Perinçek'ten Özel'e 1 Mayıs uyarısı: Taksim ısrarından vazgeçin
CHP'nin 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkma ısrarına Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'ten uyarı geldi: Türkiye'nin önünde PKK merkezli bir takım kalkışmaların planlandığı bir süreç var. Bu sürece Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu şekilde girmesi çok vahim sonuçlar doğurur
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ulusal Kanal'da yayınlanan Çıkış Yolu programında gündeme ilişkin kritik değerlendirmelerde bulundu. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü nedeniyle CHP'nin Genel Başkan düzeyinde Taksim'e çıkma ısrarını eleştiren Perinçek önemli uyarılar yaptı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'i uyaran Perinçek, ABD ve İsrail'in bölgede bir takım planlar içinde olduğunu hatırlattı.
'UYARIYORUM!'
Perinçek, CHP'nin 1 Mayıs'ta Taksim'e çıkma ısrarına tepki gösterdi. Bölgedeki durumun karışıklığına işaret eden Perinçek, Mossad ve CIA'nın bir takım planlar içinde olduğu ve PKK, DEAŞ gibi örgütleri kullandıklarını ifade etti ve "Bu koşullarda, polisle çatışmalar gibi ortamlara hiçbir şekilde çanak tutmamak gerekir. Yani ben de buradan uyarıyorum, Cumhuriyet Halk Partisi'ni de uyarıyorum" dedi. Perinçek şöyle devam etti: "Cumhuriyet Halk Partisi gibi bir parti, böyle yanına PKK'yı takarak, FETÖ'yü ve bir takım tertipçileri yanına alarak, işte ben barikatların üzerine yürüyeceğim, polisi üzerine yürüyeceğim, yaracağım, Taksim'e gideceğim vs. Zaten Türkiye'nin önünde PKK merkezli bir takım kalkışmaların planlandığı bir süreç var. Bu sürece Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu şekilde girmesi çok vahim sonuçlar doğurur CHP açısından da. CHP'nin tabanı insanları, vatanseverdir. Onlar da PKK ile beraber böyle devletin, polisin üzerine yürüyüşler yapmayı ve çatışmalar çıkartmayı hiçbir şekilde onaylamayacaklardır. Bu bakımdan Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı'nı da buradan uyarıyorum. İstanbul İl Başkanı'nı da uyarıyorum. Cumhuriyet Halk Partili yurttaşlarımızı da uyarıyorum. Ve İstanbul'da tabii 1 Mayıslar yapılabilir. Provokasyonlara alet olmanın bir alemi yok. Geniş geniş kutlama alanı için size 40 adet alan mitingler için ve kutlama alanı için İstanbul Valiliği tarafından uygun görülüyor. Taksim uygun görülmüyor. Bunun üzerine polisle kavgayı göze alarak gitmenin akıllıca bir davranışı olmayacağı çok açık."
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Perinçek yeni anayasa çalışmalarına ilişkin de şunları dile getirdi: "Üretim devrimi, olmadan bir anayasanın yapılma şansı yok. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi doğrudan doğruya üretim devriminin karşısında olan ve onu boğan 1980 yılında bize dayatılmış olan meşhur dünya ekonomisiyle bütünleşme programının arkasındaki Amerika'nın güdümünde olan bir parti. Amerika'nın güdümünde bir üretim devrimi anayasası yapamazsınız. Ne yazık ki AK Parti de son dönemde 23 yılından bu yana tekrar Amerika ile uyumlu bir sürece girdi. O bakımdan şu anda onlardan bir üretim devrimi anayasası beklemiyoruz ama dahası sayın meclis başkanımızın DEM partisiyle de görüşüp bir mecliste grubu olduğu için bir anayasa yapma konusunu ele alacaklarını belirtmesi o da bir devlet zaafı. Bakın devlet öyle bir şekil, öyle bir zaaf içinde ki devleti yıkmak isteyenlerle anayasa yapmaya kalkıyorsunuz."
