Draghi raporunun özeti: AB için sırtını ABD’ye yaslama dönemi bitti!
ABD’nin dünyanın jandarmalığını üstlenebildiği dönem, AB sanayisi için de ucuz hammadde ve pazar olanakları anlamına geliyordu. ABD hegemonyasının gerilemesi, işbirliğinden vazgeçmeyen AB’yi de zor duruma soktu. Avrupa Merkez Bankası eski Başkanı Mario Draghi'nin raporundan öne çıkanlar
Avrupa Merkez Bankası (AMB) eski Başkanı Mario Draghi, Avrupa Komisyonu’nun talebiyle Avrupa Birliği’nin uluslararası rekabetçiliğine ve gelecekteki olası gelişmelere ilişkin “Avrupa rekabet gücünün geleceği” ismiyle bir rapor hazırladı.
HIZLI BÜYÜME DÖNEMLERİ GERİDE KALDI
Dünya ticaretindeki hızlı büyüme döneminin geride kaldığını ifade eden Draghi, Avrupa’da da 21. yüzyılın başından beri bu eğilimin sürdüğünü ve ortaya konulan çabaların düşen büyüme hızını toparlamaya yetmediğini açıkladı. Draghi, Avrupa’yı bu durumdan çıkaracak bir endüstriyel kapasitenin de gelişmediğini vurguladı: “Avrupa statik bir endüstriyel yapıya sıkışmış durumda ve mevcut endüstrileri bozmak ya da yeni büyüme motorları geliştirmek için çok az yeni şirket ortaya çıkmaktadır. Aslında, son elli yılda sıfırdan kurulan ve piyasa değeri 100 milyar avronun üzerinde olan hiçbir AB şirketi bulunmazken, 1 trilyon avronun üzerinde değere sahip altı ABD şirketinin tamamı bu dönemde kurulmuştur.”
Draghi, AB’nin önüne koyduğu diğer hedeflerin büyüme olmadan havada kalacağına dikkat çekti: “Avrupa’nın hedeflerine ulaşma kabiliyeti sorgulanır hale gelmiştir. AB, yüksek düzeyde sosyal kapsayıcılığa ulaşmak, karbon nötrlüğü sağlamak ve jeopolitik önemini arttırmak gibi bir dizi hedef belirlemiştir ve bu hedefler sağlam ekonomik büyüme oranlarının sürdürülmesine bağlıdır.”
AB REFAHINI, ABD’NİN SİLAHLI HEGEMONYASI ALTINDA SAĞLAMIŞTI
Draghi, Soğuk Savaş sonrası ABD’nin artan uluslararası egemenliğinin Avrupa ticareti için “barışçıl” ve istikrarlı bir atmosfer yarattığını ifade etti: “Avrupalı ihracatçılar dünyanın daha hızlı büyüyen bölgelerinde, özellikle de Asya'da pazar payları elde etmeyi başardılar. AB aynı zamanda elverişli bir küresel ortamdan da yararlandı. Dünya ticareti çok taraflı kurallar çerçevesinde gelişti. ABD güvenlik şemsiyesinin güvenliği, savunma bütçelerinin diğer önceliklere harcanması için serbest kalmasını sağladı. İstikrarlı bir jeopolitik dünyada, dost olarak kalmasını beklediğimiz ülkelere bağımlılığımızın artmasından endişe duymamız için bir neden yoktu. ABD hegemonyası altındaki jeopolitik istikrar dönemi, AB'nin ekonomi politikasını güvenlik kaygılarından büyük ölçüde ayırmasına ve düşük savunma harcamalarından elde edilen “barış getirisini” iç hedeflerini desteklemek için kullanmasına izin verdi.”
