19 Ekim 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Edebiyatımızda gurbet

Gurbetçilerimiz, yaşadıkları memleket hasretiyle edebiyatımızda önemli bir yere sahip oldular. Sılanın taşına toprağına duyulan özlem, maharetli kalemlerin önemli konusu oldu

Edebiyatımızda gurbet
A+ A-
ROZERİN DOĞAN

Gurbet kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. Sıladan ayrı kalma, yabancı memleketlerde bulunma halidir. Edebiyatımızda da gurbet çokça romana konu oldu. İnsanlar, değişik nedenlerle doğup büyüdüğü yerlerden uzak kaldıklarında, sılaya kavuşma arzusu, sılanın taşı, toprağı, dağı, deresi, ağacı, gelip oturur yüreğine.

Türk edebiyatında sıklıkla işlenen temalardan biridir gurbet. Tasavvufla şekillenen klasik edebiyatımızda da gurbet teması vardır ve günümüzdeki kullanımından farklıdır. Günümüzde, çalışmak için başka ülkelere gidenlere gurbetçi diyoruz. Son yıllarda gurbet edebiyatı bunun üzerine kuruldu. Daha önceki yıllarda özellikle köyden kente göçün başlamasıyla birlikte edebiyatımızda gurbet konusu yoğun olarak gündeme gelmişti. Sonrasında da insanların, memleketlerinden çeşitli nedenlerle ayrılıp yabancı ülkelere gitmesi, çekilen sıkıntılar ve memleket hasreti konu olmaya devam etti.

Gurbet Kuşları - Orhan Kemal

Edebiyatımızda gurbet - Resim : 1

1950’li ve 60’lı yıllarda göçler ve inşaatlarla çehresi hızla değişmekte olan İstanbul Gurbet Kuşları’nın acımasız toprağıdır. Ekmek kavgası uğruna İstanbul’a göçmüş Anadolulular, bu değişimin rüzgârından nasiplenmeye çalışan açıkgözler ve kendini bu insanların sırtına basarak dönüştüren sistem, İstanbul kadar yaşamın da rengini değiştirmektedir. Tam bu değişimin ortasındaki insanlar Orhan Kemal’in usta kalemi ve her zaman insana sevgi dolu olan duruşuyla sunuluyor okurlara. Orhan Kemal’in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, çok az yazar okurunu onun kadar biçimlendirir. Denilebilir ki her okurun hayatında, Orhan Kemal’in öncesi ve sonrası iki farklı zamandır. Onun kitapları aracılığıyla insan ve yaşam sevgisi, adalet ve vicdan duygusu, öğreticilik kaygısı güdülmeden, sadece bir insancıl bakışla girer hayatımıza.

Gurbet Hikâyeleri - Refik Halid Karay

Edebiyatımızda gurbet - Resim : 2

Refik Halid Karay, Memleket Hikâyeleri’nin devamı niteliğinde olan Gurbet Hikâyeleri’nde ikinci sürgünlüğünü geçirdiği Ortadoğu’yu güçlü kalemiyle resmeden Refik Halid Karay, hatıra karakterindeki satırlarıyla gurbette duyulan vatan hasretini somutlaştırarak okura taşıyor.

“İstanbul’dan bahsedecektik. Uzakta kalanlar için İstanbul’un kaldırımları bozuk değildir, sokaklarda çamur ve süprüntü yoktur; tramvaylarda ve vapurlarda azap çekilmez. Musluklardan terkos yerine kevser akar, sersemletici lodos ılık bir buse, dişleyici poyrazı bir serin nefestir. Bilhassa çöl­de onu konuşurken hep beyaz yelkenlerin kayıp gittiği şurup renkli denizler, avize gibi şıkırdayan pınarlar, ağızlarından şekerleme kadar tatlı sözler dökülen kızlar görürsünüz.” Refik Halid Karay, Memleket Hikâyeleri’nin devamı niteliğinde olan Gurbet Hikâyeleri’nde ikinci sürgünlüğünü geçirdiği Ortadoğu’yu güçlü kalemiyle resmeden Refik Halid Karay, hatıra karakterindeki satırlarıyla gurbette duyulan vatan hasretini somutlaştırarak okura taşıyor. Yeraltında Dünya Var’da ise memleketlerinin sınırları dışında yaşayan Nihan ve Nebil karakterlerine hayat verirken, aşk, yalnızlık ve macera temalarının arasında İstanbul hasretini işliyor.

