Gençtürkler yine tarih sahnesinde
Doğu Perinçek ve Metin Külünk, İstanbul Üniversitesinde gençlerle buluştu. Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte Perinçek, ‘İkinci açılım süreci başlamadan bitti. Türkiye’nin bir Jöntürk geleneği var, sizler varsınız. Şimdi Türk milletinin ve Gençtürk devrimcilerinin zamanıdır.’ dedi
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Eski AK Parti MKYK Üyesi Metin Külünk, Atatürkçü Düşünce Kulübü’nün İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nde düzenlediği “Hedef Türkiye: Üç İsrail Planı” konferansına katıldı. Katılımın yoğun olduğu etkinlikte öğrenciler konferans salonuna dolup taştı.
Öğrenciler, konuşmacıları merdivenlerde ve ayakta takip etti. Konferansın açılış konuşmasını yapan Atatürkçü Düşünce Kulübü Başkanı Duru Aktaş, “İkinci açılım planlarına İstanbul Üniversitesinden meydan okuyoruz.” dedi.
Konferanstaki konuşmasında ikinci açılım planlarının daha başlamadan sonlandığını belirten Doğu Perinçek, bu planların yöneticiler tarafından sürekli getirileceğini söyledi. Bu planlara Türk milletinin ve Jöntürk mirasına sahip Türk gençliğinin izin vermeyeceğini vurgulayan Perinçek, “Ve zaman sizin zamanınızdır. Gençtürk devrimcilerinin zamanıdır.” ifadelerini kullandı.
‘ZORLUKLARDAN BÜYÜK ÇÖZÜMLERLE ÇIKACAĞIZ’
Dr. Doğu Perinçek, konuşmasında şunları söyledi:
“Sizlerle birlikte olmak kuvvet veriyor. Bilincimizdeki değerleri ateşliyor, yüreğimizdeki sevdaları ateşliyor. Onun için çok mutlu olduğum bir toplantı. Önümüzde zor bir dönem var, hepimiz bunun farkındayız. Kimileri o zorluklarda yalnız zorlukları görür.
Ama tarih bilinci olanlar ve Türk milletinin yeteneklerini bilenler, tarihsel birikiminin mirasını bilenler ve yaşadığımız koşulları değerlendirenler, doğru anlayanlar, doğru açıklayanlar zorluklarda büyük çözümleri görür. Bu zorluklardan Türkiye büyük bir çözümle çıkacaktır.
Yani 200 yıldır devam eden Namık Kemallerden, İttihat ve Terakki, Mustafa Kemallerden ve bugünlere gelen Türkiye'nin milli demokratik devrimini kesin zafere ulaştıracağımız bir sürecin eşiğindeyiz. O bakımdan bu zorluklar aynı zamanda bize büyük sorumluluklarımızı, büyük görevlerimizi hatırlatmaktadır.
“Zorluk Türkiye'nin 1945 sonrasında girdiği, Atlantik Sistemi içerisinde yaşadığı zorluklar. 1945’ten sonra Atatürk Devrimi’nden vazgeçildiği, kenara itildiği bir sürece girdik. 1980’de Turgut Özal’la devletimizin hem ekonomik temellerinin hem de siyasi varlığının yani egemenliğinin ciddi zaaflarla karşılaştığı döneme girildi.
‘TÜRKİYE ÖLÜM KALIM SAVAŞINA GİRMİŞTİR’
“Güvenliğe baktığımız zaman, Amerika ve İsrail'in güdümündeki PKK'nın, Türkiye'yi parçalaması için ikramlarda bulunuyoruz. Türkiye PKK'nın partisi olan DEM Parti'ye 500 milyon TL Hazine’den yardım veriyor.
Niçin veriliyor? Mehmetçiğe kurşun sıksın diye; gelsin Tusaş'ta o terör eylemini yapsın, kardeşlerimizi şehit etsin diye; Türkiye'yi istikrarsızlığa ve hükümet sorunlarıyla karşı karşıya bıraksın diye ve Atlantik sisteminin boyunduruğu Türkiye'de kuvvetlensin diye. Onun ötesinde Türkiye toprakları üzerinde ikinci İsrail, ‘Kürdistan’ adı altında kurulsun diye.
Türkiye bu programla karşı karşıya. Ve bu program Türk devletini bitiren program. Türk vatanını ve Türk milletini tehdit eden bir program. Dolayısıyla Türkiye önümüzdeki süreçte bir anlamda bir yaşam savaşına, bir ölüm kalım savaşına girmiştir.
IRAK VE SURİYE NASIL PARÇALANDI?
