Ekonomide ‘mucize’ formülü
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'ekonomide Çin modeli' ifadesinden sonra, ülkemizi krizden çıkaracak yöntemler tartışılıyor. Uzun yıllar Çin'de yaşayan, kalkınma modellerini iyi bilen Vatan Partisi Çin Temsilcisi Adnan Akfırat, bu modelin yarattığı mucizeyi ve Türkiye'nin atabileceği adımları anlattı
Ekonomide direksiyonun düşük faiz, üretim ve istihdama dönmesiyle eski modelin savunucularında telaş başladı. Tartışmalar sürerken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni modeli tarif etti: Çin modeli. Şimdi Türkiye, Çin modelini konuşuyor. İktidar karşıtlarının 'yabancılara ucuz emek gücü', 'insan sömürüsü' suçlamalarına indirgediği model, aslında kapsamlı, insan odaklı, disiplinli bir süreci ifade ediyor. Çin'de bugün öğretmen maaşı 26 bin, asgari ücret 5 bin TL'ye denk geliyor...
Türkiye, ekonomide mecburi istikamete girdi. Atlantik'in dayatığı borçlanma ekonomisinden kopuyor. Muhalefet cephesinin itirazları, iktidar değişikliği ya da faiz artışında mucizevi bir iyileşme olacağı algısı oluşturuyor. Oysa Türkiye, Özal döneminde girdiği sıcak para ekonomisinin sonuna geldi. Vatan Partisi de “Üretim Devrimi” vurgusu ve kuruluş yıllarındaki planlamalarla ekonominin üretim odaklı olarak ayağa kaldırılması programını Türkiye'nin önüne koymuştu.
Bu anlamda herkesin dilindeki Çin formülünü yakından bilen bir isme sorduk. Vatan Partisi Çin Temsilcisi Adnan Akfırat, Şanghay'dan sorularımızı yanıtladı.
'ÇİN, TÜRKİYE'NİN 1930'LU YILLARINI GELİŞTİRİYOR'
- Türkiye'nin yeni ekonomi modeli çerçevesinde Çin'den alacağı örnekleri sıralar mısınız? Özellikle kamunun ekonomide doğrudan ön alıcı rolü kapsamında Türkiye hangi örnek adımları uygulayabilir?
Çin Halk Cumhuriyeti’nin uyguladığı kalkınma modelinin değişmezleri, bağımsızlıkçılık, kamuculuk, plancılık ve halkçılıktır. Çin, Türkiye’nin 1930’lu yıllarda hayata geçirdiği bu modeli, 21. Yüzyıl koşullarında geliştirerek uyguluyor. Türkiye, bu model ile 1930’lu yıllarda “ekonomik mucize” yaratmıştı. Sayın Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi 1947’de IMF ile anlaşmadan itibaren, Türkiye bu modeli terk etti. Atlantik Sistemine bağlanma 70 yılda Türkiye ekonomisini yıktı. Çin ise son 70 yılda bu model sayesinde ekonomik mucizesini yarattı. Çin’in 1949’da dünyanın en yoksul ülkelerinden biri iken, 2021’de satın alma paritesi açısından dünyanın en büyük ekonomisi olması, bağımsızlıkçı, kamucu, planlı ve halkçı kalkınma modelinin başarısının kanıtıdır.
WALLSTREET’E DEĞİL PEKİN’E BAĞLI
Türkiye’nin Ekonomide Kurtuluş Savaşı için Çin’den örnek alınacak birinci uygulama, ekonomi yönetimini tekrar milli hale getirmektir. Bunun birinci gereği, kontrollü kambiyo rejimine geçmektir. Çin’in ekonomik modelinin başarısının birinci koşulu, bağımsızlıkçılıktır. Çin, Dünya Ticaret Örgütü’ne tam üye olurken dahi ekonomi yönetiminin milli olmasından en ufak bir taviz vermemiştir. Çin, bu sayede 1997 ve 2008 uluslararası mali krizlerden yara almadan kalkınmasını sürdürebilmiş ve hatta Atlantik sistemi krizde iken öne fırlama becerisini gösterebilmiştir. Nitekim 2021 yılında Çin, dünyada en çok yabancı sermaye yatırımı çeken ülke oldu. Yabancı sermayenin nereye ve hangi koşullarda yatırım yapacağını Çin devleti belirlemektedir.
