‘Eğitimde kapsamlı planlama lazım’
Prof. Dr. Tülin Oygür, YÖK’ün ‘istihdam odaklı yüksek öğretim’ vurgusuyla açıkladığı önlemleri değerlendirdi. Açıklanan kararların sadece bir adım olduğunu belirten Oygür, Eğitimde ve üretimde kapsamlı bir planlama ihtiyacı olduğunu vurguladı
Vatan Partisi Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi, emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Tülin Oygür, YÖK’ün ‘istihdam odaklı yüksek öğretim’ vurgusuyla açıkladığı önlemleri desteklediklerini ancak açıklanan kararların sadece bir adım olduğunu söyledi. Eğitimde, ortaöğretimden başlayarak kapsamlı bir planlama ihtiyacı olduğunu belirten Oygür, yüksek öğretim planlamasının üretime dönük yapılandırılması için her şeyden önce üretimin planlanması gerektiğini vurguladı.
Ülkemizin önünde bir ‘üretim devrimi’ olduğunu belirten Oygür, “Üretim seferberliğini başarabilmenin şartlarından birisi, ara eleman ihtiyacının karşılanmasıdır. Ortaöğretimde öğrenciyi güçlü bir biçimde mesleki eğitime yöneltmek ve bunu istihdam garantili yapmak zorundayız.” dedi.
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, yaptığı bir konuşmada "Önümüzdeki dönemden itibaren tüm devlet üniversitelerindeki ikinci öğretim programlarına kontenjan tanımlanmadı.” demiş, kapatılan programların kontenjanlarının, açılan istihdam odaklı yeni programlara tanımlandığını bildirmişti.
Konuyu, yıllar önce kamuoyuna açıkladığı ‘Üretim Devrimi’ ve ‘Üretim Odaklı Eğitim’ programıyla bildiğimiz Vatan Partisi’nin MYK üyesi Prof. Dr. Tülin Oygür’e sorduk:
‘ÇOK GECİKMİŞ BİR KONU’
-YÖK’ün açıklamasında, üniversitelerde istihdama duyarlı öğretim programları kararı alındığı ifade edildi. Üretimin ihtiyaçlarına uygun bir yüksek öğretimin adımları atılıyor diyebilir miyiz?
- Türkiye'de zaten uzun zamandır, üretim planlaması ihtiyacı var. Yüksek öğretimin üretime ve istihdama göre planlanması çok gecikmiş bir konudur. Bu bakımdan YÖK’ün attığı adım olumlu.
Üniversite diplomalı işsizler ordusu var Türkiye'de. Bir yandan da sanayicilerimizin şikayet ettiği ara eleman eksikliği var. Türkiye bu sorunu bugüne kadar çözemedi. Fakat bıçak kemiğe dayandı. Türkiye’nin önünde bir üretim devrimi var. Türkiye buna mecbur. Atılan adım, bu sürece hazırlık anlamında olumludur.
Üniversite mezunu ol ama işin olmasın, bu kabul edilemez. Bu, insanı sarf etmektir! Hem ülkeye, hem gençlerimize yazık oluyor. İstihdam odaklı bir yüksek öğretim planımızın yapılması, mutlaka gerekiyordu.
İkinci öğretimin kalkması, yapılması gereken bir şeydi. İkinci öğretim, sözde çalıştığı için üniversite okuyamayanlara bir fırsat olarak çıkarılmıştı ama ikinci öğretim sadece işsiz üniversiteli sayısını şişirdi.
Aslında üniversiteler de bunu gelir kapısı yaptılar. İkinci öğretimde harçlar yüksektir; devlet üniversitesi olduğu halde öğrenciler ikinci öğretimde yüksek harç öderler. O harç, üniversiteye kalır ve öğretim elemanlarına ders ücreti olarak dağıtılır. Üniversiteler için kazanç kapısı haline gelmişti. İstihdama yönelik olmadığı için işsiz üniversite mezunu gençlerimizi arttırıp durduk. Bu bakımdan ikinci öğretimin kaldırılma kararı doğru bir adımdır. Özel üniversitelerde de kaldırılması için devlet gereğini yapmalıdır.
MESLEKİ EĞİTİMDE TIKANIKLIK AŞILMALI
- Bir adım atılıyor, dediniz. Burada dikkat edilmesi, yanlışa düşülmemesi gereken konular, uyarılarınız var mı?