“Bu program uluslararası, bölge çapında Türkiye'ye dayatılan bir program. 1991'den bu yana Amerika ve İsrail'in yürüttüğü pratiğe bakalım. 1991 başında Amerika Irak'ı işgal etti. Irak'ın kuzeyinde 36. paralelden yukarısında buraya Irak hükümetine, Saddam Hüseyin'e geçemezsin dedi. Orada Kürdistan adı altında bir ikinci İsrail devletini oluşturmaya başladı.
2003 baharında ikinci Amerikan işgali geldi Irak'a ve o sözüm ona Kürdistan'ı yani ikinci İsrail’i planladı. İkinci İsrail'i 2003 baharındaki ikinci Irak işgaliyle pekiştirdi ve bunun arkasından 2010 yılından sonra Amerika Birleşik Devletleri bu sefer de Suriye'yi istikrarsızlaştırmaya yöneldi.
İç savaşlar, iç çatışmalar Suriye'nin içindeki örgütlerle Suriye'nin kuzeyinde bizim sınırlarımızın hemen güneyinde Akdeniz'e kadar uzanan Amerika-İsrail koridoru Amerika tarafından yaratıldı. Dolayısıyla o kurdukları ikinci İsrail'de Akdeniz'e, limana pencere açtı. İkinci İsrail planı bir plan değil artık. Bu uygulanmış olan ve adım adım gelip Türkiye'nin bağrına bir hançer gibi dayanıyor.
‘BAHÇELİ KENDİSİNE VERİLEN GÖREVİ YAPIYOR’
İşte Devlet Bahçeli o hamlelerde kendisine verilen görevi yapmaktadır. Bunu açık olarak söylemek zorundayız. Abdullah Öcalan’ın bir muhatap olarak kabul ettiğiniz zaman, PKK'yı muhatap olarak kabul ediyorsunuz. Özgür Özel’de devlet teklif etti. Bu Türkiye'nin içine girdiği zor koşullarda ekonomisinin ciddi sallantılar içinde olduğu ve böyle devam edemeyeceği koşullarda hiç şüphesiz bir iktidar planıyla birlikte yürütülmektedir. Dikkat ederseniz şu son yaşadığımız olaylardan sonra bir hükümet kriziyle karşı karşıyayız.
‘ERDOĞAN’I TERK ETTİ’
Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan'ı terk etti ve gitti. Nereye gitti? Atlantik sisteminin merkezinde olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin başındaki Özgür Özel’in yanına. Cumhur İttifakı'nın bugün bir krize girdiği görülüyor. Sayın Tayyip Erdoğan da bu planın içinde olacak mıdır? Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu süreç karşısında bir tavır açıklaması gerekiyor.
‘SESSİZ KALINACAK SÜREÇ DEĞİL’
Çünkü bu sessiz kalınacak bir süreç değil. Nitekim sessiz kalmayanlar var. Siyasi planda Vatan Partisi var. Türkiye'nin diğer milli güçleri var. Ama en önemlisi silahlı düzlemde Türk Silahlı Kuvvetleri buna sessiz kalmadığını iki günden beri fiilen PKK'nın güçlerini Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde bombardıman ederek ve yaptığı açıklamalara göre 47 PKK üssünü yerle bir ederek gösterdi.
‘AÇILIM YERLE BİR OLMUŞTUR’
“Açılım yerle bir olmuş. Açılım da üçüncü, beşinci gününde yerle bir olmuştur. Onu Türk Silahlı Kuvvetleri yerle bir etmiştir. PKK'da son TUSAŞ'ta yaptığı o terörist eylemle bu açılımın kabul etmediğini ilan etmiştir. Demek ki Devlet Bahçeli tarafından Türkiye'nin önüne bir hayal konulmuştur. Bu hayal niçin piyasaya sürülmüştür. Ama bu hayaller hep önümüze konacaktır.
“Yani bu Türkiye himayesinde Kürdistan planı Türkiye'nin birikimini, mirasını, aklını, vicdanını temsil etmeyen yöneticilere devamlı olarak getirilir. Ama tabii Türk milleti var. Türk devleti var. Ve siz varsınız. Türkiye'nin gençliği var. Jöntürk mirası var. Jöntürk geleneği var.
"O Gençtürk nedir? Devrim yapan Türk’tür. Türk milliyetçiliği devrimci bir milliyetçiliktir. Türk milliyetçiliği başından beri halkçı, toplumcu bir milliyetçiliktir. Fakirden yana çalışandan yana bir milliyetçiliktir.
“Türkiye bu belalı süreçten bir devrimle çıkacaktır. Bunu kim yapacak? Türkiye'nin milli birikiminin, milli güçlerini birleştirecek, Türkiye'nin bir üretim devrimiyle ekonomisini sağlamlaştıracak, polisiyle, askeriyle güvenliği sağlayacak, bu konuda kararlı, kafası bulanık olmayan, NATO'yla kafası karışmamış olan, İsrail ve Amerika karşısında net tavırları olan bir hükümete ihtiyaç var.