EKONOMİNİN OMURGASI KAMU
İkinci temel uygulama ise kamuculuktur. 2020 verilerine göre GSYH’nin yüzde 40’ını KİT’ler üretmektedir. Çin yönetimi Atlantik Sistemi’nin bütün baskı ve zorlamalarına direnerek Kamu İktisadi Teşekkülleri (KİT)'ni korumuştur. Hatta, KİT’lerin Çin ekonomisinin omurgası olduğunu 2016 yılında Anayasa hükmü haline getirmiştir.
Çin’de iletişim, hava ve demir yolu taşımacılığı, enerji ithalatı, bankacılık ve medya gibi stratejik sektörler kamunun denetimindedir.
Türkiye’nin “Ekonomide Kurtuluş Savaşı” için, kamu sektörünü öncü yapması tayin edicidir. Faizi indirip, özel sektörün yatırım yapmasını beklemek yeterli değildir. Türkiye, petro-kimya ürünleri, güneş enerjisi hücresi, bilgisayar çipi, lityum pil gibi ithal ara mallarını kamu eliyle üretmek zorundadır. İhracatı kısa sürede artırmak için de madencilik ve tarımda öncü kamu işletmeleri kurulmak zorundadır.
ŞİMDİ PİLAV İÇİN PLAN
Çin’den örnek alınacak üçüncü zorunlu adım planlamadır. Çin, “sosyalist pazar ekonomisi” uyguladığını bildirmektedir. Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in ifadesiyle “pazarın görünmez eli ile devletin görünür eli birlikte çalışmaktadır”. Pazarın, kaynakların verimli dağıtılmasını sağlayacak mekanizma planlamadır. Çin’de ekonomi yönetimin merkezinde “Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu” oturmaktadır. Bu Komisyon, Çin’deki eyalet, özerk bölgeler, şehir ve ilçelere kadar bir ağ gibi yurt sathını kaplamıştır. Bu sayede, Çin’in titizlikle uyguladığı “Beş Yıllık Planlar” ülkenin ihtiyaçlarını karşılayan kılavuz olabilmektedir.
Türkiye, Devlet Planlama Teşkilatı’nı ihya etmeli ve ekonomi yönetiminin merkezine yerleştirmelidir. Planlar, bürokratik metinler olmaktan çıkarılmalı, gerçek uygulama kılavuzu yapılmalıdır.
ÇİN’İN BAŞRASININ PÜF NOKTASI HALKÇILIK
Halkçılık, Çin’in kalkınma başarısının püf noktasıdır. Dünyada en büyük üretici gücün insan olduğu anlayışından hareketle, Çin halkının gelişmesine birinci önceliği vermiştir. Çin ekonomisinin önceliği herkese iş sağlamaktır. İş gücünün verimini artırmak için zorunlu olan eğitim, sağlık, barınma kamunun öncelikli görevidir. Bu anlayışla, Çin 70 yılda 700 milyon kişiyi mutlak yoksulluktan kurtarıp, karnını tok, sırtını pek hale getirmiştir.
Türkiye’nin Ekonomide Kurtuluş Savaşı’nın önceliği “herkese iş” yapılırsa, bağımsızlık savaşımız muzaffer ordusuna kavuşmuş olur.
NÜFUSUN YARISI AVRUPA STANDARDINDA
- BM raporlarında Çin yoksullukla mücadelede örnek gösteriliyor. Türkiye'de Çin modeli dendiğinde ise "yoksulluk yaratan, köle ücretlerine çalıştırılan işçiler anlaşılıyor." Türkiye'nin son 20 yılda uyguladığı modelin yarattığı gelir uçurumu ise ortada. Çin, işçi sınıfını hangi sosyal haklarla destekliyor?