Uluslararası ticaretin AB ekonomisine etkisini Draghi şöyle özetledi: “2000 ve 2019 yılları arasında uluslararası ticaretin GSYİH'e oranı AB'de %30'dan %43'e yükselirken, ABD'de %25'ten %26'ya yükselmiştir. Ticari açıklık, Avrupa'nın hammaddelerden ileri teknolojilere kadar eksikliğini hissettiği mal ve hizmetleri serbestçe ithal edebilmesini ve uzmanlaştığı mamul malları özellikle Asya'nın büyüyen pazarlarına ihraç edebilmesini sağlamıştır. Ancak çok taraflı ticaret düzeni şu anda derin bir kriz içinde ve dünya ticaretindeki hızlı büyüme dönemi geride kalmış görünüyor.
AVRUPA REFAHININ ‘TEMELLERİ’ SARSILIYOR
Avrupa’nın ABD askeri gücüne dayanarak, uluslararası ticaretteki payını artırmasının refahın temellerinden olduğunun altını çizen Draghi, bu sistemin 2019’dan sonra yıkıldığını hatırlattı. “Ekonomimizi üzerine inşa ettiğimiz temeller artık sarsılıyor.” diyen Draghi, Asya ve Afrika’nın ABD emperyalizmine karşı baş kaldırılarını “istikrarsızlık” olarak niteleyerek, Avrupa’nın önündeki riski şöyle ifade etti: “Jeopolitik ortam, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik haksız saldırganlığı, ABD-Çin ilişkilerinin kötüleşmesi ve dünya ekonomisi için kritik öneme sahip birçok emtianın kaynağı olan Afrika'da artan istikrarsızlık nedeniyle şu anda değişkenlik göstermektedir.”
Draghi, sık sık Rusya’ya karşı savaşa katılınmasının Avrupa ekonomisine verdiği zarara işaret etti: “Avrupa, 2021 yılında AB'nin doğal gaz ithalatının yaklaşık %45'ini oluşturan bol miktarda boru gazı tedarik ederek ithal enerji talebini karşılayabildi. Ancak bu nispeten ucuz enerji kaynağı şimdi Avrupa için büyük bir maliyetle ortadan kalktı. AB’de büyüme oranları önemli miktarda düşerken AB, devasa mali kaynaklarını enerji sübvansiyonlarına ve sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı için yeni altyapı inşasına yönlendirmek zorunda kaldı.”
AB’DE DOĞAL GAZ FİYATLARI ABD’NİN 5 KATI
AB enerji tedarik maliyetlerini ABD’deki ile karşılaştıran Draghi, AB şirketlerinin rekabette doğan dezavantajına dikkat çekti: “Enerji fiyatları zirve noktalarından önemli ölçüde düşmüş olsa da, AB şirketleri hala ABD'dekinin iki ila üç katı elektrik fiyatlarıyla karşı karşıyadır. Ödenen doğal gaz fiyatları ise ABD’ye kıyasla dört ila beş kat daha yüksektir. Yüksek vergiler ve finansal tüccarlar tarafından ele geçirilen rantlar, ekonomimiz için enerji maliyetlerini artırmaktadır. Fosil yakıtlar en azından bu on yılın geri kalanında enerji fiyatlandırmasında merkezi bir rol oynamaya devam edecektir.”
Raporda paylaşılan grafik, AB’deki enerji fiyatlarının Çin’deki fiyatlara kıyasla da oldukça yüksek seyrettiğini ortaya koydu. Rusya - Ukrayna savaşının başlamasından sonra Çin ve ABD’deki enerji fiyatlarında kısıtlı dalgalanmalar görülürken, AB’deki maliyetlerde önemli sıçramalar yaşandı.
AVRUPA TEKNOLOJİ YARIŞINDA GERİDE KALDI
Draghi’ye göre “Avrupa, internetin öncülük ettiği dijital devrimi ve bunun getirdiği verimlilik artışlarını” büyük ölçüde kaçırdı. Bu da iki taraf arasında verimlilik farklarına yol açtı: “AB ile ABD arasındaki verimlilik farkı büyük ölçüde teknoloji sektörü ile açıklanıyor. AB, gelecekteki büyümeyi yönlendirecek yeni teknolojiler konusunda zayıftır. Dünyanın en büyük 50 teknoloji şirketinden sadece dördü Avrupalı.”
