni kanun teklifi üzerine çalışıldığını duyurdu. Bunun üzerine düzenlemeyi sansür olarak değerlendiren yorumlar yapıldı.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tartışmalara yönelik Aydınlık’a açıklamalarda bulundu. Sosyal ifadesinin algı yaratmak için kullanıldığını vurgulayan Perinçek, aslında bu ağların hakim sistemin ideolojik hegemonyası olduğunu belirtti. Sistemin dışına çıkılıp milli tavırlar sergilendiğinde sansürle karşılaşıldığını belirten Perinçek şunları söyledi:
“Sosyal medya bir haberleşme ağı. Bunun sosyalle hiçbir ilgisi yok. Burada bir aldatmaca var. Bir algı yaratılıyor. Sanki orada özgür insanlar konuşur, özgür topluluklar kurumlar konuşur ve kontrol dışında toplumun sesini yansıtır... Orası aslında hakim sistemin kontrolü altında olan bir haberleşme ağı. Hakim sistem buradaki denetimini ideolojik hegemonya ile sağlıyor. Ayrıca sosyal medyada sistemin doğrudan idari müdahalesi var. Buna rastlıyoruz. ‘Ben TGB’nin hesaplarını kapatıyorum. Perinçek’in Trump’a attığı tiviti sansürlüyorum’ diyor. Sistemin sansürü çok güçlü şekilde var. Dışına çıktığınızda karşınıza yasaklar ve önlemler geliyor. Bunları görmemiz lazım. Sosyal medyanın özgürlük açısından bir aldatıcı yanı var. Orayı bir özgürlük alanı olarak tanımlamak çok yanlış. Sistemin ideolojik hegemonyasının geçerli olduğu bir alan. Aynı radyo televizyonlarda, eğitim sisteminde olduğu gibi... Sosyal medyanın kurumları belli. Twitter, Google, Facebook gibi... Bu aletlere bakıyoruz. Özgür bağımsız insanları seslendiren aletler değil. En sonunda doğrudan doğruya CIA’nın, ABD’nin diğer haberleşme ve ideolojik kurumlarının denetiminde olan ağlar bunların hepsi.”
'KAYITSIZ KALMAYIZ AMA TESLİM OLMAYIZ'
Sistemin ideolojik hegemonya aracı olduğunu saptadıklarını, burada da bir mücadele yürüttüklerini anlatan Perinçek şöyle devam etti: “O alana aynı zamanda emekten, vatandan, cumhuriyetten yana ideolojimizle de girebiliyoruz. Kayıtsız olamayız, teslim olamayız. O alanda da varlığımızı gösterebiliriz. Medyada da birçok kuruluş var ama alanı o kuruluşlara terk etmiyoruz. Aydınlık, Ulusal Kanal, Vatan Partisi, TGB, CKD gibi vatansever kurum ve örgütlerin girişimleriyle o alana katılıyoruz ve katılmamız da lazım.
'SÖVMEK MECBURİYET SAYILIYOR'
“Alanın özelliklerini anlamak için şunu da görelim: alan sizi yönlendirerek o alana alıyor. Ben pankreas minderine benzetiyorum sosyal medyayı. Pankreas güreşinde ısırmak, kolunu kırmak serbest. Sosyal medyada sövmek, aşağılamak, hakaret etmek serbest değil sanki mecburiyet. Girerken bize sövmek hakaret etmek, ısırmak kırmak dayatılıyor. Biz ne kadar terbiyeli olsak da... Çok beğendiğim terbiyeli insanları bile oraya girince tanıyamıyorum. Benim tanıdığım Ahmet, Mehmet, Ayşe bu değil. Çünkü öyle bir ideolojik dayatma var. Oraya girdiğinizde siz de pankreas meydanına çıkıyorsunuz. Karşı taraf ısırdığı için siz de ısıracaksınız. Bunun dışında kalan çok az insan var.
“Çok değer verdiğim bir insan vardı. ‘Atina’ya gideriz Katarina’ya bilmem ne yaparız’ diye tivit atmıştı. O adam vatansever bir devrimci milliyetçi, terbiyeli bunu söylemez. Nasıl Yunan milletini böyle aşağılayan bir tivit atabilir. Çünkü oraya girerken öyle atması gerektiğini düşünüyor. Normal hayatında hiç öyle söylemiyor ama sosyal medyaya girince kimlik değiştiriyor. Sosyal medya bir anlamda insanın kimliğini değiştiren insanı bozan, yozlaştıran, yırtıcılaştıran çirkinleştiren bir rol oynuyor. Herkes bu role teslim olmasa da tiyatroda olduğu gibi sen kötü adam oynayacaksın diyorlar. Türk sinemasında hep kötü adam rolü verilen sanatçılar vardır. İnsanlar gördüğünde söverler adama, halbuki tertemiz adamdır. Ama sinemada hep o rol verildiği için toplumda öyle bir algısı var. Şimdi sosyal medyada insanlara o algıyı yüklüyor. Sen orada yırtıcı ol terbiyesiz ol yozlaş, çürü kendi kültüründen milli geleneklerinden terbiyenden karakterinden ayrıl.”