Duisburg Treni - Fakir Baykurt 

Edebiyatımızda gurbet - Resim : 3

Fakir Baykurt, öykülerinde köy yaşamının sertliği, yoksulluk, cahillik, taassup, batıl inanç, sömürü gibi sorunları ele alarak köylünün maddi ve manevi dünyasını toplumsalcı ve gerçekçi bir bakıştan işliyor. Gözlemlerden, canlı tanıklıklardan yola çıkan yazar, günlük konuşma dilini öyküye taşıyarak zaman zaman mizahi bir dil kullanıyor; bürokrasinin çarkları arasında sıkışan ama içinde de bir umudu barındıran “sıradan insanı”, yaşadığı yerin atmosferiyle birlikte çarpıcı bir biçimde betimliyor.

“Bu yanıtı doğru bulmuyorum. 18 yaşındayım. On dört yıldır bu ülkedeyim. Bir meslek öğrenmek istiyorum...”

“Yerimiz yok demiştim size…”

“Benden önce Polonyalı Tamara’ya bulundu ama! O da kara saçlı değil miydi?”

Herr Walder durdu biraz. “Polonya başka!” dedi sonra. “Hükümet, Polonya’dan gelenlere karşı esneklik istiyor...”

Nereden geldi, nasıl olduysa, “(Aman devam et! Bugün sonuç alacaksın!)” diye bir umut doğdu içine. Bölüm şefi Herr Walder’le konuşmasını sürdürdü:

“Az önce Almancamın iyi olduğunu, ama Alman müşterilerin kara saçlı berber istemediğini söylemiştiniz. Beni geri göndermeden bu noktayı biraz daha açıklamanızı rica ediyorum…”

“Evet Almancanız iyi. Berberlik yapabilirsiniz. Çünkü bu meslekte çalışanların her konuda düzgün konuşabilmesi gerekir. Kara saçlıların istenmeyişi ise, son yıllarda gelişen yabancı düşmanlığı ile ilgili. Meslek seçimlerini yönlendirebilmek için kamuoyu eğilimlerine dikkat ediyoruz. Almanya’da kara saçlı berberlerle satıcılara tepki artıyor...”

 Edebiyatımızda gurbet - Resim : 4

Akif'in Gurbet Mektupları- Mehmet Akif Ersoy

İstiklâl Marşı şairimiz Mehmed Âkif Ersoy, 1914'ten sonra çeşitli sebeplere mebni Mısır'a gidip gelmiştir. Fakat 1925-1936 yılları arası dönmemek üzere ihtiyarî sürgünü tercih etmiştir. Arkadaşı Abbas Halim Paşa'nın daveti üzerine önce kendisi ve daha sonra iki oğlu Emin ve Tahir'le eşi İsmet Hanım'ı da alarak Mısır'ın Hilvan beldesine gitmiştir. Fakat ciğerpareleri kızları Cemile, Suad ve Feride'den ayrılmış, torunlarına hasret kalmıştır. Mısır'da Câmiatü'l-Mısrîye'de Türk Edebiyatı dersleri vermeye başlayarak geçimini sağlayan Mehmed Âkif, diğer zamanlarında da Abbas Halim Paşa'nın çocuklarına özel dersler verir ve akıbeti bilinmeyen Kur’an-ı Kerim çevirisini yapar.

Mehmed Âkif Mısır'da kaldığı süre zarfında kızı Suad Hanım'a, damadı Ahmed Bey'e ve torunu Ferda’ya Mısır'daki yaşantılarını anlatan hasret dolu birçok mektup yazmış ve fotoğraflar çektirmiştir. Torunları Ferda Argun ve Selma Argun, hiçbir yerde yayımlanmamış ve dede yadigârı olarak yıllar yılı sakladıkları bu mektupları, fotoğrafları koleksiyoner M. Rüyan Soydan'a vermiş ve bu vesile ile Âkif'in ihtiyarî sürgün günlerine dair hiçbir kaynakta yer almamış bilgiler içeriyor.

Gurbet Pastası - Uğur Biryol

Hemşinliler, geçtiğimiz yüzyıl dönümünde ekmek parası kazanmak için Rusya gurbetine gittiler. Orada, ekmek ve pasta yapmayı öğrendiler. Hem de çok iyi öğrendiler. Bizzat Rusya’da nam salacak, İran’da, Polonya’da muteber pastaneler açacak kadar. Sonra, Hemşinliler fırıncılığı, pastacılığı bütün Türkiye’ye taşıdılar. Memleketin hem büyük kentlerinde hem taşrasında pastaneler açtılar; pek çok yerde, oranın ilk pastanesiydi bunlar…

