Emperyalizm ve din

Dünya ülkelerinin egemenlik savaşlarının ve saltanat özlemlerinin tartışıldığı günümüzde sömürgecilerin ülke yönetimlerine müdahil olma ve bu yönetimleri kendi arzularına göre biçimlendirme dünya politikasında giderek etkin olmaktadır. Haçlı irtica dediğimiz bu emperyalist uygulamanın mazlum uluslara yüklediği psiko-sosyoekonomik terör ülkelerin bağımsızlığını dirliğine ve düzenlerine gölge düşürmektedir.

1960’lı yıllarda geliştirilmeye başlayan insan ve toplum mühendisliği yutulması imkânsız olan ülkeleri ve ulusları lokmalar halinde parçalayarak zayıflatmaya ve ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalar içermektedir. Etnik ayrılıkçı terör faaliyetleri örgütlemekten, son dönemde popüler olan cinsel tercihlere kadar sosyoekonomik politikalar, ülkeleri yutmak isteyen emperyalist merkezler tarafından dayatılmaktadır.

CİNSİYETSİZLEŞTİRME İLE DEVLETSİZLEŞTİRME

Herman Kahn and Anthony J. Wiener tarafından kaleme alınan The Year 2000: A Framework for Speculation on the Next Thirty-Three Years adlı kitap, toplumların bilimsel olarak nasıl edilgen hale dönüştürüleceğine, cinsiyetin nasıl tartışılır hale geleceğine, devlet yönetiminin nasıl zaafa uğratılacağına dair emperyalist politikalar hakkında önemli bilgiler içermektedir.

Bugün yaşadıklarımız kitapta yazılı olan politikaların değişik şekilde hayata geçirilmesidir. Sivil inisiyatifsizlik ve LGBT hareketi; taşıdığı felsefi anlamlardan uzaklaşmış ve içeriği boşaltılmış din anlayışı; etnik özelliklerine göre parçalanmış ve böylece ulusal devletini kaybetmiş topluluklar hedeflenmektedir.

Aydınlık gazetesinin manşetinde haberi verilen “Arnavutluk’ta Bektaşi devleti” girişimi, Bektaşiliğin hiçbir ilkesi ile bağdaşmaz. “Önce vatan olmazsa olmaz”, temel bir Bektaşi ilkesidir. Bektaşi babalarının televizyonlardaki demeçlerine bir Bektaşi fakiri olarak katkıda bulunmak bu kulunuzun görevi olmuştur.

Bu vesileyle bana bu inancı açıklayan her zaman güçlü olan gerçek vatansever hümanist insan merhum Avukat Şakir Keçeli’yi saygı ile anar aşkı niyaz ederim.

BEKTAŞİLİK VATAN DEMEKTİR

Arnavutluk’ta Bektaşiliğe ait Vatikan benzeri özerk bir alan oluşturulması yukarıda özetlediğimiz lokmalara dönüştür ve parçala-yut politikasının yansımasıdır. Bektaşilik 13. yüzyılda Kalenderilik içinde başlayıp 15. yüzyılın sonlarına doğru Hacı Bektaşi Veli’nin ilkeleri doğrultusunda ortaya çıkan tarikattır.

Yeniçeri ocağının kuruluşu Osmanlı İmparatorluğunun 3 kıtada hüküm sürmesi çok farklı dini inanç ve grupları içinde barındırması ile taşıdığı anlamın derinlerine inen bir amaç içerir Bektaşilik her şeyden önce Türklüktür, Bektaşilik vatan demektir.

Kendine özgü ayinleri ve gelenekleri olan Bektaşilik, insanı ön planda tutan, “karşındaki düşman da olsa incitme” diyen nazenin anlayışını temsil eder. Bektaşi inancı yapısı gereği siyasetten uzaktır. Bu demek değildir ki Bektaşiler siyasetle ilgilenmezler.

Söz konusu vatan olunca Bektaşiler “önce vatan” diyerek ön alırlar. Bu girişim, Aydınlık’ın manşetinde de isabetle tespit edildiği gibi ABD’nin Balkanlarda egemenlik projesinin bir parçasıdır.

Çünkü Arnavutlar, Balkanlarda çok etkin bir millet. Hemen hemen her devlette yaşıyorlar ve örgütlüler. Balkanlarda iş yapmanın yolu Arnavutlardan geçiyor. Mesela Kosova'nın %98’i Arnavut. Arnavutların tamamı da Bektaşilere büyük saygı duyuyor.

Bektaşiliğin önce vatan ilkesi ile uyuşmayan bu tutum Alevi Bektaşi inancına indirilmiş en büyük hançerdir.

Hünkar Hacı Bektaşi geleneğinden uzak haçlı irtica zihniyeti ile öne çıkarılan kişiler Bektaşiliği temsil edemezler. Biliriz ki, zalimin yanında yer alan mazlumlar en az zalim kadar zalimdirler ve Bektaşiler onları düşkün görürler. Bektaşiler karşılaştığı her zorluğu sınav olarak görür bu sınavı kendi inançları ve kabiliyetleri ile alnının akıyla vermek isterler.

Bölücülük ve din konusunda emperyalist projelere göre dönüşen anlayışlar fark edildiği ölçüde önlemleri alınmakta ve bu önlemlere karşı müdahil olunmaktadır. Bu müdahilliğin en önemlisi bireylerin ve sosyal grupların tavır alması kadar bir emperyalist devlet politikası olan haçlı irticanın hamlelerine ulusal devlet disiplini ile cevap vermek gerekmektedir.