İDEOLOJİK MÜCADELE ŞART
Perinçek, sosyal medya üzerinden yürüyülen ideolojik hegemonyaya karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini de şu sözlerle açıkladı:
“Bununla nasıl mücadele edebiliriz? İdeolojik mücadeleyle. Aydınlık, Ulusal Kanal ve siteleri sosyal medyada terbiye kampanyası açabilir. Buna ihtiyaç var. Ama ideolojik mücadele dışında bir takım önlemler alınabilir. Sosyal medyanın hakim sistemle ilgili olduğu noktasında ABD’den bahsettik. Ama olumlu bir örnek de Çin. Çin’deki sosyal medya çok farklı. Tamamen ÇKP’nin hakimiyeti var. Ama bu hakimiyet idari bir hakimiyet değil. ABD'de olduğu gibi ideolojik hegemonyanın olduğu bir hakimiyet. Orada ÇKP yöneticileri, gençlik örgütleri aktif olarak sosyal medyada görüşlerini açıklıyorlar. Bu nedenle liberal Batı ve ABD yanlısı unsurlar Çin’de etkin değil. Çin bazı yasalarla da önlemler alıyor. Çin toplumunu, ABD’nin hegemonyasına teslim etmemeye yönelik önlemler alıyor. ABD’nin dünya ölçeğinde sosyal medyayı yönlendirmesine karşı bütün dünyada bir uyanış ve mücadele eğilimi yükselmeye başladı. Rusya’da da bunları görüyoruz. Bunların hepsini incelememiz gerekir.”
‘VATANA İHANETİN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAZ’
Özgürlüğü sınırlamayan anlayışa tepki gösteren Perinçek şöyle devam etti: “Yozlaşma çürüme terbiyesizlik ahlaksızlık bu tespitler çok çok doğru. ‘Özgürlük var.’ Neyin özgürlüğü var? Terbiyesizliğin, ahlaksızlığın özgürlüğü... Kadına saygısızlık gibi bir özgürlüğü kabul etmiyoruz. İnsanı aşağılamak gibi, eşitsizlik gibi bir özgürlük kabul etmiyoruz. Vatana ihanet etmek, terörü desteklemek gibi bir özgürlük yok. Amerika’nın uşağı, piyonu olmak gibi özgürlükleri kesinlikle kabul etmiyoruz. Buna karşı milli devletin diktatörlük uygulaması gerekir. Atatürk devrimi o açıdan bize örnek olmalıdır. Devletin de, bugünkü hükümetin de görevlerinin bu olduğu kanısındayım. Ama burada ideolojik duruş ve ideolojik cephe çok önemli. Kemalist devrimle yaratılmış cumhuriyet, vatansever, halkçı, emekten yana bir ideolojiyle doğru kanunlar çıkartabilir. Sosyal medyada da Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları geçerli olmalıdır. Türkiye kanunlarına aykırı eylemler suçtur. Toplumda bir kahvede bir insana hakaret edilse ya da gazeteden televizyondan edilse bu suç olur. Ama sosyal medyadaki kişiyi bulmak, soruşturma açmak, çok zor. Bunları kolaylaştırmak lazım. Bu yönde her türlü milli gayretleri ve önlemleri doğru buluruz.”
TEMSİLCİLİK ZORUNLULUĞU
AK Parti’nin hazırladığı sosyal medya taslağında Twitter, Instagram ve Facebook’a temsilci bulundurma zorunluluğu getirildiği belirtiliyor. Hürriyet'in haberine göre Twitter başta olmak üzere önemli sosyal ağlara hukuka aykırı içeriğin kaldırılması veya içeriğe erişimin engellenmesi için Türkiye’de temsilci bulundurma zorunluluğu getirilmesi planlanıyor. Düzenlemeyle, sosyal ağlarda vatandaşların kişisel verilerinin korunması da hedefleniyor. Sahte hesaplar açılması da engellenecek ve ağır cezai yaptırımlar gelecek. Düzenleme için Almanya ve Fransa’daki uygulamalar örnek olacak.