Uğur Biryol’un sözlü tarih çalışmasına dayanan kitabı, bu uzun mu uzun göç hikâyesinden enstantaneler sunuyor. Rusya’ya ilk gidişte çekilen meşakkatten saltanatlı patronluk günlerine, Ekim Devrimi’nden sonra Tahran’a, Polonya’ya, hatta Nazi kamplarına uzanan gurbet hikâyeleri… Türkiye’nin ünlü pastanelerinin geçmişi. Hemşin’in sosyal dönüşümü ve ‘terk edilişi’… Pasta ve fırın ustalarının sanatlarına ve bu sanatta Hemşinlilerin özel yerine dair anlattıkları…

Gurbet Yolcusu / Burhan Cahit Morkaya

Doktor Kadri Bey, salgın hastalık taraması için gittikleri Anadolu’nun bir köyünde zeki olduğunu düşündüğü Recep’i okutmak üzere yanına alır. Okutur, büyütür ve doktorluk ihtisası yapmak üzere yurt dışına eğitime gönderir. Kendisinden çok küçük olan ve yıllar önce odalarını ayırmış oldukları eşi Leyla ile bir evi paylaşan iki dost olmuşlardır. Ancak eşi Leyla Hanım, duygularına hâkim olamaz ve Recep’i elde etmek ister. Ancak Recep duygu, düşünce ve Velinimetine olan vefa borcu nedeniyle bu ilişkiye her seferinde karşı koyar. Fakat bu karşı çıkışları ve direnmeleri ruh sağlığını ve dengesini bozar. Bir ruh hastalıkları uzmanı olarak, kendisini ne kadar kontrol etmeye ne kadar tedavi etmeye çalışsa da sonunda dönülmeyecek bir noktaya geldiğinde beklenmeyen bir şey olur. İşte beklenmeyen bu şeyler aile üyelerine umulmadık bir son hazırlamaktadır… Servet-i Fünûn ve Vatan Gazeteleri yazarı Burhan Cahit Morkaya’nın kaleminden…

Gurbet Yolu - Kemal Yıldırım

Edebiyatımızda gurbet - Resim : 5

Her insanın içinde bir “Gurbet Yolu” vardır. Bu yol onu bazen aydınlıklara götürür bazen de karanlıkların girdabında yok eder. Ancak yüreğinin sesini dinleyen insanlar bu yolun sonunda selamete çıkar.

Gurbet Yolu, Kemal Yıldırım'ın bakış açısıyla kaleme alınmış bir gurbet hikâyesi aslında…

Gurbet kimine göre alın yazısı kimine göre ekmek kavgası…

İnsan gurbete sadece kendi geleceğini düşünerek gitmez aynı zamanda ülkesinin geleceğini de düşünür, ülkesine faydalı olmaya çalışır.

Bu romanda anlatılan gurbet ellerde kendisinden çok ülkesi, dili ve dini için uğraşan bir Türk gencinin hikâyesidir.

Ömer, kalbimdeki aşk yarasını içinde götürür. O yara hiçbir zaman kabuk bağlamaz.

Bir insanın bir kusuru ile dalga geçmek sizi sonunda kendinizden utanılacak duruma getirebilir. Hele bu insan vatan uğruna çarpışırken yaralanmışsa…

İşte hikâyenin sonunda tam da taşı gediğine koyuyor yazar. Bir insan kusur olarak gördüğü yaralı kol sayesinde ölümden kurtuluyor.

Bu romanı okurken bir yandan gurbet yangınlarını içinizde hissedeceksiniz, bir yandan da Ömer'in gönül yarasına şahitlik edeceksiniz…

Kökleri daha eskilere uzansa da Almanya’ya Türk işçi göçü, resmen 1961’de yapılan iş gücü alım antlaşmasıyla başlamıştı. Aradan geçen yarım yüzyılda, Almanların “konuk işçi”lerinden bir bölümü geri dönerken, büyük bölümü Almanya’da kaldı. Kimileri iş kurdu, kimileri akademisyen, kimileri sanatçı oldu, uluslararası platformlarda Almanya’yı temsil eder hale geldi.

Vatan Olan Gurbet bu elli yıllık sürece, Almanya’da yedi ay süren ve iki yüze yakın Türk vatandaşı ile yapılan görüşmeler üzerinden pencereler açan bir çalışma. 82 milyonluk Almanya nüfusunun 2,7 milyonunu oluşturan Türkiyelilere dair bir tabloyu tek bir kitapta eksiksiz olarak çizmek hiç kuşkusuz mümkün değil. Bu çalışma, yarım yüzyıldır bu ülkeyi gurbetten vatana dönüştürenlerin doğrudan tanıklıklarına odaklanarak, bu alandaki bilgi birikimine farklı bir katkıda bulunmayı amaçlıyor.

Son Dakika Haberleri