Domates üreticileri anlattı: Üç dört fabrikanın esiriyiz!
Mustafakemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Mehmet Aydemir, imzaladıkları sözleşmelerin tek taraflı olduğunu söyledi. Aydemir, devletin örnek bir sözleşme modeli hazırlaması gerektiğini belirtti.
SUNUŞ
Sözleşmeli üretim modeli tüketiciye sağlıklı ürün, sanayiciye hammadde, üreticiye sorunsuz satışı amaçlıyor. Kanatlı, pancar, salçalık domates, kanola, aspir, tütün, makarnalık buğday, patates başta olmak üzere birçok üründe uygulanan sözleşmeli üretimi, günümüzde Tarım ve Orman Bakanlığı kayıtlarına göre 3 milyonun üzerinde üretici uyguluyor. Sözleşmeler lafta kalabiliyor, bakanlığa gelen sözleşme sayısı yüzde 10'u bile bulmuyor.
Üç bölümlük yazı dizimizde Türkiye'de uygulanan sözleşmeli üretim modelinin durumunu, faydalarını, eksikleri, yasal düzenlemeyi, yapılması gerekenleri ele alacağız. İlk bölümde yasal düzenlemelerin önemine dikkat çektik. Bundan kaynaklanan sorunlar domates üreticilerinin yaşadıklarıyla somutlaşıyor. Sözleşmeli tarımı en çok yapan domates üreticileri anlatıyor...
Türkiye’deki salça fabrikalarının yarısından fazlasının bulunduğu, Türkiye’nin domates üretim merkezlerinden Mustafakemalpaşa'nın Ziraat Odası Başkanı Mehmet Aydemir, kendi aralarında anlaşarak bir fiyat politikası açıkladıklarını ve üreticiye bunu dayattıklarını söyledi. Aydemir, fabrikaların o fiyattan taahhüt verdiğini ama ürün çok olunca almadığını, bu durumda ürünün çürüdüğünü anlattı. Aydemir şöyle konuştu:
‘BOŞ SENET İMZALATILIYOR’
"Sözleşmeler tek taraflı olduğu için hepsi geçersiz… Benim köylümün gidecek yeri yok, mecburen üretime devam etmek zorunda. İmza attıkları kağıtlar geçersiz de olsa, üreticiler korktuğu için fabrikaların elinde koz olarak kalıyor. Belli bir fiyata taahhüt veriliyor ama mal çok olunca fabrika almıyor. Fabrika bakımda, arızalı, deniyor... Taahhütlü mallar çürüyor."
Aydemir, fabrikaların sezon başında ‘taahhüte çıkmalarını’ şöyle anlattı: "Çiftçi piyasa şartlarına göre mahsulün belli kısmını taahhüt veriyor, belli kısmını da açıkta bırakıyor. Fabrikada çalışanlar, köylerde çiftçileri bulup önceden bir fiyat açıklıyor. Kurşun kalemlerle notlar alınıyor, boş senetler imzalatılıyor. Aynı köyden veya gruptan üreticiler, birbirine kefil olmak zorunda bırakılıyor."
'MALI ALAN GÜBREYİ ŞART KOŞUYOR'
Aydemir, fabrikaların mahsulü almak için bazı şartlar koştuğunu belirtti:
"Uzun yıllardır mal tedarikini de zorunlu tutuyor. Bana taahhütte bulunuyorsa, gübreyi de hortumu da benden alacaksın, diyor. Sonuçta serbest piyasadayız, herkesin seçme hakkı var... Geçen yıl kök gübresi piyasada 160 liraydı, çiftçi zorunlu olarak fabrikadan 180 liraya almak zorunda kaldı. Damlama gübrelerinde de belli kalemler zorunlu tutuluyor. Genelde damlama hortumu da yüzde 50 zorunlu. Sözleşmeli üretim için üreticiye fazladan bir destek de yok… Gübre desteğini bu yıl yüzde 50'de yüzde 100'e çıkardılar ama biz yine yüzde 50 destek aldık. Belki daha sonra öderler…"
‘YAPTIRIM İÇEREN ÖRNEK SÖZLEŞME HAZIRLADIK’
Aydemir, sözleşme modelinde iki tarafa da yaptırım olması gerektiğini vurguladı: "Üç dört fabrikanın esiri halindeyiz. Kendi aralarında anlaşarak bir fiyat politikası açıklıyorlar. Sözleşme modeli kesinlikle değişmeli. İki tarafa da yaptırımlar olmalı." Devletin örnek bir sözleşme modeli hazırlaması gerektiğini söyleyen Aydemir, şöyle devam etti:
"Mustafa Kemal Paşa Ziraat Odası olarak örnek bir sözleşme modeli hazırladık, iki tarafa da yaptırım uygulanmasını öngören bir model. Sözleşmeyi hazırlarken fabrikalar, ziraatçılar, market zincirleri ve tarım il müdürlüğü masaya oturduk. Hakem heyetleri oluşturulacaktı. Tarım Bakanlığının iki senedir örnek sözleşmeyi Meclis'e sunmasını, görüşülmesini bekliyoruz."