Emperyalist çağdaşlık
Türk Devrimi’nin önderi Atatürk’ün çağdaşlaşma anlayışının temelinde devlet olarak tam bağımsızlık, millet olarak egemenlik vardır. Bu Kemalizm’in özüdür. Bağımsızlıktan ve milli egemenlikten uzak bir sömürgeci çağdaşlaşma, Atatürk’ün ortaya koyduğu, Türk Devrimi’nin temel ilkelerine taban tabana aykırıdır.
Büyük önder, bağımsızlık konusunda “Tam bağımsızlık bizim üzerimize aldığımız vazifenin temelidir.”diyor. Aynı zamanda, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek Milli Demokratik Devrim’in en önemli koşulunu dile getiriyor.
Çağdaşlaşmayı Batılılaşma olarak algılayanlar ve böyle yansıtanlar, Atatürk’ü hiç anlamamış demektir. Kısaca şu sözünü de anımsayalım: “Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklâl vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!”
Batı’ya bel bağlayanlara sormak gerekir: Çağdaşlık deyince sadece Batılılaşmayı mı anlıyorsunuz? Batı hâlâ Aydınlanma Çağı’nda mıdır? Feminizmin başat sorunu cinsel yönelimcilik midir? İstanbul Sözleşmesi’ni ve Grevio ajanlığını savunmak mıdır? Kana batmış HDP’yi yıkayıp paklamak mıdır? Emperyalist dümeninde Sivil Toplumculuk mudur? Avrupa ve emperyalist Batı projelerinde yer almak mıdır?
Bunları savunmak, bazılarınca çağdaşlık oluyor. Onların anladığı çağdaşlık, Vietnam’dan Kamboçya’ya, oradan Venezuela’ya, Afganistan’dan Irak’a, Libya’dan Suriye’ye yaşatılan büyük zulmün maskesidir. Onların anladığı çağdaşlık, Irak’ta ABD kadın askerlerinin Ebu Gureyb’de işlenen insanlık dışı cinayetlerinin meşruluğu demektir.
Atatürk’ün “Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma” anlayışıyla, Batıcı “seçkin zevat”ın uzaktan yakından benzerliği yoktur. Batı’ya, hele ki emperyalist devletlere ram olmak, onların imzalamadığı ya da onaylamadığı sözleşmeler yüzünden Türkiye’ye parmak sallamak, gözdağı vermek, Atatürk’ten değil, Atatürk düşmanlarından öğrenilmiş bir çağdaşlık anlayışıdır.
İstanbul Sözleşmesi’ni iktidara gelirlerse yeniden imzalayacağını söyleyenlerden tutalım, Türkiye’nin rejimini değiştirmeyi göze alanlara, Türk Milleti’nin kadınları kanmazlar.
Emperyalist çağdaşlık, can çekişen çağdaşlıktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaşlık anlayışının sahibi kadınlar görev başındadır. Sonsuza kadar da Atatürk’ün tarihî işaretiyle, “Asyai bir millet”in kadınları olduklarını unutmayacaklardır.