29 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dönmeyeceğiz o kurucu ayarlara

Dönmeyeceğiz o kurucu ayarlara
A+ A-
MUSTAFA ALBAYRAK

Türkiye’nin felahını ABD’de, IMF’de, Atlantik’te gören ‘Truva Atları’ harekete geçmişler.

Özellikle son yıllarda ‘’Milli Siyaset’’ güttüğü için Ak Parti'den ayrılan ve kurucu ayarlara dönülmesini isteyenler şunu bilsin ki; o kurucu ayarlara asla dönmeyeceğiz.

ABD’ye, AB’ye, BOP’a, FETÖ’ye ve ihanete uğramış Çözüm Sürecine yüzümüzü dönmeyeceğiz artık.

İlkesel olarak haklı olabilirler.

Gerek Abdullah Gül, gerek Ali Babacan, ‘’Ak Parti kurucu ayarlarından uzaklaştı’’ derlerken, ‘’doğru uzaklaştı’’ kabul ediyorum. Ama ne idi, uzaklaştığı bu kurucu ilkeler veya ayarlar?

ABD, AB, IMF ve politikaları değil mi?

Bu saydıklarımdan ve bunlara ilave edebileceğimiz bilhassa Çözüm Süreçlerinden ihanete uğramadığımız bir kurucu ayar, var mı acaba?

Pekiyi, aynı deliklerden bir kez daha geçmenin anlamı var mı?

2012 yılının 7 Şubat’ında ilk defa kendini gösteren ve kamuoyunda MİT krizi diye adlandırılan ilk saray içi darbe teşebbüsü ve sonra 2013 Gezi Olayları ile gelişen 17-25 Aralık’ta emniyet ve yargı susturuculu darbe girişimi ile, 15 Temmuz 2016 askeri darbe teşebbüsleriyle zirve yapan olaylar manzumesinden hiç ders çıkarmamız gerekmiyor muydu?

Bize bunları yaşatan, ilaveten onlarca küresel finans saldırıları ile ekonomimizi felç etmek isteyen, gelişmemize defalarca çelme takan emperyalist figürlerle, sırf kurucu ayarlarımızda iyi geçinmek var diye, artık beraber yürüyebilir miydik?

Bu adeta ülkemizi, emperyalist işgalcilere anahtar teslimi peşkeş çekmek olmaz mıydı?

Türkiye Atlantik ötesi politikalarla yönetilemeyecek kadar bağımsız, müstakil, bir devlet halini almak istemiştir.

Bunu da başarmaktadır...

Yolu da sadece Atlantik ötesine değil, menfaatimize gelecek olan tüm dünya ülkeleriyle bilhassa yakın komşularımızla düzgün münasebetler kurmakla mümkün olabilir.

Hem aradan 18 sene geçmiş, hem dünya hem de Türkiye çok değişmiş bir haldeyken...

Hâlâ kurucu ayarlarda kalınabilinir miydi?

Hele de o kurucu ayarlar dönemsel şartlar gereği Batı’ya adapte edilmişse?

Nasıl devam edecekti AK Parti, o fabrika ayarları ile yola?

Türkiye’yi emperyalist politikalarla yıkmak, bölmek ve bitirmek sureti ile de olsa, o kurucu ayarlardan vaz geçmeyecek miydi?

Burada yapılacak olan ve ölçü kabul edilebilecek tek husus vardır: “Türkiye’nin âli menfaatleri.”

Evet, bu menfaatler nereden daha iyi sağlanıyorsa, ülkemiz yüzünü oraya çevirir.

Ülkemiz, soğuk savaş yıllarının Türkiye’si olarak kalamazdı.

Dünyanın ekseninin değiştiği bir zaman diliminde, ne Türkiye ne de Türkiye’yi idare eden Ak Parti; değişime, gelişime bigane kalamazdı ve kalmadı da...

Bu yüzden Ak Parti içerisinden zuhur etmiş yeni oluşumlar, siyasi figürler boşuna duygu istismarı yapmasınlar.

AK Parti’nin milli ve müstakil politikalar gütmesi, ülkemizin yüce menfaatlerine gayet münasiptir.

İşte, milli savunma sanayimizin geldiği nokta. Şayet Batı’yı dinleseydik bu güce erişebilir miydik?

Tüm bunları göz ardı etmeden, milli bağımsız çizgimizden taviz vermeden yolumuza devam etmeliyiz. (Müzakerat Haber, 12 Mart, 2020.)

AK Parti kurucular MİT krizi