Eğitimde kırılgan yaş:14
Ortaöğretime geçişle birlikte eğitimden ayrılma oranı artıyor. Eğitim Reformu Girişimi tarafından hazırlanan raporda, bu soruna odaklanan politikalar belirlenmesi istendi. Raporda, kademeler arası geçişlerin iyi planlanması gerektiği vurgulandı
Eğitimden kopuş, ortaöğretime geçişte başlıyor. 14 yaşta okullaşma oranı yüzde 98'den yüzde 95'e düşüyor. Yaş aldıkça okullaşma oranının daha da azaldığı görülüyor. Okullaşma oranı 17 yaşta yüzde 80'lere kadar iniyor. Eğitim İzleme Raporu'nda eğitimden erken kopuşun nedenlerine odaklanılması gerektiği ifade edildi.
17 YAŞTA OKULLAŞMA YÜZDE 81
Eğitim Reformu Girişimi tarafından hazırlanan Eğitim İzleme Raporlarının bu yılki üçüncü dosyası olan Öğrenciler ve Eğitime Erişim, kamuoyuna açıklandı. 18-24 yaşındaki bireylerin zorunlu eğitimden erken ayrılma oranın 2007’den bu yana azalıyor. 2018 yılında yüzde 31,2 olan oran 2019 yılında yüzde 28,9 olarak kaydedildi. Bu oran, erkeklerde 2018’de yüzde 30,6, 2019’da yüzde 29; kadınlarda 2018’de yüzde 31,8, 2019’da yüzde 28,8 oldu. Eğitimden erken ayrılma oranındaki genel düşüşe rağmen, doğum yılı temelinde bakıldığında çocukların önceki yıla göre net okullulaşma oranı azalıyor. Eğitime katılım ortaöğretime geçişte düşüyor. Raporda bu durum şu örnekle ifade edildi: “2005 doğumlu çocuklar 13 yaşındayken (2018-19’da) net okullulaşma oranları yüzde 98,4’ken, aynı çocuklar 14 yaşına geldiklerinde (2019-20’de) okullulaşma oranları yüzde 95,7’ye düşüyor. 2004 doğumlu çocuklar 14 yaşındayken (2018-19’da) net okullulaşma oranları yüzde 95,4’ken, aynı çocuklar 15 yaşına geldiklerinde (2019-20’de) okullulaşma oranları yüzde 92,3’e düşüyor. Farkın en yüksek olduğu yaş ise 16 olarak görülüyor. 2002 doğumlu çocuklar 16 yaşındayken (2018-19’da) net okullulaşma oranları yüzde 86,3’ken, aynı çocuklar 17 yaşına geldiklerinde (2019-20’de) okullulaşma oranları yüzde 81,3’e düşüyor.”
NİTELİKLİ OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
Raporda eğitimden erken ayrılma sorununa odaklanan politikalar belirlenmesi gerektiği ifade edildi. Ayrıca raporda, “Nitelikli okulöncesi eğitim olanakları, ilkokuldan ortaokula ve ortaokuldan ortaöğretime geçişlerde iyi yapılandırılmış geçiş süreçleri, ortaöğretimde programlar arası geçiş olanakları ve okul özerkliği de eğitimden erken ayrılmayı engelleyen veya azaltan etkenler arasında yer alıyor. Eğitim sistemlerinin öğrencilerin gereksinimlerini merkeze alacak biçimde tasarlanması ve onları yaşama daha iyi hazırlayacak nitelikte olması gereksinimi devam ediyor” denildi.
BÜYÜKŞEHİR YASASI’YLA EĞİTİM VERİLERİ DE KARIŞTI
Öğrenciler ve Eğitime Erişim dosyası ERG’nin YouTube kanalında yayınlanan etkinlikle kamuoyuna sunuldu. Etkinlikte konuşan Köy Okulları Değişim Ağı Kurucusu ve Genel Koordinatörü Mine Ekinci, 2012’de çıkan Büyükşehir Yasası’na atıfta bulunarak “Türkiye’de köy okullarının en fazla olduğu Şanlıurfa ve Diyarbakır’daki tüm köyler mahalle sayılıyor, dolayısıyla buradaki okullar MEB’in köy okullarına dair yayımladığı istatistiklerde yer almıyor.” dedi. Ekinci, bu durumun veri kaybına ve veri yorumlama zorluklarına neden olduğunu söyledi.
ÖZEL ÇOCUKLAR EĞİTİMDEN MAHRUM
Okul öncesinde 2019-2020 eğitim öğretim yılında özel eğitimden yararlanan 4 bin 873 özel gereksinimli çocuk yararlandı. İlkokulda bu sayı 159 bin 542’ye çıktı. Ortaokulda 179 bin 877 özel gereksinimli çocuk özel eğitim hizmetlerinden yararlanırken ortaöğretimde bu sayı 81 bin 482 oldu.
Raporda özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin okulöncesi eğitimden yararlanamamasının nedenleri yoksulluk ve erken tanılama yapılamaması ile okula kabul edilmeme olarak saptandı. Raporda şu ifadeler yer aldı: “Özellikle ilkokula ve sonrasında diğer kademelere erişimin desteklenmesi için okulöncesi eğitim ve erken tanının önemi ortaya konurken, okulöncesi okullulaşma oranının artırılmasına ve okullulaşmanın sürdürülebilmesine yönelik önlemler alınması gerektiği görülüyor. Bütünleşik ve sürdürülebilir politikaların hayata geçirilebilmesi için çalışmaların MEB, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı işbirliğinde yürütülmesi ayrıca önem taşıyor. Özel eğitim hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayısının kademe yükseldikçe azalması, geçtiğimiz yıllarda da karşımıza çıkan bir olgu. Bu durum, özel gereksinimli öğrencilerin eğitimlerini sürdürebilmesi ve eğitim süreçlerinin dışında kalmaması için özel önlemlere ihtiyaç duyulduğuna işaret ediyor.”