Ekonomide değişim
Türkiye ekonomideki tercihlerini ve önceliklerini yeniden değerlendirmelidir.
Büyük ölçüde de değiştirmelidir...
Evet, “Bu, Böyle Gitmez”; içinde bulunulan koşullarda yüzümüz asla gülmez.
İşsizlik, gelir adaletsizliği, hayat pahalılığı, çok ciddi sorunlardır.
Bütün bu sorunlar yumağına neden olan da, hatalı ekonomi politikalarıdır.
Öyle bir ekonomi siyaseti ki, içinde yatırım, ufkunda gelişme, odağında insan yok!
1980, 24 Ocak’ından bu yana borçlanmaya, adeta sıcak paraya, ithalata, çalışmışız.
Sonuçta tarım alanında kendine yetemez; teknolojik açıdan rekabet edemez haldeyiz.
İşte bu, böyle gitmez!
Ekonomi denklemi; planlı kalkınmaya, üretime, yatırıma ve adil paylaşıma göre yenilenmelidir. Bu doğrultuda, değişmelidir.
O arada, öncelikle iki sektör, “milli” olmalıdır: Tarım ve enerji...
Nüfusu seksen milyona dayanan ancak dünya ticaretinin seksende birini almakta zorlanan Türkiye; tarım alanında kendine yetmeli, enerji alanında yenilenebilir tedarike yönelmelidir.
Öte yandan ekonomik kalkınma hedeflerimize yaraşır mesleki teknik eğitime daha fazla önem verilmelidir.
Türkiye, eğitimini endüstrisi ile birleştirmek; organize sanayi bölgeleri, küçük orta ölçekli sanayisi ile üretimini artırmak zorundadır.
Mutlak anlamda üretken sanayi yatırımlarını planlamak ve hayata aktarmalıyız.
Teknolojik yeniliğe dayalı ‘rekabet eden malların’ üretiminde kendimize alan açmalıyız.
Bu amaçla da araştırma-geliştirme faaliyetlerine milli gelirden en az yüzde 4 aktarmalıyız.
Ülkemiz her alanda tasarruf katsayısını artırmalı, kamu, bu anlamda öncülük yapmalıdır.
Türkiye’miz Dünya’nın en bozuk gelir dağılımına sahip ülkelerinden biridir, bunu aşmalıyız.
Bir yandan geliri artıracak, diğer yandan adil dağıtacak mekanizmaları uygulamaya koymalıyız.
Bunun yolu, yatırımlardır; tasarruflardır; hakça bir vergi politikası ve etkili bir dış satım politikasıdır...
Yetersiz bir asgari ücret, doyurucu olmayan bir istihdam profili, yarı çapı genişleyen bir yoksulluk ortamındayız.
İşte bu nedenle de, ekonomide bir paradigma değişikliği yaşamın bir zorunluluğu olarak kendisini dayatmaktadır.
Bu değişim bir büyük ölçüde siyasete bağlıdır.
Üreticiyi tekrar baş tacı yapmak zorundayız!
Üretim sınıflarını kucaklayacak, üreticiye dayanan bağımsız ve güçlü bir siyasi anlayış esastır.
Dr. Doğu Perinçek liderliğindeki “Üretim Devrimi Kurultayları” bu anlamda büyük değer taşıyor...
Meclis’in dışında ama toplumun içinde olan Vatan Partisi, kısa-orta-uzun vadede geçerli olacak bir Türkiye programını, halkla, üretenlerle, işçilerle, sanayicilerle birlikte olgunlaştırmaktadır.
Bu çaba aynı zamanda karma-ekonomi modeline de yaraşır şekilde, üretim tesislerinin korunması ve geliştirilmesinde, devlet, özel, halk sektörü işbirliğini de temellendirmektedir.
Bugün ekmek, emek, iş, istikrarlı büyüme, bu amaçla da üretim ekonomisine yönelme, temel ödevimizdir.
Bu ödevin gereğini yerine getirirsek;
Türkiye’de halkımızı, Dünya’da Türkiye’mizi daha da güçlendirebiliriz.
Bu ekonomik düzen böyle gitmez, mutlaka değişmelidir; değişecektir...