Günümüzde Çin ile ilgili en çarpıcı gerçek, Çin’de Avrupa standardında geliri olan 400 milyonluk bir nüfusun olduğudur. Çin yönetimi, “orta sınıf” diye tanımlanan bu kesimin nüfusunu 2035 yılında 800 milyona çıkaracağını ilan etti. Çin Halk Cumhuriyeti’nin 100. Yılı olan 2049’da ise nüfusun yüzde 90’ının bu düzeye çıkarılması hedefliyor.
BİN YILLIK YOKSULLUK BİTTİ
Çin’de 1000 yıllık geçmişi olan “mutlak yoksulluk” sorunu, 2020 yılı sonunda kesin olarak çözüldü. Çin, bu sonuçla BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi’ne 10 yıl önce ulaştı. Çin, 2019 yılında, 1956’dan bu yana uygulanan “baş çelişme” tanımını değiştirdi ve eşitsizlikleri önlemeyi temel görev olarak belirledi. Çin yönetimi, kaynakları halkın refahını artırmaya yönlendiriyor. Refah artışında önceliği ise toplumun en yoksullarına veriyor. Nüfusun yüzde 60’ı kentlerde yaşamasına rağmen kırsal bölgelerdeki gelir artış hızı, kentlerden yüksek. Kentsel bölgelerde ise, en yoksul kesim oluşturan “göçmen işçiler”in haklarını iyileştirmek öncelikli oldu.
Çin kırsal bölgelerde eğitim ve sağlığı tekrar parasız hale getirdi. Kentlerde ise, kamu kaynakları öncelikle eğitim ve sağlık harcamalarına yönlendiriliyor. Şanghay’daki bütün hastaneler ve okullar son beş yıl içinde yenilendi.
DÜNYANIN EN İLERİ ÇALIŞMA YASASI
Araştırmalarıma dayanarak iddia ile söylüyorum: Dünyanın en ileri çalışma yasası Çin’de bulunuyor. Çin İş Yasası, uyuşmazlıklarda işçinin hakkını korumaya öncelik veriyor. Sendikalaşma hakkı, Çin Anayasası’nda güvence altına alınmış bulunuyor. Dünya çapında sendika düşmanlığı ile ünlü Wall Mart süpermarketleri, Çin’e çok hızlı giriş yapmış ancak sendikalaşmayı kabul edince çalışma ruhsatını koruyabilmiştir. O yıllarda dünyanın en zengin kişisi olan Warren Buffetde Çin yönetiminin kesin tutumuna boyun eğmek zorunda kalmıştır.
ÇİN VE TÜRKİYE EKONOMİLERİ BİRBİRİNİ DESTEKLİYOR
- Türkiye son 40 yıldır dünyaya entegre açık bir piyasa ekonomisi. Kuralsız serbestleşme yüzünden ağırlıkla fasoncu üretim yapısı yüzünden ülkenin refahı dış sermaye akımlarının kaderine bağlandı. Bu modelden çıkış için 2018'den beri bir çaba var. Dünyada da 29 Buhranı kadar geniş bir iktisadi kırılma gündemde. Çin ile Türkiye, geçmişte Sovyet Rusya ve Türkiye'nin yaptığı gibi bir ortak kalkınma programı temelinde işbirliği yapabilir mi? Yoksa iki ülke birbirine rakip mi?
Çin ile Türkiye’yi rakip göstermek Amerikancıların bir “Ali Cengiz oyunu”. Virüs salgını krizi koşullarında Türkiye’nin, Çin’deki ABD ve AB’nin tedarik zincirlerine alternatif olacağı ileri sürüldü. Tedarik zincirini sadece iş gücünden ibaret sanan bir cahilliğin yansıması. Göreli ucuz iş gücünün yanı sıra, ham maddeyi ucuza temin etme, gelişmiş ulaşım alt yapısı, sağlam finansman ve ileri gümrükleme olmadan tedarik zinciri kurmak ve işletmek mümkün değil.
