Emeğin ve ekmeğin şairi: Yaşar Nezihe
Yaşar Nezihe, 1 Mayıs 1923'te ilk Türkçe '1 Mayıs' şiirini Aydınlık'ya yazdı ve tarihe geçti. Nezihe şiirlerinde yaşadıklarını, acılarını, ekmek kavgasını bütün içtenliğiyle mısralara döktü
1 MAYIS
“ (…)
Ey işçi
Sayende saadetlere mazhar beşeriyet,
Sen olmasan etmezdi teali medeniyyet.
Boynundan esaret bağını parçala kes at!
Kuvvetedir hak. Hakkını haksızlara anlat.”
Yaşar Nezihe; gerçek bir direniş türküsüdür. İlk işçi kadın şair olmasının yanı sıra, 1923’te 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı dolayısıyla, Aydınlık’ta yayınlanan ilk Türkçe “1 Mayıs” şiirini yazan kadın şair olarak tarihe geçmiştir. Şiirlerinde; yaşadıklarını, acılarını, ekmek kavgasını bütün içtenliğiyle, gerçekliğiyle mısralara dökmüştür. Dönemin toplumsal sorunlarına değinerek, işçiye ve eylemlerine sahip çıkmıştır. O’nun şiirleri hayatının, hayatı da şiirlerinin ta kendisidir…
KENDİ KENDİNE ÖĞRENME BAŞARISI
Yaşar Nezihe 29 Ocak 1882 yılında İstanbul’un Şehremini semtinde dünyaya gelir. Küçük yaşta ölen kardeşlerinin akıbetine uğramasın diye, ona Yaşar ismini verilir. Henüz altı yaşındayken, annesi Kaya hanım vefat edince, Yaşar Nezihe’nin hayatı bundan sonra, kötürüm teyzesi ve belediyede kantarcılık yapan sarhoş babası ile devam eder. O mutlaka okula gitmeliydi, fakat babası onun okula gitmesini istemiyordu. Nezihe’de gider kendi başına: “Ben öksüzüm hoca efendi, beni okutunuz!” diyerek kaydını yaptırır. Okula kaydını yapan hoca efendi, o günden sonra onun ismini “kendi gelen” koyar. Ancak; hayatı hiç de istediği gibi ilerlemez… Babası onun bu kendi başına başlattığı öğrenim faaliyetini duyunca, kızını tartaklayarak evden kovar. Sokakta kalınca komşuları sahip çıkar Yaşar Nezihe’ye… Küçük yaşta olmasına rağmen, okumanın hayatına katacaklarının farkındadır, o yüzden içindeki okuma arzusu azalmak yerine daha da artar. Yıllar sonra verdiği bir röportajda bu konuyu şöyle anlatır:
“İçimdeki okuma hırsını yenemiyordum. Beş param yoktu. Dere kenarlarında papatya,ebegümeci tohumları toplayarak aktarlara satardım.Kazancımın kırk parasını kalfaya verirdim.Gördüğüm bütün tahsil budur.Edebiyatı,şiir yazmayı kendi kendime öğrendim.” (7 Ekim 1948,Vakit)
Bir yıl içinde Kuran’ı hatmederek okumayı, bir de komşulardan dikiş nakış gibi elişleri yapmayı öğrenir. Ne var ki, bu mücadeleye daha fazla dayanamaz ve bir yıl sonra okulu bırakmak zorunda kalır, evine döner. Şair yıllar sonra, aynı mücadeleyi 1928 harf devriminde de verir. Kendi kendine öğrenmek onun hayatının anahtarıdır, bu sayede ayakta kalabilmiş, hayat mücadelesinde başarılı olabilmiştir.
Yaşar Nezihe, kitap okuyabilecek düzeye ulaşınca,aşka dair “taşbasma” ne kadar kitap varsa alır ve okur.Yaşadıklarını ve duygularını mısralara döker ve yazdığı şiirler “Malümat” dergisinde yayınlanmaya başlar. Şiirlerinin beğenilip, yayınlanması, dergide yazılan teşvik edici sözler, onu daha çok şiir yazmaya yöneltir.
