Emekçinin korona kalkanı: İşsizlik sigortası
Kısa çalışma ödeneğine hak kazanma koşulları yumuşatıldı ancak işsize, zorla ücretsiz izne gönderilene çözüm çıkmadı. Uzmanlar, İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki 131 milyarın işçileri korumak için kullanılması gerektiğini vurguladı.
Çalışanın kısa çalışma ödeneğine hak kazanma koşulları kolaylaştırıldı. Son üç yılda 600 prim günü ödenmiş olması koşulu 450 prim gününe, son 120 gün aynı işyerinde çalışma koşulu ise 60 güne düşürüldü. Ödeneğe başvuracak işyerleri için işçi çıkarmamış olma koşulu getirildi. Çalışma hayatında istihdamı korumaya yönelik yapılan bu düzenleme bir ölçüde amacına ulaşacak olsa da, kısa çalışma ödeneği başvurusu kabul edilmeyecek işyerlerinde yaşanacak krizin önüne nasıl geçileceği ise merak konusu. Ödeneğe hak kazanacak işyerlerinde de yumuşatılan koşulları barındırmayan çalışanlar işsiz kalmayacak ancak gelir kaybı yaşamasının da önüne geçilemeyecek. Salgın süresince işinden olanlar ve zorla ücretsiz izne gönderilenlerin gelir kaybına yönelik bir düzenleme de yapılmadı. Uzmanlar beklenen düzenlemenin bu olmadığını, yetersiz kaldığını dile getirdi. Yapılması gerekenin 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nun işsizlik ödeneğine hak kazanma koşullarını düzenleyen maddelerinde değişiklik yapılması gerektiğini vurguladılar.
Ekonomiye ilişkin düzenlemeler içeren Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı. Resmi Gazete’de henüz yayınlanmayan kısa çalışma ödeneğine ilişkin düzenlemeyle İşsizlik Sigortası Kanunu'na ekleme yapılarak, 30 Haziran 2020'ye kadar geçerli olmak üzere, Kovid-19 kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle yapılan kısa çalışma başvurularında işçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için öngörülen hizmet akdinin feshi hariç işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi hükmü, kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 60 gün hizmet akdine tabi olanlardan son üç yıl içinde 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödenmiş olması şeklinde uygulanacak. Bu koşulu taşımayanlar, kısa çalışma süresini geçmemek üzere son işsizlik ödeneği hak sahipliğinden kalan süre kadar ödenekten yararlanmaya devam edecek. Kısa çalışma uygulamasından yararlanabilmek için işyerinde kısa çalışma uygulanan dönemde, işveren tarafından işçi çıkarılmaması gerekecek. Başvurular, 60 gün içinde sonuçlandırılacak. Başvuru tarihini, Cumhurbaşkanı 31 Aralık 2020'ye kadar uzatmaya yetkili olacak.
OLAĞANÜSTÜ KOŞULLAR DİKKATE ALINMALIYDI
Meclis’te yapılan düzenlemeyi değerlendiren üst düzey bir sendikacı, Türkiye’nin olağanüstü koşullar içinde olduğunu kaydederek, “Bir yanda ekonomik kriz, üstüne koronavirüs salgını. Yüz binlerce işyeri kapatıldı. İşçiler ücretsiz izine çıkarıldı. Milyonlarca yeni işsizimiz daha oldu. Bu koşullarda olağanüstü koşullar dikkate alınarak düzenleme yapılmalıydı. Bir gün çalışan bile kısa çalışma ödeneğinden yararlanmalıydı” dedi. Bugünlerin para kazanma, siyaset yapma zamanı olmadığını vurgulayan üst düzey sendikacı, “Yığınakta hatalar yapılınca sonra düzeltmesi zor oluyor. İşçi çalışıyorum diye taksite girmiş, evine bir şeyler almış. Bir sabah kalkmış işi yok. Bu insanlar borçlarını nasıl ödeyecek? Ne yiyip ne içecekler” diye konuştu.