CHP’nin çok övündüğü “Merkez Türkiye” projesi de bu saçma önermeye dayanıyor.
Türkiye ile Çin arasında uluslararası alanda hiçbir çelişme yoktur. Her iki ülkenin de baş düşmanı ayınıdır: ABD emperyalizmi. Bu durum Türkiye’ye Çin ile iş birliğinde çok geniş bir iş birliği alanı açıyor. Türk ve Çin ekonomileri de birbirini destekleyen niteliktedir.
İTHAL ETTĞİMİZ ÜRÜNLERİ ORTAKLAŞA ÜRETELİM
Ticaret açısından bakarsak, Türkiye’nin sanayi ihracatı esas olarak Çin’den alınan ara mallarına dayanmaktadır. Çin ile iş birliği yapılarak, bu ürünlerin Türkiye’de üretilmesi yoluna gidilmesi her iki tarafın kazançlı çıkacağı bir iş birliğidir. Kuşak ve Yol Girişimi’nin kaliteli gelişimi için için de bu yola girilmesi gerekiyor. Demir İpek Yolu’ndan en büyük yararı elde etmenin kapısı da bu yolla açılır. Türkiye’nin bir üretim ve dağıtım üssü haline gelmesi, Çin’in AB ambargo ve kısıtlamalarını aşmasına imkan verir, AB Gümrük Birliği de ilk kez ülkemizin çıkarına kullanılmış olur.
İHRACATIMIZI 25 KAT ARTIRABİLİRİZ
Çin dünyanın en büyük ham madde, gıda ve günlük kullanım ürünü alıcısıdır. Türkiye, kamu öncülüğünde ve planlı bir çalışma ile Çin’e ihracatını 10 yılda 50 milyar dolara çıkaracak imkana sahiptir. Türkiye, GAP ve DOKAP, DAP projeleri için ihtiyaç duyduğu yatırım kaynağını Çin’den temin ederek, Çin’in tarım ve hayvancılık ürünleri ihtiyacını karşılayabilir.
YILDA 2 MİLYON ÇİNLİ TURİST
Turizm alanında dünyada en fazla harcama yapan turistler olan Çinlileri ülkemize çekmekte işin çok başlarındayız. 2019 yılında Çin’den 460 bin turist çekerek önemli bir sıçrama yaptık, bu sayıyı planlı bir çalışma ile yıllık ortalama 2 milyon turiste çıkarmak gerçekçi bir hedeftir.
ÇİN İLE REKABETİN TEK YOLU ÇİN İLE İŞ BİRLİĞİ
Çin, Türkiye ile Çin’in bir tek, dış müteahhitlik hizmetleri alanında rakip olduğu söylenebilirdi. Son 10 yılda, TL’nin aşırı zayıflaması ve şirketlerin finansman zorluğu nedeniyle Türkiye bu alanda geriledi ve Çin müteahhitlik şirketleri ile işbirliğine yöneldi. “Çin ile rekabetin yegâne yolu, Çin ile iş birliğidir!”
TÜRKİYE YATIRIM FONU YOLDA
Türkiye ile Çin’in 1930’larda Sovyet Rusya ile olduğu gibi bir ortaklaşmaya yönelmesi gerçekçi bir hedeftir. Bu hedefe ulaşmak için, Çin’den ihtiyaç duyulan yatırım finansmanı sağlama adımı ile başlayabiliriz. Görev Holding olarak sanayi projelerinin finansmanını sağlamak için ortaklaşa bir “Türkiye Yatırım Fonu” kurmak için yoğun bir çalışma içindeyiz. 2022, Çin ile daha ileri işbirliğinin kurulduğu bir yıl olacaktır.
UCUZ İŞÇİLİK AMERİKAN PROPAGANDASI
- Çin, Avrupa'nın ithalatında yüzde 22'den fazla pay alıyor. Türkiye'nin aldığı pay ise 3.4 civarında. Avrupa gibi kalburüstü mal ve hizmet satın alan ve dış ticaret fazlası veren bir bölge düşünüldüğünde Çin'in ihracat başarısı sadece ucuz iş gücü veya düşük kur ile açıklanamaz. O halde başarının temeli ne oldu?
