31 Ekim 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Düşmanın eline kılıç verenler: Suriye ile savaşmamızı kimler istiyor?

Düşmanın eline kılıç verenler: Suriye ile savaşmamızı kimler istiyor?
A+ A-
FERDİ TANHAN / ÖNCÜ GENÇLİK GENEL SEKRETERİ

Farkında mısınız, Türkiye terör örgütlerinin üzerine yürürken “barış” nidaları atanlar, “Barış hemen şimdi” diye haykıranlar “Savaş isterük” diye çıldırdı. Ülkemiz, güneyimizde yaratılmaya çalışılan Kürt Koridoru'nu bozarken ‘Suriye bataklığında ne işimiz var’ diyenler savaş tamtamları çalıyor. Barış için bildiriler yazanlar, vatan savaşımıza lekeler atanlar, saray savaşı bozguncuları, tek kutuplu dünyanın yılmaz savunucuları ve satılmış kalem erbapları bir köşede ellerini ovuşturuyor.

Şaşırmadınız mı, her fırsatta “plajdaki Suriyelileri” savaşa göndermek isteyenler birdenbire aslan kesildi. PKK’lı cenazelerinde en önden saf tutanlar ve Selahattin Demirtaş’ın cesur arkadaşları ne oldu da şehitlerimize sahip çıkmaya başladı? “Analar ağlamasın” diye yeni açılımlar kurgulayıp, Diyarbakır annelerini görmezden gelenler “Suriye’nin anasını ağlatmaktan” bahsediyor. Birilerinin Emevi Camii’nde namaz kılma hayalleri yıkılalı çok oldu, şimdi Emevi Camii dahil Şam’ı dümdüz etmekten söz açanlar var.

'YANSIN TÜRKİYE, YIKILSIN ANKARA' ÇIĞLIKLARI

Kimler kimlerle yan yana, görmüyor musunuz, duymuyor musunuz? Diyelim Kandil’den atılan sevinç çığlıklarını duymadınız, yönünü şaşırmış solcuların Esad düşmanlığını görmediniz, sözde milliyetçilerin ve gardırop Atatürkçülerinin tweetlerinden yayılan kötü kokulara da alışık değil burnunuz… Hepsini anlıyoruz. Fırsatçıları ve dönekleri de tanımıyorsunuz daha. Ona da eyvallah. Peki; Libya’da, Akdeniz’de, Suriye’de ne işimiz var diyenler bugün Suriye’nin altından girip üstünden çıkmaktan bahsediyor. Bunu da mı görmüyorsunuz? “Allah onların evlerine ateşler salsın” diyen Fethullah Gülen gibi “Yansın Suriye, yıkılsın İdlip” bedduaları ile arşı inletenleri(!) nasıl duymuyorsunuz?

Gelelim sözün özüne. Bu bedduaların hayattaki karşılığı “Yansın Türkiye, yıkılsın Ankara’dır.” Suriye’yi yakmak isteyenler esas Türkiye’yi yakmak isteyenlerdir. Bu ateş bizi esas tehditten ve düşmandan uzaklaştırarak felakete sürüklemek isteyenlerin ateşidir.

YENİ DEĞİL BU HİKAYE, BU OYUN ESKİ OYUN

Küçük hesapların peşinde ülkemizin geleceğini düşünmeyenlerin “Mehmetçik edebiyatı” vicdanlarından değil. ABD’ye kedi, müttefike aslan kesilenlerin yüreği yürek değil. Dostları bozanların, düşmana kılıç verenlerin akılları akıl değil. “Afrin’de barış, Kandil ile Müzakere” sloganıyla kongre düzenleyenleri alkışlayanların “İdlib’de savaş, Esad’a ölüm” demesi boşuna değil. Yeni değil bu hikâye, bu oyun eski oyun.

SURİYE'YE DÜŞMANLIK, DÜŞMANA UŞAKLIK

Beşar Esad yönetiminde Suriye Devleti 2011 yılından beri Amerikancı terörün üzerine gitmektedir. 2011- 2015 arası dönemde hükümetimizin izlediği Suriye düşmanı politikaların sonucu ise ortadadır. Suriye’yi bölmek isteyenlerin aslında Türkiye’yi de bölmek istedikleri yaratılmaya çalışılan terör koridoruyla gözükmüştür. Oradan görmek istemeyenler güneydoğu bölgemizde açılan hendeklerden, şehirlerimizde patlayan bombalardan, 15 Temmuz darbe girişiminden, bu dönemde işlenen suikastlardan ve tertiplenen kumpaslardan süreci anlayabilir. Suriye’nin bölünmesi süreciyle, Türkiye’nin bölünmeye götürülmesi eş zamanlıdır. Eş zamanlılığın yanı sıra AK Parti hükümetinin Suriye’deki yanlış politikalarıyla doğrudan ilişkilidir.

Suriye ordusu ve devletinin büyük fedakarlıkla, kahramanca verilen mücadeleler neticesinde zaferler kazanmasıyla Türkiye’nin Vatan Savaşı’ndaki büyük başarıları da eş zamanlıdır. Yine bu noktada Türkiye’nin Suriye konusundaki politika değişikliği çok etkilidir. Kısacası Türkiye, Suriye’ye düşmanlıktan vazgeçtiği ölçüde büyük başarılar kazanmıştır. Hatta, Suriye ve Türkiye 2015-2020 yılları arasında Rusya üzerinden terörün temizlenmesi için dolaylı olarak bir müttefiklik ve silah arkadaşlığı ilişkisine girmişlerdir. İdlib’de yaşanan gerilimi fırsat bilenler Türkiye ve Suriye’yi 2015 öncesi döneme geri döndürmek istemektedir. Görüldüğü üzere Suriye’ye düşmanlık, düşmana uşaklıktır.