İLK KİTAP: BİR DESTE MENEKŞE
1913 yılında ilk şiir kitabı “Bir Deste Menekşe” yayımlanır ve “Kadınlar Dünyası” dergisinde düzenli olarak yazmaya başlar. Bu dönemde şiirleri yanı sıra makaleleri de yayımlanır. Makalelerinde toplumsal sorunlara ve emekçinin durumuna dikkat çeker.
Prof. Dr. Martin Hartmann 1919 yılında Berlin’de yayımlanan “Dichter Der Nuen Turkeı” isimli antolojisinde 81-83. sayfalarda Yaşar Nezihe’ye yer vermiştir. Alman Prof. Yaşar Nezihe’nin eğitim almamasını olumlu görerek şöyle değerlendirir:
“Şair düzenli eğitim görerek yetişen ve maalesef eserleri milli sayılamayacak önde gelen kadın edebiyatçılardan değildir.O, hemcinslerinden farklı bir halk çocuğudur.Arapça,Farsça unsurlarla zorluk içinde ilgilenebilmiştir;fakat bu durum onun şiirlerinde pek çok şahsi özelliğin teşekkülüne yol açmıştır. Ben onu bu yönünden dolayı bazı meşhur şairlerden daha yüksek bir yere yerleştiriyorum.”(1919:83)
Yaşar Nezihe üç evlilik yapar fakat evlilikleri uzun sürmez. İlk iki evliliğinde terk edilir,son eşiyle evlendiğinde, bir eve üçüncü eş olarak gittiğinden habersizdir,hemen boşanır.Yoksulluk nedeniyle besin yetersizliğinden üç oğlundan ikisini kaybedince,hayatını oğlu Vedat’a adar.Yaşamı boyunca kaybettiği çocuklarının acısını içinden hiç atamaz,şiirlerinde sık sık dile getirir.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında herkes gibi geçim sıkıntısı yaşayan şair, oğlu Vedat’ı okutmak için geceyi gündüze katar. Elişleri yanı sıra, cephedeki askerlerin mektuplarını ailelerine okuyup cevap yazarak, geçimini sağlamaya çalışır. İstiklal Savaşı sonrasında; Çocuk Esirgeme Derneği ve Kızılay için dikiş diker, elişleri yapar, İstiklal madalyalarının kurdelelerini diker.Şark Eşya Pazarı’nda ve Darphane’de işçi olarak çalışır…
AYDINLIK VE AMELE CEMİYETİ
Oğlu Vedat’ın sayesinde Aydınlık’la, Nazım Hikmet’le tanışır ve ”Amele Cemiyeti”ne üye olur. Daha önceki şiirlerinde bireysel durumla, toplumsal durumu bir arada veren şair, Aydınlık’ta yazmaya başladıktan sonra tamamen toplumsal içerikli şiirlere yönelir. Kendisi de emekçi olan ve eyleme katılan bir şair olarak gerçekçi bir duyarlılık ve yalınlıkla duygularını ortaya koyar.
1923 yılında Mürettipler Cemiyeti (Matbaa İşçiler Birliği) ile gazete sahipleri arasında anlaşmazlık çıkar ve greve gidilir. Yaşar Nezihe basın dünyasında yeni bir olay olan bu grevi destekler ve Aydınlık’ta, haksızlığa uğrayan işçileri savunan, “Gazete Sahiplerine” isimli şiirini yazar.
“Ahen değil,o da patron gibi insan
Patronlara karşı eder elbet grev ilan.
Teslim ediniz işçilerin hakkını zira,
Etmezseniz, etmez onlar da size müdara.
Yoksa bu grev böyle devam eyleyecektir,
Beş on kuruşa kimse boyun eğmeyecektir.”