DEMOKRASİYİ AYAK ALTINA ALAN ANLAYIŞ
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un DEM Parti ile anayasa görüşmesi yapacak olmasını eleştiren Perinçek "Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet ve devleti yıkmak isteyen parti ile anayasa görüşmesi, hangi ne görüşmesi yapacaksınız?" diye sordu. Perinçek "Ama şöyle de deniyor, oy aldılar, DEM parti oldukça iyi bir oy aldı. Bakın hiç kimse oy alarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkamaz. Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya kalkan silahıyla gelsin. Amerikan silahıyla gelsin. Amerika'nın donanmalarıyla gelsin. Amerika'nın Yunanistan kıyılarına yerleştirdiği uçaklarıyla, tanklarıyla gelsin. Zaten geldiler. 15-16 Temmuz'da o tanklar falan filan, bu uçaklar bizim havalar alanlarımızdan kalkmadı. Kimse oy alarak moyalarak Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkamaz ve hiç kimse oya yaslanarak bir bölücü örgütü özgürleştiremez. Özgürleştiremez, meşrulaştıramaz. Aynı şey. Yani bölücü bir örgüt var, onu hak ve hukuk sahibi meşru hale getiremez. Bunlar demokrasiyi de yerle bir eden, ayak altına alan anlayışlardır. Böyle bir demokrasi dünyada yok. Böyle bir demokrasi anayasa hukukunda, kamu hukukunda, ben bunların hocası olarak da söylüyorum. Böyle bir demokrasi, böyle bir özgürlük yok. Tekrar ediyorum, Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmek, yıkmak, Türkiye'nin toprak bütününü ortadan kaldırmak isteyen gelsin silahla gelsin. Hangi silahla? Türk ordusunun içinde temizlendiler bir kere. FETÖ temizlendi. Türk ordusunun içinde artık onların silahı yok. Türk polisi içinde onların silahı yok. Onlar da temizlendi. Bugün Türkiye hapishanelerinde NATO generalleri yatıyor, Türkiye hapishanelerinde FETÖ'nün polisleri yatıyor" ifadelerini kullandı.
'DEM PARTİ İLE BULUŞMAK SUÇTUR'
Perinçek "Türk Milleti'ne bağımlılık ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bağımlılık adı altında DEM Parti ile buluşmak, anayasa konusunu görüşmek bir suçtur. Onları Meclis'e almak da bir devlet zaafıdır. Bu devlet zaafının sürdürülmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. İşte bizim Milli Devlet Bildirgesi de bunun için tarihi önemdir. Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir takım komplolara iştirak edenler maalesef hükümet mevzilerinde" diye konuştu.
MİLLİ DEVLET BİLDİRGESİ
Perinçek, "Milli Devlet Bildirgesi"ni İzmir'de kamuoyunu açıkladıklarını anımsatarak "Bütün topluma, toplumumuzun önderlerine, en başta Türkiye'nin öncülerine, işçi sınıfı önderleri, emekçi önderleri, esnaf önderleri, çarşı önderleri, milli sanayi önderlerimiz, milli ticaretimizin önderleri, aydınlarımız, kamu çalışanlarımız, sanatçılarımız, Türk toplumunun kitle önderleri, meslek odaları ve diğer kuruluş önderlerinin hepsinin değerlendirmesine bu Milli Devlet Bildirgesi'ni sunuyoruz. Parti olarak bütün örgütlerimizle, temel örgütlerimizden Genel Başkanı'na kadar seferber oluyoruz. Bu Milli Devlet Bildirgesi'ni halkımıza sunuyoruz. Ve onlardan imzalarını talep ediyoruz, okumalarını, incelemelerini, değerlendirmelerini ve böylece bir Milli Devlet Bildirgesi Hareketi düzenliyoruz, örgütlüyoruz. Bunun özü milli devletimizi bir anlamda yeniden inşa etmek, güçlendirmek, dolayısıyla hem dış tehditlere karşı, hem iç cephede sağlam hale getirmek. Hem de bir üretim devrimiyle milletle, halkla, devlet arasındaki bağları güçlendirmek. Milli Devlet Bildirgesi'nin amacı bu" dedi. Perinçek, millidevletbildirgesi.com adresinden bildirgenin okunabileceğini ve imzalanabileceğini ifade etti.