AK Parti hükümetinin Amerika, İsrail ve Suudi Arabistan ile önceden beraber hareket etmesi belirli tortulara ve ayak bağlarına neden olmuştur. Ülkemiz İdlib’de o ayak bağlarının yarattığı faturalar ile uğraşmaktadır. Hükümetin geçmiş hatalara düşmeyerek derhal Suriye Devleti ile sorunu çözecek cesur adımları atması gerekmektedir.

DEVLET AKLININ GEREKTİRDİĞİ

Devletler sıradan kurumlar değildir. İntikam ve kinle aşiret veya kabile yönetir gibi devlet yönetilmez. Devletler kan davası gütmez. Hele Türkiye Cumhuriyeti gibi kökü binlerce yıla uzanan imparatorluk mirasına ve devlet yönetme yeteneğine sahip büyük ulusların devletlerini yönetenler bu duygularla asla hareket edemez. Orta çağın kabile yöneticilerini andıran intikamcılık dürtüleri Türk milletinin sağduyusuna terstir.

Gerekli siyasi, askeri, iktisadi, toplumsal ve kültürel taktikleri stratejik hedeflerine göre belirlemek devletin en önemli işlevidir. Bu işlevi yerine getirmemek ve küçük hesapların peşine düşmek devletin görevini anlamamaktır. Devletin stratejisi belirlenirken millete ve devlete yönelik tehdidin gerçek kaynağını belirleyerek yola çıkmak esastır. Geçmişin yanlışlarını düzeltmeyerek, hatalarda ısrar etmek devleti yönetenler açısından giderilmesi imkânsız yanlışlara düşmek demektir.

Genel Başkanımız Doğu Perinçek’in dediği gibi “Kimin ilk vurduğu değil kimin bu süreci ilk durduğu önemlidir.” Devlet aklı bunu gerektirmektedir.

YIĞINAKTA YAPILAN HATA, SAVAŞ MEYDANINDA DÜZELMEZ

Bu önemli askeri kural hayatın her alanında özellikle de devlet yönetiminde geçerlidir. Sonuçta savaş siyasetin güç yoluyla sürdürülmesinden ibarettir. Bu yüzden savaşın kuralları, özellikle devletin dış politikası sürdürülürken aynen geçerlidir. Dünyamızın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin maruz kaldığı esas tehdidin Amerika’dan ve onun taşeron örgütlerinden geldiği ortadadır. ABD; Türkiye’nin güneydoğusu, Suriye’nin kuzeyi, İran’ın batısı ve Irak’ın kuzeyinin devletlerinden koparılmasıyla oluşturacağı sözde Kürt devletini Batı Asya’yı ve yükselen Avrasya uygarlığını parçalamak ve istikrarsızlaştırmak için kurmak istemektedir. Ayrıca Doğu Akdeniz’de, Karadeniz'de de Amerika bölgeyi tehdit etmektedir.

ABD ile Rusya veya diğer müttefikler arasında bir denge tutturma siyaseti felaketten başka netice vermez. İran, Suriye ve Türkiye sadece kendileri için değil bütün dünyanın emperyalizmden kurtulması için ABD ile bir savaş yürütmek zorundadır. Bu noktada Suriye ve İran’ın ABD’ye karşı tavrı nettir. Teröre karşı başarı kazanmak istiyorsak, ABD ile savaşan dostlarımızla dost kalmak Türkiye’mizin çıkarınadır. Çünkü bu savaş tek tek ülkelerin bağımsız çabaları ile değil, bölge ülkelerinin bir bütün halinde emperyalizme ve onun taşeron örgütlerine karşı yürüttüğü birleşik bir cepheyle zafer kazanabilir. Bu ülkeleri birbirine kırdıracak her politika yanlıştır, bu ülkeleri birleştirecek her hamle doğrudur.

UFUKTA GÖZÜKEN ZAFER

Türkiye, PKK’yı süpürme politikasından bitirme politikasına geçmek için de Suriye ile beraber olmalıdır. Terörü bitirmek için bu bir seçenek değil mecburiyettir. Sığınmacılar sorununu çözmek için de Suriye iç savaşının bitmesi gerekmektedir. Türkiye’nin ve Suriye’nin elbirliğiyle terörü bitirmesi bu sürecin anahtarıdır.

Vatan Savaşımızın kesin zaferi için Türkiye’nin birliğini ve dirliğini her şeyin önüne koyan bir hükümete olan ihtiyaç gün gibi ortadır. Vatan Partisi tehdidi doğru saptayarak, bölge ülkelerini emperyalizme karşı birleştirecek tutarlı siyasetleri uygulayabilecek yegâne kuvvettir. Ufukta ABD’nin kesin yenilgisi ve bölge ülkelerinin büyük zaferi vardır. Bu zafer ülkemizde Vatan Partisi’nin merkezinde bulunduğu bir hükümet formülüyle sağlanacaktır.

İdlib