1 Mayıs 1923 İşçi ve Emekçi Bayramında, Aydınlık’ta yayınlanan,“1Mayıs” şiirini yazar. İşçilere, güç ve hak arasındaki bağı gösterir. Şiirinde; ancak birleşerek güçlü olunacağını, “hak ve özgürlüğün” ancak birleşerek kazanılabileceğini vurgular. Güç yoksa, hak da yok! der. İsyan niteliği taşıyan şiir; bilinçsizliğe, haksızlığa, umutsuzluğa, boynundan esaret bağını atamayan emekçiye bir çağrıdır. Emekçileri açıkça eyleme çağırır. Buradaki birlik, dayanışma ve mücadele çağrısı gerçekçidir.Dönemin koşullarına göre öncü bir şiirdir.
1925 yılında ikinci ve son şiir kitabı “Feryadlarım” çıkar. Şair kitabın basılması teklifini yapan Rıfat Necdet Bey’e memnuniyetini ve kitabın ismi konusunda arzusunu şöyle dile getirir:
“-Nasıl isterseniz… Yalnız bu yazılar benim bir demir kafes içindeki kuş helecanı ile çırpınan yaralı kalbimin feryadlarıdır. Emin olunuz ki, ben her satırını gözyaşları arasında yazdım.Kitaba bu namı (Feryadlarım) verirseniz matemlerime hürmet ve beni çok memnun edersiniz.”
Yaşar Nezihe’nin 1924 Mayıs sayısı Aydınlık dergisinde yine aynı içerikte “1 Mayıs”adında ikinci şiiri yayınlanır. Aydınlık’ta şiir yazması, Amele Cemiyeti’ne üye olması ve grevlere destek vermesi sebebiyle,3 Haziran 1925 günü komünistlik suçlamasıyla tutuklanır. On iki kişinin tutuklanma haberi “Mevkuf Komünistler” başlığı altında Cumhuriyet gazetesinde çıkar.Bir süre sonra serbest bırakılır.
Yaşar Nezihe hayatının sonuna kadar şiir yazmaya devam eder. Şiirleri,Nazikter,Rübab,Yarın,Malümat, Kadınlar Dünyası,Kadın Yolu,Menekşe,Nay,Envar-ı Vicdan,Terakki,Şehir,Kadın Gazetesi ve Aydınlık’ta yayınlanır. 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca, hayatında bitmeyen acılarına karşılık, ayakta kaldığını göstermek istercesine “Bükülmez” soyadını alır.
“Bakıp da soyadıma sanma bükülmüyorum
Felek cefalarıyla gençken büktü belimi.”
Yaşar Nezihe Bükülmez,1934’ten 1942’ye kadar yazdığı şiirlerini “Şiir Defteri” adını koyduğu bir defterde toplamış fakat bu eserleri basılmamıştır. Basılan iki şiir kitabının dışında çok sayıda şiir ve yazısı gazete ve dergi sayfalarında kalmıştır. Buna karşın şarkı ve gazel olarak bestelenen ikiyüz elli şiiri bulunur.Örneğin; “Ne dökmek istesem yaş var ne çeşmanımda fer kaldı” Sadi Hoşses, “Hatırla maziyi sen de ben gibi yan” Münir Nurettin, “Açıldı gül,figan etmekte bülbül,nevbahar oldu” Sadettin Kaynak tarafından bestelenmiştir.
Yaşar Nezihe Bükülmez’in Osmanlı döneminin son yıllarından Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan mücadele dolu hayatı 5 Kasım 1971’de son bulmuştur. Yaşar Nezihe Bükülmez, yokluğun, yoksulluğun, aşkın ve acının, emeğin ve ekmeğin şairi olarak; insanlığın ve uygarlığın üreticisi olduğuna dair fikirleriyle, işçi sınıfının, hak mücadelelerine yüz yıl öncesinden ışık tutmuştur. Onun direnişi, toplumsal refah için gerekli olan direnci içermektedir. Hayatını zor şartlarda geçirmiş olmasına rağmen, kurtuluşu işçi sınıfının kurtuluşunda görmüştür. Günümüzün işçi sınıfının, Yaşar Nezihe’nin sesine gereksinimi inkar edilebilir mi?.. 1 Mayıs Emek ve Mücadele gününde tüm emekçilere selam olsun!