Öte yandan Draghi, yeşil teknolojilerde AB’nin dünyanın önünde seyrettiğini ve bu konuda önemli bir avantaja sahip olduğunu belirtti. Draghi, Çin’in yeşil teknolojilerdeki artan rekabetçiliğinin ise AB’nin liderliğini tehdit ettiğini ifade etti: “AB rüzgar türbinleri, elektrolizörler ve düşük karbonlu yakıtlar gibi temiz teknolojilerde dünya lideridir ve dünya çapındaki temiz ve sürdürülebilir teknolojilerin beşte birinden fazlası burada geliştirilmektedir. Yine de Avrupa'nın bu fırsatı değerlendireceği garanti değildir. Büyük sanayi politikaları ve sübvansiyonlar, hızlı inovasyon, hammaddelerin kontrolü ve kıta çapında üretim kabiliyetinin güçlü bir bileşimi ile Çin'in rekabeti temiz teknoloji ve elektrikli araçlar gibi sektörlerde keskinleşiyor.”
Buna rağmen Avrupa’da inovasyonu otomobil şirketleri göğüslüyor ve diğer sektörler bu alanda yeterince yatırım yapmıyor. Draghi, AB ile ABD’deki farka şöyle dikkat çekti: “Avrupa'da Ar-Ge alanındaki ilk 3 yatırımcı son yirmi yıldır otomotiv şirketleri tarafından domine edilmektedir. ABD'de de 2000'li yılların başında durum aynıydı; otomotiv ve ilaç şirketleri başı çekiyordu, ancak şimdi ilk 3'ün tamamı teknoloji alanında.”
‘AB’YE DEVLETÇİLİK LAZIM’
Raporda Mario Draghi, AB’nin devletçiliğe ihtiyacı olduğunu yazdı: “Bu ortamda, özgürlüğümüzü korumak için gerçek bir AB “dış ekonomi politikasına” ihtiyacımız olacak - buna devletçilik deniyor. AB'nin kaynak zengini ülkelerle tercihli ticaret anlaşmaları ve doğrudan yatırımları koordine etmesi, seçilmiş kritik alanlarda stoklar oluşturması ve kilit teknolojilerin tedarik zincirini güvence altına almak için endüstriyel ortaklıklar kurması gerekecektir. Tüm bunları yapmak için gerekli piyasa kaldıracını ancak birlikte yaratabiliriz.” Draghi, sanayi politikalarında devlet müdahalesi uygulamalarının da gelişmiş ülkelerde artış gösterdiğine dikkat çekti.
Draghi ayrıca AB’yi korumacı dış ticaret politikaları uygulamaya çağırdı: “ABD yarı iletken ve temiz enerji teknolojileri üretimi için yerli kapasiteye yatırım yaparken, kritik tedarik zincirlerini müttefikleri üzerinden yeniden yönlendirmeyi hedefliyor. Çin, hammaddelerin çıkarılmasından işlenmesine ve imalattan nakliyeye kadar teknolojik açıdan kendine yeterlilik ve dikey tedarik zinciri entegrasyonu için çabalıyor. Bu önlemlerin küreselleşmeyi azalttığına dair henüz çok az kanıt olsa da, ticaret politikası müdahaleleri artmaktadır. Yüksek ticari açıklığı göz önüne alındığında, bu eğilimlerin hızlanması halinde Avrupa özellikle risk altındadır.”