YARGITAY SEÇİMLERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME
Perinçek, 25 Mart'ta başlayan ve halen tamamlanamayan Yargıtay başkanlığı seçimlerine ilişkin de konuştu. Bir başkan adayının Yargıtay üyelerine mesaj atarak bazı vaatlerde bulunduğuna ilişkin iddiaları hatırlatan Perinçek, Yargıtay'ın gelenekleri olduğunu ve yargıçların hiçbir zaman özel çıkar vaatlerine muhatap kılınamayacağını söyledi. Perinçek şu ifadeleri kullandı:
‘YARGITAY’IN ÖNEMLİ GELENEKLERİ VAR’
"Babam Sadık Perinçek 34 yaşında Yargıtay Başsavcı Yardımcısı oldu. O zaman Adalet Bakanlığında yapılan Ceza Kanunu Komisyonuna tek Türk yargıcı olarak tayin edildi. Ben o Yargıtay yargıçlarının yanında büyüdüm. Onları yakından tanıdım. Türk yargıcının bir geleneği var. O gelenekte vicdan, dürüstlük, adalet duygusu var ve özel çıkar yok. O Türk yargıcının adalete bağlılık, vicdan, eşitlik, özel çıkarlar peşinde koşmama gibi çok önemli gelenekleri var. İkincisi Yargıtayımızın önemli gelenekleri var. Yargıtay yargıcı hiçbir zaman özel çıkara teslim olmaz ve özel çıkar vaatleriyle muhatap kılınamaz."
'BİR RÜŞVET TÜRÜ'
"Fakat son zamanlarda basına düştü, çeşitli yayınlarda okuyoruz. Yargıtay başkanlığı gibi Yargıtay’ın en doruğundaki en büyük yargıç görevi için aday olduğunu söyleyen bazıları - adayların üçü için de söylemiyorum - doğrudan oy verecek Yargıtay üyelerinin özel çıkarlarına hitap ederek sesleniyor. Yani basına düşen ve şu ana kadar yalanlanmayan, 'Maaşlarınızı yükseltmek için hükümetle görüşmeler halindeyim. Size diplomatik pasaport sağlayacağız. Mescidi büyüteceğiz. 12 yıllık Yargıtay üyeliği süresini emekli olana kadar uzatacağız.' gibi şeyler var. Bunların hepsi özel çıkara seslenmek. Bir yargıca özel çıkar vaat ettiğiniz zaman yani 'bana oyunu ver ben de sana özel çıkar sağlayayım.' Bu da bir rüşvet türüdür. Yani 'şu kararı ver onun karşılığında ben sana şu rüşveti vereceğim'le aslında farkı olmayan, ideolojik açıdan, yargı gelenekleri ve hukuk açısından farklı olmayan bir eylem özel çıkar vaat etmek."
'HÜKÜMETİN MÜDAHALESİNİN KAPISINI AÇAN TAVIR'
"Bir Yargıtay başkan adayına şunu yakıştırabilir miyiz? 'Bana oyunu ver ben de senin maaşını arttıracağım.' Bu bir rüşvet değil midir? Bir Yargıtay başkan adayı yargının karşılaştığı problemlere ilişkin çözümleriyle ancak Yargıtay başkanlığı makamına talip olabilir. Yani 'Hukukumuzda şu düzenlemeler yapılması gerekiyor. Ben bu konuda şu düzenlemeler için çalışmalarda bulunacağım. Veya Meclisimizden ya da hükümetimizden, kanun, tüzük düzeyinde olsun bu düzenlemeleri yapmasını talep edeceğim' bunları söyleyebilir değil mi? 'O nedenle bana oy verin' diyebilir. Ama 'Beni Yargıtay başkanı yap senin maaşını arttıracağım, sana diplomatik pasaport sağlayacağım.' Nasıl yapacaksın bunu? Burada başka bir şey daha devreye giriyor. Bağımsız olan yargıya, hükümetin müdahalesinin kapısını açan bir tavır."