"Vatan Partisi bunu yapıyor. Ve sizleri de bu toplantıda değerli arkadaşlar, göreve çağırıyoruz. Milli güçlerinin, Türkiye'nin milli devletinin, Türk milletinin zamanıdır. Ve zaman sizin zamanınızdır. Genç Türk devrimcilerinin zamanıdır.”
‘HAKİKATİ İNCELEYİN, BEDELİNİ TÜRKİYE ÖDER’
Soru ve cevap kısmında bir öğrencinin Çin’in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşarken “evlerinden kitapların toplatıldığını ve haksız yere amcasına hapis cezaları verildiği” sözleri üzerine Perinçek, bölgeye yaptığı ziyaretlerde gördüklerini ve bölgenin kalkınmasında Çin Hükûmeti’nin yaptığı yatırımları anlattı.
Bölgede Türklere karşı herhangi bir baskının olmadığını vurgulayan Dr. Doğu Perinçek, şu ifadeleri kullandı:
“En az 6-7 kez Uygur bölgesine gittim. Çin'in en hızlı gelişen bölgesi ve Çin'in bütçesinden yüzde 20 oranında ek kaynak ayrılmaktadır. Uygur bölgesinde terör kampları var, zulümler yapılıyor ifadeleri gerçek değil. O kamplarda hukuk eğitimi, meslek eğitimi ve Çince dil bilgisi eğitimi yapılmaktadır. O kamplardan Çin devlet yöneticileri de geçiyor? Çinli bürokratlar kamplarda halkın hayatını paylaşır, köylere gider, köylerde ahır temizler, eker, biçer... Ben oraları gördüm, yaşadım.
“Bu Doğu Türkistan İslam Partisi'yle, PKK'nın aynı kaynaklardan beslendiğini Amerika kaynaklarına baktığınız zaman görürsünüz. Amerika Birleşik Devletleri, PKK'ya, Doğu Türkistan İslam Partisi'ne kaynaklar veriyor.
Bunlar Çin ve Türkiye'nin birbirleriyle karşı karşıya getirilmesine, Amerikan planlarına hizmet eder. Ona çok dikkat etmemiz lazım. Biz Vatan Partisi olarak Uygur Türklerimizin, Tatarlarımızın, oradaki Kırgızlarımızın, Kazaklarımızın haksızlığa uğramaması için her türlü çalışmanın içindeyiz. Etnik gruplar arasındaki eşitsizlikleri barışçı yollardan düzeltme yoluyla ancak huzurlarımıza hizmet edebiliriz.
“Ben Tanrı Dağları'na kadar gittim. Kazak çadırında da yaşadım. Turfan Çarşılarında bütün levhalar Uygurcadır. Bütün konuşmalar Uygurca. Açın televizyonları Uygurca, Tatarca, Kazakça ve Kırgızca dört dilde 24 saat, 4 ayrı televizyon kanalı vardır. Ben Divan-ı Lügati't Türk'ü Uygur bölgesinde çarşıdan satın aldım. Bu bakımdan o propagandalara karşı uyanık olmamız lazım.
‘EN HIZLI GELİŞEN BÖLGE’
“Bugün Uygur bölgesi, Çin'de nüfusu en hızlı artan, ekonomisi en hızlı gelişen bölge. Çin düşmanlığı, Rusya düşmanlığı, İran düşmanlığı doğrudan doğruya Amerika merkezlerinden üretilmiştir. Bakın bunun bedelini Çin ödemez, Rusya ödemez. Sizlerin bu yanlış eğilimleri en sonunda Türkiye'yi Amerika'nın kucağına, İsrail'in kucağına götürür ve Türkiye öder. O bakımdan hakikatleri incelemenizi alkışlayan arkadaşlardan özellikle rica ediyorum.”
‘TARİH TÜRKLERİ TEK DEVLET OLMAYA MECBUR EDECEK’
Eski AK Parti MKYK Üyesi Metin Külünk, konferansta Türkiye’nin önündeki tehditleri nasıl bertaraf edeceğine değinen bir konuşma yaptı. Türk Devletleri Teşkilatı’nın gelecekte Türkleri tek devlet haline getireceğini söyleyen Külünk, şu ifadeleri kullandı:
“Önce bir kere Türk dünyası şu Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan tanımlamalarından kurtulmalı. Çünkü dünya tarihinin gittiği yer Türk Devletler Teşkilatı'nın devlet olmaya mecbur edecek. O nedenle son Türk Devletler Teşkilatı'nın alfabe kararı çok kritik bir karar.