Avrupa’nın ortak ekonomi politikası uygularken karşılaştığı zorlukları da Draghi şöyle ifade etti: “Avrupa'da odaklanma eksikliği var. Ortak hedefleri dile getiriyoruz, ancak bunları net öncelikler belirleyerek veya birleştirilmiş politika eylemleriyle takip ederek desteklemiyoruz. Örneğin, inovasyonu desteklediğimizi iddia ediyoruz ama Avrupalı şirketlere, özellikle KOBİ'ler için maliyetli olan ve dijital sektörlerdekiler için kendi kendilerini yenilgiye uğratan düzenleyici yükler getirmeye devam ediyoruz. Avrupa'daki KOBİ'lerin yarısından fazlası düzenleyici engelleri ve idari yükü en büyük zorlukları olarak belirtiyor.”
Diğer yandan AB kamu sektörünün özellikle savunma alanında yaptığı inovasyon harcamaları da Avrupa’nın değil ABD’nin silah sanayisini beslemeye yarıyor. Draghi güncel koşulları şöyle özetledi: “Avrupa işbirliğine dayalı tedarik, 2022 yılında savunma teçhizatı tedariki için yapılan harcamaların beşte birinden daha azını oluşturdu. Ayrıca rekabetçi Avrupalı savunma şirketlerini de desteklemiyoruz. 2022 ortası ile 2023 ortası arasında toplam tedarik harcamalarının %78'i AB dışı tedarikçilere, bunun da %63'ü ABD'ye gitmiştir. AB'deki kamu sektörü, GSYİH'nin bir payı olarak Ar-Ge'ye ABD kadar harcama yapıyor, ancak bu harcamaların sadece onda biri AB düzeyinde gerçekleşiyor.”
AB, YENİ DÜNYAYA AYAK UYDURMAK ZORUNDA
Mario Draghi’ye göre AB’nin üç alanda dönüşüme ihtiyacı var. Birincisi “inovasyonu hızlandırma ve yeni büyüme motorları bulma” yoluyla AB ekonomisini kurtarmak. İkincisi “bir yandan yüksek enerji fiyatlarını düşürürken bir yandan da karbonsuzlaşmaya ve döngüsel ekonomiye geçmeye devam etmek” ve bu sayede iklim hedeflerini “riskten arınma” hedefiyle birlikte gerçekleştirmek. Üçüncüsü ise, ABD’nin yıkılan hegemonyasının gölgesinde “jeopolitik açıdan daha az istikrarlı bir dünyaya ayak uydurmak.”
AVRUPA KÖKTEN DEĞİŞMEZSE, VARLIK NEDENİNİ KAYBEDECEK
Raporda sorunları ele alan Draghi, Avrupa’yı “kökten değişmeye” çağırdı: “AB, Avrupalıların temel haklardan her zaman faydalanabilmelerini sağlamak için vardır. Avrupa artık bunları halkına sağlayamazsa, ya da birini diğerine tercih etmek zorunda kalırsa, varlık nedenini kaybetmiş olacaktır. Bu zorluğun üstesinden gelmenin tek yolu, eşitlik ve sosyal kapsama değerlerimizi koruyarak büyümek ve daha üretken hale gelmektir. Daha üretken olmanın tek yolu da Avrupa'nın kökten değişmesidir.”
Draghi, Avrupa’nın yeni durumda karşı karşıya kaldığı zorlukları “varoluşsal bir meydan okuma” olarak nitelendirdi: “Ekonomiyi dijitalleştirmek, karbonsuzlaştırmak ve savunma kapasitemizi arttırmak için Avrupa'daki yatırım payının GSYİH'nin yaklaşık yüzde 5'i kadar artarak 60'lar ve 70'lerde görülen seviyelere çıkması gerekecektir. Bu eşi benzeri görülmemiş bir durumdur. Avrupa daha üretken hale gelemezse, seçim yapmak zorunda kalacağız. Aynı anda hem yeni teknolojilerde lider, hem iklim sorumluluğunun öncüsü, hem de dünya sahnesinde bağımsız bir oyuncu olamayacağız. Bu varoluşsal bir meydan okumadır.”