'BU GELİŞMELERİ SEYREDEMEYİZ'
"Siz bir Yargıtay başkan adayı olarak veya Yargıtay'da bir daire başkanı olarak ya da Yargıtay üyesi olarak hükümetle temaslarınız olduğunu ve bu temaslar sonucunda bazı vaatler elde ettiğinizi söylediğiniz zaman geldiğiniz yargıçlık görevinde, hükümetin telefonlarına da teslim olacağınızı ilan etmiş oluyorsunuz. 'Ben hükümetle ayarladım. Sana şu menfaatleri sağlayacağım' diyen bir kişinin maazallah Yargıtay başkanı olması durumunda hükümetten gelecek telefonlara teslim olmak dışında ne yapabilir? Hükümet bunu kötüye kullandığı zaman, 'sen benim sırtımdan Yargıtay başkanı oldun. O zaman şurada da şu kararı alacaksın.' gibi talepleri karşısında o Yargıtay başkanının bir yargıç olarak ayakta kalma şansı var mıdır? Bir kere vicdanını baştan teslim etmiş oluyor hükümete. O bakımdan bu gelişmeleri biz seyredemeyiz."
'YARGI BAĞIMSIZLIĞININ ÇİĞNENMESİNE RAZI OLAMAYIZ'
"Kuşkusuz yargı bağımsızdır, seçimler de bağımsızdır. Ama o bağımsız olan seçimlerde hepimizin koruması gereken değerler var. O değerler nedir? Bir kere yargının bağımsızlığıdır. Onun çiğnenmesine razı olamayız. İkincisi Türk yargıcının karakteridir. Türk yargıcının özel çıkarla aldatılması ve özel çıkarla oy toplanmasını hiçbir şekilde seyredemeyiz. Ben seyredemem. Hem Vatan Partisi Genel Başkanı olarak seyredemem hem de bir yargıç çocuğu olarak, Sadık Perinçek'in oğlu olarak da seyredemem ve seyretmiyorum. Dolayısıyla bu tür mesajlar yayınlayan adaylar için adaylıktan vazgeçmek hatta hakimlikten istifa etmek dışında vicdanlı bir seçenek yoktur. Bunları söyledikten sonra isterse Yargıtay başkanı olsun veya olmasın. Özel çıkar vaadiyle makam peşinde koltuktan sonra artık yargıçlık sıfatı söz konusu olamaz. Bunlar yargıçlık cübbesiyle bağdaşmayan tavırlar."
'HÜKÜMET SUSAMAZ'
"Yargıcın bir tane mülkiyeti var. Cübbesi ve cübbesinin yakasındaki renk ve işaretler. Yargıcın bütün malı mülkü budur. Öyle vaatlerde bulunan yargıçların Yargıtay başkanı olduğu bir Türkiye'de biz geceleri rahat uyuyamayız. Yargı bunlarla vazifesine devam edemez. Hükümete gelince hükümet de burada susamaz. Ben hükümet makamlarından bu konuyu araştırdım. Bana verilen bilgi şudur: 'Hayır biz hiç kimseye, hiçbir Yargıtay başkan adayına vaatlerde bulunmadık' diyor hükümet makamları. Ama bana söylemekle olmaz. Hükümetin, Adalet Bakanının, hatta Cumhurbaşkanının adı karıştırılıyor bu işe. Sayın Cumhurbaşkanının ve Adalet Bakanının çıkıp 'hayır hiçbir Yargıtay başkan adayına bu şekilde vaatlerde bulunmadık' demeleri gerekir çünkü bana öyle söylüyorlar.”
'SEÇİMLERE GÖLGE DÜŞÜRÜLÜYOR'
"Yargıtay seçimlerine gölge düşürülüyor. Ben nezaketen gölge düşürülüyor diyorum. Yargıtay seçimleri dinamitleniyor. Böyle iddialarla seçim olabilir mi? Bunun önüne geçmek için hem Yargıtay üyelerine görev düşüyor, hem bu mesajları yayınlayan şahıslara görev düşüyor, hem de Cumhurbaşkanı başta olmak üzere hükümet yetkililerine görev düşüyor."