AİHM'nin Perinçek kararı Avrupa'da ders konusu

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nde Ermeni Soykırımı yalanı konusunda İsviçre devletine karşı kazandığı dava, bir İtalyan üniversitesindeki derste anlatıldı.

İtalya'da bulunan Trento Üniversitesi'nde geçen yıl Ermeni bir öğrencinin Ceza Hukuku dersinde Ermeni Soykırımı yalanını anlatacağını öğrenen Karşılaştırmalı Avrupa Hukuku ve Uluslararası Hukuk Lisans öğrencisi Arif Can Soykan, konunun tartışmalı olduğunu söyleyerek dersin hocasına itirazda bulundu.

Hocasının “Sen de bu konu ile ilgili bir sunum yap o zaman.” sözünün ardından Soykan, Perinçek-İsviçre davası tutanakları ve çeşitli kaynaklar üzerinden bir sunum yaptı. Sunumunu sınıfın Whatsapp grubuna da atan Soykan, burada bir öğrencinin Hitler fotoğrafı ile tepki göndermesinin ardından söz konusu öğrenci hakkında şikayetçi oldu. Okul yönetiminin bu davranışı kabul edilemez bulmasıyla birlikte konu üniversitede daha geniş çevrelere yayıldı.

Yaşanan bu gelişmelerinde sonucunda Perinçek-İsveç Davası, bu yıl Trento Üniversitesi Uluslararası Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması dersinde işlenmeye başlandı.

‘DAVANIN ÖNEMİ ARTTI’

1915 olaylarına ilişkin devletimizin uluslararası arenada görüşlerinin olması gerektiğini belirten Arif Can Soykan, bu durumun Perinçek-İsviçre Davası’nın önemini daha da artırdığını ve hukuki açıdan elimizdeki tek somut dava olduğunu belirtti.

Arif Can Soykan yaşananları Aydınlık’a şu ifadelerle anlattı:

“Geçen yıl Ceza Hukuku dersinde Ermeni bir öğrencinin sözde Ermeni Soykırımını dersimizde örnek olarak sunacağını öğrendim. Ardından dersin hocasıyla iletişime geçerek 1915 olaylarının tartışmalı bir mesele olduğunu ve dersimizde örnek olarak anlatılamayacağını, sunumun politik bir amaç taşıdığını ifade ettim. Bu sunuma müsaade etmemesini rica ettim. Bana sunumu engellemeyeceğini ancak dilersem benim de konuya ilişkin bir sunum hazırlayıp sunabileceğimi ifade etti. Dava dosyasını inceleyip gerekli sunumu Türk tarafının konuya ilişkin görüşleri eşliğinde hazırladım. Ermeni öğrencinin sunumundan sonra kürsüye çıkıp sunumuma başladım. Sözde Ermeni Soykırımının uluslararası bir yalan olduğunu, önceki sunumda gerçeklerin çarpıtıldığını ve genel geçer yorumların gerçekmiş gibi sunulup tarihsel gerçekleri yansıtmadığını ifade ettim. 1915 olaylarının Holokost ile bir tutulamayacağını ifade ettim. Kaldı ki Holokost’un inkarı AB sınırları içerinde yasal bir suçtur. Sunumda Osmanlı Devleti tarafından hazırlanmış olan tehcire yönelik Emirnameleri gösterdim. İşin üzücü kısmı, sınıftaki Ermeni öğrencinin sınıfta olmayan Ermeni arkadaşlarını getirip beni ve hazırladığım sunumu terbiye sınırlarını zorlayan bir biçimde tenkit etmesiydi. Türk tarafının görüşlerinin tarihsel belgeler ışığında anlatıp sunumumu tamamladım.

TEK SOMUT DELİL PERİNÇEK-İSVİÇRE DAVASI

“Sunum doğal akışında ilerledi fakat 1915 Olaylarına ilişkin devletimizin uluslararası arenada görüşlerinin olması gerektiği gibi aktaramadığına şahit oldum. Bu durum Perinçek-İsviçre Davası’nın önemini daha da artırıyor. Açık konuşmak gerekirse, hukuki açıdan elimizdeki tek somut şey bu dava. Sınıfta eleştiri yöneltmeyen ve konu hakkında detaylı bilgisi olmayan insanlar bile Ermeni tarafının yıllar boyu süren propagandasının bir sonucu olarak sözde soykırımın olmuş olabileceğini düşünme eğilimindeydi. Okulda farklı görüşlerden insanlar var tabii ki ve kimi zaman sözde Ermeni Soykırımının yaşanmadığını söylemenin cezai yaptırımı olduğunu söyleyenler bile çıkıyordu. Sayın Doğu Perinçek’in davasını anlatmak suretiyle söz konusu iddianın doğru olmadığını göstermiş oldum.

‘IRKÇI DİKTATÖRLE İLİŞKİLENDİRİLEMEZ’

“Sunumumu yaptıktan sonra dersin ardından gelenek olduğu üzere sunumumu WhatsApp grubuna attım. Bir öğrenci sunumuma Adolf Hitler’in fotoğrafını etiketledi. Elbette ki Mussolini’nin fotoğrafıyla cevap vermek mümkündü fakat sessiz kalıp sınıf grubundan çıktım. Okul yönetimiyle iletişime geçip sunumumu ve Türk tarafının görüşlerini bir diktatörle eşleştiren bu öğrenciden şikayetçi oldum. Okul yönetimi duruma müdahil olacağını ve bu davranışın kabul edilemez olduğunu mail yoluyla bana bildirdi. Ertesi gün söz konusu dersin hocası derste, sunumdan sonra tatsız olaylar yaşandığını ve bunların olmaması gerektiğini ifade etti. Sözü bana verip bir şey söyleyip söylemek istemediğimi sordu. Söz konusu kişiyi gösterip kendisinden davacı olacağımı ve sunumumun ve ifade ettiğim görüşlerin ırkçı bir diktatörle ilişkilendirilemeyeceğini ifade ettim.

‘YANIMA GELİP ÖZÜR DİLEDİ’

“Uzatmadan özetlemek gerekirse, söz konusu öğrenci yanıma gelip konuşmak istediğini söyledi. Uzun bir konuşmadan sonra kendisi beni sınıf grubuna aldı ve yazarken benim de eşlik ettiğim uzun bir özür mesajını gruba yolladı. Ancak tüm bu olayların neticesi olarak dava okul yönetimimin dikkatini çekti ve bu sene Uluslararası Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması dersinde, ifade özgürlüğü kapsamında işlenmeye başlandı. Bu meselede beni şahsen mutlu eden şey, bu sene İtalyan bir öğrenci tarafından hazırlanıp sunulan davada, öğrencinin kullanmış olduğu dil bütünüyle tarafsız olmasa da dava sürecinde ileri sürülen tezlerin eksiksiz bir biçimde aktarılması ve kararın dinleyicilere bırakılması oldu. Bu suretle Holokost ve 1915 Olayları hakkında konuşulurken meseleye farklı yaklaşılması gerektiği anlatılmış oldu.”