İŞTEN ÇIKARMANIN ÖNÜNE GEÇEMEYECEKTİR
ODTÜ Öğretim Görevlisi Yıldırım Koç, düzenlemeye göre, kısa çalışma uygulamasından yararlanmak isteyen işverenin işçi çıkaramayacağına işaret ederek “Bu esasında işverenler açısından ciddi bir kısıtlama. Bu durumda işveren ne yapacak, muhtemelen ücretsiz izin, yıllık izinlerden varsa onları kullandırtma yoluna gidecek” dedi. Koç, şunlara dikkat çekti:
“Sorunlardan biri şu; koşulları azaltmışlar ama bu koşula uymayan birçok işçi de var. O işçilere ne yapılacağı konusunda bir düzenleme yok. Bu işçiler çıkartılamayacak ama muhtemelen ücretsiz izne gönderilecek. Bu düzenleme sadece kısa çalışma ödeneğiyle ilgili. Bunun yanında işsizlik sigortasına hak kazanma koşulları da yumuşatılmalı. 4447 sayılı yasada değişiklik yapmıyorlar, yasaya madde ekliyorlar. Halbuki bizim talebimiz şu: İşsizlik ödeneğinden yararlanma koşullarının yumuşatılmalı. Açıkçası işsizlik ödeneğinden yararlanma koşulları konusunda yapılması gereken de 120 günü 60 güne düşürme falan değil. Fonda 131 milyar para var. O paranın bu kritik 2-3 aylık dönemde mümkün olduğunca geniş işçi kitlesine, her türlü işten çıkarılan işçi için kullanılması gerekir. İşsizlik Sigortası Yasası'nın değişmesi çok önemli. Ücretsiz izne zorlanan işçiler de dahil olmak üzere işçi lehine düzenleme yapılmalı.”
VİRÜSE KARŞI OLAĞANÜSTÜ ÖNLEMLER ALINMALI
Doç. Dr Aziz Çelik de beklenen düzenlemenin bu olmadığını belirtti. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanmada prim gününün düşürülmesinin önemli bir gelişme sağlamayacağını kaydeden Çelik, virüsle mücadele döneminde bu koşulun kaldırılması gerektiğine dikkat çekti. Çelik, şöyle konuştu: “Bu süreçte kısa çalışma ödeneği, başvuru yapan işyerlerinde çalışan herkesi kapsaması lazım. Bir işyerinde 450 gün çalışanlar yararlanacaklar ama son bir yıldır çalışanlar yararlanamayacak. Dolayısıyla onların bir gelir kaybı olacak. Böyle bir sınırlama yapılmaması gerekir. Zaten kıdemlere göre yapılacak ödemelerde çalışanlar arasında bir fark olacak işyerlerinde. Özellikle işe giriş çıkışların yüksek olduğu hizmet sektörü açısından bu düzenleme ciddi bir rahatlama getirmeyecektir. Ayrıca bu düzenleme işsizlik ödeneğini kapsamıyor. İşsizlik ödeneğinde de benzer bir sıkıntı var. Son üç yılda 600 gün çalışma koşulu işsizlik ödeneğine ulaşmayı ciddi bir biçimde engelliyor. Bu dönemde bu ön koşulların kaldırılması gerekir. Yani işsiz kalan herkese ve kısa çalışma ödeneği kapsamında başvuru yapan işyerlerinde çalışan herkese uygulanmasını sağlamak lazım. Bunun için İşsizlik Sigortasında bunu karşılayacak para var.”
Çelik, istihdamı gerçekten koruyacak düzenlemenin ise bu dönemde işten çıkarmaların salgın sonuna kadar askıya alınması olduğunu savundu: “Bu dönemde acil önlem olarak işten çıkarmaların askıya alınıp, kısa çalışma ödeneğinin de etkin hale getirilmesi gerekli. Bu süreçte kısa çalışma ödeneğini beklemeyip çok sayıda işyerinde hem işten çıkarma, hem ücretsiz izin söz konusu. Bunun köklü çözümü işsizlik sigortası. Ayrıca hiç kimsenin işinden olmayacağı şekilde bir düzenlemenin İş Kanunu’nda da acilen yapılması gerekir. İşsizlik sigortasında da birkaç günde değişiklik yapılabilir, benzer bir değişiklik İş Kanununa da uygulanabilir. Bu ciddi bir toplumsal tahribatı önleyecektir. Bunlar yapılmazsa söz konusu düzenleme parçalı önlem olacaktır.”