Türkiye’nin NATO üyeliğiyle birlikte “aklını Amerika’ya kiraya vermesi”nin kaçınılmaz sonucu, Çin konusunda aşırı cahilliktir. “Çin’in ucuz iş gücü ile yabancı sermayeyi çekerek kalkındığı” bir Amerikan propagandasıdır. Çin devletinin çalışanlara sağladığı barınma, beslenme, ulaşım, eğitim, sağlık gibi sosyal hakları hesaba kattığınızda 50 yıl önce bile, Çin’de işgücünün ucuz olmadığı görülecektir.
Çin’de dizginsiz emek sömürüsü ile kapitalistlerin zenginleştiği ise, liberal solcuların bir uydurmasıdır. Dünyadaki bütün sanayileşmeler, tarım kesiminden sanayiye kaynak aktarılmasıyla gerçekleşmiştir. Çin’in kalkınmasında esas dayanak kaçınılmaz olarak, nüfusun büyük çoğunluğunun yaşadığı kırsal kesim olmuştur. Dünya tarihinde ilk kez, Çin’de uygulamada olan “Kırsal alanların canlandırılması” politikasıyla sanayiden tarıma kaynak aktarılıyor. 2006 yılında uygulamaya konulan 11. Beş Yıllık Planla, Çin kalkınmasının esas dayanağını iç pazarını yaptı. Bu tarihten itibaren, önce tarım sektöründe sonra sanayi ve hizmetlerde çalışanların ücreti her yıl katlanarak artıyor. 2010 ile 2020 arasında Çin’de ücretler yüzde 166 artmıştır.
ŞANGHAY’DAKİ ÖĞRETMENİN MAAŞI 26 BİN TL
Çin’de eyalet ve özerk bölgelere göre değişen dört kademeli asgari ücret uygulanmaktadır. Şanghay’da 2.590 RMB (5.643 TL) ve Pekin’de 2320 RMB (5.000 TL) olan resmi asgari ücret, en yoksul kırlık bölgelerde D kategorisindeki kuş uçmaz kervan geçmez köylerde 1.300 RMB (2800 TL)’dir. Bu asgari ücret, pazarın ihtiyaçlarına göre uygulamada katlanmaktadır. Şanghay’da uygulanan en düşük ücret, resmi asgari ücretin dört katıdır: 9.580 RMB (21.000 TL). Şanghay’da yeni mezun öğretmenin maaşı ise 12.000 RMB (26.000 TL) düzeyindedir.
İNSANLIK TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK EĞİTİM ATAĞI
Çin’in ihracat başarısının altında iki etmen bulunuyor. Birincisi nitelikli işgücü, ikincisi büyük ölçekli üretim yaparak maliyeti düşürme becerisidir.
Çin, büyük devrimci Mao Zedung önderliğinde büyük bir aydınlanma seferberliği uyguladı. 30 yılda okullaşma oranını yüzde 3’ten yüzde 94’e çıkardı.
Prof. Glen Peterson’un tarifiyle “insanlık tarihindeki en büyük eğitim atağı”nı gerçekleştirdi. ÇKP 19. Merkez Komitesi’nin 6. Oturumu Bildirisinde altı çizilen gerçek de Çin kalkınmasının Mao’nun yönetiminde 1949-1976 yılları arasındaki sosyalist atılımın üzerinde yükseldiğidir. Çin’in kalkınma mucizesinin dayanağı dünyanın en disiplinli nitelikli iş gücüdür. Çin yönetimi disiplinliliğin yanına şimdi yaratıcılığı, yenilikçiliği eklemektedir.
Ölçek ekonomisinin veriminin zorunlu şartı, disiplinli ve nitelikli iş gücüdür. Çin Komünist Partisi, üretimin maliyetini düşürme mucizesini, bu iki etmeni usta bir şekilde birleştirerek gerçekleştirmiştir.