“Eskiden Amerika'yı zorlayacak ne Sovyetler vardı, ne de Çin vardı. Ama bugün Amerika'yı zorlayacak bir Çin var. Sadece uzaydaki varlığı değil, uzaydaki varlığını yerdeki yapay zeka ile dijital ile birleştiren Çin varlığı, Amerika’yı ciddi anlamda tedirgin ediyor. Türkiye'ye ne yapmalı? Türkiye merkez güç. Türkiye kendi çıkarlarını bu anlamda Asya'nın çıkarlarıyla da örtüştüren, Türk Devletler Teşkilatı ve diğer yandan BRICS’le ilişkiler geliştirmeye devam etmeli.
“Bir kere Türk Devletleri'nin hepsi Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, ondan sonra Özbekistan ve Kuzey Kıbrıs'ta alırsak Türk Devletleri'nin hepsi coğrafi olarak Asya kıtası. Yalnız coğrafi olarak değil, ekonomik olarak, güvenlik olarak da Asya kıtası. Yani Türk Devletlerini Amerika Birleşik Devletleri merkezde herhangi bir sistemin içinde buluşturamazsınız.
Şangay İşbirliği Örgütü'nün kurucuları Türk Devletleri. Çin ve Rusya ile beraber Türk Devletleri. Bugün BRICS içinde Türk devletleri çok önemli bir ağırlık ve kapısında adayı olan, ondan sonra diyalog ortağı olan Türk devletleri var. Dolayısıyla zaten Türk devletleri Asya'da birleşiyor. Ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Türk dünyasını, Türk devletlerine Rusya'ya karşı, Çin'e karşı, İran'a karşı kullanma planları tamamen çöke düşmüştü.
‘OLUŞAN DENGENİN MERKEZİ TÜRKİYE’
“Amerika ve İsrail tehditlerine de değinen Metin Külünk, Dünya’da oluşan dengenin merkezinin Türkiye olduğunu söyledi. Külünk şöyle konuştu: “Amerika rüyasının bitmesini istemiyor. Bunu istemedikleri için de bir ikinci dünya savaşı modeli ile elindeki siyasi ve askeri gücü kullanarak Çin’in yükselişini engellemek istiyor.
"Bu egemenlik mücadelesinden maalesef kurban edilen yine Orta Doğu, Gazze'deki çocuklar, anneler… Şunu çok net ifade edebilirim. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yüzyıl evvel küresel ölçekte güç silahında bulunanların güçlerinin nihayete erdiği, yeni bir dünya dengesinin oluştuğu ve bu oluşan dengenin merkezinin de Türkiye olduğunu artık her anlamda kabul ediyoruz.
‘BİZİ İÇERDEN ÇÖKERTMEK İSTİYORLAR’
“Bütün dertleri sosyolojik savaşlarla, küresel ölçekteki dijitali kullanarak gerçekleştirdikleri psikolojik saldırılarla bizi içerden çökertmek. Yani aileyi çökerterek, insanı çöktürerek, toplumu demoralize ederek, sürekli edilgenlik yükleyerek bizi içerden çökertmek istiyorlar. Bu oyuna gelmemeliyiz.
“Anatolia kimliğinin Anadolu'ya evrilmesinden dolayı hazımsızlıklarını hiçbir zaman kaybettiler ve bu toprakları yeniden paganlaştırma iddialarından vazgeçmediler. Yani Amerika'nın da desteğiyle İsrail kendi güvenliği için PKK'yı devletleştirecek. Türkiye'yi rahatsız etmesi içim önümüze sürecek. Diğer taraftan da Türkiye'yle kendisinin arasında bir tampon bölge yapacak.
‘SİYONİZM KENDİNİ TÜKETTİ’
“İsrail 7 Ekim öncesi gibi olmayacak. Ve İsrail o anlamda 7 Ekim aslında bir anlamda Yahudiliğin siyonizmden kurtulabilme yolunu açtı. Yani Yahudilik, siyonizmden kurtulma sürecine girdi. Siyonizm o anlamda kendini tüketti. Bundan sonra geçmiş yüzyılın küresel siyonizm odaklı üretilmiş parametrelerinin ve modellemelerinin sonuna geldiğimizi ifade edin.
‘ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇ SİZİN SÜRECİNİZ’
“Önümüzdeki süreç sizin sürecinizdir. Çünkü karşımızdaki akıl rastgele bir akıl değil gençler. Şu soruyu sorun kendinize. Dünyada yeni bir millet nasıl oldu da yüksek zekayı ve yüksek akıl üzerinden bu güce ulaştılar? Bu soruların cevabını da vermek zorundayız. Dijital ve yapay zeka sonrası varlıkta saklı olan bizim keşfetmemizi bekleyen bilginin peşine düşmeniz gerekiyor.”