Çelik, çalışanların faturalarının ve kredi kartı borçlarının ertelenmesi gibi düzenlemeler de yapılabileceğini söyledi. Temel ve zorunlu işler dışında 15 gün süreyle diğer işlerin durdurulmasında da çalışanın sağlığını açısından büyük yarar olacağını kaydetti.
KAMUCU YAKLAŞIM VURGUSU
Petrol-İş Eğitim Uzmanı Erhan Kaplan, hükümetin koronavirüs salgınına karşı aldığı önlemlerin emekçilerin, tarımsal üretim yapan çiftçilerin ve hizmet veya mal üreten küçük esnafın sorunlarını çözmeye yeterli olmadığını belirtti. Kaplan’ın değerlendirmeleri ve önerilerini şöyle:
“Kısa çalışma ödeneği, ücret garanti fonu benzeri mekanizmaların harekete geçirilmesi, bankaların kredileri ötelemesi elbette olumlu. Ancak, Hükümetin aldığı önlemlerin bir stratejiden yoksun olduğunu görüyoruz. Şu anda, bütünsel olarak kamucu, toplumun en geniş kesimlerinin çıkarlarını önceleyen, halk yararını gözeten politikalardan ziyade, en acil sorunlara geçici çözümler bulmakla yetinen bir yönetim anlayışı var; bunun değişmesi gerekiyor.
Hükümetin böyle bir durumda yönelmesi gereken kaynak çoğunlukla birikimi olmayan işçilerin, emekçilerin, küçük esnafın gelirleri olmamalı. Gerçekçi ve acil bir çözüm olarak sunulan ve Şubat itibariyle 131 milyar TL birikime ulaşan İşsizlik Sigortası Fonu’nun da kuruluş amacına uygun olarak sadece ‘işsiz kalan işçiler’ için kullanılmasına azami dikkat edilmeli, fondan yararlanma koşulları kolaylaştırılmalı, ancak farklı kesimlerin iştahını kabartan kaynaklar arasında sayılmamalıdır.
Hükümetin yönelmesi gereken temel kaynak mali sermaye, banka sahipleri ile en zenginlere getirilecek tek seferlik vergiler olmalıdır. Sadece en zengin 100 kişiden alınacak tek seferlik servet vergisi bile yeterince kaynak oluşturur. Neoliberal dönemde kârlarına kâr katan şirketlerin zararlarını kamunun ödemesinden çok daha gerçekçi bir öneridir bu. Hepimiz aynı gemide isek, en büyük zenginler servetlerinin bir kısmından fedakârlık yapmalı.
Kısacası, aklı ve bilimi önceleyen, en geniş emekçi kesimlerin çıkarlarını gözeten, kamuculuğu, toplumculuğu, üreticiliği esas alan ulusal bir stratejik yönelimin benimsenmesi gerekli.”
KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ
Kısa Çalışma Ödeneği, İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında sağlanan, genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması halinde çalışana gelir desteği sağlayan bir uygulama.
Kısa çalışma ödeneğinin süresi üç ayı aşmamak kaydıyla kriz gibi zorunlu hallerde kısa çalışma yapılan süre kadardır. İşin üçte biri oranında azalması ve zorunlu hallerden iş durdurma durumunda faydalanılabilen kısa çalışma ödeneğine iş müfettişlerince yapılacak inceleme sonucu uygun bulunan işyerleri faydalanabilir. Söz konusu işyerinde çalışan işçilerden prim ödeme şartlarını sağlayanlar yararlanabilir. Ödeneğe hak kazanılan işyerlerinde günlük kısa çalışma ödeneği; sigortalı çalışanın son 12 aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde 60’ıdır. Bu şekilde hesaplanan kısa çalışma ödeneği miktarı, aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde 150’sini geçemez. Bu kapsamda 1.752,40 TL ile 4.380,99 TL aralığında kısa çalışma ödeneği ödenebilir. Kısa çalışma ödeneği, çalışmadığı süreler için işçinin kendisine aylık olarak ödenir.