-Alınan kararın gerçek sonucuna, gerçek hedefine ulaşması için çok önemli bir görevimiz daha var. Ortaöğretimde çok güçlü bir mesleki eğitim seferberliğine girişmek.
Üniversitelerdeki öğrenci sayısını azaltmak bir adımdır, ikinci öğretimi kaldırarak buna başladılar. Anladığım kadarıyla başka bölümlerde de istihdam odaklı kontenjan düzenlemeleri yapacaklar. Ama bu, şu demek değil: öğrenciyi liseden sonra vasıfsız olarak hayata bırak. Olmaz! Bütün gençliğimizin mesleki vasıfla hayata hazırlanması şarttır.
Üretici, ara eleman bulamıyorum, diyor. Önümüzde bir üretim devrimi var. Her şeyimizle çalışacağız. Bütün fabrikaları, atölyeleri işleteceğiz. Eğer bunu diyorsak, ara eleman sayımızı artırmaya mecburuz. Yeteneklerine göre yönlendirilmiş, iyi yetişmiş, nitelikli ara eleman lazım.
Ortaöğretimde sözde mesleki eğitimi kuvvetlendirme adımları atılıyor. Ancak bu bir yerlerde tıkanıyor. Çünkü bu sefer de üretim ekonomisine geçemediğimiz gerçeğine takılıyoruz. Üretim devrimi dediğimizde işte buna uyan bir eğitim planlamasını da içeriyor. Ancak üretim ve eğitimi beraber planlayarak mesleki eğitim almış ve ara eleman niteliği kazanmış gençlerimize istihdam garantisi sunabiliriz. Ayrıca bu gençlerimize iyi bir maaş ve onlara itibar sağlayacak, örneğin kariyerlerinde yükselme, terfi etme gibi düzenlemeler lazım. Yani gençliği nafile bir üniversite bitirme hedefinden ayırmak lazım. Biz böyle yıllarca gençlerimizi heba ettik!
Ortaöğretimde mesleki eğitimi çok ciddi biçimde özendirmek gerekiyor gençlere. Türkiye, hala bunu yapamadı. Neden yapamıyor? Çünkü dışa bağımlı sıcak para ekonomisiyle bunu yapamazsınız. Ekonomik bağımsızlığımızı ancak güçlü milli devlet stratejisi içinde sağlayabiliriz.
‘ÜÇ AYLIK FORMASYONLA ÖĞRETMEN OLUNMAZ’
-YÖK’ün aldığı kararlardan biri de bazı açık öğretim programlarında 35 yaş sınırı. Çocuk gelişimi, felsefe, sosyoloji, tarih. Niye bunlar ve neden böyle bir karar?
-Çünkü üniversite mezunları açık öğretime sınavsız giriyor. Çocuk gelişimi bölümüne giriyor, mezun oluyor, sonra birkaç ay eğitim formasyonu alıp öğretmenliğe başvuruyor. Eğitim fakültelerinden mezun olanlar daha atanamamışken, bu yolla da binlerce öğretmen adayı çıkıyor. Muhtemelen bu sayılan bölümlere çok yöneliyorlardı öğretmenlik için. Girişte yaşı yükselterek öğretmenliğe yönelmenin önü kesilecek.
Bu karar da doğrudur. Neden? Çünkü öğretmenlik olağanüstü ciddi bir iştir. Bırakalım sonradan formasyonla öğretmen olmayı, üniversite sınavıyla girilmiş bir bölümde öğretmen olarak yetişmeyi bile yeterli görmüyoruz, ideal olan öğretmen liseleri mezunlarımızın öğretmen lisansını okumalarıdır. Üç aylık formasyonla öğretmen olunmaz. Herkes de öğretmen olamaz, olamamalıdır. Çocuk liseden hazırlanmalı öğretmen olmaya.
Alınan bu kararlar tek tek doğru olmakla birlikte, pansuman tedbirlerdir. Bohçayı yamamak gibi yani... Dışa bağımlı bu sistem içinde bütünlüklü bir yarar sağlamayacaktır. Bizim kökten üretim sistemimizi değiştirmeye, eğitimi de buna koşut planlamaya ihtiyacımız var. Bu da ancak Vatan Partisi’nin güçlü devlet, üreten millet programıyla hayata geçebilir.